Güncelleme Tarihi:
Farklı kişiliğiyle dikkat çeken İslami yazar Mehmet Şevket Eygi yine kızdıracak
En ileri gerici!
Mehmed Şevket Eygi, Milli Gazete Yazarı. ‘‘Takvimden Yapraklar’’ adlı köşesinde yazdığı yazılarla, İslami kesim içinde de, laikler arasında da okuyucu bulan bir yazar. Eygi'yi farklı kılan, kaybedecek bir şeyi olmadığını söyleyerek söyleyeceklerine otosansür uygulamaması. Vasıfsız Müslümanlardan, din düşmanlarına kadar her gün herkese çatması. Batıya açılan pencere Galatasaray Lisesi'nden mezun ama tercihi kıble. 60'ları yaşayanların ‘‘Kanlı pazar’’ olarak hatırladığı 6. Filo protesto gösterileri sırasında dincilerin, solculara satırlarla saldırdığı olayın provakatörü olarak suçlanmış biri. Yazdığı yazılar yüzünden geçmişi, aldığı hapis cezalarıyla dolu. 1961'de Menderes'i müdafaa etti diye Sultanahmet Cezaevi'nde, 1984-85'te de 3 ayrı yazısı yüzünden değişik cezaevlerinde 28 ay yattı. Evli değil. Dava adamları evlenmez diyenlerden. Annesini yitirdiği 1995'e yılına kadar onunla yaşadı. Kimi laik görüştekiler tarafından ‘‘En ilerici gerici’’ diye anılan, Fethullahçıların sevmediği, İslamcıların, kendilerine vasıfsız dediği için hazzetmediği, hele İslam sosyetesinin bir kaşık suda boğmaya hazırlandığı Eygi'yle konuştuk. Sultanahmet'teki Marmara ve Boğaz manzaralı evinde, kedisi ve 40 bin ciltlik kitaplığıyla başbaşa yaşayan Eygi'ye, değişim sürecini, gündemdeki başlıkları ve Türkiye'yi sorduk.
Yazılarınızda lükse düşkünlük ve İslami sosyeteyi yaratma merakını eleştiriyorsunuz.
-Geçenlerde İtalya'da basılmış bir kitap elime geçti. Din konusundaki ilk cümlesi ‘‘Avrupa'da Hristiyan denmeye layık bir ülke kaldı mı ki’’ sorusuyla başlıyor. Bugünkü Türkiye'de Müslümanlar da kültürlerine ve kimliklerine yabancılaşmıştır. Çok büyük sapmalar var. Müslümanları tamamen suçlamıyorum. Başlarına geçip kendilerine rehberlik edenlerin hatası da olmuş. Sonuçta İslami hareket yanlış politikalar yüzünden aydın yetiştirememiş ve Türkiye'de köylü, gecekondu, kırsal kesim, taşra, varoş hareketi olarak kalmış. Halbuki İslam bir metropol dinidir. Köylü zihniyetiyle, varoş kafasıyla olmaz. Olursa bugünkü gibi olur.
Sizin kriterlerinize göre ülkede Müslüman olan kaç kişi kalıyor?
-Efendim benim durumum istisnadır. Ben günde en az bir kere camiye giderim. Beş vakit namazımı zaten kılarım. Yıllardan beri camiye giderim, ama bir tek okumuş Müslüman görmem. Müslüman yazar, köşe yazarı, doktor, politikacı, holding sahibi, bunlar camiye gelmez. Bakkal çakkal, gariban takımı hep zavallılar vardır. Oturup bir sohbet bile edemezsin.
KİMLİK, TÜRKİYELİLİKTİR
Son dönemki söyleminizde Türkiyelilik kimliğini öne çıkarmanızın sebebi de Müslümanların bu durumu mu?
-Türkiye'nin kimliği Türkiyeliliktir. Bunu kimse inkar edemez. Yahudi, Alevi, şeriatçı kimse inkar edemez. Ben de herşeyden önce Türkiyeliyim. Ancak Türkiyelilik kimliğinin dominant faktörü İslamdır.
Uzlaşma kültürü yaygınlaşıyor mu?
-Çok zor. Benim şimdi bir teklifim var. Türkiye'deki namuslu olmak şartıyla solcu, sağcı, şeriatçı, laik, sünni, alevi, Türk, Kürt olmak üzere sekiz büyük kesimin aydın temsilcisi bir masada buluşup İkinci Misak-ı Milli Bildirgesi diye nitelenebilecek bir bildiri yayınlayacak. Bildirgenin içeriğinde herkesin kendi görüşleri doğrultusunda bir yaşantı sürebileceği konusunda anlaşılacak. Demokrasi birinci şart olacak. İkincisi hukukun üstünlüğü kabul edilecek. Evrensel ve temel insan haklarına da saygı gösterilecek.
Bu uzlaşmaya en zor yanaşacak kesim kim sizce?
-Bugün İslamiyetle çatışan militan laikler var. Statükocu birinci cumhuriyetçiler var. Bunlar nuh diyorlar peygamber demiyorlar. İşin kötüsü Türkiye çöktüğü vakit kendilerinin kurtulacağını hayal ediyorlar ama hayır. Enkazın altında cümbür cemaat kalacağız.
HATIRA GÖNÜLE BAKMAM
1995 yılında Fehmi Koru ile girdiğiniz bir tartışmada Fethullahçılar'ın şimşeklerini üzerinize çekmiş ve gazeteden ayrılmak zorunda kalmıştınız.
-Evet. O dönem yazılarımdaki bazı noktaları Fethullah Hoca Cemaati üzerine alındı ve Fehmi Koru da sert bir yazı yazdı. Hoş bir yazı değildi. İçinde ‘‘seviyesiz’’ gibi bir ifade de vardı. Sonra işi daha da büyüttüler. Gidip Necmettin Erbakan'a şikayet etmişler. Baktım ki iş sidik yarışına dönecek ben kendi arzumla ayrıldım. ‘‘Attırdık’’ falan dediler de yok öyle birşey. Bir süre sonra da yine kendim döndüm.
Fethullah Gülen cemaatiyle şu andaki ilişkiniz ne boyutta?
-Gülen'in özellikle yurt dışındaki okullarını öncelikle takdir ve tebrik ediyorum ama bunlar kesinlikle yeterli okullar değil. Medeni ülkelerde ana dil dersleri ne kadarsa bizde de en az o kadar olmalı. Fethullah Hoca'nın okulları, o bakımdan fen dersanesi gibidir. Sosyal kültür bakımından kesinlikle yeterli değildir. Bunları söylemek zordur ama halep oradaysa arşın buradadır. Ama ben kendisine (Fethullah Gülen) karşı müteşekkirim. Çünkü Annem vefat ettiğinde kabristana gelip gömülene kadar kalmıştır.
Geçmişinizde İslamcıları eleştirmektense onlara yön veren bir konumda olduğunuz görülüyor. Ne zaman değiştiniz?
-Ben daha radikal, daha sağcı bir çizgiden uzaklaştım. Ülkede siyasal islamın bir ağırlığı oluştu. Çok önemli bir iş yapıyorum ve İslami hareketi eleştiriyorum.
Sizi farklı kılan bu mu?
-Türkiye'nin iki büyük sorunu var. Biri din sömürüsü. İkincisi din düşmanlığı. Dünya'nın hiçbir medeni ülkesinde dine karşı böylesine bir düşmanlık beslenmez. Öbür yandan bu düşmanlık yüzünden inanılmaz bir din sömürüsü de yaşanıyor. Bu ikisini bir arada söyleyen tek kişi benimdir.
Din sömürüsünden kastınız siyaset mi?
-Hayır değil. Dini kullanarak kendine her türlü menfaat sağlayan kişileri kastediyorum. Ne bir şahıs ne de bir müessese ismi veririm. İlim, irfan, bilgelikten uzak, yalan dolan işlere karışan, dini kullanarak şahsi servet ve nüfus elde eden, halkın alkışını alan kişilerdir bunlar.
ARTIK DAHA UZLAŞMACIYIM
ESKİDEN OH OLSUN DERDİM
Bir defa Kanlı Pazar provakörü yakıştırması tamamen yalandır. Ben o sırada Türkiye'de bile değildim. Suudi Arabistan'daydım. Artık daha uzlaşmacıyım. Eskiden bir Müslümanın başına kötü birşey geldi mi üzülür, karşı taraftakine birşey oldu mu ‘‘Oh olsun’’ derdim. Şimdi iki tarafa yapılan haksızlıklara da ses çıkarıyorum.
POPÜLER GAZETELER
Gülay Göktürk gibi bir ateist kalkıp başörtüsünü en fazla müdafaa eden kişi oluyor. İkinci cumhuriyetçiler var. Cengiz Çandar, Necati Doğru yazıyor. Bazen okuyunca bravo diyorum. Ama Türkiye'de gazeteler çok taraflı. Ben sadece Milli Gazete ve Türkiye Gazetesi okuyorum.
İSLAMCI BASIN HEP İKİNCİ LİGDE
Müslümanlar hiçbir zaman yazılı basında birinci lige çıkamadılar ki. Hep ikinci ligdedirler. Yok şucu cemaat, bucu cemaat, sanki kendi aralarında bülten çıkarıyorlar. Sonuçta yürümüyor.
ZAMAN SANSÜRCÜ
Zaman Gazetesi eskiden hiç suya sabuna dokunmazdı, şimdi biraz muhalefet yapmaya başladı. Ama Zaman Gazetesi için de şöyle birşey var. Ben orada üç ay genel yayın müdürlüğü yaptım. Zaman'da yazılar devamlı sansür edilir. Kendi içinde sansür uygulayan bir gazete bu çağın gazeteciliğini yapmış olmuyor.
DEMİREL FAYDALI
Demirel statükocuların adamıdır. Satükocular da rantiyenin. Ama Demirel'in yerine koyacak daha genç birini bulamıyorlar. Eğer ülke bir uzlaşma ortamına gitmezse, Demirel'den sonra kıyamet kopacaktır. Çünkü başka adam yok. Ben Demirel'in faydalı olduğuna inanıyorum. 28 Şubat'ta ülkenin felakete sürüklenmesini önlemiştir. Ondan başkası olsa gergin telin üzerinden elindeki sopayla düşerdi.