Güncelleme Tarihi:
ÖLÜ TOPRAĞINDAN KURTULMUŞ DEĞİLİZ
“Terör örgütleri camilerimizi, okullarımızı, pazar yerlerimizi kan gölüne çeviriyor. Açlık, fakirlik, kuraklık ve gelir adaletsizliğinin en yoğun hissedildiği ülkeler ne yazık ki yine İslam ülkeleridir. Gıda açığı bulunan dünyanın düşük gelirli 54 ülkesinden 28’i İslam İşbirliği Teşkilatı üyesidir. İslam ülkeleri olarak dünya nüfusunun yüzde 24’üne sahipken, küresel ticaretin sadece yüzde 9.7’lık kısmını temsil ediyoruz. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatımızdaki payı yüzde 4’ü bile bulmuyor. Müslümanlar olarak üzerimize serilen ölü toprağından hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Rabbimizin bizlere bir lütfu olan doğal kaynaklarımız, halklarımızı değil Batı ülkelerini zenginleştiriyor. İslam âlemi vahdet olamadığı, bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenemediği için kolayca manipüle ediliyor. Sahip olduğumuz ekonomik güce, nüfusa, imkânlara rağmen aynı ortak paydada buluşamadığımız için uluslararası arenada sözümüz yeterince dinlenmiyor.
MÜSLÜMAN CANI KADAR UCUZ META YOK
İslam dünyası, suni gündemlerle enerjisini heba eden 1.7 milyarlık muazzam bir kitledir. Batılı silah tüccarlarının sattığı silahların, akıttığı kanların çoğu Müslüman kanıdır. Günümüz dünyasında maalesef Müslüman kanı, Müslümanların canı, hayatı kadar ucuz bir meta yoktur.
Bu çifte standartta, (Birleşmiş Milletler) Güvenlik Konseyi gibi görevi küresel barış ve istikrarı korumakla mükellef kurumların çok büyük payı vardır. İslam dünyası dahil tüm dünyanın kaderi, konsey üyesi beş ülkenin insafına terk edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, 5 tanesinin içinde bir tane Müslüman, halkı Müslüman olan ülke de yoktur.
BU SİSTEM DEVAM EDEMEZ
Bu adaletsiz sistemin ilanihaye devam etmesi mümkün değildir. Uluslararası güvenlik mimarisinin günümüzün şartlarına göre yeni baştan düzenlenmesi bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluk halini almıştır. Hazreti Ömer Efendimizin buyurduğu gibi, adalet mülkün temelidir. Haklının yerine gücü elinde bulunduranı gözeten bir sistem hiçbir şartta barış, refah ve huzur üretemez. Türkiye olarak her fırsatta dillendirdiğimiz, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ çağrımızın gerisinde işte bu gerçekler vardır. Uluslararası toplumun artık bu hakikatlerle yüzleşmesi elzemdir. Adım atmakta geç kaldığımız her gün, küresel adaletsizlik derinleşecek, çatışmalar artacak, dünyamız savaşlarla boğuşmayı sürdürecektir.
15 GEÇİCİ ÜYENİN NE HÜKMÜ VAR
Kardeşlerim beş daimi üye, 15 geçici üye. Bu 15 geçici üyenin içinde bir tane, iki tane, üç tane halkı Müslüman olan ülke yer alıyor diye lütfen kendimizi aldatmayalım. Geçici üyenin BM Güvenlik Konseyi’nde ne hükmü var? Herhangi bir iradesi var mı? Yok. Her şey bu beş daimi üyenin, hatta bunların bir tanesinin iki dudağı arasında. Onlar ne derse o. Bunun dışında bir şey yok. Kendimizi aldatmayalım. Önce kendimize inanalım. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, İslam Kalkınma Örgütü olarak gücümüzü fark edelim. Ve tavrımızı da ona göre belirleyelim.
YAPISI YENİDEN BELİRLENMELİ
Yakın geçmişte Bosna’da, Ruanda’da, Irak’ta, bugün komşumuz Suriye’de, Filistin’de, Myanmar’da yaşanan acılara çare bulamayan bir Birleşmiş Milletler, insanlığın sorunlarına çözüm getiremez. Buradan bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısının dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlamak istiyorum. Kardeşliği sadece sözde bırakmamalı, teknik, ticari ekonomik, kültürel sosyal tüm boyutlarıyla hakiki manada hayata geçirmeliyiz. Bunun için elimizdeki imkânları, kurum, kuruluş ve örgütleri en iyi ve en efektif şekilde kullanmanın yollarını aramalıyız. Gücümüzün, kapasitemizin farkına varmalıyız.
İSRAİL DÜNYAYI TEHLİKEYE ATIYOR
Tepki gösterilmeyen her zulüm, zalime cesaret vermekten başka bir işe yaramayacaktır. Filistinlilerin hayat, mülk ve çalışma haklarına saygı duymayan İsrail; bölgeyle beraber tüm dünyanın geleceğini tehlikeye atıyor. Üç dinin kutsal şehri Kudüs’ü yağmalayarak, sadece kendi inançlarının merkezi haline getirmeye çalışanlar, çok büyük bir yanlışın içerisindedir. Batılı ülkelerin İsrail’i bu derece şımartmaları, gerilimi körüklemekten başka işe yaramıyor. Filistinli kardeşlerimizin haklarını ve Kudüs’ün mahremiyetini savunmaya devam etmekte kararlıyız.
BATI ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR
Kardeşlerim İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı bilhassa Batı toplumlarında adeta bir veba gibi yayılıyor. Hemen her gün Müslümanlara ait ibadethaneleri, işyerlerini, sokakta yürüyen Müslüman kadınları hedef alan nefret suçlarına şahit oluyoruz. Lafa gelince demokrasiyi ve insan haklarını kimseye bırakmayanlar, kendi topraklarında Müslümanların ve göçmenlerin taciz edilmesi karşısında üç maymunu oynuyor. Bu saldırılara karşı ortak bir tavır geliştirmezsek, korkarım ki Müslüman diyasporayı çok daha karanlık bir gelecek beklemektedir.”
ARNAVUTLUK ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının başında önceki gün Arnavutluk’ta yaşanan deprem konusunda İslam ülkelerine yardım etmeleri çağrısında bulundu: “Bizler süratle askeri kargo uçaklarımızı, Kızılay’ımızı, AFAD’ımızı Arnavutluk’a göndermiş bulunuyoruz. Arka arkaya da yardım konvoylarımız gitmeye devam ediyor. Daha önce birçok kez büyük depremlere maruz kalmış bir ülke olarak, Arnavutluk’un çektiği acıyı çok iyi anlıyoruz. Gerek yaralıların tedavileri, gerekse evleri yıkılan veya zarar gören kardeşlerimizin barınma ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında hepimizin Arnavutluk’un yanında olması gerekiyor. Bu kış mevsiminde oradaki kardeşlerimizin durumunun ne olacağını tahmin edin. Ben buradan sizlerin aracılığıyla tüm İslam dünyasını Arnavutluk’a destek olmaya çağırıyorum.”
HEDEFİMİZ YERLİ VE MİLLİ 5-G
“Fiber hat konusunda yavaş gittiğimizi görüyoruz. Firmalarımızın fiber hat yatırımını hızlandırması gerekiyor. Aksi takdirde G-5 teknolojisini etkin bir şekilde kullanamayız. Fiber hat yatırımları konusunda engel çıkartanlar, karşılarında bizzat şahsımı bulacaklarını bilmelidirler. Türkiye Uzay Ajansı’nı kurduk. Türksat 4-A’yı 2014’de, Türksat 4-B’yi uzaya göndermiştik. İnşallah Türksat 5-A’yı önümüzdeki yıl, Türksat 5B’yi 2021’de uzaya yolcu ediyoruz. Asıl önemlisi, 2022 yılında yerli haberleşme uydumuz Türksat 6-A’yı devreye almış olacağız. Türkiye 3-G teknolojisine 2009’da, bunun yanında 4.5-G teknolojisine de 2016’da geçmişti. Hedefimiz uçtan uca yerli ve milli 5-G haberleşme teknolojisini 2021 yılında hizmete sunmaktır.”
BİZİ TAŞLARDAN ZİYADE İÇİMİZDEN ATILAN GÜLLER YARALADI
CumhurbaşkanI Erdoğan, MÜSİAD tarafından ‘Dijital Gelecek’ temasıyla düzenlenen Vizyoner 19 Zirvesi’nde yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi. Erdoğan’ın konuşmasında Pir Sultan Abdal’ın “Dostun bir gülü yaralar beni” ve Aşık Reyhani’nin “Sakın dağlar gibi yüceyim deme” şiirlerinden alıntılar yapması dikkat çekti. Erdoğan konuşmasında özetle şunları söyledi:
DOST ODUR Kİ DAR GÜNÜNDE YAR OLA
“Bugün ekonomisini toparlamış, güneydeki kuşatmayı kırmış, birlik ve beraberliğini koruyan bir ülke olarak yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’yi ısrarla başka bir fotoğrafın içerisine yerleştirmek isteyenlere cevabımızı burada olduğu gibi güçlü vizyonumuzla vereceğiz. Çünkü biz Türkiye’yiz. Dünyada ve bölgemizde süren tarihi bir yeniden yapılanma sürecinin merkezinde yer alıyoruz. Türkiye’nin rıza göstermediği hiçbir projenin hayata geçirilebilmesi mümkün değildir.
Aşık Reyhani ne güzel söylemiş: Dağ odur ki, üzerinde kar ola. Bülbül odur ki, ötüşünde zar ola. Dost odur ki, dar gününde yar ola. Geniş günde düşman bile yar olur… Evet biz de ülkemizin dar günlerinde, fikrine, zikrine, siyasetine bakmaksızın herkesin milletimize yar olmasını beklerdik. Ama maalesef bu konuda sürekli hayal kırıklığı yaşıyoruz. Türkiye FETÖ gibi eşine benzerine az rastlanır bir ihanet çetesine karşı mücadele ediyor, birileri sürekli bunların değirmenine su taşıyor. Türkiye, güney sınırlarında kurulan bir tuzağı, Suriye’de yürüttüğü operasyonlar ile paramparça ediyor, birileri yine karşımızdakilerin yanında saf tutuyor. Türkiye ekonomisine yönelik saldırıları bertaraf edip, yeniden yükselişe geçmenin heyecanını yaşıyor, birileri moral bozmanın peşinde koşuyor. Kendi ülkelerine gül değil, alenen taş atan bu kesimlerin yaptıkları işin adı siyaset değildir. Bunun adı en hafif tabiriyle fırsatçılıktır. Asıl olarak da kör düşmanlıktır.
Dün birisi çıkmış. Güya Türk tarımının nasıl mahvolduğunu anlatıyor. Tarımla da ilgisinin olduğunu hiç mi hiç bilmiyordum. Ama ben yeri geldiğinde Polatlı’dayım, Şereflikoçhisar’dayım. Söylediği her şey, kullandığı her rakam yanlış. Verdiği her bilgi yanlış.
BOR KARBÜRÜ
Türkiye’de içi boş muhalefetin malzemelerinden biri de bor meselesidir. Türkiye’de bor madenini gerçekten değerlendirecek çalışmaları biz yaptık. Boru işledik. Şimdi de helikopterlerde, uçaklarda, top namlularında kullanılabilecek bor karbürü üretimine başlıyoruz.”
DOSTUN BİR GÜLÜ YARALAR BENİ
Şiir halk arasındaki söylenceye göre, idama götürülen Pir Sultan Abdal’a zorla taş attırılan halkın arasında, Pir Sultan Abdal’ın arkadaşlarından birini kendisine gül atarken görmesi üzerine söylenmiştir:
Şu kanlı zalımın ettiyi işler
Garip bülbül gibi beni zareyler
Yağmur gibi yağar taşlar başıma
İllede dostun bir fiskesi yaralar beni
Pir Sultan Abdalım can göye almaz
Haktan emir olmasa rahmet yağmaz
Şu ellerin taşı bana hiç degmez
İllede dostun bir tek gülü yaralar beni.
HAKAN ATİLLA DA KATILDI
İSTANBUL Kongre Merkezi’ndeki toplantıyı izleyen bürokratlar arasında, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı olan ve bir süre önce Borsa İstanbul Genel Müdürlüğü’ne atanan Hakan Atilla da yer aldı.