Güncelleme Tarihi:
Özcan'ın bugünkü köşesinde kaleme aldığı, 'IŞİD’in dört aşamalı Türkiye stratejisi' başlıklı yazısı şöyle...
IŞİD, terör eylemleriyle her geçen gün daha fazla gündemde yer alıyor. Bunu belli bir amaç için ve iyi planlanmış bir stratejiyle yürüttüğü açık. Bu çerçevede Türkiye stratejisi dört aşamadan oluşuyor.
İlk aşamada, kuruluş döneminin zayıflığı ve coğrafi uzaklık etkiliydi. Bu nedenle düşük profil ve sessizliği tercih etti. Önceliğini gücünü tahkim etmeye ve rakip örgütleri tasfiyeye verdi. Türkiye’nin mültecilere sınırlarını açması, yabancı savaşçılar, lojistik kolaylıklar gibi jeopolitik nedenlerden dolayı da Türkiye’ye pek ilişmedi.
IŞİD’in askeri operasyonlarını genişletmesi, bazı bölgeleri kontrol etmesi ve Musul Türk konsolosluğu çalışanlarını rehin almasıyla “sessizlik” stratejisi hızla değişmeye başladı. PKK/PYD’nin IŞİD ile savaşması gelişmelere yeni bir boyut kattı. Her iki grupta yer alan Türk vatandaşları savaşı Türkiye topraklarına taşıyarak ülkeyi “operasyon” alanı haline getirdiler. Bu tablo ikinci aşamaya geçildiğini gösteriyordu. Özellikle de ABD’nin Kobani’de PKK/PYD’ye yaptığı askeri destek sonrası.
İki grup, önce bazı şehir ve kasabalarda küçük ölçekli çatışmaya giriştiler. Ardından 6-8 Ekim olayları, Diyarbakır’da HDP mitingine yapılan bombalı saldırı, Suruç ve Ankara Garı intihar eylemleriyle çatışmalar büyüdü. Artık Türkiye toprakları iki devlet dışı grubun “savaş” meydanı haline gelmişti. IŞİD, “Marksist ve dinsiz” gördüğü PKK’yı “cezalandırırken”, bir yandan da PKK karşıtlığından faydalanarak taraftar ve sempati toplamayı umuyordu.
12 Ocak 2016 tarihinde Sultanahmet’te Alman turist kafilesine yönelik intihar saldırısı IŞİD’in Türkiye’ye yönelik algı ve stratejisinin değiştiğinin ve yeni bir aşamaya geldiğinin ilk işaretiydi. Artık IŞİD, Türkiye topraklarını “dini/ideolojik savaşının” cephelerinden biri haline getirmeye girişmişti. Yumuşak hedefleri seçerek eylem yelpazesini genişletirken, “kâfirleri cezalandırmaya” dünyaya ve Türkiye’deki sempatizanlarına yeni mesajlar vermeye başlamıştı. Nitekim cumartesi günü yapılan İstiklal Caddesi saldırısı da bunun devamıydı.
Tecrübe ve gelişmeler, DEAŞ’ın dördüncü aşamada yeni hedeflere yöneleceğini söylüyor. Sadece PKK ve yabancıları değil devleti/hükümeti de hedef alacaktır. Toplumun ideolojik, dini, mezhebi fay hatlarını harekete geçirmeye teşebbüs edecektir. Amaç IŞİD’in kurtarıcı olacağı bir “kaos ortamı” yaratmaktır.
Bu çerçevede PKK ve IŞİD aynı zeminde buluşuyorlar. Canlı bomba gibi benzer terör yöntemleri kullanan, ama farklı siyasi/ideolojik amaçlar güden iki örgütten söz ediyoruz. Aralarındaki “simbiyotik” ilişki hepimizin geleceğini etkiliyor. PKK kaostan Kürt devleti, DAEŞ ise “İslam devleti” çıkarmayı hedefliyor. Faturayı ise maalesef “kurtarmak” istedikleri insanlar ödüyor...