Güncelleme Tarihi:
Saldırıda şu ana dek 128 kişinin öldürüldüğü saldırılarda 180 yaralı olduğu bildiriliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, ülkenin bir defada en çok insanın öldürüldüğü bu en büyük terör saldırısı ardından herkesi IŞİD’e karşı birleşmeye çağırdı.
***
IŞİD’in 102 kişiyi öldürdüğü 10 Ekim Ankara saldırısı da Türkiye’de şimdiye dek görülmüş en kanlı terör eylemiydi.
İkisinin arasında, 4 Kasım’da Sina üzerinde düşen Rus yolcu uçağında hayatını kaybeden 224 kişi var; IŞİD Rus uçağını bombalayıp düşürdüğünü iddia ediyor.
Bu sıralamanın bir anlamı var mı? Bakalım.
***
IŞİD Türkiye’deki eylemlerine hükümetin İncirlik üssünü ABD-önderliğindeki koalisyon uçuşlarına açmasından sonra başladı; 20 Temmuz’da Suruç’ta 34 kişinin öldürülmesi, 10 Ekim Ankara bu gelişmelerden sonradır.
Rus uçağını düşürdükleri açıklaması, Rusya’nın Eylül sonu hava kuvvetlerini gönderdiği Suriye’de, Batı’nın “Esad muhaliflerini vuruyor, IŞİD’e dokunmuyor” eleştirisi ardından IŞİD’e ağır darbeler vurduğunu açıklamasından sonradır.
Türkiye’nin İncirlik’i açması ardından Fransa da IŞİD hedeflerine hava akınlarına katıldığını açıklamıştır. Fransız hükümetinin IŞİD’le savaşta daha etkin rol almak üzere Charles de Gaulle uçak gemisini Basra Körfezi’ne göndereceği haberleri 13 Kasım’da, saldırıdan bir kaç saat önce doğrulanmıştır; geminin 18 Kasım’da Toulon limanından hareket edeceği açıklanmıştır.
***
Manzara açık.
İslam adına göz kırpmadan insanın kanını donduran terör eylemlerinde bulunmaktan çekinmeyen IŞİD, Türkiye’den Rusya’ya, Fransa’ya kadar ülkelere kendince misilleme yaparak diğerlerine gözdağı vermeye, kendisine karşı durmaktan caydırmaya çalışıyor.
Fransa bu saldırıyı savaş ilanı kabul edip geri adım atmayacağını açıkladı, Hollanda da “Biz yanınızdayız” dedi.
Peki ya Suriyeli mülteciler konusunda dahi bunalıma giren diğer Avrupa güçleri ne diyecek?
***
İngiltere Başbakanı David Cameron, Fransa’nın yanında olduğunu açıkladı ama hala IŞİD’e karşı hava akınlarına katılmak konusunda dahi kararsız. Almanya, İspanya, İtalya, ya da daha geniş düşünelim, NATO ne yapacak?
Çünkü IŞİD’in saldırıları artık Irak ve Şam, ya da Suriye sınırlarını, Orta Doğu ve Mezopotamya sınırlarını aştı.
Ankara ve Sina hadiseleri ardından IŞİD’in eylemlerini dünyaya yayacağını öngörenler, Paris saldırısıyla maalesef haklı çıktı; zaten IŞİD Paris’i üstlenirken “Bu daha başlangıç” tehdidini de ekledi.
***
IŞİD’in Paris saldırısındaki zamanlamanın diplomatik boyutu da var.
IŞİD, mülteciler ve Esad dahil Suriye’nin geleceği dün (14 Kasım) Viyana’da toplanan (Türkiye, Fransa, ABD Rusya, Suudi Arabistan, İran dahil) ülkelerce masadaydı.
Keza yarın Antalya’da yapılacak G20 zirvesinin açılış konusu da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önerisiyle Suriye. ABD Başkanı Barack Obama’nın Antalya’da G20’nin asıl konusu olan “kapsayıcı ekonomiden” çok Suriye odaklı temaslarda bulunması bekleniyor.
***
Obama, IŞİD’in Paris saldırısıyla “korkuyu yaymaya çalıştığını” söyledi, Rusya Devlet Başaknı Vladimir Putin IŞİD’e karşı herkesi “birlik içinde olmaya” çağırdı.
IŞİD’in ilk ses getiren eylemlerinden birini Musul Başkolosluğu baskını ile üzerinde denediği Türkiye, daha doğrusu hükümet, yıllardır içeride ve dışarıda Suriye’deki militan İslamcı gruplara sırf Beşar Esad’ı devirme siyasetiyle göz yummakla, hatta yardım etmekle suçlandı.
Şimdi Türkiye de IŞİD’in hedefinde, hem de en ön sıralarda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris saldırısını kınarken, Türkiye’nin terörizme karşı “ilkeli tutumunu sürdüreceğini” söyledi.
***
IŞİD’in bu kadar büyümesinde Türkiye’nin hatası var da başka kimsenin yok mu?
IŞİD’in Suriye iç savaşının doğurduğu koşullarda bir kum fırtınası gibi şiddetle büyümesini kim saptayıp ona göre önlem aldı?
Eğer bu yüksek perdeden sözler bir hatadan dönüldüğünün ifadesiyse, kabul, ama ne yazık ki sadece söz olarak kalınca bir anlam ifade etmiyor, fırtına can alarak büyümeye devam ediyor.
***
Tamam, “Terörün dini, milleti olmaz” söylemi belki siyaseten kullananların kendisini daha rahat hissetmesini, ilkesel duruşu sürdürmelerini sağlıyor, ama fiilen durumu değiştirmiyor.
El Kaide’yle başlayıp IŞİD’e evrilmekte olan (Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun deyimiyle “aşırılıkçılık”) militan İslamcılığı temsil ediyor ve Erdoğan da, Obama da, Putin ve Hollande da kabul etsin etmesin bu cinayetleri maalesef inanç adına işliyor, öyle taraftar topluyor.
Dolayısıyla bu yeni kuşak terörizme karşı ülkelerin tek tek faaliyetlerini koordine etmeleri, irtibatlamaları da yetmiyor, ortak bir strateji kurulması gerekiyor.
Çünkü karşıda ülkelerin egemenliklerini, sınırlarını tanımayan etkili bir ideoloji bulunuyor.
***
Bu ortak strateji ister Putin’in ikna edilmesiyle Erdoğan’ın önerdiği Suriye sınırlarında güvenli bölgeler oluşturmasını esas alsın, ister başka bir yol bulunsun sadece askeri yöntemlerle değil, siyasi ve psikolojik boyutlarıyla ele alınmak zorunda.
Ve artık “Biz havadan vuralım” mantığıyla karada her birinin kendi gündemi olan ister İslamcı, ister milliyetçi milis gruplarına güvenme siyasetine son verilmeli.
O gruplara verilen silah, eğitim ve paranın en kısa sürede verenlere karşı yöneleceğini anlamak, sözümona “ılımlı muhalefetin” ilk fırsatta “radikaller” safında yer alacağını görmek için daha kaç Afganistan, daha kaç Irak gerekiyor?
***
Ortak strateji ancak herkesin kendi siyasetindeki katılıklardan taviz verip uzlaşmasıyla münkün olur.
Ortada artık herkesi yakan bir IŞİD terörizmi sorunu var.
Bu konuda bir an önce adım atılması için dünya ve bölge liderlerinin bir an önce ortak adım atması gerekiyor.