Güncelleme Tarihi:
ÜLKELERİMİZDEKİ IŞİD SEMPATİZANLARI KONUSUNDA İNKÂRCI OLAMAYIZ
- Türkiye’nin üslerini ABD’ye açarak IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmış olması Suriye paradigmasını nasıl etkiler? Gerçekten de koalisyonun işi kolaylaşacak mı, yoksa PKK’ya karşı yürütülen paralel operasyonlar bölgedeki dengeleri daha karmaşık hale getirir mi?
PKK ve Kürtlerle ilgili meseleyi ayrı bir başlık altında değerlendirelim. Öncelikle Türkiye IŞİD karşıtı koalisyona yeni dahil olmadı, başından beri koalisyonun bir üyesi. Yabancı savaşçılar konusunda işbirliği içinde, 2 milyon Suriyeli sığınmacıya bakıyor. Bütün bunları unutamayız. Ama haklısınız, son haftalarda yaşananlar Türkiye açısından oyunu değiştiren gelişmeler gibi duruyor. Elbette koalisyon açısından da oyunu değiştiren gelişmeler bunlar. Türkiye’deki üslerin kullanımı sayesinde ABD IŞİD üzerinde daha çok baskı oluşturabilecek ve bu iyi bir şey. Bunun kadar önemli olan diğer gelişme de Türk yetkililerin ülke içinde IŞİD’le bağlantısı olan çok sayıda insanı tutuklamış olması. Bu güven tazeleyen bir şey, çünkü bu insanların Suruç’taki gibi bir katliamı gerçekleştirebilme kabiliyetinin ortadan kaldırılması lazım. Geçmişte de tutuklamalar oldu evet ama bu sefer sanki çok daha farklı ölçekte bir durum söz konusu. Biz bunu memnuniyetle karşılıyoruz. İngiltere Başbakanı David Cameron 25 Temmuz’da Sayın Davutoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde de tam olarak bunu ifade etti, ‘Memnuniyetle karşılıyoruz ve biz de üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırız’ dedi.
- Türk yetkililerin IŞİD’le bağlantılı kişilerin Türkiye’deki varlığından haberdar olmasına rağmen uzunca bir süre onlara dokunmaktan imtina ettiğini dair bir tartışma var. Batı basınında da son iki yıldır çok sayıda benzer haber ve analiz okuduk. Siz Türkiye’nin yakın zamana kadar IŞİD sempatizanlarına göz yumduğu iddiaları için ne diyorsunuz?
Basın mensupları olarak burada sizler ya da İngiltere’deki meslektaşlarınız ne isterseniz yazarsınız. Benim söyleyebileceğim tek şey şu anda yaşanan gelişmeleri memnuniyetle karşılıyor olmamız. Gördüğüm şey Türkiye’nin IŞİD’e karşı sağlam bir tavır almakta olduğu. Peki Türkiye’de IŞİD sempatizanları var mı? Elbette var. Maalesef İngiltere’de de hatırı sayılır sayıda sempatizanları var. Bugün yabancı savaşçılar bütün dünyadan geliyor. IŞİD son derece kötü niyetli bir ideolojiyi kullanarak çok sayıda insanı etkilemeyi başarıyor. Normal düşünmeye alışmış insanlar için kafeste canlı canlı adam yakan bir örgütün neden ilgi çekebileceğini anlamak epey zor. Bizler için bunlar akla hayale sığmayacak şeyler. Ancak öte yandan toplumlarımız içindeki insanlarla ilgili inkâr içinde olamayız; ülkelerimizde bu ideolojiye sempati duydukları için Suriye’ye gidip savaşmak isteyen insanlar var. Bunlar gidiyorlar, sonra dönüyorlar ve döndüklerinde ülkelerimiz için gerçek manada birer tehdide dönüşmüş oluyorlar.
IŞİD’E EN AZ 700 İNGİLİZ KATILDI YARISI GERİ DÖNDÜ ŞİMDİ ÜLKE İÇİNDE TEHDİT
- İngiltere’den bugüne kadar kaç kişi IŞİD’e katılmış. Elinizde net bir rakam var mı?
Tam rakamı bilmiyoruz ama tahminimiz 700 İngiliz vatandaşı. Bunların yarısı da İngiltere’ye geri dönmüş durumda. Katılan İngilizlerin çoğu internette radikalleşen aile çocukları ve sıklıkla yetkililer tarafından radikal olarak kayda geçirilmiş kimseyle bariz bir ilişki içinde değiller bile. İnternette sohbet odalarında devşiriliyorlar ve bu tür bir ortama tam olarak nüfuz etmek devlet açısından çok zor. İngiltere bir polis devleti değil, her yurttaşı birebir gözetleyemeyiz, zaten bunu yapmak da istemeyiz. Devleti bırakın, aileleri bile çoğu kez haberdar olmuyor bu durumdan. Teknoloji kullanımında nesiller arasında büyük bir uçurum var biliyorsunuz. Sonuçta bu gençler bir gün ortadan kayboluyor. Aileler polise haber veriyor, polis bizlere, biz de Türk yetkililere. Ve düşünün, Türk yetkililer her yıl Türkiye’ye giriş yapan 35 milyon yabancı ile muhatap. Dolayısıyla da kendilerine rapor edilen kişileri bulmak için olağanüstü bir çaba gösteriyorlar ve iyi bir iş çıkarıyorlar. Az yaptınız, çok yaptınız, daha çok yapabilirsiniz gibi bir oyun oynamak istemiyorum. Bu tür yorumlar da duymak istemiyorum. Bugüne kadar ne İngiliz Başbakanı ne de Dışişleri Bakanı Türkiye’yi bu konuda eleştirdi. Ben de hiçbir zaman eleştirmedim.
TÜRKİYE PETROL KAÇAKÇILIĞINA MÜDAHALE ETTİ
- IŞİD’in petrol kaçakçılığını Türkiye’deki bağlantıları üzerinden yaptığına yönelik iddialara bakışınız nedir? İki hafta ülkenizin saygın gazetesi The Guardian’da bu konuda hayli detaylı bir makale yayınlandı.
Geçmişte de bu tür haberler çıktı. Türk yetkililerin geçmişte bu konuda önlem aldığını biliyorum. Yüzyıllardır kaçakçılık yapılan bir coğrafyadan bahsediyoruz. Demin söylediğim gibi Türk yetkililerin işi zor. Ancak ülkelerimiz IŞİD karşıtı koalisyon çerçevesinde finans kaynaklarını kesme noktasında da mutabakata vardık. Türkiye’nin bu konudaki rolünü yerine getirdiğini düşünüyorum. Burada asıl konu kaçakçılığın kendisinden ziyade IŞİD’in Suriye ve Irak içinde ele geçirdiği petrol kuyuları. Zaten belirttiğim gibi önceki dönemde Türk yetkililer Güneydoğu’da neler döndüğünü fark ettiğinde jandarma ve diğer güvenlik güçleri o trafiği durdurmak için müdahale etti.
KARA BİRLİKLERİNİ KİM SAĞLAYACAK SORUSUNUN HÂLÂ YANITI YOK
- Anladığımız kadarıyla şu an için Türkiye güvenli bölge yerine arındırılmış bölge formülüne razı olmuş görünüyor. İngiltere’nin güvenli bölge konusundaki genel pozisyonu nedir?
Bu konuyu Türk dostlarımızla uzun zaman tartıştık. Bizim görüşümüz her zaman onların istediği türde bir uçuşa yasak bölgenin çok ciddi bir askeri angajman olduğu ve bunun ancak önemli hava desteğiyle ve karada birliklere sağlanabileceği yönünde oldu. Bunun pratikte ne kadar işleyebileceği konusunda endişelerimiz oldu. Biraz önce belirttiğim gibi benim Başbakanım İngiliz askerlerinin Suriye içinde görev yapmayacağı konusunda çok net. Dolayısıyla da Suriye’de kara birliklerini kimin sağlayacağı konusu hâlâ yanıtı olmayan bir soru. - Güvenli bölgeyi Türkiye istiyorsa, kara birliklerini de Türkiye mi sağlamalı?
Böyle bir şey sizde de tartışılmadı değil mi? Ama benim anladığım Amerikalılar Türkiye ile bu konuda pragmatik bir formülde anlaştı. IŞİD’i Türkiye sınırından itmek için ortak çaba gösterilecek ki bunun faydaları son derece açık. Eğer IŞİD Türkiye sınırından uzaklaştırılabilirse hem insanların hem de malzemenin Suriye’ye geçişini durdurmak kolaylaşacak. IŞİD’i Türkiye sınırından itmek şu anda en büyük öncelik. Bu sayede IŞİD’den boşalacak alana ÖSO’nun yerleşmesi sağlanabilir. Ama burada kritik boşalan bölgeleri ele geçirenin ÖSO olması, El Nusra değil! Bu stratejinin nasıl gelişeceğini göreceğiz.
EĞİT DONAT BİTMEZ IŞİD VE NUSRA’YI ÖYLE YENECEĞİZ
- Hangi savaşçı gruplara yardım edeceğinize nasıl karar veriyorsunuz?
Seçerken ince eleyip sık dokumanız şart. Muhalif gruplara herhangi bir şekilde yardım etmeden önce emin olmak istiyoruz. Bizim için önemli olan bu grupların Suriye’nin siyasi yapısı için kapsayıcı bir vizyona bağlı olmaları. IŞİD zaten malum özel bir kategori artık. Ama El Kaide ile bağlantılı diğer radikal örgütler kesinlikle denklem dışında.
- El Nusra gibi örgütler mi?
Evet El Nusra gibi. El Nusra, El Kaide’nin bir parçasıdır.
- Ahrar Al Şam size göre resmin neresinde?
Biz Ahrar Al Şam’la çalışmıyoruz. Birlikte çalışacağımız gruplar açısından çok seçiciyiz. Amerikalılar da öyle.
- Bildiğim kadarıyla tam da bu sıralar İngiltere de ‘eğit-donat’ programına katılmak üzereydi. Türkiye’de Amerikalılar tarafından eğitilip donatılan bir timin Suriye’de El Nusra tarafından kaçırıldığı ortaya çıktı. Bu durum İngiltere olarak planlarınızı gözden geçirmenize neden olur mu? Uluslararası koalisyon ne olursa olsun ‘eğit-donat’a devam etmekte kararlı mı?
İngiltere IŞİD’e karşı koalisyonda tam bir rol oynama konusunda kararlı ve ‘eğit-donat’ programı da bunun önemli bir parçası. Süreçte bazı iniş çıkışlar olabilir. Ama Başbakanımız net bir biçimde ortaya koydu ki biz uzun vadede de bu işin içinde olacağız. Türkiye ve diğer ülkelerle ortaklık içinde çalışarak IŞİD ve El Nusra gibi grupları yeneceğiz.
SORUNUN KAYNAĞI ESAD
- İngiltere’ye göre PYD bu stratejinin neresinde?
Başkaları gibi biz de PYD’ye her zaman ÖSO ile güçlerini birleştirme çağrısı yaptık. Kobani direnişi sırasında da PYD ve ÖSO’nun sınırlı şekilde olsa da birlikte hareket ettiklerine şahit olduk. Birlikte hareket ettiklerinde de IŞİD’e karşı çok etkili olabiliyorlar. ABD, PYD’yi IŞİD’e karşı büyük ölçüde destekledi. Bu durumda bir değişiklik görmüyorum. IŞİD’e karşı durabilen tüm güçlerin bu hedef için desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Suriyeli Kürtler de ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak pek çok gruptan biri. Onların da Suriye’deki siyasi çözümün bir parçası olmaları gerekiyor. Esad gitmeli ve sonrasında Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm süreci yaşanmalı. Biz Suriye’deki sorunun kaynağının Esad olduğu konusunda Türkiye ile hemfikiriz. IŞİD’in büyümesine neden olan koşulları yaratan odur. Burada anahtar Moskova ve Tahran’da. Esad’ı destekleme rolünü bir kenara bırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı? Bugün aciliyet arz ettiği için IŞİD’e odaklanmış olabiliriz ama bu Esad meselesini unuttuğumuz anlamına gelmiyor.
PYD’Yİ PKK İLE AYNI KATEGORİDE GÖRMÜYORUZ
- PYD İngiliz devlet için hangi statüde? PKK ile aynı kategoride mi değerlendiriyorsunuz?
PKK İngiltere’de kanunen bir terörist örgüt. PYD’yi bu şekilde görmüyoruz. Elbette bugün PYD ve YPG’nin IŞİD’e karşı savaşmalarının faydalarını görmeseydik onların bu savaşta yaptığı bazı şeylere destek vermezdik. Suriyeli Kürtlerin ülkenin geleceği için üzerlerine düşen rolü oynamak zorunda. Suriyeli Kürtleri görmezden gelemezsiniz. PYD’nin baştan itibaren ÖSO ile ortak hareket etmesini tercih ederdik. Ama IŞİD’i bu kadar acil bir tehdit olarak görürken PYD IŞİD’e karşı savaşıyorsa şüphesiz biz de onların destekçisi oluruz. Bunu söylerken şunu da belirtmem gerek; biz PYD’ye maddi destek sağlamıyoruz. Ancak zaman zaman siyasi danışmalar çerçevesinde kendileriyle görüşüyoruz. Türkiye’nin de kendileriyle bazı temasları oldu zaten.
- Türkiye’nin IŞİD hedeflerini vurduğu hafta PYD yöneticilerinden Türkiye’den yönelen hava saldırılarında kendilerinin de hedeflendiğini iddia edenler oldu.
Benim anladığım kadarıyla Türkiye bu konuda net bir ayrım yaptı. Türkiye, PYD ve YPG kendisini hedef almadığı sürece onlara saldırılmayacağını net olarak ortaya koydu. Bu bence doğru bir karar.
- Ancak öte yandan Türk hükümetinden yetkili ağızlar PYD’yi terör örgütü ve Suriye’de Türkiye açısından en önemli tehditlerden biri olarak tanımlıyor.
Türkiye adına konuşamam ama biz burada bir ayrım yapıyoruz. Suriye’de şu anda bir içsavaş var ve PYD bu savaşın bir tarafı. Bu savaşta PYD şimdiye kadar IŞİD’e karşı çarpıştığı için kendilerini destekledik. Kobani’yi korumanın ve IŞİD’e dışarıya itmenin iyi olduğunu düşündük. Bizim için Türkiye toprakları içindeki terörizm tamamen farklı bir konu.
- Eğer bir noktada Türkiye PYD’yi doğrudan hedef alırsa ve çatışma yaşanırsa, bu uluslararası koalisyonun bölgeye dair planlarını nasıl etkiler?
Bu tür varsayımlar üzerinden yorum yapamam. Şu anda böyle bir şey olacağını görmüyorum. Türkiye’nin şu anda PYD’ye saldırmak istediğini düşünmüyorum. PYD’nin Türkiye’ye saldırmasının da hiçbir manasını olduğunu düşünmüyorum.
TÜRKİYE’NİN PKK’YA KARŞI OPERASYONLARI HAKLI
- İngiltere baştan beri Türkiye’deki çözüm sürecine önemli destek veren ülkelerin başında geldi. Son haftalardaki gelişmelerle masa tamamen devrilmiş görünüyor. İngiltere de ancak uzun ve meşakkatli bir yolun sonunda Kuzey İrlanda barışını yapabilmişti. Bugün Türkiye için çıkışı nerede görüyorsunuz?
Evet, İrlanda barışı için çok uzun ve acılı bir deneyimden geçtik. Ben bunu İrlandalı kökenim nedeniyle daha derinden hisseden bir kişiyim. İki dedem de İrlanda kökenli. Dedelerimden biri 1920’lerde İngilizlere karşı IRA içinde savaşmış. Çözüm için uzun soluklu sebat gerekiyor. Şu anda Türkiye’de gelinen noktaya üzülen insanlara büyük sempatim var. Gerçekten zor bir süreç. Ama PKK terörist eylemlerine devam ettiği sürece Türkiye kendisini savunmak durumunda. Polis, jandarma ve askerin öldürülmesi kesinlikle kabul edilemez. Bu yanlıştır ve net olarak terördür. Her ülke bunu yapan örgüte karşı gerekli tedbirleri alır. PKK İngiltere’de kanunla tescil edilmiş bir terör örgütüdür ve bu değişmeyecek. PKK’nın İngiltere içinde rahat hareket edememesi için Türkiye ile birlikte ortak çalışmalar yürüttük. Ama bir yandan da barış sürecini çok destekledik. Bu süreci başlattığında başbakan olan Sayın Erdoğan’a çok kredi verdik. Yapılması gereken ve cesur bir hamle olduğunu düşündük. Bence bugün herkes terör yerine demokratikleşme, kimlik ve hakların konuşulduğu noktaya geri dönmek istiyor. Olunması gereken yer orası. Ama Türkiye’nin teröre karşı attığı adımları eleştirmeyeceğim. Neden böyle bir tavır içine girdiklerini tamamıyla anlıyorum. Bizim kendi örneğimizde IRA sonuçta barışın yolunu seçti, biz de oturup onlarla konuşarak doğru şeyi yaptık. Sayın Davutoğlu kendilerinin barış sürecinin devamından yana olduğunu söylüyor. Bu söylediği doğru olmalı. Ama bir yandan polisleriniz öldürülüyorsa ona karşılık vermek durumundasınız.
TERÖRİSTLE DEĞİL MEŞRU SEÇİLMİŞLERLE GÖRÜŞÜYORUM
- HDP ile temasınız var mı?
Evet. Türkiye’deki bütün siyasi partilerle temasım var.
- 7 Haziran seçimleri sonrasında HDP yöneticileri ile görüşmeniz oldu mu?
Evet, kendileriyle görüştüm. Parlamentoya giren 4 partinin de yöneticileriyle görüştüm.
- HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş son haftaların olaylarından sonra PKK’ya silah bırakma çağrısı yaptı. Ancak bir yandan da bu çağrının asıl Öcalan tarafından yapılması durumunda bir karşılığının olduğunu söylüyor. HDP bu süreçte nasıl bir rol oynamalı sizce?
Ben HDP ile aynen AKP, CHP ve MHP gibi Türkiye’nin meşru ve seçilmiş bir partisi olarak görüşüyorum. Ama görüşmelerimde partilerinin kendi platformunu ilgilendiren konularda yorum yapmıyorum. 4 partiyle de aynı görüşte olmam beklenemez ama gidip konuşuyorum kendileriyle. Türkiye’ye dair görüşlerini dinliyorum. İngiltere’nin Suriye, Kıbrıs gibi meselelerdeki pozisyonunu anlatıyorum. Gidip de onların şununla ya da bununla bağlantıları üzerine yorum yapmıyorum. Terörist olarak gördüğüm biriyle konuşmayacağım açıkça ortada. Ama Türkiye’deki siyasi partilerin temsilcileriyle görüşmeye devam edeceğim. Zaten herkes de hepsiyle görüşüyor. İngiltere’de de Türk büyükelçinin ülkedeki siyasi parti temsilcileriyle görüşmediğini düşünemiyorum. Büyükelçiler olarak bizim işimiz bu.
KİM HÜKÜMETSE ONUNLA MUHATAP OLURUZ
- Koalisyon görüşmelerinden bir sonuç alınamaması ve erken seçime gidilmesi halinde Türkiye’nin ve bölgenin bundan nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?
Gördüğüm kadarıyla Başbakan Davutoğlu şu anda bir koalisyon kurmak için uğraşıyor. Bunu yapamazsa anladığım kadarıyla Türkiye’nin yeni bir tur seçim yapması gerekecek. Sizin anayasanızın öngördüğü süreçler bunlar. Üzerine yorum yapmak bana düşmez. Sonuç ne olursa olsun –ister şimdi koalisyon, ister erken seçimden çıkacak bir hükümet- biz karşımızda bulduğumuz o hükümetle muhatap oluruz. Biz hükümet seçmeyiz, ülkenin kendi seçtiği hükümet bizim muhatabımızdır.
ŞİMDİLİK ANKARA’DAN ÜS TALEBİMİZ OLMADI
- Ankara ile Washington’ın IŞİD’e karşı mücadelenin parametrelerini belirlemek için vardığı mutabakatta Türkiye’deki üslerin kullanılması var. Hatta geçen hafta içinde bu mutabakata dayanan ilk operasyon da yapıldı. İngiltere’nin Türkiye’deki üslerin kullanımıyla ilgili bir beklentisi var mı?
İngiliz güçleri zaten halihazırda Suriye hava sahası üzerinde uçuş yapıyor. Saldırı yapmıyoruz ama istihbarat, teknik takip ve keşif amaçlı uçuşlar yaparak koalisyona operasyonlar için önemli istihbarat sağlıyoruz. Tornado’larımız Kıbrıs’taki üsten kalkıyor. Türk üslerini kullanmak ister miyiz? Bilmiyorum. Bu İngiliz Parlamentosu’na danıştıktan sonra Başbakanımızın vereceği bir karar.
- Bugüne kadar üslerin kullanımı için herhangi bir talebiniz oldu mu?
Hayır. Başbakanımız prensip olarak İngiltere’nin Suriye’de doğrudan bir askeri operasyona katılması için parlamento onayının şart olduğunu net olarak ortaya koydu. Bunu yapıp yapmayacağı kendisine kalmış. Böyle bir karar ortada yokken şimdiden Türkiye’deki üslerin kullanımıyla ilgili yorum yapmak ancak varsayım olabilir. Ancak öte yandan Türkiye’nin üslerini ABD’ye açmasından memnuniyet duyduk. Daha önce Amerikalılar Suriye’nin kuzeyindeki hedefleri vurmak için çok uzaktan bir tur yapmak zorunda kalıyorlardı. Diyarbakır ve İncirlik hızlarını çok arttıracak.
İNSANİ YARDIM GÖNDERMEK İÇİN SAVAŞÇI GRUPLAR KULLANILMAZ
- Türkiye’nin gündemini 2 yıldır meşgul eden malum TIR’larla ilgili iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz? O TIR’ların içinde muhalif gruplara giden silah ve mühimmat olduğu iddia edildi. Teknik olarak Suriye içine insani yardım ya da silah göndermenin prosedürleri ne şekilde farklılaşıyor? Sizin o TIR’ların içeriğine dair şüpheleriniz var mı?
O TIR’ların ne taşıdığını bilme imkânım yok. O nedenle Türk hükümetinin açıklamalarını doğru kabul ediyorum. Eğer onlar öyle diyorsa ben kimim ki sorgulayayım. Alternatif bir bilgi kaynağım da yok.
- Türk medyasında TIR’ların içindeki mühimmatı gösterdiği iddia edilen fotoğraflar yayınlandı.
Hiç bilemiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim; TIR’ların nereye gitmiş olabileceğine dair kestirme sonuçlara varmadan önce pek çok farklı alternatif izahatlar var. Bir de şu var elbette; bizim Suriye’deki ılımlı muhaliflere, Özgür Suriye Ordusu’na yardım etmeye çalıştığımız inkâr edilemeyecek bir durum. Ama dediğim gibi o TIR’ların içinde ne olduğunu bilme ihtimalim yok.
İnsani yardımlar meselesinde ise durum şöyle. Genelde Kilis üzerinden gitmek durumunda ve bu noktada Türk yetkililerin yardımı çok önemli. Vali ve diğer yerel yöneticiler destek olmalı ki bugüne kadar hep oldular. Bizim İngiltere’den gelen insani yardımlar için TİKA’dan farklı bir sistemimiz var. Yardım faaliyetimizin büyük bölümünü uluslararası STK’lar aracılığıyla yapıyoruz. Bunun sebebi de İngiliz personelini güvenlik nedeniyle Suriye’ye sokamıyoruz. O nedenle de Gaziantep’te ve bütün bölgede beraber çalışacak insanların olması önemli. Elbette Suriye’de çok belirsiz bir ortam var. O nedenle de malzemenin gitmesini istediği yere ulaşması için çok dikkatli olmanız gerekiyor. Yanlış grupların eline geçmesini istemezsiniz.
- Suriye’de kimlerin doğru gruplar olduğundan yüzde 100 emin olabiliyor musunuz? Ilımlı gruplar dediğiniz tam olarak kimlerden oluşuyor?
Bakın, zaten insani yardım söz konusu olduğu zaman savaşçı grupları kullanmazsınız. Hiçbir yerde bunu yapmazsınız çünkü ideolojisi ne olursa olsun savaşan grupları bu işin içine kattığınız zaman insani yardımları halk üzerinde bir çeşit güç ve otorite kurma aracı olarak kullanabilirler. Belli bölgelere giriş yapabilmek için savaşçı gruplarla pazarlık yaparsınız ama yardımı arz etmek için sivil toplumcular ararsınız. Suriye’de durum ne kadar korkunç olsa da çok şükür sivil toplumcular hâlâ ayakta kalmayı başarıyor. Ben şahsen gönderdiğimiz insani yardımın ihtiyacı olanlara ulaştığına eminim. Eğer yanlış insanların eline geçtiğini düşünseydik göndermezdik. Peki doğru insanlara gittiğinden yüzde 100 emin olabilir misiniz? Tabii ki olamazsınız. Biraz da risk almanız gerekiyor.