Özel Okullar Dernek Başkanı... 16 yıldır özel okul sahibi... 32 yıllık eğitimci... 40 trilyonu aşkın serveti var...
Rüstem Eyüboğlu, ilginç kişiliği, yaşam öyküsü ve başarılarıyla gelecek kuşaklara örnek oluyor.
Yaşamında ilginç dönüm noktaları var. Rize'nin Çayeli ilçesi merkez İlköğretim Okulu'nu bitiriyor. 1948'de Cumhuriyet Vapuru'na binip beş kardeşi, anne ve babasıyla yola çıkıyor. 8 günlük bir yolculuğun ardından İstanbul'a varıyor. Gemilerde babasının yanında işçi olarak çalışmaya başlıyor.
Tam dokuz yıl gemilerde her türlü işi yapıyor. Birçok ülkeyi görme fırsatı buluyor. ‘‘Gittiğim her limanda birkaç dil bilen yaşıtım çocukları görüncü eğitimimi sürdürme tutkusu bende ağır bastı‘‘ diyor. Fatih Çarşamba'daki evine dönünce, ortaokula devam etmenin yollarını arıyor.
BOYACILIK, GARSONLUKGelenbevi Ortaokulu'nun dışardan bitirme sınavlarına girerek, bir yılda ortaokul diploması alıyor. Bu arada Fener Rum Mektebi'nde ayakkabı boyacılığı, Sirkeci'de bir lokantada komilik yapıyor, Cibali Tütün Fabrikası'nda şeker ve bisküvi satarak, aile bütçesine katkıda bulunuyor.
22 yaşında aldığı ortaokul diplomasıyla Vefa Lisesi'ne koşuyor. Eyüboğlu'nu karşısında gören zamanın okul müdürü Ziver Tezeren, kendisini okula kabul edemeyeceğini söyleyince hayal kırıklığına uğruyor, yine de vazgeçmiyor. Çayeli'ne giderek hakim, savcı ve kaymakamlarla görüşüp, nüfus kağıdındaki yaşını küçültüyor. Tekrar Vefa Lisesi'ne geldiğinde 23 yaşında lise birinci sınıf öğrencisi olarak formasını giyiyor.
ÜNLÜLER SINIF ARKADAŞIUğur Dündar, Müjdat Gezen, Kemal Sunal ve Tınaz Titiz gibi ünlülerle aynı dönem Vefa Lisesi'nde öğrenim görüyor. Yaşının büyüklüğü nedeniyle sınıf başkanı oluyor.
Fen Bölümü mezunu olan Eyüboğlu, okula gecikmiş gitmenin acısını çıkarırcasına derslerinde büyük başarı sağlıyor. Lisedeyken matematik dersi vermeye başlıyor. İTÜ Elektrik Yüksek Mühendisi olarak üniversiteden mezun olduğunda eğitimin hayatının bir parçası olduğuna karar veriyor.
Türkiye Elektrik Kurumu'nda çalışıyor. Askerliğini yedeksubay olarak yaptığı Taşkışla Tersanesi'nde fabrika müdürlüğü sırasında biriktirdiği parayla, 1969'da Kadıköy ve
Beşiktaş'ta Arı Dersanesi'ni kuruyor. Bu arada yanına stajyer olarak gelen Burçak Eyüboğlu ile evleniyor.
1973'te Yıldız Üniversitesi'ne asistan olarak giriyor. Doktora yapmak için gittiği İngiltere'de bir yıl kaldıktan sonra Türkiye'ye dönüyor. Hem öğretim görevlisi, hem dersanecilik, hem de özel derslerini bir arada yürütüyor. 1985'te Kadıköy'de İhsan Doğramacı'ya ait bir binada Eyüboğlu Koleji'ni açıyor.
Eyüboğlu, ‘‘Servetimin temelinde verdiğim özel dersler ve dersanecilikte kazandığım para yatıyor. Vergimi kuruşuna kadar öderim. Vergisini ödemeyen ve çalışanın özlük haklarından kesenleri lanetliyorum‘‘ diyor.
NEDEN OKUL AÇTI?Bugün 34 dönümlük arazide 12 binada eğitim veren ve iki bin 500 öğrencisi olan İstanbul'un sayılı kolejlerinden biri haline gelen Eyüboğlu Okulları'nın açış nedenini şöyle açıklıyor:
‘‘Üniversite hocası iken ortaöğretimden gelen çocukların çok yetersiz olduğunu görmüştüm. Çocukluğumda gemilerde çalıştığımda Avrupa limanlarını gezerken gördüğüm çocukların birçoğu yabancı dilleri çok iyi konuşuyordu. Onlara gıpta ile baktım. Türkiye'de o zaman böyle bir ihtiyaç vardı. Temelinde çağdaş eğitim veren, birkaç dil konuşacak çocuk yetiştirmek istedim. Kafamda oluşturduğum genç modeline uygun delikanlı, genç kız yetiştirmek istiyordum.‘‘
Dersanesi bulunduğu zamanlar iyi para kazandığını söylüyor. Günümüzdeki dersane sahiplerine atıfta bulunuyor: ‘‘Okulculuktan para kazanılıyor ama dersanecilikten daha çok kazanılıyor. Geçmişte kazanıldı, bugün de kazanılıyor, gelecekte de kazanılacak.‘‘
NASIL ZENGİN OLDU?Eyüboğlu, şöyle devam ediyor: ‘‘Bu serveti elde ederken, devletin tek kuruşunu kaçırmadım. Çalıştırdığım 400'ü geçen personelin özlük haklarına saygı duydum. İşçilik yıllarıma bakıyorum, oğullarıma 'daima okuyun' diyorum.‘‘
Eyüboğlu Eğitim Kurumları Bilimsel Araştırma Vakfı, Eyüboğlu Ailesi'nin kurduğu vakıflar, Rize Vakfı, Çayeli Vakfı, Türk Kalp Vakfı, Vefa Vakfı ve birçok sosyal derneğe üye olan Eyüboğlu, bu vakıflar kanalıyla 249 öğrencinin eğitimine destek veriyor. Öğretmen olmak isteyenlere ayrıca burs veriyor: ‘‘Her insanın mutlaka bir alanda başarılı olabileceğine inanıyorum. Her genç bir müzik aleti çalmalı, spor ve sanatla ilgilenmeli. Herkesin bir hobisi olmalı.‘‘
KİTAP MERAKIYurtdışı seyahatlerinin büyük bölümünü taş ve kitap toplayarak geçiren Eyüboğlu, ‘‘Artık Amerika'daki kitapçılar bile beni tanıyor. Kapıdan görür görmez ismimle davet ediyorlar. Çünkü, gezilerimin büyük bölümünü kitabevlerinde geçiririm. Artık sayıyla kitap almayı bıraktım. Tonla alıyorum. 1998'de 12 bin kitap aldım. İki günde dört bin 600 kitap satın alarak, Türkiye'ye getirdiğimi bilirim‘‘ diye konuşuyor.
Oğulları: Bizi hep çalıştırır
Rüstem Eyüboğlu'nun küçük oğlu Cenk, ABD Berkeley Üniversitesi Elektronik ve İş İdaresi mezunu ve işletme üzerine yüksek lisans yapıyor. Gelecek yıl Harvard Üniversitesi'nde doktora yapmaya hazırlanıyor. 23 yaşındaki Cenk Eyüboğlu, ‘‘Babamı küçüklüğümden beri izliyorum. Hep çalışıyor. Eve geç gelirdi. Eğitime önem verir, ağabeyimle bana hep çalışmayı öğretirdi‘‘ diyor.
Kardeşi ile birlikte Eyüboğlu Üniversitesi'nin kuruluş hazırlıklarını yapan Northeastern Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan ve ABD'de bir yıl boyunca eğitim üzerine çalışmalarda bulunan 27 yaşındaki oğlu Mert Eyüboğlu ise şunları söylüyor:
‘‘Babam çalışmayandan oğlu da olsa hoşlanmaz. Devamlı çalışmayı, üretmeyi sever. Bizi yönlendirmemiştir. Önümüze vizyonu koymuştur. Kim olduğunu, nereden geldiğini biliyor. Bize nereye gitmek istediğimizi çizmiştir, ama nasıl ilerleyeceğimizi söylememiştir. Doğruları bizim bulmamızı istemiştir.‘‘
EŞİNİ SINIFTA BIRAKTIRüstem Eyüboğlu, ‘‘Eğitim ciddidir. Eğitimde akrabalık, dostluk, duygusal yön olmaz. Her şeyde yardımcı olurum, ama eğitimde ödün vermem‘‘ diyor. Bu düşüncesinin ilk örneğini üniversite öğretim görevlisi iken eşine yapıyor. Kendi öğrencisi olan ve 8 aylık hamile eşi Burçak Eyüboğlu'nu sınıfta bırakıyor. ‘‘Bilenle bilmeyen ayrılmalıydı. Eşimi geçirmiş olsaydım bir kopya vermiş olacaktım. Yüzlerce insan sınıf geçecekti. Faturası da acı olurdu. Ülke yararına iyi bir şey değildi‘‘ diyor. Üniversite 3'ncü sınıfta Rüstem Eyüboğlu ile evlenen Burçak Eyüboğlu, ‘‘Beni sınıfta bıraktı, doğaldı. Kopya vermesini beklemiyordum. Bır kırgınlığım olmadı‘‘ diye konuşuyor.