Ä°sa, Deniz GezmiÅŸ maddesinden idama mahkûm edilmiÅŸ

Güncelleme Tarihi:

İsa, Deniz Gezmiş maddesinden idama mahkûm edilmiş
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 06, 2004 00:00

Hıristiyan ve Musevi dünyası, Mel Gibson’ın yönettiÄŸi The Passion of Jesus Christ (Ä°sa’nın Çilesi) isimli film yüzünden ÅŸu sıralar büyük bir tartışma yaşıyor.Bundan önceki son tartışma, 1988’de Martin Scorsese’in yönettiÄŸi The Last Temptation of Christ (Günaha Son ÇaÄŸrı) filminde ortaya çıkmıştı. Nikos Kazancakis’in romanından uyarlanan bu filmde Ä°sa, idama mahkum edildiÄŸi sırada, birden sıradan bir insan gibi yaÅŸama arzusuna kapılıyor ve neredeyse misyonundan vazgeçiyordu. Hıristiyanların, hatta Müslümanların dünyanın her yerinde protesto ettiÄŸi bu filmden 16 yıl sonra gösterime giren Gibson’ın filmi ise Hıristiyanlığı sorgulayan bir yazarın romanından deÄŸil, kutsal metinlerden yola çıkılarak, Ä°sa’nın son 12 saatini anlatıyor. Ama dinle ilgili bir roman yazmak ya da film çekmek, en az Hz. Ä°sa’nın başına geçirilen taç kadar dikenli bir macera. O film veya kitaptan herkes bir baÅŸka nedenle rahatsız oluyor. Åžu andaki ateÅŸli Hıristiyanlık tartışmaları da, bu filmle sınırlı deÄŸil. Amerikalı üç yazarın yıllar süren araÅŸtırmalarını kapsayan bir kitap, Hıristiyan dünyasının temelinde yatan inançları çok daha derinden sarsıyor. Michael Baigent, Richard Leigh ve Henry Lincoln’ün akıcı bir üslupla yazdığı Holy Blood, Holy Grail (Kutsal Kan, Kutsal Kase) adlı bu kitaptan, Hıristiyanlığın en gizli yönleri ile ilgili çıkan tartışmaları öğreniyorsunuz. Dan Brown’ın Da Vinci Åžifresi adlı best seller romanında anlattıklarını daha derinlemesine kavrıyorsunuz. Ä°ÅŸte Kutsal Kan, Kutsal Kase’de ortaya atılan iddialar....1Ä°sa politik bir kiÅŸiydi Romalılar onu devlete isyan ettiÄŸi için idama mahkûm ettiDört havari tarafından yazılan Ä°ncillere göre, Ä°sa, politik bir kiÅŸi deÄŸildi. Yani, dönemin en büyük gücü ve Musevilerin yaÅŸadığı Filistin’in hakimi olan Roma Ä°mparatorluÄŸu ile bir sorunu yoktu. Roma yasalarına saygılıydı. Oysa gerçekte Ä°sa’yı Romalılar, Roma yasalarına dayanarak cezalandırmışlardı. Sadece imparatorluÄŸa ihanet eden kiÅŸiler çarmıha gerilerek öldürülürdü. EÄŸer Ä°sa çarmıha mahkûm edilmiÅŸse, demek ki o Ä°ncil’de belirtildiÄŸi gibi politikadan uzak kalmayı yeÄŸleyen biri deÄŸildi. Devlete ihanetten öldürülmüştü. Daha önce ve sonra pek çok asinin başına gelen onun da başına gelmiÅŸti. ÖrneÄŸin 1972’de Deniz GezmiÅŸ ve iki arkadaşı, Türk Ceza Kanunu’nun 146/1 maddesinden, yani devleti silah zoruyla yıkmaya teÅŸebbüs etmekten yargılanıp idama mahkum edilmiÅŸlerdi.Mel Gibson’ın Ä°sa’nın Çilesi adlı filminde, onun ölümünden Roma yönetiminin deÄŸil de içinde yaÅŸadığı Musevi topluluÄŸunun sorumlu olduÄŸu belirtiliyor. Bu yüzden Katolik yönetmen çok eleÅŸtiriliyor. O da kendisini ‘Ben Ä°ncil’de yazanı anlattım’ diye savunuyor. Bunda bir haklılık payı var. Ancak Kutsal Kan, Kutsal Kase yazarları Ä°ncil’in bu olayı tarihi gerçeklere uygun olarak anlatmadığı görüşündeler. Ä°ncil’de dönemin Roma Valisi Pontus Pilatus, hoÅŸgörülü bir adam olarak tarif ediliyor, hatta Ä°sa’nın çarmıha gerilmesine pek istemeden onay verildiÄŸi iddia ediliyor. Ancak yazarlara göre Ä°ncil’i yazan dört havari, bu metinleri Romalılara hitap ederek, onları kazanmaya çalışarak kaleme aldıkları için söyledikleri güvenilir deÄŸil. Ä°ncil’de Ä°sa’nın önce Ä°htiyar Museviler Kurulu Sanhedrin adlı bir grup tarafından yargılandığı belirtiliyor, ancak gerçekte Sanhedrin idam kararı vermeye yetkili deÄŸil. Bu nedenle yazarlar, Ä°sa’nın idamından esas Roma yönetiminin sorumlu olduÄŸunu belirtiyor. 2Ä°sa çarmıha gerilmekten son anda kurtulduÄ°sa’nın Ä°ncillerde anlatıldığı ÅŸekliyle çarmıha gerilme hikayesinde tutarsızlıklar var. SaÄŸlıklı bir kiÅŸi, çarmıha gerildikten sonra en az bir iki gün saÄŸ kalabilir. Ancak ayakları da çarmıha baÄŸlanmaz ya da çivilenmezse daha çabuk ölebilir, çünkü bedeni aÅŸağı doÄŸru sarkacağından nefes alamaz. Halbuki Ä°sa’nın ayakları da çarmıha çivilenmiÅŸti. Ä°sa’nın en az iki gün çarmıha gerili olarak yaÅŸaması gerekirdi. Oysa o bir kaç saat içinde ölü ilan edilmiÅŸti. Hatta Markos Ä°ncil’inde, Roma Valisi Pontus Pilatus’un bile ölümün çabukluÄŸu karşısında ÅŸaÅŸkınlığa düştüğü belirtiliyor. Dördüncü Ä°ncil’e (Yuhanna Ä°ncil’i) göre, Ä°sa susadığını söylüyor, bunun üzerine sirkeyle ıslatılmış bir süngerin yüzüne tutulduÄŸu belirtiliyor. Sirkenin kısa bir süre için kiÅŸiye enerji verdiÄŸi bilinir. Oysa Ä°ncil’e göre Ä°sa sirkeli süngeri koklar koklamaz son sözlerini söyleyip ölüyor. Sirkenin böyle bir etkisi söz konusu olamaz. Bir baÅŸka olasılık, süngere sirke deÄŸil, belladonna (güzelavrat otu) özü damlatılmış olabileceÄŸi. Bu ot, OrtadoÄŸu’da bir tür uyuÅŸturucu olarak kullanılıyordu. Bunu kokladığında Ä°sa kendinden geçebilir. Ama niçin onu uyuÅŸturmak istesinler?Çarmıha gerilmeyle ilgili bu tutarsızlıkları belirttikten sonra, Kutsal Kan, Kutsal Kase kitabının yazarları, Ä°sa’nın idamdan kurtulduÄŸu yolundaki iddiaları araÅŸtırıyorlar. Bu aÅŸamada Kuran önemli bir dayanak oluÅŸturuyor. Yazarlara göre, Kuran’da Hz. Ä°sa’nın adı en az 35 kez geçiyor. Her seferinde de etkileyici sıfatlar kullanılıyor. ÖrneÄŸin ‘Allah’ın Habercisi’ ve ‘Mesih’ gibi. Hz. Ä°sa, Kuran’a göre ölümlü bir peygamber ve Allah’ın sözcüsü. Ancak, Müslümanların kutsal kitabında, Ä°sa’nın çarmıhta ölmediÄŸi belirtiliyor: ‘O’nu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat kendilerine bir benzetme yapıldı. O’nda anlaÅŸmazlığa düşenler bundan dolayı şüphe içindedirler, o hususta tahmin peÅŸinde gitmekten baÅŸka hiçbir bilgileri yoktur. Kesin olarak O’nu öldürmediler.’ (Nisa Suresi, 157. Ayet). Sadece Ä°slam deÄŸil, Manikeizm de bir baÅŸka dayanak. Mezopotamya’da doÄŸan, Budizm, Hıristiyanlık, Zerdüşt dini gibi dinlerden etkilenerek ortaya çıkan ManiciliÄŸin kurucusu Mani, Ä°sa’nın çarmıhta ölmediÄŸini, yerine bir baÅŸkasının geçirildiÄŸini iddia ediyor. Yazarlar, bu bilgilerin de, Hz. Ä°sa’nın aslında çarmıha gerilmediÄŸi, eÅŸi ve çocuklarıyla kutsal topraklardan kaçıp Fransa’nın güneyine yerleÅŸtiÄŸi ve bir Musevi topluluÄŸunun içinde hayatlarını devam ettirip nesillerini idame ettirdiÄŸi yolundaki iddiaları desteklediÄŸini öne sürüyor.3Ä°sa evlendi, çocukları oldu soyu bugün bile sürüyorÄ°sa, Azize Maria Magdalena ile evlenmiÅŸ olabilir mi? Çocukları olmuÅŸ olabilir mi? Çarmıha gerilmekten kurtulup ailesiyle Avrupa’ya yerleÅŸmiÅŸ olmasın? Yoksa soyu bugüne kadar devam etti mi? Kutsal Kan, Kutsal Kase kitabının yazarları, bu müthiÅŸ iddiaların dayanaklarına tek tek deÄŸiniyor.Ä°sa yaygın Hıristiyan inancına göre evli deÄŸildi. Ancak, Oxford Ãœniversitesi’nden Dr. Geza Vermes’in dediÄŸi gibi, eski Yahudi topluluÄŸunda bir erkeÄŸin evlenmemesi mümkün deÄŸildi. Evlilik mutlak bir görev gibiydi. Ä°ncillerde Ä°sa’nın medeni durumundan hiç bahsedilmemesi, zannedildiÄŸi gibi bekar olduÄŸunu deÄŸil, tam aksine evli olduÄŸunu gösteriyor olabilir. Çünkü geleneklere aykırı olarak evlenmemiÅŸ olsa, mutlaka bu konuda bir açıklama olurdu. Dolayısıyla Ä°sa’nın evlenmiÅŸ olabileceÄŸi düşünülebilir.Gelelim Kutsal Kase efsanesine... Bazı iddialara göre, Kutsal Kase, Ä°sa Peygamber ile arkadaÅŸlarının son yemekte içki içtikleri kaseydi. BaÅŸka iddialara göre Ä°sa Peygamber çarmıha gerildikten sonra Arimathea’lı Joseph, kaseyi Ä°sa’nın bedenine tutmuÅŸ ve kase peygamberin kanıyla, kutsal kanla dolmuÅŸtu. Daha baÅŸka iddialara göre ise Kutsal Kase, son yemekte içki içmek için kullanılmış, daha sonra da Ä°sa’nın kanıyla doldurulmuÅŸtu. Ne olursa olsun, Ortaçağ’da Kutsal Kase, bütün dindarların sahip olmak için peÅŸinde koÅŸtuÄŸu, her yerde aradığı, mükemmelliÄŸi simgeleyen bir semboldü. Ancak bazı kaynaklar da, Kutsal Kase’yi Magdalena ile ilgili iddiaların tam ortasına oturtuyor. Bazı OrtaçaÄŸ efsanelerine göre, Magdalena, ‘Kutsal Kase’yi ya da ‘’Kutsal Kan’ı Fransa’ya götürmüştü. Burada sözü edilen kutsal kase ve kutsal kan, bambaÅŸka bir benzetme olabilir miydi? Ä°ÅŸte cevap: Magdalena belki Ä°sa Peygamber’in eÅŸiydi. Yaygın Hıristiyan inancına göre Ä°sa sayesinde tövbe etmiÅŸ bir fahiÅŸe olduÄŸu düşünülen bu azize, belki de fahiÅŸe deÄŸildi. Belki de Ä°sa ile Magdalena’nın evliliÄŸinden bir çocuk dünyaya gelmiÅŸti. Belki de çarmıha gerilme olayından sonra, Magdalena en az bir çocukla Galya’ya, yani bugünkü Fransa’ya kaçırılmıştı. Orada yerleÅŸik bir düzen kurmuÅŸ olan Musevi toplumu Magdalena’yı koruma altına almıştı. Belki de atası bizzat Ä°sa Peygamber olan bir sülale ortaya çıkmış, bu kan bağı kuÅŸaklar boyunca devam etmiÅŸti! Kutsal kan deyimi, Ä°sa’nın bugün bile bu sülaleyle devam eden kanı için kullanılan bir metafor olabilir mi?Ä°sa’nın doÄŸumu, ailesi, son sözleri hep tartışmalıYaygın geleneklere göre Ä°sa’nın kimliÄŸi ve doÄŸumu hakkında yeterli bilgi var. Ama Ä°ncillere göre bu bilgiler pek de kesin deÄŸil. Sadece Matta ve Luka Ä°ncillerinde Ä°sa’nın doÄŸumu hakkında bazı iddialar ileri sürülüyor. ÖrneÄŸin Matta’ya göre, Ä°sa soylu bir kiÅŸiydi. Davut ve Süleyman Peygamberlerin ailesine mensuptu. Luka’ya göre ise Ä°sa’nın ailesi Davut’un ailesinden gelmekle birlikte, ailenin yoksul bir kanadına mensuptu. Yoksul marangoz efsanesinin de bu bilgiden kaynaklandığı sanılıyor.Luka’ya göre, Ä°sa doÄŸduÄŸu zaman çobanlar onu ziyaret etmiÅŸlerdi. Matta’ya göre ise Ä°sa’yı ziyaret edenler krallardı. Luka’ya göre, Ä°sa’nın ailesi Nazareth’de yaşıyordu. Aile buradan Beytüllahim’e (Bethlehem) taşınmıştı. Ä°sa burada büyük bir yoksulluk içinde bir kulübede dünyaya gelmiÅŸti. Fakat Matta’ya göre, Ä°sa’nın ailesi Beytüllahim’in varlıklı ailelerinden biriydi ve Ä°sa da güzel bir evde dünyaya gözlerini açmıştı.Ä°sa Peygamberin ailesi ve doÄŸum yeri hakkındaki çeliÅŸkili iddialara çarmıha gerildiÄŸi zaman söylediÄŸi son sözlere iliÅŸkin iddialar da ekleniyor. Matta’ya göre Ä°sa, ‘Tanrım, Tanrım, neden beni terk ettin?’ diye yakınmıştı. Luka’ya göre ise Ä°sa şöyle demiÅŸti: ‘Peder, senin ellerine ruhumu teslim ediyorum.’ Yuhanna’ya göre ise Ä°sa sadece ‘Bu iÅŸ bitti’ demekle yetinmiÅŸti. Dört Ä°ncil’i kaleme alan dört havari, çeÅŸitli olayları kendi görüşlerine göre deÄŸerlendirmiÅŸlerdi.Hiçbir tarikat hakkında Tapınak Şövalyeleri kadar komplo teorisi üretilmedi Ä°sa ile ilgili bütün sırları bildikleri, iddiaları kanıtlayan dayanakları sakladıkları iddia edilen Tapınak Şövalyeleri, bugün de etkisi devam eden büyük bir efsanenin kaynağı. Onlar, Ortaçağ’da Avrupa ve OrtadoÄŸu’ya damgasını vurmuÅŸ bir Hıristiyan tarikatı. Bu savaşçı keÅŸiÅŸler, üzerine kırmızı haç çizili beyaz pelerinleriyle ünlüydüler. Tapınak Şövalyeleri, Haçlı Seferleri sırasında Haçlıların Kudüs’te kurduÄŸu kısa dönemli krallıkta büyük bir güce sahipti. Sadece savaÅŸmıyorlardı, Kudüs ile Batı Avrupa arasındaki diplomatik iliÅŸkiyi sürdürüyorlar, ticaret yapıyorlardı. Modern bankacılığın temelini onlar atmışlardı. Sıkıntıya düşen hükümdarlara borç para veriyorlardı. Bugün kullandığımız çek sistemini de Tapınak Şövalyeleri tarikatının icat ettiÄŸi sanılıyor.Ancak bu güçleri fazla uzun sürmedi. Kudüs Müslümanların kontrolüne girince, Tapınak Şövalyeleri karargahlarını Kıbrıs’a taşıdılar, ama bu da fazla uzun sürmedi. Nihayet en önemli merkezleri Fransa oldu. Ellerinde çok büyük bir hazine ve bilgi birikimi olduÄŸu için kısa süre sonra Avrupa ve Papalık için bir tehlike, paralel bir güç olarak görülmeye baÅŸladılar. Nihayet Fransa Kralı IV. Philippe, Tapınak Şövalyeleri tarikatını ortadan kaldırıp hazinelerine konmaya karar verdi. Papa V. Clement da buna onay verince, 1307’de Fransa’da Tapınak Şövalyeleri’ne karşı bir cadı avı baÅŸlatıldı. Pek çok Tapınak Şövalyesi yakalanıp iÅŸkenceye tabi tutuldu. Kurulan dini mahkemelerde bu tarikatın Baphomet adıyla bilinen bir ÅŸeytana taptığı öne sürüldü. 1314’de Tapınak Şövalyeleri tarikatının Büyük Ãœstadı Jacques de Molay yakılarak öldürüldü. Tarikat ortadan kalktı.Ancak tarikatla ilgili efsane ve iddialar ortadan kalkmadı. Yüzyıllar boyu, onların gizli bir örgüt olarak faaliyet gösterdiÄŸi ileri sürüldü, hatta yıllar sonra ortaya çıkan Masonlarla iliÅŸkileri olduÄŸu bile söylendi. Herkes onların hazinesini aradı. Hiçbir örgüt hakkında, Tapınak Şövalyeleri hakkında olduÄŸu kadar komplo teorisi üretilmedi.Bu sırların peÅŸinde koÅŸan herkes öldürülüyorKutsal Kan, Kutsal Kase kitabının yazarları Ä°sa’yla ilgili iddiaları araÅŸtırırken, kendilerinden önce bu konuyla ilgilenmiÅŸ herkesin teker teker öldürüldüğünü de anlatıyorlar. BERENGER SAUNIERE 19. yüzyıl sonunda Fransa’da Rennes-le-Chateau köyünde papazlık yapan Berenger Sauniere genç, saÄŸlıklı, enerji dolu bir din adamıydı. Rennes-le-Cháteau’nun yanında Tapınak Şövalyeleri tarikatına ait bir kilisede saklanan dört parşömen belge buldu. Bunların, Ä°sa ile ilgili yanda yer alan iddiaları destekleyen belgeler olduÄŸu düşünülüyordu. Sauniere, bu belgelerden bir seminerde bahsettikten az sonra felç geçirip öldü ve belgeler ortadan kayboldu.LEO SCHIDLOF Avusturyalı bu soyaÄŸacı uzmanı ve antikacının da Ä°sa ile ilgili belgeleri bulundurduÄŸuna inanıyordu. O bu belgeleri Fakhar ul Islam adında bir kuryeye vermiÅŸti. Kuryenin cesedi 1967’de Fransa’da bir tren istasyonunda bulundu. Dosya ise kaybolmuÅŸtu.ÜÇ YAZARIN ÖLÃœMÃœ Fransa’daki Ulusal Kütüphane’nin gizli dosyalar bölümüne ‘Kızıl Yılan’ adlı bir belge yollandı. Belgede, Magdalena’nın Hıristiyanlık için bir anne sembolü olduÄŸunu gösteren ÅŸiirler yer alıyordu. Bu metni üç yazar hazırlamıştı: Louis Saint-Maxent Gaston de Koker ve Pierre Feugere. Belge Ulusal Kütüphane’ye yollandıktan çok kısa bir süre sonra, bu üç yazar, aniden öldü. 6 Mart 1967’de Louis Saint-Maxent ve Gaston de Koker, ertesi gün de Pierre Feugere asılmış olarak bulundu.PEYGAMBERLERÄ°N SIRLARI ÇOK SATAN KÄ°TAPLARDAMichael Baigent, Richard Leigh ve Henry Lincoln’ün akıcı bir üslupla yazdığı, neredeyse bir roman gibi okunan Holy Blood, Holy Grail (Kutsal Kan, Kutsal Kase) adlı kitap 1982’de kaleme alındı ve o günden beri birçok tartışmaya yol açtı. Kitabın nasıl ortaya çıktığını yazarlarından Henry Lincoln şöyle anlatıyor: ‘1969 yılında yaz tatilimi geçirmek için Cevennes’e gidiyordum. Her yolculuk öncesinde yaptığım gibi yolda okumak için sürükleyici bir roman satın aldım. Gerard de Sede’in Le Tresor Maudit (Lanetli Hazine) isimli gerilim romanında tarihi gerçeklerle oyalayıcı unsurlar ustaca harmanlanmıştı. Romanda bir köy papazının kilisesinde ortaya çıkardığı bazı ÅŸifreli belgelerden söz ediliyordu. Romanda sözü edilen belgenin içeriÄŸi ÅŸifreleri açıklanmadan yayınlanmıştı. Belgelerdeki gizli mesajların ne oldukları belirtilmiyordu. Yazarın bu ÅŸifreleri çözmüş olabileceÄŸini düşündüm. Peki ama öğrendiklerini neden okurlarıyla paylaÅŸmamıştı? Aylar geçtikten sonra da ÅŸu gizli belgeler zihnimi kurcalamaya devam etti. Romanın geçtiÄŸi Rennes-le-Cháteau ile ilgili kısa bir belgesel çekmeye karar verdim. 1970’te Paris’te o romanın yazarı de Sede ile tanıştım. Ona belgelerdeki gizli mesajı neden yayınlamadığını sordum. Önce sorumu duymamış gibi davrandı, sonra da ‘Sizin gibi birinin bu sırrı kendi olanaklarıyla çözmek isteyeceÄŸini düşündük’ dedi. O Fransız papazın küçük daÄŸ köyünde ele geçirdiÄŸi sırrı çözmek için çalışmalara baÅŸladık.’ Ä°ÅŸte böyle baÅŸlayan macera, Kutsal Kan, Kutsal Kase’nin kaleme alınmasıyla sonuçlandı. Daha sonra Amerikalı romancı Dan Brown, Da Vinci Åžifresi adını verdiÄŸi romanını tümüyle bu kitap üzerine oturttu. Hatta, Kutsal Kan, Kutsal Kase’de 20. yüzyıl başında Ä°sa ile ilgili iddiaları araÅŸtırdığı söylenen Papaz Sauniere’in adına bile romanında yer verdi. Sauniere, romanda Louvre Müzesi Müdürü oldu. SON YEMEK TABLOSUNDA Ä°SA’NIN YANINDA KÄ°M OTURUYOR?Leonardo Da Vinci’nin sürekli onarılıp restore edilen Ä°sa’nın Son YemeÄŸi tablosunun bu kopyasını 16. yüzyılda adı bilinmeyen bir ressam yapmış. Tongerlo’daki Da Vinci Müzesi’nde bulunan resimde, ortada oturan Hz. Ä°sa’nın sağındaki havarinin Yuhanna olduÄŸu genel kabul görmüş bir bilgi. Oysa bu havari bir kadına benziyor. Ä°ÅŸte Dan Brown, Da Vinci Åžifresi adlı romanında bu kiÅŸinin Yuhanna deÄŸil, Ä°sa’nın eÅŸi olduÄŸu öne sürülen Maria Magdalena olduÄŸunu iddia ediyor.OLAY YARATAN FÄ°LMLER1988’de ünlü Amerikalı yönetmen Martin Scorsese The Last Temptation of Christ (Günaha Son ÇaÄŸrı) filmini yaptığında bütün dünya birbirine girdi. Film, Yunanlı yazar Nikos Kazancakis’in aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanmıştı. Hz. Ä°sa rolünde oynayan Willem Dafoe, bütün oyunculuk yeteneÄŸini göstermiÅŸti. Barbara Hershy de Magdalena rolündeydi. Filmde Ä°sa, bir haç imalatçısıydı. Sonunda çarmıha geriliyor, ama bir türlü kutsal misyonunu kabul edemiyor, melek kılığındaki ÅŸeytanın sözlerine kanarak her ÅŸeyi reddetmek normal bir insan gibi evlenip aile kurmak ve yaÅŸlanmak istiyordu. MeleÄŸin aslında ÅŸeytan olduÄŸunu Ä°sa’ya haber veren de meÅŸhur hain Yuda Ä°skariyot’tu! Bu film Hıristiyanlar tarafından da, Müslümanlar tarafından da protesto edildi. Aradan 16 yıl geçtikten sonra bu kez koyu Katolik bir yönetmenin, Mel Gibson’ın yönettiÄŸi The Passion of Jesus Christ (Ä°sa’nın Çilesi) filmi olay yarattı. 30 milyon dolara mal olan film, ilk üç günde 125 milyon dolar giÅŸe yaptı. Film, Ä°ncil metinlerine dayanarak çevrilmiÅŸti. Ä°sa’yı yargılayıp ölüme mahkum eden Musevilerin Ä°htiyarlar Meclisi’ydi, ama asıl gürültü koparan, Musevileri tapınaklarında Ä°sa’nın gerileceÄŸi çarmıhı imal ederken gösteren sahne oldu. Ä°ncil’de böyle bir ÅŸey yoktu. Gibson bu sahneyi 18. yüzyılda yaÅŸamış bir mistik olan Anne Catherine Emmerich’in yazılarından aldığını açıkladı. Emmerich, bir Yahudi düşmanı olarak biliniyordu.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!