Güncelleme Tarihi:
İrşad kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de yer almamakla birlikte rüşd kökü ve ondan türeyen kelimeler on dokuz âyette geçmektedir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “rşd” md.). “Hidayet, doğruluk, isabet, hayır, fayda, reşid olma” mânalarına gelen bu kelimeler mutlak olarak veya insana nisbet edilerek kullanılmış, bir âyette mürşid ismi dolaylı biçimde Allah’a izâfe edilmiştir (el-Kehf 18/17). Diğer bir âyette doğru yolu bulabileceklerin nitelikleri Allah’ı kendilerine yakın bilip O’na yönelmek, davetine icâbet edip inanmak şeklinde ifade edilmiştir (el-Bakara 2/186). Doğru yolu bulmuş olanların zikredildiği bir âyette ise bu nitelikler, “Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize sindirmiş, küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir” (el-Hucurât 49/7) cümleleriyle belirtilmiştir. Sözlükte “doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek” anlamındaki rüşd kökünden masdar olan irşâd “doğru yolu göstermek” demektir. Burada sözü edilen yolun maddî mânada olması mümkün görülmekle birlikte daha çok aklî-mânevî alanı ilgilendirdiği kabul edilir. Dolayısıyla irşad din terminolojisinde hidayet ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır.
Dolayısıyla irşad din terminolojisinde hidayet ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Ancak hidayeti gerçekleştirme işi genellikle Allah’a nisbet edildiği halde irşad kula da izâfe edilebilmektedir. “Allah’ın, kulunun fiilini kendi rızâsına uygun şekilde yaratması” diye tanımlanabilen tevfîk ile (et-Taʿrîfât, “tevfîḳ” md.) irşad arasında anlam yakınlığı bulunmaktadır. Fakat irşad, hem mümin hem de kâfire yönelik olduğu halde tevfîk sadece müminler için söz konusudur. İrşad kavramıyla anlam yakınlığı bulunan kelimelerden biri de da‘vettir. “İnsanları İslâm dinini benimsemeye ve Müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma” anlamındaki davet daha çok bu iki anlamın birincisinde, irşad ise ikincisinde yaygınlık kazanmıştır. Bunlara ayrıca teblîğ, tezkîr, tebşîr, inzâr ve emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker kavramlarını da ilâve etmek mümkündür.