Güncelleme Tarihi:
İsmail Cem'e yağ çekip çekmediği tartışılan Talat Halman dedi ki
Dışişleri Bakanı İsmail Cem için yazdığı şiirinin eleştirilere hedef olması, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Talat Halman'ı üzdü. ‘‘Bazı kimselerin ironi zevkinden yoksun olmalarına üzüldüm’’ diyen Halman, şiirini ‘‘yakalalık’’ olarak nitelendirenlere Hürriyet aracılığıyla yanıt verdi:
‘‘Ben bir dosttan dosta mizahi sesleniş gibi bir şiir yazdım. İsmail Cem benim 35 yıllık, çok eski bir dostum. Aramızda bir samimiyet var. Bu ödülü bana veren, tanımadığım, dostum olmayan bir Dışişleri Bakanı olsaydı bu şiiri yazmazdım.
Elbette bir insan bir ödül alınca zarafetle bazı şeyler söyler, teşekkür eder. Ben onu mizahi bir şiirle yaptım. Çünkü tesadüf, bana ödülü veren Dışişleri Bakanı aynı zamanda çok iyi bir dostum; böyle şeyleri çok iyi anlayan, benimle birlikte gülebilen bir insan. Tansu Çiller Dışişleri Bakanı olsaydı ona yazmayacaktım. Murat Karayalçın olsa belki yazardım. Hikmet Çetin olsa ona mutlaka yazardım. Çünkü o da 40 yıllık arkadaşım. İsmail Cem ile Milliyet'te beraberdik. 60'lı yıllarda Milliyet'te köşe yazısı yazıyordum.’’
O BİR MİZAHİ MANZUMEDİR
Tartışma yaratan şiirini, 4 Şubat'ta düzenlenen törende ‘‘Üstün hizmet plaketi’’ni Cem'in elinden alırken okuyan Halman, ‘‘mizahi manzumeler yazmaktan hoşlandığını’’ vurguladı.
Daha önce başka eski dışişleri bakanlarından İlter Türkmen başta olmak üzere birçok kişi için benzer ‘manzumeler’’ yazdığını anımsatan Halman, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘İsmail Cem ile ilgili mizahi manzume de sadece törene katılanların yüzlerine birer gülücük gelsin diye yazıldı. Nitekim oradakiler bu şiirin esprisini, ironisini, sevimli bir abartı ifadesi olduğunu çok iyi anladılar. Birçok yerlerde ben okurken güldüler. İsmail Cem de bunun mizahi bir şiir olduğunu anladı ve bazı bölümlerinde kahkahayla güldü. Edebiyat ve basın alemindeki bazı kimselerin bunu ciddiye alıp beni kasideci gibi görmeleri, tiye almaları komik birşey. Bu duruma çok güldüm. Ama ironiden bu kadar habersiz olabilir mi değerli bu kadar değerli yazarlar? Bu kişilerin ironi zevkinden bu kadar yoksun olmalarına üzüldüm.
Doğan Hızlan anladı tabii o enfes zekasıyla. Çünkü işin ironi tarafını çok iyi biliyor. Ama ben birçok başka yazarlarımızın da aynı ince zekayı göstereceğini tahmin etmiştim. Halbuki onlar bunun bir yalakalık olduğunu, bir beklentim olduğunu zannetmişler. Hatta biri, ‘‘Galiba bir yere kültür ataşesi tayin edilmek istiyor’’ demiş. Böyle birşeyi bana teklif bile edemezler. Bunu yazanlar biyografimi bile okumamışlar.
Ben şu anda yaptığım işten memnunum. Önemli şeyler yaptığıma inanıyorum. İsmail Cem'den hiçbir beklentim yok. Devlete yıllarca hizmet ettim, zaten onun için bana ödül verdiler. Yıllarca kelle koltukta milletimiz, devletimiz için bilinen bilinmeyen neler neler yaptım.’’
Talat Sait Halman şiirini eleştirenlere bir de manzum cevap verdi...
CEM SULTAN'A METHİYE
Haşmetmeab önünde bir saircik parçası
Tirtir titremektedir, elinde madalyası.
Öyle bir bakandan ki, tarihin en álásı.
Cem'in zarafeti var, kibar sözün ustası,
Enteller dünyasında yoktur böyle başkası
Benzerini görmedi diplomasi dünyası,
Klasik okumuştur, erdem dolu kafası,
Fotoğraf virtüozu, internet'tir sofrası,
Bol bol gazete resmi, övgü dolu masası.
Timbuktu'dan Tibet'e eksik olmaz çağrısı,
Uçarcasına oynar, bilir her türlü dansı,
Kimle başbaşa kalsa, olur barış hastası,
Öylesine kibar ki, yoktur ‘‘no’’su, ‘‘nayn’’ı,
‘‘asla’’sı.
Şekspir yapsaydı onu çöpçatanlar ustası,
Jülyet'i bekletmezdi Romeo'nun babası,
O tutardı Tosca'yı çekse aşkın baskısı,
Maçolar susturulur, artardı oy sayısı,
Ne Frankeştayn kalırdı, ne Drakula
korkusu,
O verirdi yoksula Antuanet pastası.
Şükretmeli ki ona, düşsün asker
süngüsü,
Dinsin topların sesi, kalksın savaş
korkusu...
Onunla belki biter dış borçların öyküsü.
Ekselans sıfatıdır sözlüğünde tek lüksü,
Tanrı eksik etmesin kabineden bu süsü.
Devlet adamı doğmuş, tam bir cevher
kutusu.
Bayram etmeli artık Türk'ün diplomasisi,
Şanlı dönem yaşıyor ülke Cem'okrasisi!
Talat Sait Halman
Cem Sultan'a Maruzat
Bir dost yapınca eski bir dosta 'manzum şaka'
Bazı entel yazarlar nara atar: 'Yalaka'
'Vay hınzır, plaket almış, suçtur! Hemen
falaka'
Ömürboyu özveri? 'Kime ne?' 'Quel aláka?'
Hiçbirşey beklemeden kırk yıl hizmet? 'Tü
kaka!'
Teşekkür manzumesi? 'Biz bastırırız faka!'
İroni sanatından birşey anlamayanlar,
Cem'den ne çıkarlarım var, iyi bilir onlar:
Başarısını övdüm--çünkü çok beklentim var...
Kese kese altınlar, şan, nişan ve ünvanlar,
Mal mülk, hanlar hamamlar, villalar,
apartmanlar.
Methiye yazdım sana, ey yüce Haşmetmeab;
Fakiri bir Afrika kentine ateşe yap!
İşsiz güçsüzüm, açım. Ben beyinsiz bir Laz'ım;
Kapıldım bir yurtdışı görev için ümide;
İşte ben o uğurda düzdüm sana kaside...
Seni övdüm de övdüm, tanı bana son bir
şans:
Beni Lagos'a ya da Şam'a ata, Ekselans!
Çoktan aşmıştım ama devletin yaş haddini,
Sen yasayı hiçe say, memurluğa al beni.
Kimi yazarlar bilmez ne onur, ne ironi.
Güzel bir jest olunca başlar bir kakafoni:
Kafiye mi düşürmüş? 'Ooo, vardır bir dümeni.'
Ülkemizde bu denli ucuz olmamalı laf...
Yok mu birazcık izan, yok mu birazcık insaf?
İroni bilmeyenler bizi anlayamazlar:
Bir dostu gıllıgışsız sever ve över Lazlar
Talat Sait Halman
Neler yazmışlardı
DOĞAN HIZLAN:
YALAKALIK MI, YOKSA SHAKESPEARE USTALIĞI MI?
İsmail Cem'in Talat Sait Halman'a Üstün Hizmet Plaketi verdikten sonra Halman'ın ona okuduğu şiir, Ankara'da en çok konuşulan konulardan birisiymiş.
Ne kadar hoş, edebiyata ilgi ve saygı duymaya başladık. Politikanın dar ufuklarını aşan başkentte artık şiir tartışılıyor.
Allah bana bu günleri de gösterdi.
Şiire meraklı olmasaydım, yıllardır Cem'i ve Halman'ı tanımasaydım, dostluklarından lezzet almasaydım, bu yalakalığı (!) yazamazdım.
Halman'ın şiirini Methiye türüne sokabilirsiniz.
Methiye, padişahlara ve din ulularına yazılır. Günümüzde bir de dostlara.
..Talat Sait Halman'ın şiiri, divan şiirindeki kaside ile Shakespeare sonelerinin kıvamı tutturulmuş bir sentezi.
Pek beğendim.
..Sanat tarihinden kahramanlara göndermeler yaparak, bizi şiirin fantezi ve hayal dolu dünyasına çekivermiş.
Şiirin içindeki ironiyi hatırlatmaya gerek var mı?
Kalememiz hep, kara/karalama yazıyor. Pembe mürekkebe elimiz de gönlümüz de gitmiyor. Sağlığımızda birbirimizi övmekten neden çekiniyoruz?
PERİHAN MAĞDEN:
TARİHTEN GÜNÜMÜZE YALAKALIK
Ünlü şair ve çevirmen (ben ünlü şiirlerinin aşinası değilim.) Prof.Talat Halman'a törenle Dışişleri Bakanlığı üstün hizmet plaketi verilmiş. Çok coşkulanmış olmalı Sayın Halman. Böyle bir ödüle layık görüldüğü için. Bir coşku seline kapılı kapılanıvermiş olmalı. Oturmuş bu mühim olay karşısında ‘Devlet Konukevi’nde bir methiye kaleme almış. Al gülüm ver gülüm zarafeti: Al üstün hizmet plaketini; ver methiyeyi. Ya da ver methiyeyi, al üstün hizmet plaketini. Ben tarihi sıralamasını bilemeyeceğim.
Orijinali İngilizceymiş bu methiyenin. Yani Sayın Halman İngilizce kaleme almış; bu harikulade içli mısraları ele geçiren Hürriyet gazetesi Türkçeye çevirtmiş olabilir. Ya da biliyorsunuz ünlü bir çevirmen bu mısraların yaratıcısı, bizzat kendisi şıpın işi çevirmiş olabilir. Çevirisi esnasında orijinal değerinden birşeyler kaybetmiş olabilir bu mısralar. Bilemeyeceğim. Bu haliyle, yani Hürriyet'te yayımlandığı haliyle, insanda yanakları kızartma, ağır bir utanç salıncağında sallanma, tavşan manileri daha anlamlı olabilir aslında. Tarzı düşünce heyelanlarına neden oluyor. Hezeyanlarına mı demeliyiz?
..Alın bugün bir Yahya Kemal şiiri okuyun. Şiirin güzelliği, mükemmelliği herşeyi mazur gösteriyor. Hata insanı tatlı tatlı gülümsetiyor.‘‘Ne yalakalıklar yapmışsa yapmış’’ oluyorsunuz. ‘‘Adam şairmiş; ŞİİR yazmış.’’