Güncelleme Tarihi:
AfiÅŸ skandalı üzerine Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi Murat Ersavcı'nın Belçika BaÅŸbakan Yardımcısı ve DışiÅŸleri Bakanı Steven Vanackere ile görüşmesinden ve afiÅŸin yasaklanması için temaslarda bulunmasından tedirgin olan Flaman Menfaati, yayımladığı açıklamada Türkiye'yi hedef aldı.  Â
Avrupa'nın önde gelen diğer ırkçı parti temsilcilerinin de katılımıyla 10 Nisan'da Anvers kentinde düzenlenen göçmen karşıtı kongrede kullanılan afişte, Türk ve Fas bayraklarını sembolize eden kırmızı bir koyunun Avrupalıları temsil eden beyaz bir koyun tarafından Batı Avrupa ülkelerinin dışına tekmelenerek atıldığı gösteriliyor.
Afişin, yabancı düşmanlığını teşvik ettiği suçlamasının, "saçmalıktan ibaret olduğu" savunulan açıklamada, sözkonusu afiş hazırlanırken İsviçre'deki minare referandumunun mimarı ırkçı SVP partisinin afişinin model alındığı ve daha önce Flaman Menfaati'nin Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasında da kullanıldığı belirtildi.
Irkçı afişi hazırlayan Flaman Menfaati'nin önde gelen isimlerinden Filip Dewinter, "Türk Büyükelçisi ne karışıyor? Köktenci bir hükümetten alacak hiçbir dersimiz yok" ifadesini kullandı.
Türkiye'ye hakaretler yağdıran Dewinter, "insan haklarına ve Kürtlerin haklarına saygı göstermeyen, cezaevindekilere işkence yapan, muhalifleri hapse atan ya da ölüm mangalarıyla infaz eden ve ifade özgürlüğüyle sorunu bulunan" bir ülkenin kendilerine ders veremeyeceğini iddia etti.
MERKEL VE SARKOZY DE KARÅžI
Avrupalı diğer aşırı sağ partilerle birlikte Türkiye'nin AB'ye katılımını referanduma götürme girişimlerinin ve Avrupa'nın İslamlaşmasına ve toplu göçlere karşı ağ oluşturmalarının Ankara'da memnuniyetsizlik yarattığını ileri süren Flaman Menfaati, "Almanya ve Fransa da Türkiye'nin AB'ye katılımını istemiyor. Merkel ve Sarkozy'yi de dava edebilir misiniz?" görüşünü savundu.
Flaman Menfaati, 2004 yılında ırkçılık yaptığı gerekçesiyle Belçika Yargıtayı'nda mahkum olmuş ve o tarihe kadar Flaman Bloku olan adını değiştirerek yeniden yapılanmak zorunda kalmıştı.
Belçika Yargıtayı sözkonusu kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade hürriyetine çeşitli kısıtlamalar getirdiğini hatırlatarak, ırkçı fikirler savunmanın bu özgürlüklerden sayılamayacağını bildirmişti.
Kararın ardından adını değiştirmek ve bazı parti organlarını kapatmak zorunda kalan Flaman Bloku'nun o dönemdeki Başkanı Frank Vanhecke, "Adımızı değiştirdik ama huyumuzu değiştirmedik. Adımızı değiştirdik ama programımızı değiştirmedik" şeklinde açıklama yapmıştı.