Güncelleme Tarihi:
İran uluslararası yaptırımlara meydan okumaya devam ederken, Batılı güvenlik analistleri, ülkenin birkaç yıl içinde atom bombası testi yapabilecek noktaya gelebileceğini belirtiyor. Ancak yakın dönemde yaşanan bir dizi sıkıntı, İran’ın uranyum zenginleştirme kapasitesinde önemli gerilemeye neden olurken, programın ağırlaşmasının sebebinin sabotaj mı, yaptırımlar mı yoksa Tahran’lı bilim insanlarının beceriksizliği mi olduğu üzerinde tartışma başlattı.
Geçtiğimiz yıl, Natanz nükleer tesisinde uranyum zenginleştirmek için kullanılan santrifüjlerin sayısında belirgin bir azalma oldu. Mayıs 2009’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) İran’da 4 bin 920 santrifüjün kullanımda olduğunu belirtmişti. 12 ay sonra ise bu rakam yüzde 20 azalarak 3 bin 936’ya düştü.
Ancak İran diğer açılardan da sorun yaşıyor gibi görünüyor. Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’ndan Ivan Oelrich, kullanımda olan santrifüjlerin yüzde 20 etkinlikle çalıştığını belirtti. En son yayımlanan IAEA raporunda ise Natanz’da 4 bin 592 santrifüjün bulunduğu ancak hiçbirinin faaliyette olmadığı bilgisi verildi.
SABOTAJ İDDİALARI İran’ın nükleer programına yönelik sabotaj iddiaları arasında en bilineni 2006’da, Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisindeki enerji hatlarında yaşansan patlamaydı. Patlamada 50’den fazla santrifüj yok oldu. Dönemin İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Gulam Rıza Ağazade, donanımla “oynandığını” belirtti.
New York Times, 2004 yılında İran’a donanım sağlayan İsviçreli bir şirketin CIA tarafından İran’a hatalı donanım tedarik etmek konusunda ikna edildiğini yazmıştı. En son, 2008’de hükümete bozuk donanım sattığı gerekçesiyle İranlı bir işadamı ölüm cezasına çarptırıldı.
SABOTAJ VEYA EKSİKLİK
Bazı analistler bu durumu Batılı istihbarat kurumlarının düzenlediği sabotajların bir delili olarak görüyor. Adını vermek istemeyen bir yetkili, bazı santrifüjlerin kullanılmaz hale geldiğini ve neredeyse yarısının değiştirilmek zorunda kaldığına dikkat çekerek bunun kazara olamayacağını belirtti.
Diğerleri ise sabotaj ihtimaline daha az ilgi gösteriyor. Oelrich, “Bir şeylerin döndüğü kesin. Ancak sırf sabotaj var diye İranlıların yaptıkları işte son derece beceriksiz olduklarını göz ardı edemeyiz” dedi. Önde gelen analistler ise Batılı istihbarat kurumlarının uzun bir süreden beri İran’ın nükleer programını sabote etme amacını güttüğünü belirtti.
Uluslararası Bilim ve Güvenlik Enstitüsü (ISIS) Başkanı David Albright, “İngiltere, ABD ve İsrail, Tahran’ın nükleer programına sahte donanım sokmaları için şirketlerden yardım istiyor” dedi.
Albright, donanımını ithal etmek zorunda olan İran’ın bu tür bir sabotaja karşı savunmasız olduğunu ve uluslararası yaptırımlara meydan okuyan şüpheli aracılardan donanım aldığını belirterek, İran’ın donanım üretme konusundaki eksikliğine değindi: “İranlılar tersine mühendislik konusunda iyi değiller, bu yüzden Batılı tedarikçikler kritik bir önem kazanıyor.”
Washington merkezli düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Centre’da İran nükleer programı uzmanı olan Michael Adler, istihbarat kurumlarının İran’ın ithal mallara olan bağımlılığını çok yakından takip ettiğini belirtti: “Tedarik yollarını tespit ediyor, donanımların nakliyatını yapacak insanlar buluyorlar. Bu kişiler kazalara sebebiyet veriyor. Santrifüjler hakkındaki önemli detay ise, bağlantılı olarak çalışmaları. Bir tanesini bozulunca, domino etkisi ortaya çıkıyor.”
SABOTAJ OLMAYABİLİR
Ancak uzmanlar İran’ın programında geri kalmasının diğer faktörlere bağlı olabileceği uyarısında bulunuyor. İran’ın elinde onlarca yıldan beri kullanılan eski santrifüjler bulunuyor. Kısa zamanda başarı elde etmek isteyen Tahran’ın çok sayıda santrifüjünün bozulması bu yüzden şaşırtıcı değil.
Bazı uzmanlar ise sabotaj ihtimalinin düşük olduğunu çünkü İran’ın kendi donanım parçalarını üretmesini sağlayacak bilgisayar sistemleri elde ettiğini belirtti. Aslında otomobil üretim hatları için tasarlanan bu sistemler uranyum zenginleştirmede de kullanılabiliyor.
Tahran, sabotaj söylentilerini Batı’nın propagandası olarak yorumluyor. İran ulusal güvenlik programının üyelerinden Kazım Celali, yürütülen basın savaşıyla İran’ın dış yardıma muhtaç gösterilmek istendiğini, ancak Tahran’ın nükleer programı için dış piyasalara ihtiyacı olmadığını söyledi.
Bazı güvenlik yetkilileri ise İran’ın atom bomba elde etmesi veya ülkenin nükleer tesislerinin bombalanması konusunun uluslararası kamuoyunda kısa dönemde ele alınmadığını, bunun sabotaj eylemlerinin başarısını gösterdiğini savunuyor.