Güncelleme Tarihi:
“İran İslam Cumhuriyeti çökmek üzere falan değil. Ancak öyle olduğu yönündeki yanlış kanı Washington’daki çevrelerde yerleşmeye başlıyor” diyen Leverett çifti, ABD Başkanı Barack Obama’nın bu yanlış kanıyı, seçimlerden önce verdiği İran’la ciddi diplomatik ilişkiler kuracağı yönündeki vaatlerini gerçekleştirmemesini örtmek için kullandığını belirtiyor.
Diğer yandan bugüne kadar İran’la diplomatik ilişkilere girilmesi fikrini hiçbir zaman desteklemeyenler de bugün ülkeye hava saldırısı yapılması yönündeki görüşlerini savunmak için bu fikre sarılıyor.
Yazarlar son günlerde ülkede yaşananların da bu yanlış kanıyı beslediğini belirtiyor.
Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazeri’nin ölümünün yedinci gününde yapılan anma törenleriyle çakışan Şiilerin kutsal Aşure gününde Tahran sokaklarına dökülen büyük grupların polisle çatışması şüphesiz önemli olaylardı.
Ancak yazarlar yaşananların 1979’da şah rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan toplumsal hareketlerle kıyaslanmasının mümkün olmadığını dile getiriyor.
Diğer yandan hükümet yanlılarının 30 Aralık’ta düzenlediği İslam Cumhuriyeti’ne destek gösterisinde Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin 1989’daki cenazesinden bu yana görülmüş en büyük kalabalığın toplandığını belirten Leverett’lar, özellikle Batı medyasında, hükümet karşıtı gösterilere fazla odaklanıldığı için uygunsuz fakat kaçınılmaz bir gerçeğin fark edilemediğini savunuyor:
“İran’da Aşure gününü bir protesto fırsatı olarak kullanan kitleler çoğunluğun yakınından bile geçmiyor.”
SORULMASI GEREKEN ÜÇ SORU
İran’da yeni bir devrimin bayraktarlığını yapacak muhalefet hareketinden güvenle bahsedenlerin kendilerine üç şey sormaları gerekiyor: “Muhalefet ne istiyor?”, “Muhalefete kim liderlik ediyor?” ve “Nasıl bir süreçle muhalefet hükümeti koltuğundan edecek?”
İslam Devrimi’nin yaşandığı 1979’da bu soruların cevapları açıktı. Muhalifler ABD destekli Şah Rıza Pehlevi’nin devrilmesini yerine İslami Cumhuriyeti’nin kurulmasını istiyorlardı. Devrimin liderliğini Humeyni’nin yaptığını ve gündemdeki maddelerin de Humeyni’nin ideolojisi çerçevesinde belirlendiğini herkes çok iyi biliyordu.
Bugün muhalefetin, memnuniyetsizliğini ortaya koymak dışında ne istediğini kimse bilmiyor. Protestocuların gündeminde artık Musevi’nin başkanlığı yer almıyor. Bazı eylemciler bireysel özgürlüklerinin artmasını ve dünyanın geri kalanıyla iletişim kurma fırsatı istiyor.
Batı basınında kendilerine sıkça yer bulan bir diğer grup İslam Cumhuriyeti’nin yıkılıp yerine laik “İran Cumhuriyeti”nin kurulmasını istiyor. Ancak Maryland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma İranlıların büyük bir çoğunluğunun İslam Devrimi’nin yıkılması çağrılarına cevap vermediğini gösteriyor.
MUSEVİ'NİN YOKLUĞU LİDERSİZLİK DEMEK
Leverett’lar, Musevi’nin kenarda kalmasıyla devrimin lidersiz kalacağını savunuyor. Akla ilk gelen isimlerden Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin aranan kan olmadığı ortada. Başarılı bir siyasetçi olsa da Rafsancani, 2005’te Ahmedinecad’a karşı yarıştığı seçimlerde kitleleri peşinden sürüklemeye yeteneğinin olmadığını göstermişti.
Reformcu eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi de gücünün zirvesinde olduğu 1999 yılında hükümetini destekleyen bir gazetenin kapatılmasını protesto eden öğrenci eylemlerini görmezden gelerek devrime öncü olamayacağının işaretlerini vermişti.
Elbette ki İslam Cumhuriyeti tarihi için önemli bir isim olan Muntazeri’nin ölümünün yedinci gününe denk gelen Aşure’de büyük kalabalıkların toplanması normal bir durumdu. Dahası Şiiler için önemi büyük olan 40’ıncı günde ve Şubat ayı başlarına denk gelen 1979 devriminin yıldönümünde de kitlelerin toplanması bekleniyor.
Ancak İslam Cumhuriyeti’nin tarihinde hiçbir şey Aşure protestoları sırasında ölenlerin anma törenlerinin 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla sonuçlanan protestolar kadar büyük bir tepki yaratacağı fikrini desteklemiyor.
Leverett’lar üst düzey kadrolarda ciddi değişiklikler yaşanması, örneğin Ahmedinecad’ın yerine meclis başkanı Ali Larcani’nin geçmesi halinde bile İran’ın bölgesel politikalarında, nükleer programında ve diğer konular üzerinde esaslı bir değişim olmayacağını ifade ediyor.
OBAMA İÇİN NIXON MODELİ
Obama hükümetinin Tahran’a yönelik gönülsüz diplomasi çabalarının diyalog diplomasisini karaladığını belirten yazarlar Başkan’ın, İran’ın iç dinamiklerinin ABD’nin İran politikasındaki sorunları çözmesini bekleyerek hata yaptığını dile getiriyor.
Bunun yerine Obama, Richard Nixon’ın Çin politikalarını örnek alması gerekiyor. Böylece Pekin’le kurulan stratejik ortaklık Tahran’la da kurulabilir.