Oluşturulma Tarihi: Eylül 25, 2001 00:00
BERNARD Lewis'in ‘‘Le Figaro’’daki makalesi müthişti. Özetleyeyim, dilerseniz bir göz atın.Bernard Lewis, Fransa'nın en çok satan ve en saygın gazetelerinden birinde yarım sayfaya yakın yer kaplayan makalesine ‘‘Türkiye ve İran: İki rakip model’’ başlığını atmış. İki ülkede uygulanmakta olan farklı modellerin, Ortadoğu'dan Orta Asya'ya kadar pek çok ülke için örnek ve seçenek olduğunu yazmış. Ve açıkça ‘‘Türkiye Örneği’’nden yana tavrını koymuş. Lewis, hiçbir Arap ülkesinin bir devlet yönetim modeli yaratamadığını, bunu İran ile Türkiye'nin becerebildiğini söylüyor.Lewis bu iki modelden Türk olanının Kemalizm olarak adlandırılabileceğini yazıyor ve ‘‘
Atatürk, hayatta kalmak isteyen bir ulusun tek seçeneğinin çağdaş uygarlık seviyesine gelmekten başka bir seçeneği olmadığını söyleyerek kadınlara eşit hak, bilime saygı, din ve devletin birbirinden ayrılmasını önerdi. İran ise tam aksine çağdaş uygarlığı düşman olarak gördü ve her türlü kötülüğün İslami değerlerden uzaklaşmaktan kaynaklandığını, otantik İslam'a dönmekten başka çare olmadığını savundu’’ diyor. Bugün Ortadoğu'dan Orta Asya'ya uzanan bir coğrafyada Türklerin bu yaklaşımı ile İran'ın tezinin çatıştığını savunan Lewis, ‘‘Türkiye başarı ile uyguladığı bir modeli ortaya koyuyor, hiçbir şekilde sistemini empoze etmiyor ve doğrunun kabul görmesini bekliyor. İran ise boş durmuyor, kendi modelini ihraç etmek için büyük çaba sarf ediyor’’ diyerek Türkiye'nin tavrını hissettirmeden eleştiriyor. Lewis, Arap ülkelerinin tümünde bu iki seçenekten birinin gündeme geleceğini söylüyor ve şöyle diyor:‘‘Bugün Arap ülkeleri ve hatta İran petrolden gelen dolarlarla bir sistemi sürdürür gibi görünüyorlar. Ancak petrol ve doğalgaz gelirlerini ortadan kaldırdığınız zaman bütün Arap dünyası ve İran'ın ekonomik büyüklüğünü topladığınız zaman Finlandiya kadar etmiyor. Oysa Türkiye zor bir konumda, yoktan var ettiği ekonomisi ile bugün hiç de fena sayılmayacak işler yapıyor.’’Lewis'in yazdıkları Türkiye açısından son derece önemli. Çünkü Lewis'in tahlili, Türkiye modeli dışındaki modellerin yaşama şansının olmadığını da ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, Türkiye'nin kendi siyasal tercihleri açısından da son derece yol gösterici olacaktır gibime geliyor.Okuldan listeBİR velimiz ‘‘İmdat’’ diyor ve bir öğrenciden okul tarafından istenen malzemelerin listesini yolluyor. Aynen yazıyorum:''12 Adet renkli kuruboya (Novacolor marka), 12 adet renkli pastel boya (Mon Ami marka), 12 adet renkli keçeli kalem, elişi káğıdı (her renkten üçer adet), fon káğıdı (her renkten 1 adet), Plastrin oyun hamuru (4 renk), Avrupa resim káğıdı (2 adet), karton klasör (1 adet), telli dosya (1 adet), ucu küt makas (1 adet), yapıştırıcı (Pritt8Stick 2 adet), boyama kitabı (1 adet büyük boy Perrin dizisi veya Kök Yayınları), 1 top çizgisiz káğıt, 1 top fotokopi káğıdı, Grafon káğıdı (bütün renklerden 2'şer adet), suluboya (Pelikan marka 1 adet). 2 adet suluboya fırçası (Samur marka 10 ve 8 numara), 1 adet büyük boy selobant, 1 kutu ataş, 1 kutu topluiğne, beyaz etiket (bir kutu orta boy), 1 adet çizgili defter, 2 adet kurşun kalem, silgi ve kalemtıraş, 1 adet zeká geliştirici oyuncak (blok, lego, pazıl), 2 adet hikáye kitabı (Uçan
Balık Yayınları, Net Yayınları), sınıf için 1 adet tarak, 1 adet sınıf terliği, 1 adet diş macunu ve diş fırçası''.Anasınıfı için istenen liste bu. Ucuna bir de ‘‘Bunları alacak parası olan bir aile’’ deselerdi iyi olurdu. Tahran ve Tahran RadyosuBİR okurum öfke dolu bir mektup yazmış ve şu başlığı atmış: ‘‘Lütfen şu radyoyu susturun’’Söz ettiği radyo ‘‘Tahran Radyosu’’.İran yönetiminin ‘‘resmi sesi’’ olarak nitelendirilebilecek olan bu radyonun yayınları okurumu çileden çıkarmış. Okurum diyor ki: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti'ne, ordumuza ve Hürriyet Gazetesi'ne çok ağır saldırılarda bulunan bu radyo, öyle sanıyorum ki, Dışişleri Bakanlığımızın yetersiz ve etkisiz kalması nedeniyle saldırılarını artırarak sürdürmektedir. Bu radyo PKK'dan Türk zulmüne karşı çıkan bir örgüt diye bahsederken, Yüksek Askeri Şûra kararlarını da Müslümanlar ordudan atıldı şeklinde duyurmaktadır.’’Ve son günlerde yapılan yayınlardan bazı alıntılar da mektuba eklenmiş. Buna göre, İran resmi açıklamalarında ABD'ye yönelik terörü kınadığı halde, Tahran Radyosu 11 Eylül günü, ‘‘Olayın sorumlusu Amerika'dır ve bu cezayı hak etmiştir’’ diye yayın yapıyor. Yine Tahrdan Radyosu'nun bir başka yayınında camilerimizde turizmle ilgili olarak yayınlanan bir hutbe eleştirilmiş ve şöyle denilmiş:‘‘İslami değerlerin ayaklar altına alınması pahasına, dolar getiren AIDS'li ve çıplak turistlere Müslüman halkın başta camiler olmak üzere saygılı olması istenmiştir.’’Okurumun hassasiyeti önemli. Bernard Lewis'in yorumuyla bu şikáyeti birleştirince, Tahran'ın politikalarının bizimkinden daha iyi uygulandığını görmekten ve üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Sansasyonel hale getirmek için haberi
haber olmaktan çıkarmadığımız zaman.
button