Güncelleme Tarihi:
28 Temmuz 1966’da Tahran’da doğan Alirıza Pehlevi'nin intihar haberi büyük yankı uyandırdı. Ailenin internet sitesinden yapılan açıklamada, “Büyük bir acıyla vatandaşlarımıza Prens Alirıza Pehlevi’nin hayatını kaybettiğini bildirmek istiyoruz” denildi.
Ailenin yakınları, devrim sonrası ailesiyle birlikte büyük acılar çeken Alirıza Pehlevi'nin bir süredir depresyonda olduğunu bildirdi.
Aile dostu olan Nazie Eftekhari, Pehlevi’nin İran’dan ayrılması, yurtdışında sürgün hayatı yaşaması, babasının ölümü ve ardından çok yakın olduğu kız kardeşinin intiharıyla depresyonunun günden güne derinleştiğini belirterek, “Ölümler ona çok büyük darbe vurdu” dedi.
İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, 1979 yılında İslam Devrimi’nin yaşanmasıyla tahttan indirilmiş ardından İran’dan kaçarak herhangi bir yere yerleşmeden ülkeden ülkeye dolaşmaya başlamıştı. Kanser hastası olan Pehlevi, 1980’de sürgünde olduğu Mısır'da hayatını kaybetmişti.
Şah'ın kızı ve Alirıza Pehlevi'nin kardeşi Leyla, 2001 yılında 31 yaşındayken Londra’da bir otel odasında aşırı dozda sakinleştirici ilaç almış halde ölü bulunmuştu.
Ailenin sitesinde Alirıza Pehlevi'nin ölümüyle ilgili yapılan açıklamada ayrıca, “Milyonlarca genç İranlı gibi Pehlevi de sevgili vatanının içinde olduğu sıkıntılardan dolayı derin rahatsızlık yaşarken, genç yaşında babasını ve kız kardeşini kaybetmenin yükünü de taşıyordu. Yıllar boyunca acısının üstesinden gelmeye çalıştı ancak en sonunda teslim oldu” denildi.
DEVRİMDEN SONRA AİLE DAĞILDI
Eğitimini İran’da tamamlayan Alirıza Pehlevi, ailenin diğer fertleri gibi devrim sırasında ülkesinden kaçarak, ABD’ye göç etmişti. 1984 yılında Princeton Üniversitesi’nden lisans, 1992’de de Columbia Üniversitesinden yüksek lisans derecesi alan Pehlevi, Harvard Üniversitesi’nde Eski İran Çalışmaları alanında doktora çalışmaları da yaptı.
İran'ı 40 yıla yakın bir süre yöneten Şah ve ailesi, 19 Ocak 1979'daki devrimin ardından ülkelerini terk etmek zorunda kaldı.
Şah'ın devrilmesinin ardından o dönemde Paris'te sürgünde yaşayan Ayetullah Humeyni, İran'a dönerek bir İslam cumhuriyeti kuracağını açıkladı. Humeyni'yi İran'a gelişinde milyonlarca insan sokaklarda karşıladı.
Göstericiler, ülkeyi üç gün önce terk etmiş olmasına karşın "Şah'a ölüm" sloganları atarak sevinç gösterileri düzenledi.
ABD ŞAH'IN İKTİDARA GELMESİNE DESTEK OLDU
Göstericilerin öfkesi bir süre sonra Şah'ın iktidarının en büyük destekçisi olarak gördükleri ABD'ye yöneldi. Zira, ABD, yıllar sonra kabul ettiği gibi 1953 yılında İran'da hükümetin devrilmesine ve iktidarın tekrar Şah'a verilmesine yardımcı olmuştu.
Soğuk Savaş'ın hüküm sürdüğü günlerde, ABD, İran'ın komünizmin etkisine girmemesi için Batı'ya yakın duran Şah yönetiminin gerekli olduğu görüşündeydi.
Ancak Şah, ABD yardımıyla iktidarı yeniden ele almasının ardından çok parti sistemini kaldırarak, kendisini tek partili devletin başı ilan etti.
Bununla birlikte, ekonominin liberalleşmesi ve kadın hakları konusunda önemli adımlar atıldı.
MUHAFAZAKARLAR VE AYDINLAR ŞAH'I DEVİRDİ
Şah'ın yaptığı bu reformlar Humeyni önderliğindeki muhafazakar kesimde ciddi rahatsızlıklara yol açtı.
Muhafazakarların yanı sıra demokrasinin güçlendirilmesini de isteyen liberal, solcu ve aydın kesimin de desteğiyle 1978 yılında ülkede ciddi protesto gösterileri ortaya çıkmaya başladı.
Göstericilerin sayısı milyonları bulunca Şah ve karısı Ocak 1979'da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Humeyni'nin Paris'ten geri dönmesiyle birlikte ülkede İslam cumhuriyeti kuruldu. Yeni cumhuriyetle birlikte hem ekonomide hem de özellikle kadın haklarında Şah döneminde yapılan reformlar geri alındı ve katı bir dini yönetime geçildi.
Daha fazla demokrasi talebiyle devrime destek veren solcu, liberal ve aydın kesime yönelik de çok ciddi baskılar uygulanmaya başlandı.
Şah ve ailesi, devrimin ardından hayatlarının sonuna kadar yurtdışında yaşadı.
http://twitter.com/HurriyetPlanet