Güncelleme Tarihi:
Ayetullah Humeyni'nin, Şah Rıza Pehlevi'yi devirmesi ve dini bir rejimi iş başına getirmesinden 20 yıl sonra, İran halkının sabrı taşmak üzere. Ünlü National Gegraphic Dergisi, son sayısında komşumuz İran'daki günlük yaşamı ve değişim rüzgarlarını ele aldı. İran halkı teokratik kurallarla ülkeyi yoğun baskı altında tutan molla rejimine karşı, büyük bir düşmanlık besliyor.
Nisan güneşi tatlı tatlı gülümsüyordu. Günlerden mübarek cumaydı. Üç genç çift, Tahran'ın kuzeyinde Darakeh Nehri'nin yamaçlarına tırmanıyordu. Burası başkentin kirli havasından, karmaşasından uzakta, ender bulunan kuytu cennetlerden biriydi. Gençler tomurcuklanan ağaçların altında sohbet ediyor, seyyar satıcıların kuruyemiş, soğuk soda tezgahlarına bakıp yürüyorlardı. Apansız sivil giyimli bir yabancı, genç adamlardan Macid Rafiai'ye yaklaşıp ‘‘Ne yapıyorsunuz? O kadının elini neden tutuyorsun? Bir başkasının O'nu çalmasından mı korkuyorsun?’’ diye bağırdı. Böyle bir müdahaleyi yapan, İslam rejiminin talimatları doğrultusunda hareket eden, ‘‘Basij’’ denilen ahlak bekçileriydi. 1980-1988 Irak savaşında intihar saldırıları düzenleyen İslam milisleriydiler.
Neye uğradıklarını şaşıran gençler rahatsız oldular, ancak seslerini çıkarmadılar. Daha sonra çay içerken öfkelerini kustular. Onlar, popüler yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'ye vermişlerdi oylarını. Rejim fanatiklerinin hayatlarını cehenneme çevirmesinden bunaldıkları için, ılımlı, entelektüel, açık fikirli Hatemi'yi desteklediklerini itiraf ettiler. 24 yaşındaki üniversite öğrencisi, ‘‘Hatemi dönemi geldi ve ötekilerin dönemi sona erdi’’ derken, diğerleri de bu görüşü desteklediler.
İKİNCİ DEVRİM SANCISI
Yaklaşık 64 milyon nüfuslu İran, ülkelerini ve özel hayatlarını yönlendiren mollaları artık istemiyor. Halkın hoşnutsuzluğu Mayıs 1997'de su yüzüne çıktı ve Hatemi yüzde 70'lik bir destekle cumhurbaşkanı seçildi. Yeni liderle birlikte İran sancılı bir değişim sürecinden geçiyor ve teokrasinin katı kurallarını aşmaya çalışan ikinci bir devrime girişiyor. Humeyni zamanında İran'ın BM Büyükelçisi olan, ABD'de profesörlük yapan Muhammed Cafer Mahallati, ‘‘İran toplumuna bakktığımda, köktendincilik okulundan mezun olmuş bir toplum görüyorum’’ yorumunda bulunuyor.
İran, İslam cumhuriyetini liberalize etmeye çalışırken hiç kimse açıkça ‘‘teokrasinin tümden kaldırılması’’ yönünde sesini yükseltmiyor. En önemli sorun, Hatemi'nin nezaketinin ve arkasındaki halk desteğinin, Ayetullah Ali Hamaney liderliğindeki radikallere karşı nereye kadar etkili olabileceği. Kesin olan ise, 20 yıldan sonra İran halkı artık özgür ve keyifli bir hayat istiyor. Siyasal bilimci Farideh Farhi, ‘‘Halk çok yorgun. Bu denli kemer sıkılmasını beklemiyorduk. Şiddet, sertlik bizim yapımıza aykırı. Eğlenceyi severiz. Renkli yaşamı severiz’’ diyor.
ESRARENGİZ CİNAYETLER
Hatemi'nin açıklık politikasından cesaret alıp yayın hayatına atılan ‘‘Society’’ gazetesinin editörü Maşallah Şamsolvezin, ‘‘İran'da konuşma özgürlüğümüz var. Ancak konuştuktan sonra başınıza ne gelecek?.. İşte bütün mesele bu’’ diyerek ülkedeki genel manzarayı özetliyor. Gazetesi kapatılan, daha sonra ikinci, üçüncü gazeteleri çıkartan editör, mollalara karşı mücadelenin yılmaz savaşçılarından.
Mollalara isyan eden bir İranlı şöyle konuşuyor: ‘‘İslami hükümet bir efsane, propaganda. Bu insanların İslam adına hizmet verdiğinden şüphe ediyorum. Onlar sadece kendileri için para topluyorlar. Hatemi'nin politikaları gayet iyi, ancak kendisine karşı güçlere meydan okuyamaz. Bir bardak suyu şurdan şuraya bile kıpırdatamaz’’
Batılı uzmanların görüşü:
Ok yaydan çıktı
İran'da üniversite öğrencilerinin sokaklara dökülmesiyle başlayan ‘‘mollaya karşı ayaklanma’’ eylemi, Batı ve yabancı uzmanlar tarafından dikkatle izleniyor. Uzmanlardan aldığımız görüşler şöyle:
LE MONDE
Fransız gazetesinin İran uzmanı Mouna Naim şunları söyledi:
‘‘İran klasik kriterlere uymayan bir ülke. Bu yüzden bundan sonra ne olacağını kestirmek oldukça güç. Olayların bu noktaya gelebileceğini ne öğrenciler, ne de Hatemi tahmin edebilmişti kuşkusuz. Hatemi'nin seçimleri kazanmasından sonra, parlamentoda güçlü olan muhafazakár kanat, halkı sindirmek için her yolu denedi: Şimdi her şey muhafazakárların aleyhine döndü gibi görünüyor. Oyunun kuralları değişti ve bunu geç farkettiler.’’
ALMAN DOĞU ENSTİTÜSÜ
Merkezi Hamburg'da olan Alman Doğu Enstitüsü Başkanı Udo Steinbach ise İran'ı sarsan olayların halk tabanından kaynaklandığını ve bu yüzden son derece ciddi olduğu görüşünde. Telefonla görüştüğümüz Udo Steinbach, topun şu anda muhafazakár kesimde olduğunu belirterek ‘‘Muhafazakárlar ya baskı politikasından geri adım atacaklar ya da polis gücünü öne sürerek öğrencilerle daha büyük çatışmalara neden olabilicekler. Ok yaydan çıktı, İran'da reform süreci durdurulamaz’’ diyor.
THE INDEPENDENT
İngilterenin etkili gazetesinin İran uzmanlarından araştırmacı yazar Adel Dervich, İran'da şimdiye kadar kapalı kapılar ardında süregelen iktidar mücadelesinin sokağa taştığını söylüyor. Adel Dervich'e göre, bir anda dünyanın gündeminde birinci sıraya oturan son olaylarla birlikte İran'da bir tabu yıkıldı. Dervich şunları söyledi:
‘‘Üniversiteler, Hatemi'nin reform sürecini hızlandırmasını istiyor. Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: İran'da üniversiteler daima önemli olayların merkezinde olmuşlardır. Bugün de durum böyle. 62 milyonluk ülkede 1 milyon üniversite öğrencisinin etkisi sanılandan büyük. Çünkü nüfusun yüzde 60'ı 25 yaşın altında. Şimdi ilk kez bir tabu yıkıldı.''
Ya hukuk devleti ya da yeni devrim
İslami rejimin iktidarı ele geçirdiği 1979'dan beri üniversitelerde böyle bir patlama olmamıştı. Tahran Üniversitesi'nde geçen cumartesi günü 10 bin, pazar günü ise yaklaşık 20 bin öğrenci protesto gösterilerinde bulundular. Aslında üniversiteler aylardan beri Hatemi'nin taraftarları ile radikal İslamcı gruplar arasındaki gerginlikler yüzünden büyük bir kaynama içindeydi. Salam Gazetesi'nin, radikal İslamcıların kontrolü altındaki İstihbarat Bakanlığı'nın geçen kış bazı İranlı aydınların öldürülmesindeki rolünü ifşa ettiği için kapatılması ve aynı zamanda kısıtlı basın özgürlüğünü daha daraltan bir kanun projesinin hazırlanması, öğrencilerin tepkilerine yol açmıştı.
1997'de Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden beri, Hatemi'nin en büyük başarısı, bu nisbi basın özgürlüğü idi. Hatemi'nin arkasında bir siyasi parti olmadığından, yazılı basın, rejimin radikalizmine muhalefetin neredeyse tek simgesiydi. Bununla beraber şimdiye kadar muhalefet, laiklerden veya liberal İslamcılardan gelmedi. Protestoları yürütenler, rejimin değişmesinden çok reform taraftarı olanlar. Yine de pazar günü öğrenciler ‘‘Ya İslam ve hukuk devleti veya yeni bir devrim’’ diye haykırmaktan geri kalmadılar. 1981'de o zaman Parlamento Başkanı olan Rafsancani, Cumhurbaşkanı Beni Sadr'ı basını susturmak sureti ile safdışı etmişti. Bugün Hameney'in Hatemi'ye karşı bu kadar ileri gitmesi zor görünüyor. İranlı aydınların entelektüel düzeyi çok yüksek. Ülkede 1 milyon 300 bin üniversite öğrencisi var. Ve belli ki yeni kuşak ile rejim arasında ipler kopmakta. Halkı küreselleşmenin kültürel etkisinden tecrit etmek mümkün görünmüyor. Libarelleşme süreci uzun sürebilir, fakat Pandora'nın kutusu artık açılmıştır.