Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2003 00:00
GEÇEN yıl, yani 2002 Nisan'ında Saddam Hüseyin'in doğum yıldönümü kutlamaları nedeniyle Bağdat ve Kerkük'e gittiğimde, havada bir gariplik olduğunu seziyor fakat bir türlü ifade edecek sözcük bulamıyordum.Her tarafı donatan posterlerde Saddam'ın gülümseyen, huzurlu ifadesi, otellerin girişindeki masaların üzerine yerleştirilen çok katlı kartondan pastalar, plastik güller ve binlerce kişinin Saddam'ı ne kadar çok sevdiklerini haykırarak sokaklardan geçişleri... Hepsinde ortak bir nokta vardı. Sahte mi desem, sentetik?Fotokopi. Evet, gördüklerim aslını yitirmiş bir fotokopiye benziyordu. Gerçeği olmayan bir 'suret'.Ne Saddam'ın huzuru, huzurdu; ne pasta pastaydı; ne de gül güldü.Şimdi bu fotokopi sadece Irak parasında kaldı.Kuzey Irak hariç ülkenin diğer bölgelerinde kullanılan paralar 'fotokopi'. Ama önümüzdeki günlerde onlar da tedavülden kalkacak. Irak'ın kuzeyinden güneyine tek ve yeni para kullanıma girecek. Fotokopi Irak tarihe geçmekte.Irak, kendi dinamizmine, için için, yavaş yavaş kavuşmakta. Bu fotokopiye bakıp vardığımız bazı sonuçlar ise bizi yanıltmakta. * * * YANLIŞ: ABD batağa saplandı Saddam Hüseyin'in merkezi yönetiminin yerini Amerikan yönetimi almış durumda. Namlu ucunda bir yönetimden, namlu ucunda bir başka yönetime geçilmiş Irak'ta. Tam bir geçiş süreci bu. Geçmiş ile geleceğin henüz yer değiştirmediği birbiri içinde, birinin sönerken, diğerinin gelişmekte olduğu bir süreç.Sovyetler Birliği'nin merkezi otoritesinin dağılmasından sonra tanık olduğumuz, etnik parçalanmalar, çatışmalar süreciyle benzerlik gösteren bu geçiş sürecinde, ABD merkezi otoriteyi elinden bırakmaya niyetli görünmüyor. Üstelik, Amerikan askerlerine saldırıların sürmesine rağmen, 'asgari bir düzen sağlanana kadar' bu durum kabul edilmiş bile.Bir örnek: Kerkük'te görüştüğüm ve ilk kez, vilayet meclisinde temsil hakkına kavuştuklarını söyleyen ama Amerikalıların yetki vermediğinden yakınan bir grup Asuri gibi, 'Henüz, Amerikalıların yönetimi bize teslim etmeleri doğru olmaz' diyenlere her yerde rastlamak mümkün. * * * YANLIŞ : IRAK HALKI TAMAMEN aşiret kültürü ve düzeninin hakim olduğu bir ülkede, egemenlik deneyimine sahip bir 'halk'tan ve onun iradesinden söz etmek mümkün olabilir mi? İrade, 'reis'in iradesi. Aşiretin tepesinden ailenin tepesine kadar her kademede böyle bu. Şu anda ise, her ne kadar muhalefet varmış gibi görünse de irade, Amerikalı komutanların iradesi. İktidar paylaşım sürecinde, reisler için son kertede en güvenli liman orada. Amerikan iradesine uyumda. * * * YANLIŞ: BM ISRARIGerek dini olsun gerek siyasi, söze 'kalıplarla' girildiği bir kültürde 'Birleşmiş Milletler kararı' da bu kalıplardan birisi haline gelmiş. Bu nedenle herkes ilk önce 'BM şartı'nı telaffuz ediyor. Ama sonra konu derinleştikçe tavır değişikliği göze çarpıyor. Bu süreç bize, 'çark etme' gibi geliyor. Ama değil. Örneğin geçici yönetimde Türkmenleri temsil eden Songül Çabuk da, Türk askeri konusunda her ağzını açışta 'çark etmekle' suçlanıyor. Çünkü her seferinde önce BM kararından söz ettikten sonra 'ama olmasa da olur' diyor. Aynı çelişki, Kürt liderlerin mesajlarında da var. Söylemeleri gerekeni önce, siyaseten doğru olanı ise hemen ardından söylüyorlar.* * *IRAK, muğlaklıkların doruk noktasını yaşıyor. Böyle bir dönemde Türkiye'nin kendi politikalarını, bu muğlaklıklara göre belirlemeye kalkması doğru olabilir mi? Türkiye, Irak ile ilgili politikalarını, bölgesel hedefleri ve kendisine biçtiği rol çerçevesinde geniş açıdan değerlendirmeli ve kararlarını, ne Irak'a, ne ABD'ye ne de PKK-KADEK'e tabi kılmadan vermeli.
button