Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2003 00:00
Irak dışişleri bakanı Hoşyar Zebari çok açık konuştu ve geçici yönetimin Türk askerine neden soğuk baktığını CNN TÜRK MANŞET programına anlatırken, bir gerçeğin altını daha da net çizdi : “Son söz yine de Amerikalılarındır...”Irak geçici yönetiminin dışişleri bakanı Hoşyar Zebari Perşembe günkü MANŞET programında ilginç açıklamalar yaptı. Türk askerinin Irak’a gelmesine, sadece Kuzey’deki Kürt bölgesinde değil, genelde soğuk bakıldığını söyledi. Zebari, bu konunun geçici yönetim toplantısında ele alındığını, kesin bir karar verilmemiş olmakla birlikte, Türk askerinin gelişine pek destek çıkmadığına dikkat çekti. Ancak sonunda yine de gerçeklerden kendini soyutlamadı ve asıl patronun Amerika olduğunu, Amerikalılar istediği taktirde Türk askerinin Irak’a geleceğini söyledi.Bu gelişme önemli değil. Geçici yönetimin yetkisi pek yok. Sonunda Washington ne isterse o olur. Ancak, tümüyle de gözardı etmemek gerekir. Yönetimdeki insanların eğilimlerini göstermesi açısından önemlidir. Nabzın nasıl attığını ortaya koyar.Türk askerinin Irak’a girmesi, doğal olarak çok çevreyi rahatsız edecektir. Zira Türk askerinin Irak’a adımını atması, Türkiye’nin bu ülke üzerinde belirli oranda söz sahibi olması, ekonomik pastadan bir pay almasıyla sonuçlanacaktır. Ne kadar riskli olursa olsun, işte bundan dolayı ben Mehmetçiğin Irak’a girmesinden yanayım.Gelelim madalyonun öbür yanına...Eğer Türk hükümeti gerçekten askerini yollamak niyetinde ise, o zaman bu işi ciklet gibi çiğnememeli ve kararını biran önce verip adımını atmalı. Bundan önceki tezkere olayı ükemize çok zarar getirdi. Bir daha aynı senaryoları yaşamamamız gerekiyor.Türkiye, ABD ile gayet tabii ki “görüşme” yapmalı, ancak bunu “para pazarlığına” dönüştürmemeli.Türkiye, ABD ile tüm ayrıntıları tartışmalı, ancak bunu kamuoyu önünde değil, kendi ortamında gerçekleştirmeli.Ekim ayı da son hedeftir.* * *DEMİR GÖNÇ, YARDIM ETMEK İSTİYOR ANCAK...Bodrum renkli insanlar diyarı. İçlerinden biri varki, yılların birikimini paylaşmak için çırpınıp duruyor, ancak bir türlü ilgilenecek insan bulamıyor.Adı, Demir Gönç...Otuz yıla yakın İngiltere’de turizmcilik yapmış bir Türk.Londra’daki Sheraton Towers gibi en prestijli bir otelin yiyecek ve içecek bölüm müdürlüğüne kadar tırmanmış, Diplomat otelinin genel müdürlüğünü yapmış bir insan.Şimdi Bodrum’un tadını çıkarıyor.“Ülkemin ve insanlarının sıcaklığını duymak için buraya yerleştim ve hayatımın en doğru kararını aldım” diyor.İngiltere’de kalsa kapışılacak bir profesyonel, yaşamını değiştirmenin keyfini çıkarıyor.Bir tek rahatsızlığı var. O da, bunca yıllık birikimini Bodrumlulara yansıtamaması.Turizm sezonu kapantıktan sonra, taksi şöförlerine turistlere nasıl muamele yapılmasını, polislere İngilizce, otellerde çalışan genç kadrolara “nelere dikkat etmeleri gerektiğini” öğretmek için kurslar düzenlemek istemiş. Okullara başvurup bedava İngilizce ders verme teklifinde bulunmuş.Kimse oralı dahi olmamış.Bodrumlu her konuda bol bol şikayet ediyor da, yanı başındaki bir hazineden yararlanmak istemiyor. Emniyet müdürleri, okul müdürleri, otelciler Demir Gönç’ü kaçırmayın...BODRUMUN ÜSTÜNE TATİL YÖRESİ YOK...Bu yıl yeni bir moda çıktı: Bodrumu kötülemek modası...Eline kalem veya mikrofon alan, başlıyor Bodrumun çirkinliklerini anlatmaya. Aman efendim, meğer Bodrum ne kadar kötüymüş, ne kadar kabaymış, heryerde kavga varmış, yasalar geçersizmiş.Hani neredeyse ”Bodrum’da her yaz yağmur yağar” diyecekler. Yizbinlerce İstanbullu, milyonlarca dolarlık yüzbinin üstündeki yazlık evlerini bu felaketi bilmeden satın almışlar.Birkaç olay Bodrumu değiştirmez.Eğer medya Bodrumdan bıktıysa, yeni bir konu, yeni bir yer arıyorsa bunu Bodrum’u lekelemeden de yapabilir.Kim ne derse desin, Bodrum Türkiye’nin en güzel yazlık yöresi. Güneşi, denizi, havasıyla dünyanın en hoş yerlerinden biri. Medya’daki bazı meslekdaşlarımız istedikleri kadar karalasınlar, Bodrum İstanbulun gözdesidir ve öyle kalacaktır.Bu arada, Bodrum yarımadasının tüm belediye başkanlarına da iki sözüm var:“... Hepiniz yazlıkçı İstanbullulardan aldığınız veya zorla kestiğiniz paralarla yaşıyorsunuz. Bari, başta yollar olmak üzere, daha ciddi hizmet verin. Bodrum’u medya değil, tutumunuzu değiştirmezseniz asıl sizler bitirirsiniz...”* * *YAŞASIN, ÖZEL HAVAYOLLARI GELİYORNasıl sevindim bilemezsiniz.Gazetelerdeki haberlerden öğrendim, iç hatlarda özel havayollarına yer açılıyormuş. Yani Türk Hava Yollarına olan esaretimizin sonuna geliyoruz.Özel hava yollarının piyasaya girmesi, sadece fiyatkların ucuzlamasıyla değil, aynı zamanda servisin düzeltilmesiyle de sonuçlanacak.Dünya’nın her yerinde aynı senaryo ile karşı karşıya kalıyoruz. Devlet hem fazla para alıyor, hem de müşterisine kötü muamele ediyor. Çok gariptir, nedense devlet kuruluşlarında çalışan insan, özel sektöre geçince hemen değişiveriyor. Devletteyken hoyrat olur, müşteriye tepeden bakar, özel sektöre geçince tam tersine hizmet verir.Bundan böyle iç hatlar hareketlenecek ve bizler (yani müşteriler) adam muamelesi göreceğiz.Haydi Kızlar Okula...“Haydi Kızlar Okula” Milli Eğitim Bakanlığı ve UNICEF’in ortaklaşa yürüttükleri bir kampanya. Bu kampanyanın öncelikli hedefi; 2005 yılı sonuna kadar öncelikli 50 ilde ilköğretim çağında bulunan kız çocuklarından okula hiç gitmemiş ya da başlayıp yarım bırakmış olan kız çocuklarının tümünün okula kaydolmalarını sağlamak. “Haydi Kızlar Okula” kampanyasını toplumun daha geniş kesimlerine duyurabilmek için 6-7 Eylül’de gerçekleşecek Rock’n Coke festivalinde maddi yardımların kabul edileceği teleton sistemleri kuruldu. Elde edilen gelirle okula hiç başlayamamaış ya da eğitimi yarım kalmış kız çocuklarına yardım edilecek. Bu organizasyon CNNTÜRK ve Kanal D ekranlarından günün belirli saatlerinde canlı olarak yayınlanacak. Böylesine güzel bir amaç için hep birlikte yardımlarımızı onlardan esirgemiyelim...KİTAP KÖŞESİMahfi Eğilmez son kitabı Anitta’nın Laneti ile bizi geçmişe götürüyor…Şu sıralarda konularını tarihten alan romanlar pek gözde. Ülkemizde de bu alanda yerli-yabancı kitaplar yayımlanıyor. Firavunlardan imparatorlara, padişahlara, cariyelere kadar birçok kişinin öyküsünü roman biçiminde okuyoruz. Bunlardan bir yeniside Mahfi Eğilmez’in yazdığı Anitta’nın Laneti… Eğilmez; Hitit ve Hattuşa kazılarında ele geçmiş tabletlerden çıkan çıkan gerçekleri kurgulayarak yazmış öykülerini…Tarihi ve arkeolojiyi seven ve Hititlere ilgi duyan herkes için Anitta’nın Laneti tüm kitapçılarda*Dedesinin günlükleriyle roman yazdıBir Nişantaşı ve Beyoğlu çocuğu olan Selçuk Erez'in anne-babasıyla aile ahbaplarına yaptığı ziyaretleriyle başlayan Makriköy'le ilişkisi Makriköy’e Dönüş kitabıyla devam ediyor. Yazarın geçmişine ve içine doğru yaptığı yolculuktan esinlenerek yazdığı kitabı Doğan Kitap’tan çıktı. Dedesinin günlüklerinden de yararlanılarak yazılan kitabı okumak çok keyifli..(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
button