İntihar kervanında 13 çocuklu bir anne

Güncelleme Tarihi:

İntihar kervanında 13 çocuklu bir anne
Oluşturulma Tarihi: Mart 30, 2001 00:00


Gülden AYDIN
Haberin Devamı

Batman'da geçtiğimiz yılın son 6 ayında 33 intihar ve çok sayıda intihar girişimi olunca kamuoyunun dikkati buraya yönelmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başbakanlık, birer heyet göndermiş ve raporlar hazırlatmıştı. Aradan aylar geçti. Batman'daki intiharların nedenleri, alınması gereken önlemlerle ilgili hiçbir bilimsel araştırma ve saha çalışması yapılmadı, herhangi bir politika oluşturulup hayata geçirilmedi. 16 Şubat'tan itibaren yine intiharlar başladı: 6'sı kadın 9 intihar. Her bir ölümün benzer nedenleri var: Yoksulluk, umutsuzluk, gelenekler ve bir çıkış yolu bulamama. Şimdi anlatacaklarımız, son olarak intihar eden Sabriye Öztekin'in hikayesi. 13 çocuklu bir kadının. 17 Mart sabahı herkes uykudayken mutfağa gitti. Sicimi ilmikleyip boynuna geçirdi ve sandalyeyi tekmeledi...

Büyük oğlu Mazhar anlatıyor: ‘Bir rüya görmüş. Rüyasında evimize baskın yapılmış, çocukların hepsi öldürülmüş. O rüyadan sonra şok geçirdi. ’

Batman'ın Kozluk İlçesi'ne bağlı Pınarhisar Köyü'ne gitmek için yola çıkıyoruz. Belirli noktalardaki askeri kontrol nedeniyle konvoy oluşuyor. Anayoldan sonra yol bozuluyor. Irmak yatağında ilerlemeye çalışıyoruz. Saatler sonra Pınarhisar'a varıyoruz. Nurettin Öztekin'in evi, ırmağı kuşbakışı gören bir yamacın kıyısında. Onlarca plastik sandalye ve sehpa, karşılıklı dizilmiş. İki imam, gelenleri karşılıyor. Her yeni gelenle birlikte imamlar dini konuşma yaptıktan sonra dua ediliyor. Ortalıkta tek kadın yok. Sabriye Öztekin'in bugün 7'si. Tüm akrabalar mezarlığa gitmişler.

KÜRTÇE BİLEN KEDİLER

Evin etrafını keşfe çıkıyorum. Üzeri naylon brandayla kaplı bir kulübenin içinde sıra sıra asılmış tütün yaprakları. Sarman kediyi görünce arkasından seğirtip ‘‘pisi pisi’’ diyorum, bakmıyor. Yıllar önce Musa Anter'in kedileri de yüzüme bakmamıştı. Anter, ‘‘Kızım, biz Kürdüz, kedilerimiz de Kürt. Pisi pisiyi nerden anlasınlar? Mırı mırı de ki gelsinler’’ demişti. Sarman kediye ‘‘mırı mırı’’ diyorum, dönüp bakıyor.

Birden taşın üzerine oturmuş bir kızın, ağlamaktan kızarmış gözleriyle karşılaşıyorum. Kırık dökük Türkçe'siyle anlatıyor. Sabriye'nin kızı. Adı, Emanet. Bir hafta önce ansızın çekip giden annesinin matemini tutuyor. Traktörlerden, römorklar dolusu kalabalık iniyor. Kısa boylu, kavruk bir adam, Kürtçe bir şeyler söylüyor. Emanet ortadan kayboluyor.

Nurettin Öztekin, yetişkin oğulları, 7 ziyaretine gelenlerle bir süre konuşuyorlar. Birazdan bu kadar taze bir ölümün nedenleri hakkında soru sormaya başlayacağım. Zor! Taziyeciler ayrıldığında biraz daha rahatlıyoruz. Kırık dökük başlıyor konuşma, ilerledikçe Sabriye'yi öbür dünyaya firar ettiren nedenleri de öğreniyoruz.

Öztekin ailesi, şimdi oturdukları köye 35 kilometre ötedeki Gümüşörgü Köyü'nde yaşıyorlarmış. Çatışmalar, ölümler, baskınlar ve 1992'te sonunda köyleri yakılıyor. Nurettin Öztekin o günleri anlatıyor, sonra köyünün güzelliklerini: ‘‘Ormanımız, dünya kadar arazimiz vardı; evimiz, bağımız, 200 küçükbaş hayvanımız. Türkiye'de bizim köy gibi güzeli var mıdır, bilmiyoruz.’’

Hala her gece köyünün rüyasını görüyormuş. 10 yıl önce buraya, Pınarhisar'a göçmüşler. Bu evi yapmışlar ama toprak yok. Tarla kiralayıp tütün dikmişler ama tütüne konan kota nedeniyle çaresiz kalmışlar: ‘‘Bu yıl 41. sıradayız. 400 kilogram hakkım var. Verilecek 800 milyonla nasıl geçineceğiz? Tarla kirası, vergi, gübre borcundan sonra geriye bir şey kalmıyor ki.’’ Bu arada birinci eşin nerede olduğunu sormam, rahatsız ediyor. ‘‘Öteki evde’’ deyip savuşturuyorlar.

Nurettin Öztekin'in yanına, 4 yaşındaki ikizlerden biri olan Halis geliyor. Kulakları duymuyor. Hiçbir şey anlamadan bakınıyor. Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi imkanı var. Var ama, ‘‘7 yaşına kadar 15 günde bir doktora gitmesi gerekiyor. Ulaşım, ilaç, muayene parasını veremem ki.’’ Nurettin Öztekin'in sesi titriyor. Sükunetini yitiriyor. Karşı yamaçlara dalıp ‘‘Geleceğim kapkaranlık. Nere nasip olursa kaçıp gideceğiz.’’

MENDİLDEKİ FOTOĞRAF

18 yaşındaki oğlu Mazhar, söze katılıyor: ‘‘Eski köyümüze dönmek, orada yaşamak istiyoruz.’’ Nurettin Öztekin, tütün dizmekten kararmış parmaklarını iç cebine sokuyor. Bembeyaz bir mendilin katlarını açıyor. Eşi Sabriye'nin fotoğrafı çıkıyor ortaya.

Derken, iri yarı heybetli bir kadın beliriyor matem giysileriyle. Şemsihan Ubud, intihar eden Sabriye'nin ablası. Ağıt yakarak anlatıyor. Çevirmen aracılığıyla öğreniyoruz: ‘‘Evi yoktu, idaresi yoktu. Her sabah ağlıyordu, ne pişireceğim diye. Tütünden, geçimsizlikten oldu. Gücümüz yetmiyordu. Bunalmıştı.’’

Mazhar, teyzesinin söylediklerini onaylıyor. Annesinin ilk sinyali geçen yıl verdiğini anlatıyor: ‘‘Rüyasında evimize baskın yapılmış, çocukların hepsi öldürülmüş. O rüyadan sonra şok geçirdi.’’ Peki, neler yaşamak gerekiyordu ki böyle bir rüya görülsün?

YAMAÇTAKİ İSKELETLER

Mazhar bir iki cümleyle özetliyor hayatlarını. Gece baskınları, ölümler, havan topları, pencereden giren kurşunlar... ‘‘Orada her akşam oluyordu. Kaçtık, buraya geldik. Ama burada da üç kere aynı şeyler oldu.’’ Ev ahalisi, ırmağın öbür yakasına inen Heybeli Dağı'nın eteğini işaret ediyor. İki yıl önce 16 kişi öldürülmüş. İskeletleri duruyormuş. Sabriye'nin bu çatışmaya tanık olduğunu, aynı gün aracın sürüklediği burnu ve kulakları kesilmiş cesede zorla baktırıldığı için o rüyayı gördüğünü ve bir daha eski Sabriye olamadığını anlatıyorlar. ‘‘O gün silah seslerini duyduğunda kendini yere attı. Ağlamaya başladı. Sonra yerden kaldırdılar, götürüp baktırdılar o cesede.’’ Nurettin Öztekin, o gün eşinin yanında yokmuş. Sabriye evde yalnızmış. ‘‘Onun yerinde kim olsa şoka girerdi’’ diyor. Konuşmamız bıçak gibi kesiliyor. Uzunca sessizliği Nurettin Öztekin bozuyor. Ağır ağır, dikkatle seçtiği kelimeleri sıralıyor: ‘‘Bu anlattıklarım bir şikayet değil. Olanları anlattım sadece.’’

Çoğu 20 yaşın altındaydı

GÜLSÜM ÖZEK (18) Batman'da yeni yılın ilk intiharı. Aydınlıkevler Mahallesi'nde oturuyordu. 16 Şubat'ta ilmiği boynuna geçirdi.

HALİL ARI (18) Beşiri İlçesi Kobin Mahallesi'nde oturuyordu. 18 yaşındaydı. 22 Şubat'ta kendini asarak intihar etti.

NAFİYE BAYBARS (21) Batman'ın Beşiri İlçesi'ne bağlı Ayrancı Köyü'nden. Üç çocukluydu. Asker eşi, iki ay sonra terhis olacaktı. 25 Şubat'ta öldü. Bozuk köy yolu nedeniyle hastaneye vaktinde ulaştırılamadı. Kayınpederi, kaynanası, görümceleri ‘‘Aniden gelen menenjit’’i gerekçe gösteriyorlar. Köylüler ise Nafiye'nin aldığı çok sayıda ilaç tableti nedeniyle öldüğünü söylüyorlar.

EMİNE ULUTALAN (17) Petrolkent Mahallesi'nden. 28 Şubat'ta boynuna geçirdiği iple ölmek istedi. Kız kardeşi kurtardı. Kendine geldiğinde çevresindekilere ‘‘Hayat güzeldir’’ dedi. Ama ölümden kurtulamadı. Ulutalan'ın ailesi, iki ay önce Hasankeyf'in Irmak Köyü'nden göçmüştü ve ekonomik zorluk içindeydi.

BEHİYE TUNÇ (15) Beşiri İlçesi Bahçeli köyü'nün Kapaklı Mezrasından. 2 Mart'ta Evde kimsenin olmadığı bir sırada babasının tabancasıyla kendini öldürdü.

M. ŞİRİN ÇELİK (19) Bağlar Mahallesi'nden. İşportacı. Bayramın üçüncü gününde, 7 Mart'ta tarım ilacı içti. Fenalaştıktan sonra ailesinden yardım istedi. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüldü. Kurtarılamadı.

ABDURRAHMAN YORULMAZ (35) Batman E Tipi Kapalı Cezaevi'nde İnfaz Koruma Memuru. 15 Mart'ta, cezaevi bahçesinde nöbet tutarken tabancasının namlusunu kalbinin üstüne dayayıp ateş etti. Evli ve 5 çocukluydu. Cebinden borç listesi ve 1.5 milyar liralık kredi aldığına ilişkin belge çıktı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!