Hikmet B. Çağlayan
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2006 00:00
İnsanın evrimi ile ilgili çalışmalarını 150 yıldan beri sürdüren paleoantropoloji bilimi, son yıllarda Doğu Afrika’da, Avrupa ve Asya’da peşpeşe ortaya çıkardığı yeni fosiller ve genetik bilimindeki ilerlemelerle, modern insanın ataları ile ilgili bugüne kadar bilinenlerin ötesinde bir pencere açtı.
İnsan ve şempanzenin atalarının, iki tür birbirlerinden ayrıldıktan sonra da binlerce yıl boyunca ’gen alışverişinde bulunduğu’, yani çiftleşmeye devam ettiği ortaya çıktı. Genetik analizlere dayanan diğer bir araştırmaya göre ise insan ve şempanze bugüne dek sanılandan daha geç bir tarihte yollarını ayırmış.
Biz nereden geliyoruz? Atalarımız kim? İnsan evrim sürecinde maymun soyu ile yolunu ne zaman ayırdı? İnsanoğlunun kendini sorgulamaya başladığı ilk andan itibaren yanıtını sorduğu sorular bunlar...
İnsan evrimini ilk elden, kazılar ve laboratuvar çalışmalaryla araştıran bilim dalı "paleoantropoloji" bu yıl 150. yılını kutlarken, modern insanın bugüne nasıl geldiğine ilişkin yeni bulgular devrim niteliği taşıyan bir pencere açtı: İnsan ve şempanzenin atalarının, iki tür birbirlerinden ayrıldıktan sonra da binlerce yıl boyunca ’gen alışverişinde bulunduğu’, yani çiftleşmeye devam ettiği ortaya çıktı.
Genetik analizlere dayanan diğer bir araştırmaya göre ise insan ve şempanze bugüne dek sanılandan daha geç bir tarihte yollarını ayırmış. Maymun ve insanın ortak soy ağacı yaklaşık 21-30 milyon yıl önce dallanmaya başlamıştı. Bu iki türün 6.5 ila 7.4 milyon yıl önce birbirinden ayrıldığı sanılıyordu.
Bilim insanları uzun yıllardan bu yana insan ve en yakın akrabası şempanze arasındaki yol ayrımının tam olarak ne zaman meydana geldiğini ve kalıtımda tam olarak nelerin yaşandığını araştırıyordu.
ABD’de Harvard Broad Enstitüsü ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden ekiplerle birlikte çalışan David Reich son araştırmalarında sürpriz sonuçlarla karşılaştı. Bugüne kadar yapılandan farklı şekilde genlerdeki yaş faktörünü de göz önüne alarak yapılan araştırma sonucunda iki türün, aslında çok daha sonra, yaklaşık 5.4 milyon yıl önce ayrıldığı ortaya çıktı.
AYRILIK 6 MİLYON YIL ÖNCE
Nature bilim dergisinde yer alan araştırmaya göre, evrim sürecinde iki tür en fazla 6.3, en az 5.4 milyon yıl önce birbirinden ayrıldı. Ancak bu ayrılık, her iki ırkın gen alışverişine engel olamadı. Bir başka deyişle, her iki tür çok uzun bir süre ’çiftleşmeye’ devam etti.
20 milyon sekans verisinin incelendiği son araştırma şimdiye dek gerçekleştirilenlerin en kapsamlısı. Sonuçların daha güvenilir olması için iki primat türü olan goril ve orangutan da analizlere kontrol grubu olarak dahil edilmiş.
Reich ve meslektaşlarına göre bu durum, özellikle dişi eşey hücresi X kromozomlar seviyesinde belirgin şekilde görülüyor. Kromozomlardaki benzerlik, her iki evrim çizgisi (şempanze ve insan) arasında ’uzun süreli melezleşme’ olduğunu düşündürüyor. Uzmanlar, bu iki çizgi arasındaki ’nihai ayrılığın’, belki de 4 milyon yıl gibi uzun süren bir ’melezleşme’ döneminin sonunda ortaya çıktığını düşünüyor.
2003 yılında insan, 2005 yılında da şempanze genomunun tümüyle çözülmesinden bu yana iki tür arasındaki genetik farkın aşağı yukarı sadece yüzde bir kadar olduğu bilinmekte.
Tabii bu sonuçlar, insanın en eski atası diye nitelenen ve 6-7 milyon yıllık geçmişe sahip Tumay’ın (Toumai) durumunun da sorgulanmasna yol açtı. Fransa’nın Poitiers Üniversitesi’nden Michel Brunet liderliğindeki ekip, Çad’ın kuzeyindeki Curab Çölü’nde zorlu çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar sonrasında bulunan fosile yerel dilde kurak mevsimde doğan çocuklara takılan Tumay adı verilirken, bilimsel adı da Sahelanthropus tchadensis olarak belirlendi.
EN ESKİ ÜYE Mİ?
Tumay’ın, insan ailesinin bugüne kadar bilinen en eski üyesi olabileceği düşünülüyor. Sahelanthropus’un birçok özelliği insansı. Maymunsulara göre köpekdişleri daha küçük ve diş minesi daha kalın. Boyun kaslarının bulunduğu kafatasnın arka tarafı Tumay’ın dik yürüyebildiğini düşündürüyor. Erkek gorilinki kadar büyük ve çıkık bir alnı olan Tumay’ın küçük bir erkek insansı olabileceği de tezler arasında. Ancak şempanze ya da insansılara ait dallardan hangisinde yer aldığı bilinmiyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nden paleoantropolog Tim White açıklamasında Tumay’ın 5.5-4.5 milyon yıl öncesine tarihlenen Ardipithecus grubuna ait olabileceğini belirtti. Washington Üniversitesi’nden antropolog Bernard Wood ise Tumay’ın şempanze ve insansılarla aynı dönemde yaşayan bir başka tür olduğuna inanıyor. Wood, Tumay’ı bir buzdağına benzeterek, bu keşfin evrimle ilgili bildiklerimizin tümünü değiştirebileceğini söylüyor.
Wood evrimin bir merdiven gibi maymundan insana doğru ilerleyen bir çizgi ile belirtildiğini ancak yeni buluntularla çizelgenin giderek karmaşıklaştığını belirtiyor. Gizi çözebilmek için aynı zaman dilimine ait birden fazla fosil bulunması gerekiyor. Fakat yakın akrabalarımızın alışkanlıkları bilim adamlarının işini kolaylaştırmıyor; nitekim şempanzeler ve erken insansılar ormanlık bölgelerde yaşıyorlardı. Ve bu yaşam alanları fosilleşme için uygun yerler değillerdi.
İNSANIN EVRİMİ DİĞER CANLILARDAN FARKLI
Current Anthropology dergisinin ağustos sayısında yayımlanan bir makale ise modern insanın atalarının varsayılanın aksine diğer canlı türlerine göre, farklı bir şekilde bugüne evrildiğini iddia ediyor.
Washington Üniversitesi profesörü Erik Trinkaus, bugünden geriye bakıldığında insanın doğal bir sonuç gibi değerlendirildiğini, ancak evrimin kendi akışı içinde insanın atası Homo türüne kıyasla Neandertal’lerin evrimin akışına daha uygun bir tür olduğunu vurguluyor. Neandertal’lerin tarih sayfalarında kalmasına karşılık, insanın bugün gelişmiş bir uygarlık kurmuş olmasını ise insanın evrim sürecinde daha yüksek ’direnç’ göstermesine bağlıyor.
Trinkaus, Neandertal’lerin evrim sürecinde ne ölçüde bir ayrışma temsil ettiğini ortaya çıkarmak amacıyla, Neandertal ve insan fosillerini karşılaştırdı. Çalışmada kafatası, çene, diş, kol, bacak ve kalça özelliklerinden bir veritabanı oluşturdu. Neandertal-insan kıyası, aynı zamanda insanın diğer canlılara göre yerini de ortaya koyacaktı.
Trinkaus, araştırmasında iskelette genetiğe bağlı özelliklerle, yaşam tarzı ve doğal çevreye bağlı gelişen özellikleri karşılaştırdı. Bu karşılaştırmada Trinkaus, modern insanın atasının Neandertal’lere göre iki kat daha fazla kendine has özelliğe sahip olduğunu farketti. Bir başka deyişle, Neandertal’ler "Hayat Ağacı"nda diğer canlılara daha çok benziyor; insan diğerlerine kıyasla daha ’garip’ kaçıyor.
Trinkaus, evrim tarihi küresel bir bakışla incelendiğinde, insanın diğerlerinden oldukça farklı olduğunu vurguluyor. Modern insanın atası, örneğin, diğer insansı türler arasnda genetik açıdan en ufak yüze sahip; gözler arası aralığı en kısa. Trinkaus insanın diğer türlere göre ’garip’liğini, "Bizler en küçük yüze sahibiz, burun deliklerimiz ve içindeki sinüs tünelleri en dar olan da biziz. Bunlar sayısız farklılığın birkaçı" sözleriyle niteliyor.