İnsanın azması ve doğanın tahribi

Güncelleme Tarihi:

İnsanın azması ve doğanın tahribi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2009 08:35

Bugünkü zulüm imparatorluğu ABD’nin Amerika kıtasına ilk musallat olan ataları o toprağı sömürmeye ve kirletmeye başladığında bir kızılıderili reisi şöyle diyordu:

Haberin Devamı

“Beyaz adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirası toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. İşte o gün, insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşının başlangıcı gelip çatmış olacaktır.”

 

Doğanın güzellikleri, temizliği, ahengi ve dengeleri sadece ve sadece insan tarafından ihlal edilmektedir. Buna sebep olan olumsuzluk ise insanın doymazlığı, sınır tanımazlığı, kudurganlığıdır.

Kur’an burada, ‘tuğyan’ kökünden sözcükler kullanmaktadır.

Tuğyan, Kur’an’da, türevleriyle birlikte 40 civarında yerde geçer.

Tuğyan, Yaratan’a isyan, yaratılmışlara musallat olmaktır. Kur’an bu sözcüğü, azgınlıkta sınır tanımayacak kadar ileri gitmek anlamında kullanıyor. (bk. Râgıb Isfahanî, Müfredât, tuğyan mad.)

Haberin Devamı

 

Kur’an’da, tabiat güçlerinin azması da tuğyan kökünden sözcüklerle ifade edilmektedir. Örneğin, Kur'an, Nuh Tufanı sırasında suların köpürüp azmasını tuğyan kökünden bir fiille ifade etmiştir. (Hakka, 11) Ne ilginçtir ki, suların tuğyanı ile boğulan Nuh devri zalimlerini Kur'an, ‘Zulme sapıp azan, yani tuğ­yan eden’ bir kavim olarak anmaktadır. (bk. Necm, 52)

 

Demek ki, temel varlık yasası şudur:

İnsanın tuğyanı tabiatın tuğyanı ile cezalandırılır. Unutulmasın ki, hava kirliliğinden, buzulların erimesine, ozonun delinmesinden deli dana etine kadar tüm küresel felaketler birer tabiat tuğyanıdır.

 

Tuğyan, dengelerin yıkıcı bir felakete dönüşmek üzere bozulması halidir. Tüm uygarlıklarda çöküş bu bozulmanın sonucudur. Bozulma fiziksel olabileceği gibi, ruhsal da olabilir. Küresel felaketlerin en büyüklerinden biri sayabileceğimiz, uyuşturucu bağımlılığı ve AIDS belası da birer denge bozulması yani tuğyandır.

 

Haberin Devamı

Hakka Suresi 5. ayet de, Semud kav­mi azgınlarının tâğıye ile helak edildikleri söyleniyor. Bu tâğıye de tuğyan kökünden türeyen bir isim olup tuğyan eden insanları cezalandırmak için Yaratıcı tarafından devre­ye sokulan tuğyan edici bir tabiat kuvvetini ifade etmektedir.

 

Seller, depremler, aşırı ısınma, buzulların erimesi... birer tâğıyedir.

 

Hakka 5. ayette cümle o şekilde düzenlenmiştir ki, tâğıye hem Semud kavmini helak eden kuvveti hem de bu kavmin helaki­ne sebep olan tavrı aynı anda ifade etmektedir. Tâğıye insan, tâğıye tabiat kuvveti ile cezalandırılıyor. Bu üslup ha­rikasını dikkate aldığımızda, anılan ayetin tercümesinin şöy­le verilmesi gerekir:

Haberin Devamı

 

Tercümeyi parantezlerden arındırarak vermek istersek şöyle dememiz gerekir:

 

“Bunun üzerine, Semûd toplumu, azgınlık yüzünden/azgın bir tabiat kuvvetiyle helâk edildi.”

 

Tuğyan yani azmak, insan varlığındaki egemen gerçeklerden biridir:

 

“İş öyle sanıldığı gibi değil; insan gerçekten azar.” (Alak, 6)

 

Bu yaradılış gerçeğini veren ayetin ardından insanın tuğyanının temel sebebi gös­teriliyor. Bu sebep, ‘insanın kendisini hiç kimseye muhtaç ol­mayacak bir konuma gelmiş görmesi’dir.

 

Tuğyan, insan egosunun, kendini ilahlaştırması, her şe­yin, herkesin üstünde görmesi halinin doruk noktasıdır. Kur'an'a göre, bu doruk noktanın tipik temsilcisi Firavun tipidir. (Tâha, 24, 43; Nâziât, 17)

Haberin Devamı

 

Firavunlar medeniyeti bir tuğyan medeniyeti idi; batışları bu yüzden olmuştur:

 

“O sütunlar, saraylar sahibi fi­ravunlar... Onlar ki, ülkeler boyunca tuğyan sergilediler ve oralarda bozgunları çoğalttılar. Sonunda Rabbin onların üzerine azap kamçısını yağdırıverdi.” (Fecr, 11-13)

 

Ne ilginçtir ki, tuğyan babaları olan Firavunların ezdiği İsrailoğulları, sonunda Firavun yolu olan tuğyana sapmak­tan kurtulamadılar. Onların tanrısal gazaba uğramalarına da bu sapma sebep oldu. (Tâha, 80-87)

 

Kur'an, temel yaratılış ilkelerinden biri olarak, şunu ıs­rarla belirtir:

 

Bütün uygarlıkların ve saltanatların çöküşü, azmak yüzündendir. Bu, daha çok, madde ve ondan kaynaklanan değerlere aldanarak azmaktır. Her çöküşün altında bu yatar.

Haberin Devamı

 

Tuğyana sapanların son cezaları, bir tabiat tuğyanı olan ateş­le verilecektir. Cehennem, tabiat kuvvetleri tuğyanının ti­pik ve çok güçlü bir belirişidir ve tuğyana saparak dengeleri bozan zalimlerin ceza­landırılmasında en uygun yol cehennemle ceza yoludur. (Nâziât, 39)

 

 Şu bir gerçek ki, cehennem bir gözetleme yeri­dir, tuğyana sapmışlar için bir dönüş-varış yeridir.” (Nebe, 21-22)

 

Böyle olduğu içindir ki, cehennem ehli, birbirlerini suçlarken sürekli şöyle konuşacaklardır:

 

Seni tuğyana ben itmedim.”

 

“Tuğyana sapmış bir topluluk idi­niz; hadi, görün sonunuzu.” (Kaf, 27; Saffât, 23, 31; Sad, 55-56)

 

Tuğyana sapmanın musallat edeceği denge bozukluğu in­sanı aldatır, kuruntu ve hayale esir eder. İnsan bu duruma gelince egosunun oyuncağı olur ve karanlığı ışık; şapı, şeker zannetmeye başlar. Kur'an bu noktaya dikkat çekerken, gerçeği örten nankörleri (kâfirleri),tuğyanları içinde oynayıp oyalanan gafiller’ ola­rak tanıtır. (Bakara, 15; En’am, 110; A'raf, 186; Yûnus, 11; Müminûn, 75; Tûr, 32)

 

Tuğyan çemberinde gaflet ziliyle oynayanlarda oluşan en öldürücü hastalık, ışığı ve güzeli getiren ve gösteren uyarılardan etkilenmemeleridir. Bunlar, uyarıldıkça azgınlıkları artan gözü dönmüş zalimlerdir. Tek güvendikleri, yarattıkları ‘korku imparatorluğu’ olur. Bu öldürcü güven, bir tâğut illetidir.

 

Tâğut illetine tutu­lanlarda öğüt ve uyarı, beklenenin tam tersi bir etki yaratır; tâğutun zulüm ve dehşeti biraz daha artar. (Mâide, 64, 68; İsra, 60)

 -

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!