Ä°nsan canlılar dünyasında en dayanıklı koÅŸucu

Güncelleme Tarihi:

İnsan canlılar dünyasında en dayanıklı koşucu
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 05, 2005 00:00

Son araÅŸtırmalar ilginç bir sonucu ortaya çıkardı: Maymunlarda bulunmayan ense bağımız sayesinde, insanoÄŸlu uzun mesafe koÅŸucusu özelliÄŸi kazandı ve bu yenetek ona evrimsel geliÅŸmede büyük bir avantaj saÄŸladı...Ä°nsanın koÅŸu dayanıklılığı saatte 23.5 km’ye kadar çıkabiliyor. Bir atın dayanıklılığı ise saatte ancak 21.5 km, bir antilopunki yalnızca 13.7 km...MeÄŸerse koÅŸmak için yaratılmışız. Antropoloji bilimi bugün bizi diÄŸer canlılardan farklı kılan özelliÄŸi yalnızca ‘beyin’ deÄŸil, aynı zamanda ‘uzun süreli koÅŸuya dayanıklılık’ olarak tanımlıyor. Bilim insanları ellerindeki farklı dönemlere ait fosiller sayesinde, Homo insanını diÄŸer türlerden ayıran hatta beynin bile daha farklı geliÅŸmesine neden olan özelliÄŸi keÅŸfettiler: Uzun süreli koÅŸuya dayanıklılık.Harvard Ãœniversitesi’nden Daniel Lieberman ile Utah Ãœniversitesi’nden Dennis Bramble tarafından yürütülen çalışmalar, uzun süreli koÅŸmaya dayanıklılığı sayesinde insanın bugünkü haline geldiÄŸini ortaya koyuyor.Lieberman ve Bramble iki milyon yıl önce atalarımızın koÅŸarak günde kilometrelerce yol katettiklerini, bu sayede yaÅŸamlarını sürdürüp kendilerini diÄŸer maymun türlerinden farklı bir hale getirebildiklerini iddia ediyor. DiÄŸer bir deyiÅŸle uzun soluklu koÅŸu yeteneÄŸi, evrimsel süreçte insana önemli bir avantaj kazandırdı. Ä°NSANIN ÃœSTÃœN ÖZELLİĞİAraÅŸtırmacıların bu bulgulara ulaÅŸmasında 14 yıl önce baÅŸlatılan bir laboratuvar çalışmasının önemli rolü bulunuyor. Antropoloji profesörü Lieberman, kemiklerin iskelet üzerindeki farklı güçlere direnci ve uyumu konusunda yaptığı çalışmalar sırasında domuzları kullanır. Bir koÅŸu bandı üzerine yerleÅŸtirilen domuzların, hızın artırılmasıyla birlikte sarf ettikleri güç ve kemiklerin buna uyumları ölçülmek istenmektedir. Ancak domuzlar iÅŸbirliÄŸine isteksizdir. Onları koÅŸturmak imkansızdır.Lieberman, sorunu meslektaşı olan biyomekanikçi Bramble’a açar. Yapılan incelemeler sonucunda bu sorunun domuzlarda başın dik durmasını saÄŸlayan ligament nucal (nuchae) adlı bir dokunun bulunmamasından kaynaklandığı anlaşılır. Bu doku ense bağı olarak nitelendiriliyor ve supra-spinal baÄŸların ense bölgesinde oluÅŸturdukları geniÅŸ ve esnek bir baÄŸ olarak biliniyor. Bu baÄŸ, koÅŸu sırasında başı dik tutuyor ve dengeyi saÄŸlıyor.Yalnızca koÅŸmaya yatkın olan hayvanlarda bu baÄŸ bulunmuyor. ÖrneÄŸin maymunlarda bu doku bulunmazken insanda var.Sonuçta, modern insanın hayvanlara kıyasla mükemmel bir dayanıklılık kapasitesine sahip olduÄŸu konusunda bilim dünyası ikna olmuÅŸ durumda. Bunu belirleyen yalnız ligament deÄŸil şüphesiz. Kaslar, tendonlar hatta pilositesi ile insan, sanki koÅŸmak için donatılmış.Fizyologlara göre insanın maksimum koÅŸu dayanıklılığı saatte 23.4 kilometreye kadar çıkabiliyor. Bu hiçbir insansı canlıda bulunmayan bir özellik. Hız konusunda tabii insanın bir at ya da geyik ile boy ölçüşmesi mümkün deÄŸil, ama burada söz konusu olan hız deÄŸil dayanıklılık.AVA Ä°LK VARAN KAZANIRPeki bu durum insanın iÅŸine evrimsel süreç içinde ne ÅŸekilde yaradı diye düşüneceksiniz... Uzun süreli koÅŸu, ortama adaptasyon açısından insana bir avantaj saÄŸlamış olmalı. 2 milyon yıl önceki atalarımızın yaÅŸam koÅŸullarını şöyle bir gözümüzde canlandıralım. Kendilerine gerekli silah ve donanımların henüz keÅŸfedilmemiÅŸ olduÄŸu dönemleri. Atalarımız bitkileri toplayarak ve avlanarak besleniyordu. Hızlı bir koÅŸucu olmadığı için atılıp hemen avını yakalaması mümkün deÄŸildi. Bu yüzden de ya uzun süreli koÅŸu ile avını bitap düşünceye kadar kovalıyor ya da yeni ölmüş hayvanların peÅŸine düşüyordu. Bunun için kendisine en iyi yol göstericiler akbabalardı. Onların havadaki hareketlerini takip ediyor, yöneldikleri tarafı hızlı bir biçimde algılayıp o yöne doÄŸru koÅŸuyordu, LeÅŸin yanına önce varanlar en iyi ve en besleyici parçaları da almış oluyordu.Protein açısından zengin bir beslenme rejimi, doÄŸal olarak beynin de geliÅŸmesine yol açtı. Lifli bitkilere kıyasla daha kolay sindirilebildiÄŸi için daha az enerji harcanıyor ve enerji beynin geliÅŸmesine sarf ediliyordu.Hareketsizlik öldürüyorAraÅŸtırmalara göre, atalarımızın sık sık tekrarladıkları sonu gelmeyen koÅŸuları sayesinde, insan beyni büyük bir geliÅŸim gösterdi. Ancak bugün o büyük ve geliÅŸmiÅŸ beynimizi kullanarak geldiÄŸimiz noktada, yaÅŸamımızı hiç koÅŸmadan hatta neredeyse hiç yürümeden sürdürüyoruz. Büyük kentlerle ilgili yapılan bir araÅŸtırmadan örnekler verelim. 1976 yılında 5-9 yaÅŸ arası okul çağındaki çocukların yüzde 80’i okula yürüyerek gidiyorlardı. 1988 yılına gelindiÄŸinde bu oran yüzde 60-70’lere indi. 1990’ların sonunda ise çocukların yalnızca küçük bir kesimi okula yürüyerek gider haldeydi. Fransız Science et Vie dergisinde yayımlanan haberde, Avrupa AraÅŸtırmaları Merkezi’nden (Dijon) Dr. Daniel Rigaud, ABD’deki ölümlerin yüzde 10’unun hareketsizliÄŸe baÄŸlı hastalıklar sonucu meydana geldiÄŸini, Avrupa’nın da yakın bir gelecekte aynı oranı yakalayacağını belirtiyor. Dünya SaÄŸlık Örgütü verileri de dünyanın hareketsizlik salgını ile karşı karşıya olduÄŸunu ortaya koyuyor. 1980 ve 1990 yılları arasında Avrupa’da obez insan sayısındaki artış oranı yüzde 10’dan yüzde 40’a çıktı. Fiziksel hareket yetersizliÄŸine baÄŸlı kalp rahatsızlıkları dünyadaki ölüm nedenleri arasında birinci sırada. Yapılan araÅŸtırmalar düzenli yapılan egzersizlerin, hareketsizlik kaynaklı ölüm oranını yüzde 63 azalttığını ortaya koyuyor. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!