Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2000 00:00
İLLET VE CİNNET İlletle her zaman karşılaşabilirsiniz. Bunun tek bir açıklaması olabilir ve genellikle 'hayatın cilveleri' şeklinde ifade edilir. Hayat civildektir ve artık 'neden ben?' diye sormanın anlamı yoktur. Yıllarca insanlar sormuş ve cevap alamamışlardır. Alınacak bir cevap yoktur ve cevap verecek bir mercii de... İki kez kansere yakalanan gazeteci Betül Uncular (Uçurumun Kıyısında, Broy Yayınları, İstanbul, 2000) elbette sadece genetik nedeniyle değil, 'ortodoks kanser tedavisi' nedeniyle de illetle boğuşmaktadır. Yoksa asıl illet ticarileşen tıp mı? Bunun geniş değerlendirmesini işin uzmanlarına bırakalım. Tıbbın çok bilinen ve yıllarca yazılan-çizilen yararları bir tarafa, tıp kurumunun denetlenemeyen bir otorite olarak neyin hastalık olduğunu, kimin hasta olduğunu ve hastalara ne yapmak gerektiğini belirlediğimizde sağlığımız için büyük bir tehdit oluşturur. 'Tıp, sosyal bir durum olarak daima hastalık yaratır' der Ivan Illich (Sağlığın Gaspı, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı
yay., Ä°stanbul, 1995). Etyen Mahçupyan'ın incelemeleriyle gündeme gelen kanser tedavisinde alternatif tedavi ÅŸekilleri, ortodoksları kızdırdı ama doÄŸru dürüst cevap vermekte zorlanıyorlar. 'Akılsızca ve ahlaksızca' ÅŸeyler sormaya ve söylemeye devam ediyorlar. En son Dr. Altay Martı (Öküz Dergisi, Aralık sayısı) Mahçupyan'ı beyaz adamın ateÅŸine tapan kızılderili gibi gördüğünü, bazı kliniklerin esiri olduÄŸunu, saÄŸda solda kafa karıştırıcı tartışmalar yarattığını vb ileri sürdü. Ä°lginç olan bu konuda 'suçlayan' da 'suçlanan' da ilaç tekellerinin, kapitalist-emperyalist sistemin insanı hasta eden tutumlarının karşısında görünüyorlar. Dr.Gündüz Tezmen ise alternatif tedavi yaptıklarını söyleyenlerin kendi içlerine kapanmış, diÄŸer tedavi ÅŸekillerini uygulamayan dar bir sınırlılığa sahip olduklarını belirtiyordu. Illich bize doktorların 'durum vaziyetlerini' şöyle anlatır: 'Doktorların neden olduÄŸu acı ve hastalıklar, daima tıp pratiÄŸinin bir parçası olagelmiÅŸtir. Profesyonel katılık, kayıtsızlık ve yetersizlik, hatalı uygulamanın çok eski biçimleridir. Doktorun, kiÅŸisel olarak tanıdığı insanlar üzerinde becerisini uygulayan bir esnaftan, hasta gruplarına bilimsel kuralları uygulayan bir teknisyene dönüşmesiyle birlikte hatalı uygulama anonim, nerdeyse saygın bir statü [negatif statü, statüsüzlükten iyidir. Yani reklamın iyisi kötüsü olmaz! Ben ekledim.] kazandı. Önceleri güvenin kötüye kullanılması ve ahlâki bir kusur olarak görülen ÅŸey, donanım ve uygulayıcılardan ara sıra kaynaklanan hatalar olarak rasyonalize edilir oldu. Karmaşık bir teknolojik hastanede ihmalkârlık 'rastlantısal insan hatası' ya da sistemin durması olur; katılık bilimsel tarafsızlık' olur, yetersizlik ise 'özelleÅŸmiÅŸ donanım yokluÄŸu' olur. Tanının ve tedavinin kiÅŸiliksizleÅŸtirilmesi, hatalı uygulamayı ahlâki bir sorundan teknik bir soruna dönüştürmüştür.'' Yeterince açık deÄŸil mi? Önce hastalık yaratılır, olmazsa uydurulur. 'Arıza' çıkarsa 'pardon' bile denilmeden defterinizi dürerler. "GidiÅŸ o gidiÅŸ"tir.Fakat gidiÅŸinizi de rahat bırakmaz tıp, ilaç tekelleri... Onlara tonlarca para yatırmadan var mı öyle gitmek! Hastalığı oluÅŸturan sebepleri yaratanlar ilaç firmalarının başındadır. Kanser araÅŸtırma vakıflarının, ÅŸunun bunun başındadırlar. Su baÅŸlarını devler tutmuÅŸtur. 'Kanser ekip para biçenler' öyle acımasızdırlar ki, 'Bu yaÄŸlı ballı pazar uÄŸruna büyük ilaç sanayii, deÄŸil insan hayatını, kendi ruhunu bile ÅŸeytana satabilir.' (Kanserden Korkma Modası Gecmis Tedaviden Kork!. -Op.Dr.Ä°lhami Güneral, Arma Yayınları, Ä°stanbul, 2000). Güneral'e göre kanser: Mikrobik ve sistemik bir hastalıktır. Kanser, ancak, bağışıklık sisteminin gücünü yitirdiÄŸi koÅŸullarda kendini gösterir. Bu bakımdan kansere bir immün sistemi hastalığı da diyebiliriz. Ä°mmün sistemin klasik yorumu deÄŸiÅŸmiÅŸ, yerini tahrip ve tamir sistemine bırakmıştır. Dr. Altay Martı'ya göre ise, doÄŸrudan böyle bir iliÅŸki kurulamaz. Kanser immün sistem saÄŸlamken de ortaya çıkabilir. Kanser oluÅŸumunda beslenme tarzının çok önemli olduÄŸunu belirtir Dr. Güneral. Oysa toplumda her ÅŸey gibi beslenme sistemi de bozulmuÅŸtur. Hormonlu gıdalar, ozon yerine klorla temizlenmeye çalışılan sular, deli dana, küflü yemlerle beslenen tavuklar, para daha çok para hırsıyla kirletilen çevre; savaÅŸ, çatışma, tarım alanlarının yok edilmesi vb. binlerce handikapın çaresini bulmak zordur tabii. Bir takım önerilerde bulunmak mümkün ama ekonomik altyapı deÄŸiÅŸmeden ne tavsiye edilirse edilsin, düzenin kendisi 'kanser, hastalık' ise, yapacak fazla bir ÅŸey kalmamış demektir... Biz 'sıradan' insanların bilincine her taraftan 'sarılmış' olduÄŸumuzu nasıl aktarabiliriz. Mücadele her zamanki gibi, sıradan insana kalmıştır ama sıradan insan da henüz çok önemli iÅŸlevi olduÄŸunun farkında deÄŸildir. 'Sıradan insanlar, yaÅŸadıkları gündelik hayatın dünyasını aÅŸacak güçte deÄŸildirler. Kaldı ki, iÅŸ, aile ve komÅŸuluk iliÅŸkilerinden oluÅŸan bu yaÅŸamı sıradan insanların ne yönetebilecekleri ne de kavrayabilecekleri nitelikteki güçler biçimlendirmektedir. 'Büyük deÄŸiÅŸimler' onların denetimi dışındadır, ama bu deÄŸiÅŸimler onların edimlerini ve dünyaya bakış tarzlarını etkilemekten geri kalmamaktadır. Modern toplumun biçimlendiÄŸi bu aynı çerçevenin baskıcı zoruyla, sıradan insanlar kitle toplumunun üzerine çöreklenen bu deÄŸiÅŸimlerden baÅŸkasını düşünememekte; dolayıyla, kendilerini güçsüz, amaçsız bırakan bir çağın insanları saymaya itilmektedirler.' (Ä°ktidar Seçkinleri -C.Wright Mills, Çev. Ãœnsal Oskay, Bilgi Yayınevi, Ä°stanbul, 1974) Bozuk düzen, tıp, hastalık, kanser, illet... Cinnete kapılmadan hepsini deÄŸiÅŸtirmek 'biz'e düşüyor. 'Gayri yeter' deyip ayaÄŸa kalkmak, içine gömülmekten evlâdır. Ve bu evlâ ne güzel bir evlâdır! Senih KAVLAK - 6 Aralık 2000, ÇarÅŸamba Â
button