İlker Başbuğ: FETÖ’nün hedefi TSK’daki Alevilerdi

Güncelleme Tarihi:

İlker Başbuğ: FETÖ’nün hedefi TSK’daki Alevilerdi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2019 08:30

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, FETÖ’nün hedefinin milli orduyu yok etmek olduğunu söyledi. Yeni kitabı ‘Ergenekon’dan Çıkış’ vesilesiyle bir araya geldiğimiz emekli Orgeneral Başbuğ, “Alevilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden temizlenmesine yönelik hedefin öncelikli olduğunu gördük” dedi.

Haberin Devamı

İlker Başbuğ: FETÖ’nün hedefi TSK’daki Alevilerdi
TÜRK ORDUSUNU EMSALSİZ KILAN MİLLİ ORDU OLMASIDIR

7 Haziran 2013 tarihinde mahkemede şöyle diyorsunuz: “Bu orduda ehliyet ve liyakat esastır. Irk, din ve mezhep gibi farklılıklar asla gözetilemez. Bu ordunun bütün personeli her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışındadır.” Öyleyse teröristler bu kadar güçlü ve disiplinli bir kuruma nasıl sızdı?

Bir kere şunun altını çizelim: Türk ordusu milli ordudur, bu fevkalade önemlidir. Öyle ordular görürsünüz ki araç, gereç en üst seviyededir ama milli ordu niteliği olmadığı için daha karşı karşıya kaldığı ilk problemde etkisiz hale gelirler. Mesela İran Şahı’nın ordusu en modern teçhizat, araç, gereç ve silaha sahipti. Saddam’ın ordusu yine buna örnektir. Belki de dünyada Türk ordusunu emsalsiz, rakipsiz kılan husus milli ordu olmasıdır.

Haberin Devamı

İlker Başbuğ: FETÖ’nün hedefi TSK’daki Alevilerdi

İlker Başbuğ - İpek Özbey

TSK’YA PERSONEL ALIRKEN ETNİK KÖKENİNE BAKAMAZSINIZ

Milli ordu ne demek?

Milletin ordusudur. Milli ordularda, orduyla millet arasında çok güçlü bir güven duygusu vardır. Güvenin yanında Türk milletinin askere karşı sevgisi de büyüktür. Türk ordusu gücünü milletinin güveninden ve sevgisinden alır. Milli ordunun içinde Türk toplumundaki her kesim temsil edilmeli. Ordu içinde Edirne’den de Hakkâri’den de subay olmalı. Etnik köken farklı olabilir ama biz Türk milletinin birer ferdiyiz. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) personel alınırken insanların etnik kökenine bakamazsınız. Böyle bir şey bizde yoktur, aklınızın ucundan bile geçmez, geçmemiştir. Milli orduda mezhepsel farklılıklar da yoktur. Bırakın bir faktör olmasını, bunun düşünülmesi bile bu orduya yapılabilecek en büyük ihanettir. Dolayısıyla Türk ordusuna darbe vurmak istiyorsanız milletle asker arasındaki bu bağı zayıflatmaya, kopartmaya çalışacaksınız. Zaten komploların temel amaçlarından biri de buydu.

Haberin Devamı

İlker Başbuğ: FETÖ’nün hedefi TSK’daki Alevilerdi

MİLLİ ORDUDAN ABD VE AB DE RAHATSIZDI

Bağlar bir noktadan sonra zayıfladı yani...

Komploların başında belki biraz sarsıldı ancak millet gerçeği gördükten sonra tekrar eski haline döndü. FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik komploları yaparken özellikle mezhep olayını temel aldı, Aleviliği istismar etmeye çok çalıştı. Bu konuda biz hassasiyet gösterdik, çünkü özellikle bizim dönemimizde ihbarlara baktığınız zaman büyük bölümü mezhepsel olaya dayanıyordu.

Hedef alınan kişiler farklı mezheptendi, öyle mi?

Evet. Alevilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden temizlenmesine yönelik hedefin öncelikli olduğunu gördük. Bu çok tehlikeliydi, milli orduyu çökertebilirdi. FETÖ, acımasızca bu konuyu hedef aldı, istismar etmeye çalıştı.

Haberin Devamı

İhbarların kaynağı neresi?

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) üzerinden geliyordu. Biz bu ihbarları ciddiye almadık ve gerekli olan hassasiyet gösterildi. Milli ordu niteliğinden sadece Fetullah Gülen değil yabancılar da rahatsızdı.

Yabancılardan kastınız?..

Avrupa Birliği de Amerika Birleşik Devletleri de rahatsızdı. İsimleri çoğaltabilirsiniz de...

İMTİHAN SİSTEMİ TSK KONTROLÜNDE DEĞİLDİ

Ve bu rahatsızlık da FETÖ’nün TSK’ya sızmasını kolaylaştırdı...

Tabii TSK’nın hataları, yanlışları, eksiklikleri var. Ama olayın biraz da nedenleri üzerinde durmamız lazım. Burada önemli konulardan biri şu: FETÖ’ye alınan çocukların ilkokul sonu, ortaokul başlarında seçildiklerini biliyoruz. Bu çocuklar cemaate seçilirken iki niteliğe bakılıyor. Birincisi ailelerinin maddi durumundan dolayı okuma ve eğitimde zorluk yaşayacak çocuklar olmaları... İkincisi zeki, akıllı çocuklar olarak dikkat çekmeleri. Hatta bir üçüncü özelliği de ekleyebiliriz; bu çocuklar fizik olarak da düzgünler. Ortaokuldan itibaren ciddi bir şekilde doktrin eğitimi alıyorlar. Tabii Gülen örgütünün birinci hedefi bu çocukları askeri liselere sokmaktır. Yanlış bilinen bir konuyu hemen söyleyelim: Askeri Liseler ve Harp Okulu’na öğrenci seçiminde imtihan sistemi Silahlı Kuvvetler’in kontrolünde değil, dışında olan bir sistem.

Haberin Devamı

28 ŞUBAT’TAN SONRAKİ SÜREÇ OLUMSUZ ETKİ YAPTI

Silahlı Kuvvetler, sınav sistemlerinin güvenirliğinin ne kadarını sorgulayabildi? Öğrencileri iyi analiz edebildi mi?

Burada hatalar olduğu görülüyor. Bunun üzerinde ciddi olarak durulması lazım. Peki kim duracak? Personel ve istihbarat birimleri. Fakat örgüt o kadar akıllı bir strateji uygulamış ki ilk önce buraları ele geçirmiş.

Personel dairelerine yerleştirilenleri saptamak mümkün değil miydi?

Güzel soru. Bu sorunun cevabı her şeyi anlatıyor aslında. Bakın bu kişilerin iki yaşamı var. Biri Silahlı Kuvvetler’in içindeki, biri de dışındaki yaşamı. İçindeki yaşam, yani kışlada, okullarda bulunduğu süreç sizin kontrolünüz altında. Burada da ana sorumluluk, bağlı bulunduğu birimin birinci sicil amirine ait. Ancak karşı taraf o kadar iyi eğitilmiş ki... Örneğin bunlara “Yemeğe davet edildiyseniz gerekirse içki için” deniyor. Düşüncelerini kendilerine saklamaları, Cumhuriyet ilkelerine sahip çıkar görünmeleri, eşleriyle örnek olmaları konusunda eğitiliyorlar. Bunu tespit edecekler ise eğitimsizler aslında. Belki daha özel bir eğitimden geçirilmeleri gerekirdi. Şimdi ‘Fetömetre’ diye bir şey var ya, keşke o günlerde yapılabilseydi. Bu konuda eğitmemişiz diyebiliriz. Dolayısıyla içeride tespit çok zor. Bunun yanında 28 Şubat’tan sonra yaşanan sürecin de bu konuda önemli olumsuz etki yaptığı kanaatindeyim.

Haberin Devamı

Nasıl bir etkiden söz ediyorsunuz?

Mesela, bir tugay komutanının kendi personeline ilişkin tutmaya çalıştığı bilgiler ‘Personel fişleniyor’ diye gazetelerde manşet yapıldı, kişiler suçlandı. O zaman bir noktada bu kişileri yıldırıyorsunuz, onlar da kendini geri çekiyor. Harp Okulu öğrencilerinin dışarıdaki yaşamları takım komutanları tarafından izlenirdi. Bu belirli yıllar yapıldı. Ancak 28 Şubat’tan sonra yapılamadı. Bu yüzden 28 Şubat’ın bu konu üzerinde menfi etki yaptığı kanaatindeyim. Ama asıl söylemek istediğim şu: FETÖ’cülerin tespit edilmesi, içeride değil dışarıda olmalıydı. Dışarıda imamlar var. İçeride renk vermiyorlar ama dışarıda bağlı oldukları imamlarla mutlaka görüşüyorlardı.

Dışarıda yetki-sorumluluk kimdeydi?

Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT)... Personelin dışarıda izlenmesiyle ilgili Silahlı Kuvvetler’in tam yetkisi de yok, imkân kabiliyeti de yok. Tamamen sorumlu MİT. MİT ise ne diyor, ‘Siz bize şüpheli olanları bildirin.’ Ben zaten şüpheli olanları bilemiyorum ki. Oysa MİT, FETÖ’nün imamlar yapılanmasına hâkim olabilse, o imamları takip etse, hedefe ulaşılabilirdi.

‘MİT, imamlar yapılanmasını takip etse, TSK’ya bu kadar sızma olmazdı’ mı diyorsunuz?

Olmayabilirdi diyorum. Kimler olduğu bulunurdu. Burada kırılma yılı 1992. O zamana kadar MİT’e verilen müsteşarlar asker. 1992’de sivilleşiyor. İlla asker olsun diye bir iddiamız yok. Ancak MİT, kanunen TSK’ya da istihbarat sağlamak zorunda olan bir kurum. Dolayısıyla müsteşar sivil olabilir, anlayabiliriz ama onun birinci yardımcısı mutlaka asker olmalıdır. Sivil hayatta, asker hayatta kişiyi eğer bir sicil bağlantısıyla bir yere bağlamadıysanız farklı davranır.

1992’DEN SONRA BİLGİ AKIŞI KESİLDİ

MİT 1992’de sivilleşti. O zamana kadar askeri liselerdeki FETÖ’cüler ayıklanabilmiş mi?

Evet, bir kısmının okullardan atıldığını, bir kısmının da kazanıldığını görüyoruz. Fakat 1992’den sonra bilgi akışı kesildi. Genelkurmay Başkanlığımın ilk günlerinde MİT’ten TSK’daki Fetullah Gülen’e ait adamların isim listesini istedik. Ciddi bir yapılanma olduğunun farkındayız ama kim, isimleri ne? Bir süre sonra bir rapor geldi ama o raporda herhangi bir isim yoktu. Zaten sonra bu konu TBMM’de MİT Müsteşarı’na da soruldu, “Onların arzu ettiği tarzda, ete kemiğe büründürülmüş bir bilgi verilemedi, doğrudur. Ama alınan bilgi oydu...” dedi. Arkasından söylediği cümle de önemliydi, “Tabii o noktada siyasi iktidarın düşüncesine uymak mecburiyetindeyiz”. Şunu söylemek durumundayım: Askeri liseye soktuğu bir çocuğu 40 yıl sonra orgeneral yapmayı hedefleyen bir örgüt, çok tehlikeli bir örgüttür. Çok dikkatli olmak gerekir.

Bugün TSK’nın içindeki FETÖ’cüler temizlendi diyebilir miyiz?

Onu ben bilemem. O konuyu ancak devlet istihbarat birimleri bilebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!