Güncelleme Tarihi:
Başbuğ, dün akşam İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde öğrencilere "100. Yılında Çanakkale Savaşları" başlıklı konferans verdi.
Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği konferansta İlker Başbuğ, Çanakkale Savaşları ve Atatürk’ün katkılarını 2 saat boyunca anlattı.
İngiliz Donanması’nın Çanakkale’ye ilk bombardımanı yaptığı 19 Şubat gününde, Atatürk’ün de orada bulunduğunu vurgulayan Başbuğ, "O gün Atatürk de 50. Alay ile Eceabat bölgesine gelmişti. Ve Maydos bölgesi komutanlığına tayin olmuştu. Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndaki ilk müdahalesini 19 Şubat günü görüyoruz. Düşman da aslında büyük bir kuvvet değil, küçük bir kuvvet ve hepsini geri püskürtmüşler. 18 Mart Deniz Zaferi’nin iki kahramanı var: Nusret mayın gemisi ve sahil topçuları. Muharebe, bu ikisinin üzerinde cereyan ediyor. Savaşın neredeyse öğleye kadar olan sürecinde, 1 Fransız, 2-3 İngiliz büyük savaş gemileri, mayın veya sahil topçusunun açtığı ateş neticesinde batıyorlar" dedi.
İLK CİDDİ MÜDAHALE
Başbuğ, Çanakkale Savaşları’nın ilk ciddi müdahalesinin 25 Nisan günü olduğunu kaydederek, "Donanma desteğindeki gemilerle, Anzak kolordusu Kabatepe’ye çıktı ve ilerliyor. Eğer oradaki hakim tepelere, Conkbayırı, Kabatepe, Çimentepe’leri ele geçirseler, işimiz bitti. Esas Çanakkale Savaşı’nın, kara harekatının kaderini tayin eden Anafartalar’dır. Mustafa Kemal de aslında, ondan sonra ’Anafartalar Kahramanı’ olarak anılır. Çanakkale Savaşı’nın kaderinin tayin edildiği gün, 8 Ağustos 1915 Anafartalar... Deniz harekatının kaderini Nusret ve sahil topçuları belirledi" diye konuştu.
Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çanakkale Savaşı’nın her karesiyle, her safhasıyla ne kadar övünsek azdır. Bütün komutanların katkısı vardır. Ama inanın ki orada, Yarbay Mustafa Kemal olmasaydı, İstanbul’u boşaltacaklardı. Planları yapılmıştı. Çanakkale muharebelerinin her karesinde elbette Mustafa Kemal vardır. 19 Şubat’tan 8 Ağustos Anafartlar’a kadar olan süreçte, her karesinde... Her karesinde Mehmetçik vardır. Mehmet Çavuş’lar vardır, Seyit Onbaşı’lar vardır. Onun yanında, Kazım Karabekir’ler var, Fevzi Çakmak’lar var... ’Bu kadar büyük muharebelerde bir yarbayın ne şeyi var?’ Hayır efendim, bir Nusret olmasaydı, belki de bu donanma geçecekti. Böyle yargılar çok yanlış. Bunları bazen üzülerek duyuyoruz. 18 Mart’lar, 25 Nisan’lar Türk tarihinin gurur günleridir. Onur günleridir. Buna böyle bakmamız lazım. Burada da, kanını veren, canını veren herkesi aynı şekilde, gerekli şekilde anmak, saymak ve onların aziz hatıraları karşısında hürmetle eğilmek hepimize düşen görevdir."
Konferansın sonunda, eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ’a teşekkür plaketi sunuldu.