Güncelleme Tarihi:
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde yeni bir bölüm açılıyor: ‘‘Dünya Dinleri Kültürleri Bölümü’’. YÖK'ün Eylül ayında çıkardığı bir kararla hayata geçmesi düşünülen bu bölüm, Türkiye'deki farklı dinlere ait vatandaşlarımıza kendi dinlerinde eğitim olanağı sunacak. Bölümün başına ise,
MHP Genel Başkanlık seçimlerinde aday olan Prof. Zekeriya Beyaz getirildi. Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Beyaz, müslüman öğretim üyelerinin musevilere ve hristiyanlara dinlerini öğretecebileceğini savunuyor. Ama bakın farklı cemaatler bu girişimi nasıl değerlendiriyor?
Dünya Dinleri Kültürleri Bölümü Başkanı Prof. Zekeriya Beyaz
Hıristiyanlığı da museviliği de biliriz
‘‘Dünya Dinleri Kültürleri Bölümü’’ açılması kararı nasıl alındı?
- Bölümün açılması için 21.9.1999 tarihinde YÖK tarafından karar çıktı. Tabii YÖK'ün de dayanağı hükümetin, hatta belki de MGK'nın tavsiyeleri doğrultusundadır. Bölümün İlahiyat Fakültesi bünyesinde açılması kararlaştırılmıştı. Sonuç olarak fakültemiz dekanlığı da beni bu bölümün oluşturulması için görevlendirdi.
Ne zaman hayata geçebilecek?
- Şu anda araştırma ve hazırlık aşamasındayız. Önümüzdeki öğretim yılına inşallah yetiştireceğiz.
Hazırlık aşamasında neler yapıyorsunuz?
- Önce olayın alt dinamiklerinden bahsedeyim: Dünyada birçok hıristiyan ülkesinde, müslüman olmayan bilim adamları tarafından İslamiyet üzerine araştırmalar yapılmakta, öğrenci yetiştirilmektedir. Sorbonne da, Cambridge de böyledir. Yani bir dinin mensubu olmadan da o dini anlamak, ihtisasını yapmak, o yolda öğrenciler yetiştirmek mümkündür. TC devleti de bu yolda bir karar almıştır. Bizim üniversite müslümandır, Türkiye müslümandır ama üniversite kendi bünyesinde isteyen hıristiyan vatandaşlara hıristiyanlık hakkında, musevilere musevilik hakkında eğitim verecek.
Müslümanlara da açık olacak mı bölüm?
- Bütün dinlere ve insanlara açık olacak. Şu anda hangi alt bilim dallarının açılabileceğini araştırıyoruz. Diyelim musevilik bilim dalı açılacak, bu bölümün alt bölümleri ne olacak? Şu anda yaptığımız şey öğrenci kapasitesini tayin etmek, taleplerin ne olabileceğini tespit etmek.
KAYNAK YETER Mİ?
Öğretim üyeleri kimler olacak?
- Yine Avrupa'dan bir örnek vererek anlatayım. Fransa'da İslamiyet üzerine, tefsir ve hadis üzerine master ve doktora yaptırılır ve bunlar Fransızca yapılır. Arapça yapılmaz. Çünkü bu dinlerin temel kaynakları bütün dünya dinlerine tercüme edilmiştir. Bizde de eğitim Türkçe olacaktır. Kitab-ı Mukaddes, Tevrat, İncil, hepsi bizzat kiliseler ve o dinin inananları tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır zaten. Kısacası hıristiyanlık ve museviliğin temel kitapları elimizde mevcuttur. Mezheplere ilişkin kaynakları ise hem yerli hem yabancı kaynaklardan temin edeceğiz.
Elde kaynak olması yeter mi? Uzmanlık gerekmiyor mu?
- Uzmanlarımız var, dinler tarihi hocalarımız var. Prensip olarak Türkçe olacak demek istiyorum. Biz hıristiyanlığı da museviliği de biliyoruz. Hem İslami kaynaklardan biliyoruz, çünkü Kuran-ı Kerim'de bu iki dinle ilgili çok sayıda bilgi mevcuttur, hem de kendi kutsal kitaplarından biliyoruz.
Cemaatlerin kendi din adamlarından yararlanmayacak mısınız?
- Mutlaka yararlanacağız. Öğretim üyeleri müslüman da olabilir, hıristiyan da.
Diyelim cemaatlerin din adamlarından yararlandınız. Üniversitedeki konumları ne olacak? Devlet memuru mu?
- Bunun yolları çok. Sözleşmeli personel olarak alınır, uzman olarak alınır. Ayrıca bunlar üç günde beş günde olacak şeyler değildir, adım adım netleşecektir her şey.
RUHBAN OKULU YASAĞI
Cemaatlerin en büyük sorunu ruhban okulu açamamaları. Bu açığı kapatacak mı bu bölüm?
- Biliyorsunuz Anayasamızın değiştirilemeyen maddeleri var. Bunlardan biri de eğitim kanunu. Buna göre din eğitimi devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Buna göre ruhban okulu açılması mümkün değildir. Bu hükümeti de aşan bir sorundur. Ayrıca dünyada şöyle bir gidiş var: Din adamı yetiştirmek için yüksek öğrenim şart, medrese usulü din eğitimi geride kaldı.
Heybeliada’da kapatılan ruhban okulu medrese türü mü eğitim veriyordu?
- Bu hepimizi aşan bir konu. Yasa böyle. Ayrıca yalnızca oradaki ruhban okuluyla bitmez ki. Ermeni vatandaşlarımız var, musevi vatandaşlarımız var, süryani vatandaşlarımız var. Her biri için ayrı ruhban okulu açmak gerekir bu durumda. Oysa bu bölüm istenilenden çok daha kapsamlı olacak.
Cemaatlerin bu yolda talebi oldu mu?
- Bana öyle geliyor ki musevi ve hıristiyan vatandaşlarımızın bu istikamette talepleri var. Sayın Başbakan Ecevit Amerika'ya giderken cemaatlerin bu sorununun orada da gündeme getirileceğini biliyordu. Böylece gidişinden önce, bu vatandaşlarımızın taleplerini karşılamak üzere bu bölümün kurulması kararı çıktı.
Bu bölümü bitiren biri hıristiyan din adamı statüsünü elde etmiş olacak mı? Tabii bunun yanıtını o cemaatler verebilir ancak.
- Bu yetkiyi alır. Bizde İlahiyat Fakültesi'ni bitiren bir kişi imam, hatip, vaiz, müftü olma yetkisini alır. Bu bölümden mezun olanlar da o dinin din adamı olma yetkisini elde etmiş olacak.
Cemaatler TEMKİNLİ
Yahudi cemaati Türkiye Hahambaşısı Vekili Rav İzhak Haleva:
Zaman gösterecek
İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulmasına karar verilen ‘‘Dünya Dinleri Kültürleri Bölümü’’ ile ilgili ciddi bir değerlendirmeye yarayabilecek esaslı bilgilere henüz sahip değilim. Bu bölümün yahudi cemaati açısından ne gibi yararları olabileceğine, farklı dinlerin ruhban sınıfını yetiştirmede nasıl bir işlevi olabileceğine karar verebilmek için bugünkünden daha fazla bilgiye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Her din disiplininin kendi ruhban sınıfını yetiştirmesinde gelenekselleşmiş yöntemleri vardır. Musevilikte din işleri görevlilerinin yetiştirilmesinde bu bölümün nasıl yararları olacağını sanırım zaman gösterecektir.
Katolik Ruhani Reisler Kurulu Genel Sekreteri Georges Marovitch:
İyi niyetle olur
Biz Türkiye'deki farklı cemaatlerin ruhban yetiştirme sorununa uzun süredir çözüm arıyorduk. Biliyorsunuz bizim Bebek'te bir yetimhanemiz vardı. Vakıflar bu yetimhaneyi turizm amaçlı kullanılmak üzere özel bir şirkete kiraladı. Biz de Cumhurbaşkanlığı'na bir yazı yazarak bu yetimhanenin yap işlet devret sistemiyle kullanılması yerine, üç semavi dinin eğitiminin verildiği bir ilahiyat fakültesine dönüştürülmesini istedik. Diğer cemaatler de bize destek verdi. Dışişleri Bakanlığı'ndan Mayıs 1999'da menfi bir cevap aldık. Ancak daha sonra ikinci bir cevap Başbakanlık'tan geldi. Konuya olumlu yaklaştıklarını ve konuyu incelediklerini söylüyorlar. Bu çok olumlu bir gelişme.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi içinde kurulan yeni bölüme gelince: Biz bunu tam anlayamadık. Kim verecek eğitimi? Diyelim hıristiyanlığı bir müslümanın öğretmesi aynı şey olamaz. Ama iyi niyet olursa zaman içinde sorunların hallolabileceğine inanıyorum. Ama her dini o dinin uzmanlarının vermesi lazım.
Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan:
Açığın kapanacağına inanmıyorum
Ruhban okulunun üniversite sistemi içinde hallolabileceği tezini ilk olarak dile getiren Patrikliğimizdir. Ancak şimdiki başlangıç şekliyle bir İslam İlahiyat Fakültesi bünyesinde açılacak olan ‘‘Dünya Dinleri Kültürü Bölümü’’nün Türkiye'de artık had safhaya yükselmiş ve neredeyse geri dönülemez bir yola girmiş olan hıristiyan din görevlisi açığını kapatabileceğine samimi olarak inanmıyorum. Hiçbir hıristiyan cemaatin de böyle bir bölüme öğrenci göndereceğini sanmıyorum.
Hıristiyan ve musevi cemaatlerinin Türkiye'deki en büyük sorunu din görevlisi yetiştirmektir. Bu eski SSCB ülkelerinde bile artık böyle değildir. Üniversitedeki bir bölümün yararlı olabilmesi için gözönünde bulundurulması gereken noktaların bazılarını şöyle sıralayabilirim:
- Bölüm kurulmadan, bölümün hizmetinden yararlanması beklenilen cemaatlerin temsilcileriyle yapıcı bir diyalog içine girilmeli ve gereksinimler tespit edilmeliydi.
- Bölüm başka bir dinin egemen olduğu bir kurum içinde açılmamalıydı. ‘‘Bu dinin meziyetleri ötekininden çoktur’’ söylemiyle özgür, uygar, rahat bir öğrenim ortamı yaratmak mümkün değildir.
- Modern Batı Ermenicesi, Klasik Ermenice, Klasik Grekçe, Klasik İbranice, Eski Ahit Teolojisi, Tarihi, Edebiyatı, Sosyolojisi, Yeni Ahit Teolojisi, Tarihi, Edebiyatı, Sosyolojisi, İncil Yorumu, Vaazbilim, Törenbilim, İlahi Müzik, Genel Kilise Tarihi, Ermeni Kilisesi Tarihi, Kiliselerarası İlişkiler Teolojisi, Dinlerarası İlişkiler Teolojisi, Kilise Ataları'nın Ruhani Edebiyatı, Evrensel Konsiller Tarihi, Kilise İdaresi, Dini Hukuk, Kilise Hukuku, Din Felsefesi, Sosyolojisi, Psikolojisi, bir öğrencinin Ermeni Kilisesi'nde rahip olması için gereklidir. Bu dersleri kim verecektir?
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hırant Dink:
Devlet insanına güvensin
Böyle bir bölümün açılması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi azınlıklarının dinlerine de saygı göstermesi ve bu yönde bir adım atma gereğini duyması açısından olumlu bir adım olarak gözükebilir. Ancak benim kafamda takılı soruların sayısı bir hayli fazla. Her şeyden önce bu adım, devletin laik sistem içinde dine karışması mı karışmaması mı anlamına geliyor? Bana kalırsa karışmayı daha ön plana çıkarıyor.
Ayrıca her dinin kendi gelenekleri içinde din adamı yetiştirmesi gibi asli bir hakkı vardır diye düşünüyorum. Çünkü bütün dinler birbirinden farklı şekilde kendi din adamlarını yetiştirirler. Bir din adamı yetişirken yetiştiği mistik ortam bile ayrı bir dini gelenek ve yaşam biçimi gerektirir. İlahiyat Fakültesi bunu nereye kadar karşılayabilir? Meseleye yalnızca akademik açıdan bakmamak lazım. Kaldı ki akademik kariyeri karşılayabileceği konusunda da tereddütlerim var. Bizim dini geleneğimizde öğretim üyelerimiz din adamını yetiştiren üst rütbedeki piskopos ya da ruhanilerdir. Bu dinlerin liderleriyle bir konsensüse varılarak mı atılmıştır bu adım? Bildiğim kadarıyla dini liderler de konuya ihtiyatlı yaklaşıyorlar.
Benim şahsi kanaatim şu: Müslüman ilahiyatçıların bir hıristiyan ilahiyatçı yetiştirmedeki rolü ne olabilir? Mesele yalnızca bilgi aktarmak değil aynı zamanda ruh da aktarmaktır. Lütfen devlet kendi insanına güvensin ve paranoyadan kurtulsun. Her cemaat din adamı yetiştirmek için kendi okulunu kurabilsin.