Güncelleme Tarihi:
Müzik hayatı başarılarla dolu olan İnci Özdil (49) yaptığı açıklamada, müziği seven bir aileden geldiğini ve bundan dolayı küçük yaşta müzikle tanıştığını söyledi.
Annesinin ziraat mühendisi, babasının doktor, ablasının ise Türkiye'nin önemli kadın bestecilerinden biri olduğunu anlatan Özdil, “Çok küçük yaşlarda piyanonun başına oturtulduğumu biliyorum. 6-7 aylıkken piyanonun başına oturtmuşlar. Tuşlara basıp sesleri dinlermişim. Babamın müziğe karşı büyük bir ilgisi vardı. Ablam ve ben bu nedenle hep müzikle iç içeydik” dedi.
İlkokulu bitirdikten sonra ablası Sıdıka ile eğitimlerinin müzik konusunda olmasına gerektiğine karar verdiklerini ve Ankara Devlet Konservatuvarı'na girdiklerini belirten Özdil, şöyle devam etti:
“Okulumuzun binası Atatürk zamanında yapılmış bir yerdi. Çok gururla okuduğum bir okuldu. Orada piyano eğitimi aldım. Bu bölüme devam ederken besteciliğe merak sardım. 'Eserler nasıl yazılıyor' diye merak ederdim. Bunun tekniğini öğrenmek istedim. Ablam da aynı şeyi düşünüyordu. Bestecilik bizim için önemli bir hedef konumundaydı. İki bölümü birden okuduk. Bestecilik çok muazzam bir dünya.”
“ÇOK İYİ BİR MÜZİSYEN OLMAYI İSTİYORDUM”
Piyano bölümünden mezun olduktan sonra, “Neden kendi yazdığım eserleri yönetmeyeyim?” diye düşündüğünü ve orkestra şefliğine giden yolda ilerlemeye başladığını anlatan Özdil, “Okula başladığımda böyle bir hedefim yoktu. Sonraki süreçler beni bu yola itti. Her zaman çok iyi bir müzisyen olmayı istiyordum. Piyanoda çok iyiydim ancak o yeterli gelmemeye başladı. Besteci olduğunuz zaman bütün o renkleri, orkestrayı duyuyorsunuz. Orkestrayı duymaya başladığınız zaman, yazdığınızı o orkestrada icra etmek istiyorsunuz. Benimki de öyle bir şey oldu” dedi.
Bir orkestra şefinin yaylı, nefesli ve vurmalı saz çalabilmesi gerektiğine dikkati çeken Özdil, enstrümanların seslerini çok iyi tanımak zorunda olduklarını vurguladı.
“ÖNEMLİ OLAN İYİ MÜZİSYEN OLMAK”
Orkesta şefi olabilmek için ciddi bir alt yapıyı elde etmek gerektiğini ifade eden Özdil, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın kurucu şefliğini yürüttükten sonra bu yıl BBDSO'nun şefliğine getirildiğini belirtti.
Özdil, şöyle konuştu: “Göreve Antalya'da başladım. 1994'te Antalya Oda Orkestrası'nı kurup, 1997'de bu orkestrayı Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'na dönüştürdüm. Bu yolda zaman zaman zorluklarla karşılaşıyoruz. Ama o engelleri hiç bir zaman dile getirmeyiz. Sessiz, ama kendi çapımızda mücadelemizi her zaman veririz. Orkestralarda, erkek-kadın ayrımı yoktur. Önemli olan iyi bir müzisyen misiniz, yoksa kötü müsünüzdür. Podyuma çıkan bir şefin iyi bir müzisyen olup olmadığını anlamak orkestranın 5 dakikasını alır. 5 dakikadan sonra zaten yolunuz açık. İzleyicilerden büyük destek alıyorum. Benim en büyük destekçim halk. Beni orkestrayı yönetirken gördüklerinde çok gurur duyduklarını söylüyorlar. Bu, beni yüreklendiriyor. Özellikle kadınlar bana büyük destek veriyorlar. Her zaman çok iyi eleştiriler alıyorum.”
Hedefinin BDDSO'yu Bursa halkıyla bütünleştirmek ve yakınlaştırmak olduğuna işaret eden Özdil, şunları kaydetti:
“Bütün amacım kucaklaşmayı gerçekleştirmek. BDDSO çok aktif bir orkestra. Çok güzel projeler üretiyorlar. 1-2 yıla kadar Bursa senfoni, bütün Bursa halkının kalbinde yer edecek. Klasik müzik belli bir kesime hitap eder gibi geliyor insanlara. Ama bu doğru değil. İnsanımız klasik müziğe meyilli. Bir bakıyorum cep telefonlarında Mozart çalıyor. Klasik müzikle halk arasında bir kopukluk yok. Bütün mesele o hizmeti etkin bir biçimde halka sunabilmemiz. Bunun için bazı girişimlerde bulunacağız. Biz bu hizmeti vermeye hazırız. Yeterki bize gerekli imkanlar sağlansın. Müzik bir alışkanlıktır. Onların kulaklarına sürekli zehirli gıda geliyor. Halkın kulağına doğru besin gitmiyor. Önemli olan doğru gıdayı onlara etkin bir biçimde sunabilmek.”
Özdil, 48 kişilik bir orkestrayı yönetmenin çok büyük bir sorumluluk olduğunu belirterek, “Dünyada da kadın orkestra şeflerinin sayısı çok az. 6-7 kişiyi geçmiyor. Nedense bu meslek bir erkek mesleği gibi düşünülüyor, ama değil. Benim için önemli olan bir insan iyi müzisyen veya kötü müzisyen olmasıdır. Ayrım ancak burada olabilir. Onun dışındaki herhangi bir ayırımı kabul etmek mümkün değil” dedi.