Eleni Küreman, geçen ay 78 yaşında öldü. O Türkiye'nin ilk kadın foto muhabiriydi. II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Associated Press'te başladığı mesleğini çeşitli gazetelerde sürdürdü. Kadınların pek az çalıştığı bir alanda, spor fotoğrafçılığında uzmanlaştı. Erkek meslektaşları onunla alay ederdi. Ama o, gol yeme ihtimali az olan kalecinin arkasında dururdu. İyi kaleci gol yediğinde bir tek Eleni fotoğrafı çekmiş olurdu. Eleni Küreman'ı bize eşi ve kızkardeşi anlattı.
Eleni Küreman, 1923'te zengin bir Rum ailesinin ikinci kızı olarak İstanbul Cihangir'de dünyaya geldi. Ablası Keti'yle arasında yalnız bir yaş vardı.
Çocukluğu Cihangir'de geçti. O günlerin Cihangir'i bahçeli evleri, sakin sokaklarıyla sarı lepiska saçlı Eleni ve ablası için bir cennetti. Babası Stavro ticaretle uğraşıyordu ve işleri iyiydi. Karısı Sofya ve iki kızını o dönemin Türkiye'sinde iyi şartlarda yaşatabiliyordu.
Ama Eleni ve Keti'nin mutlu çocukluk günleri fazla uzun sürmedi. Bundan sonrasını Keti Çapanoğlu anlatıyor:
‘‘Babam öldüğünde ben 5, Eleni ise 4 yaşındaydı. Annem iki kız çocuğuyla ortada kaldı. Yıl 1927. Bizi okutmak ve ailenin geçimini sağlamak için terzilik yapmaya başladı. Eski mesleğiydi terzilik ve çok da iyi yapardı. Bizi liseye kadar okutmayı başardı.’’
Sofya Hanım iki kızının eğitimi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyordu. Eleni ve Keti, ortaokulu Fransız okullarından Ste. Pulcherie'de okudular. Lisede iki kardeşin yolları ayrıldı. Eleni'nin seçimi, Rum Patrikhanesi'nin yanındaki Rum Lisesi'ydi. Keti Çapanoğlu anlatmaya devam ediyor:
‘‘Annem bizi okutmakla yetinmeyip en iyi eğitimi almamızı istiyordu. Bu nedenle eve yabancı dil hocası geliyordu. Ama biz ders çalışmak yerine daha çok hocanın köpeğiyle oynamayı sevdiğimiz için annem 'siz adam olmayacaksınız' deyip eve hoca getirmeyi bıraktı.’’
İki kızkardeş sadece lise konusunda değil, hayatın diğer alanlarında da farklı
seçimler yaptılar: Keti, liseden sonra annesine yardım etmek için çalışmaya karar verirken, Eleni çalışmaktan kaçacak; Keti evlenirken Eleni 34 yaşına kadar evliliğin adını bile duymak istemeyecekti:
FOTOĞRAFLA İLK TANIŞMA‘‘Ailenin yükünü omuzlamak istedim. Mimarlar Birliği'nde işe başladım. Zeki Sayar'la 40 yıl birlikte çalıştık. Arkitekt Dergisi'ni beraber yaptık. O sırada ben evlendim. Ancak sekiz yıl sonra eşimi kalp krizi nedeniyle kaybettim. Bir daha da evlenmedim. Eleni ise liseden sonra çalışmadı. O dönem lise mezunları üniversiteyle eş muamele gördüğü için istediği işe girebilirdi aslında.’’
Eleni, dünyanın en eski
haber ajansı Amerikan Associated Press'in o dönemde Türkiye temsilcisi olan Foks adında (Foks'un soyadını eşi ve kızkardeşi de hatırlamıyor) bir gazeteciyle iyi arkadaştı. Birlikte fotoğraf çekiyorlar, Foks, Eleni'ye fotoğrafın inceliklerini öğretiyordu. Eleni'nin işe yatkınlığı arkadaşının dikkatini çekmişti. Tam o sırada Foks'un ABD'ye geri çağrılması, Eleni'nin hayatında bir dönüm noktası oldu.
Foks'un Eleni'ye teklifi şuydu: ‘‘Benim yerime sen geç ve AP'nin Türkiye temsilcisi ol.’’
Eleni düşünmedi bile. Fotoğraf çekmeyi ve heyecanı seviyordu. Hemen kendisine bir fotoğraf makinası aldı. Hem de bir Leica. Eski gazeteciler yanında devasa flaşlar taşırken o flaşsız karanlık havalarda fotoğraf çekebiliyordu.
AP'nin temsilciliğiyle birlikte basın dünyasına adım attı Eleni Küreman. Hayatının ikinci dönüm noktasını ise, bir haber sırasında lisede Türkçe öğretmeni olan Rasim Us'a rastlamasıyla yaşadı. (Rasim Us, ünlü gazeteci Hakkı Tarık Us'un kardeşiydi. Us ailesi, Vakit ve Haber Gazetesi'nin sahipleriydiler. Rasim Us, Eleni'ye hayatındaki ikinci önemli teklifi yaptı. ‘‘Gel, seni gazeteci yapalım.’’
Vakit Gazetesi'nde çalışmaya başlayan Eleni kısa sürede, ciddi tavırları, mesleğine bağlılığı nedeniyle sevildi. Eleni'nin güzelliği ise, hayatının bir başka yolda ilerlemesine neden olacaktı.
Eleni'nin çalışma azminden etkilenenlerden biri de gazetenin Yazıişleri Müdürü Kayhan Küreman'ındı. Eleni ve Kayhan Bey arasında önce işle başlayan sohbetler, arkadaşlığa, sonunda da aşka dönüştü.
Kayhan Küreman eşinin ölümünden sonra ‘‘Eleni Hanım'ın güzelliğinden mi etkilendiniz?’’ sorusuna şöyle cevap veriyor:
‘‘Evet çok güzel bir kadındı. Ama inanın güzelliğinden de önce çok iyi bir insandı. Eleni için günün her saati birinin derdi ya da sorunu için koşturmakla geçerdi. Onun kadar iyi birine bir daha hiç rastlamadım biliyor musunuz?’’
Ancak Keti Çapanoğlu'na göre Kayhan Küreman'ın Eleni'yi evliliğe razı etmesi pek de kolay olmamıştı:
ZORAKİ GELİN‘‘Bakmayın Kayhan'ın şimdi böyle rahat konuştuğuna. Eleni'yi evliliğe gerçekten zor ikna etti. Peşinden çok koşturdu. Ama sonradan onu çok mutlu etti. Evlendiklerinde kimsenin haberi yoktu. Zaten evlenmeye de aniden karar verdiler. İki şahit ve ikisi. Tabii bir de ben. Annem bile nikahtan sonra haberdar oldu. Belki güç evlendiler ama kumrular gibi bir ömür geçirdiler. Annem öldükten sonra yaz aylarında yanlarında kalırdım. Kayhan eve geldiğinde balkonda sabahlara kadar konuşurlardı. Uyur uyanır hala onları oturur bulurdum. Yıllarca bu kadar ne konuştuklarını bilmiyorum.’’
Eleni Küreman, Vakit Gazetesi'nden başka Son Dakika, Son Posta ve Yeni Şafak gazetelerinde de çalıştı. Polis ve spor muhabirlikleri yaptı. İsmet İnönü, İstanbul'a her gelişinde Eleni'yi karşılayan gazeteciler arasında görmek ister, görünce de mutlaka ayaküstü birkaç laf ederdi.
FOTOĞRAF YAĞMASIEleni Küreman gazeteciliği 1964'te bir daha geri dönmemek üzerine bıraktı. Nedenini ise, Kayhan Küreman anlatıyor:
‘‘Eleni spor muhabirliği yaparken herkes ünlü kalecilerin karşısındaki kalede beklerdi. O ise, gol yeme ihtimali az olan kalecinin arkasında dururdu. Erkek fotomuhabirleri onunla dalga geçerdi. Ama en iyi fotoğrafları hep o yakalardı. Çünkü iyi kaleci gol yediğinde bir tek Eleni fotoğrafı çekmiş olurdu. Birgün Veli Efendi Hipodromu'nun tribünlerinde büyük bir yangın çıktı. Bu yangın ve panik fotoğraflarını da bir tek Eleni çekebildi. Bir ara fotoğraf stüdyosundan ayrılmış. Geri döndüğünde karanlık odasının talan edildiğini ve içeride arkadaşlarının
film aradığını görmüş. Bu olay onu çok kötü etkiledi. Arkadaşlarını hiç affetmedi. O gün mesleğe veda etti. Bir daha da asla fotoğraf makinasını eline almadı. Bir tek kare resim çekmedi. Leica marka makinası ise hala durur.’’
Eleni Küreman 1964 te veda ettiği mesleğine bir daha geri dönmedi. Bütün ilgisini mutfağa yöneltti. Ta ki, bir gün evinin salonunda sırt üstü düşüp kafasını yere çarpana kadar. Bayıldı. Hastaneye kaldırıldı, ama bütün girişimlere rağmen bir daha sağlığına kavuşamadı. Geçtiğimiz 16 Temmuz'da tedavi gördüğü SSK Göztepe Hastanesi'nde vefat etti. Arkasında hayatı paylaştığı bir kızkardeş, kendisine hala aşık eş ve binlerce fotoğraf bıraktı.