Güncelleme Tarihi:
Sekiz ay sonra karanlık bir gecede dört helikopter ve 79 ABD’li komando saraya indirme yaptı. Silah sesleri duyuldu. Washington’daki müttefikleri tarafından bilgilendirilmeyen Pakistanlı yetkililer harekete geçerken, Amerikalı komandolar da bir çatışma yaşanmadan işlerini bitirip gitmeye çalışıyordu. Ölen beş kişiden bir tanesi, kafasına bir kurşun sıkılmış, uzun boylu sakallı bir erkekti. “Donanma Fokları” ekibinin üyelerinden biri, ölen kişinin fotoğrafını çekerek yüz tanıma programına yüklenmesi için analistlere gönderdi.
Böylece tarihin en geniş kapsamlı, en pahalı ve en yorucu insan avı sona erdi. Geçtiğimiz onyıl boyunca başarısızlıklarıyla eleştirilerin hedefi olan istihbarat kamuoyu için, bin Ladin’in yakalanması bir kefaret aracıydı. İki, hatta üç Müslüman ülkede savaşan bir ordu için, bu durum benzersiz bir başarıydı. Ulusal güvenlik liderliği sorgulanan bir Başkan içinse, bu tarih kitaplarına girecek bir onay anı oldu.
Operasyon, zaman zaman sonuçsuz olduğu söylenen yıllar süren istihbarat çalışmalarının sonucuydu. Birçok Beyaz Saray, istihbarat ve Pentagon yetkilisinin dediği gibi, geçtiğimiz bir-iki hafta “ya olmazsa”ların ve negatif senaryoların ağırlığı altında geçti. Bir yetkili, “’Kara Şahin Düştü’ demediğimiz bir toplantı olmadı” dedi.
Yetkililer, operasyonu başlatma, bekleme ya da izlemeye devam etme konusunda bölünmüş durumdaydı. Son olarak Obama, hem çok fazla hasar yaratacak, hem de bin Ladin’in vurulup vurulmadığı konusunda soru işaretleri yaratacak bir bombardımana karşı çıkarak komandoları göndermeye karar verdi.
Pazar öğleden sonra Washington kurmayları Kriz Odası’nda toplandı. Joe Biden tespih çekerken, Beyaz Saray terörle mücadele şefi John Brennan için “Dakikalar günler gibi geçiyordu”.
Operasyonda bin Ladin’in kod adı Geronimo’ydu. Başkan ve danışmanları CIA Direktörü Leon Panetta’yı video ekranından izliyor ve anlattıklarını dinliyordu. Panetta, “Hedefe ulaştılar” dedi. Dakikalar geçti, bu kez “Geronimo’yu görüyoruz” dedi. Birkaç dakika sonra ise, “Geronimo DÇÖ yani Düşman Çatışmada Öldürüldü”. Sonunda Başkan konuştu: “Yakaladık!”
11 Eylül saldırıları, bin Ladin’i dünyanın en çok korkulan turisti haline getirmeden yıllar önce, CIA küresel terör ağı içindeki önemli isimler hakkında detaylı dosyalar toplamaya başlamıştı. Ancak örgütün önde gelen isimleri 2002’den sonra gözaltına alınmaya başlandı. Tutuklular, güvenilir bir kuryeyle ilgili ifadeler verdi. Ancak 11 Eylül saldırılarını planlayan Halid Şeyh Muhammed ve El Kaide operasyon şefi Ebu Farah el Libi, bu kişinin kod adını hiç duymadıklarını söylediler. Bu da yalan söyledikleri ve kuryenin önemli biri olduğu şüphelerini artırdı.
2005 itibarıyla, CIA’in içinden birçok isim bin Ladin avının heyecanının kaçmaya başladığını savundu. Sahaya daha fazla ajan sürülmesiyle, kuryenin soyadı öğrenildi. Böylece ailesinden gelen telefon aramaları ve e-postalar kontrol altına alınarak tam adı da öğrenildi.
Geçen Haziran’da Pakistanlı ajanlar Peşaver yakınlarında arabasının içinde kuryeyi buldu. Takip ettikleri kurye Abbottabad’da bir evin önünde durdu. Ancak burası yıllardır düşünüldüğü gibi dağ içinde bir mağara değil üç katlı kocaman bir binaydı. Beyaz Saray yetkilisi Brennan’ın dediği gibi, bin Ladin “göz önünde saklanıyordu”.
Geçtiğimiz sonbahar boyunca casus uydular binanın fotoğraflarını çekip evin iletişimini kontrol altına almaya çalıştı. Ancak evin telefon hattı ya da internet bağlantısı olmadığı için bu çok kolay olmadı. Şubat ayında Panetta, Pentagon’un Ortak Özel Operasyonlar Komuta Birimi’nin başındaki isim Amiral William McRaven’ı aradı. İkilinin görüşmesinde üç seçenek öne çıkdı: Amerikan komandolarıyla helikopter saldırısı, B-2 bombardımanı ya da operasyondan birkaç saat önce bilgilendirilecek Pakistan istihbaratıyla ortak saldırı.
Panetta, 14 Mart’ta seçenekleri Beyaz Saray’a sundu. Pakistan’da görevli CIA çalışanı Raymond Davis’in tutuklanmasıyla iyice gerilen ilişkileri değerlendiren ABD’li yetkililer, ağır bir operasyonun İslamabad hükümetinden tepki toplayacağından endişeliydi. Davis’in serbest bırakılması işleri biraz daha kolaylaştırdı.
22 Mart’ta Obama danışmanlarını toplayarak görüşlerini sordu. Savunma Bakanı Robert Gates, helikopter saldırısını “çok riskli” olduğu gerekçesiyle reddederken akıllı bombalarla hava bombardımanı yapılması seçeneğinin değerlendirilmesi emrini verdi. Ancak birkaç gün sonra hazırlanan raporlarda, böyle bir operasyon için 32 bomba gerekeceği ve bin Ladin’in öldürülüp öldürülmeyeceğinin şüpheli olacağı sonucu çıktı. Bir istihbarat yetkilisi, “Çok büyük bir krater oluşurdu ama elimizde bir ceset olmazdı” dedi. Böylece helikopter saldırısı seçeneği öne çıktı. “Donanma Fokları” hazırlıklara başladı ancak çok kısa bir süre öncesine kadar hedeflerinin kim olacağını bilmiyorlardı.
Geçen Perşembe, Obama doğum belgesini açıkladıktan ve “böyle aptallıkların ülkeyi daha önemli şeylerle ilgilenmekten alıkoyduğunu” söyledikten sonra ulusal güvenlik danışmanlarıyla bir görüşme daha yaptı. Bin Ladin’in Abbottabad’da olabileceği neredeyse doğrulanınca karar verme zamanı geldi. Masanın çevresindekiler olumsuz senaryoları değerlendirirken uzun sessizlikler oldu. En son Obama konuştu: “Size kararımı şimdi söylemeyeceğim. Gidip biraz daha düşüneceğim. Ama kısa bir süre içinde karar vereceğim.”
Başkan kararını 16 saat sonra verdi. Ertesi gün Obama Beyaz Saray Muhabirler Yemeği’nde bir ara izin isteyerek telefonla Amiral McRaven’ı arayıp şans diledi. Pazar günü bütün Batı Kanadı turları iptal edildi. Hindili sandviç, soğuk karides, patates cipsi ve içeceklerden oluşan menü masaya yerleştirildi. Panetta, yerel saatle 14.05’te operasyonun detaylarının üzerinden bir kez daha geçti.
“Foklar” saraya girince, içeridekiler uyandı ve silahlı bir çatışma başladı. Komandolar bin Ladin’i üçüncü katta buldu. Yetkililer 40 dakika süren baskın sonunda sol kulağının yanından vurulmadan önce direndiğini söyledi. Üst düzey bir Pentagon yetkilisi, “Sizi temin ederim bin Ladin Amerikan kurşunuyla vuruldu” dedi.
ABD’li yetkililer, bin Ladin direnmemiş olsa kendisini gözaltına alacakları konusunda ısrarcıydı. Bir yetkili, bin Ladin’in eşlerinden birinin cesedi teşhis ettiğini söyledi. Yüz tanıma programı yüzde 95, DNA testi ise yüzde 99.9’luk kesinlikle cesedin bin Ladin olduğunu teyit etti.
Ama ABD’lilerin başka sorunları da vardı. Helikopterlerden biri indi ancak bir daha kalkamadı. Helikopterin yanlış ellere düşmesinden endişe eden komandolar, kadın ve çocukları güvenli bir noktaya alarak helikopteri havaya uçurdu. Ancak o sırada Pakistanlı yetkililer çatışmanın nereden çıktığını anlamak için çaba sarf ediyordu. Brennan, “Neyse ki Pakistan güçleriyle çatışmaya girmedik” dedi.
ABD komandoları Pakistan saatiyle 01.10’da yanlarında bir yığın belge ve hard diskle evden ayrıldı. Kadınlar ve çocuklar geride kaldı. Bir yetkili, yaşları 2 ile 12 arasında değişen dokuz çocuğun Pakistan’da gözetim altında olduğunu söyledi.
Obama yönetimi, Müslümanları kızdırmamak adına, cenaze için İslami usullere uyulacağını daha önceden açıklamıştı ancak hiçbir ülke cenazeyi istemediği için bin Ladin denize gönüldü. Dahası ABD bin Ladin destekçileri için bir türbe oluşturmaktan kaçındı.
Dolayısıyla El Kaide liderinin naşı Carl Vinson uçak gemisinde yıkandı, kefene sarıldı, içi ağırlık dolu bir torbaya kondu. Bir subay İngilizce duasını etti, ana dili Arapça olan bir başkası ise duayı Arapça'ya çevirdi. Daha sonra cenaze denize indirildi. Amerika’nın en çok aranan kaçağının sonuna, iskeledeki birkaç kişi dışında kimse tanıklık edemedi.
New York Times'ın "Clues Gradually Led to the Location of Qaeda Chief" başlıklı haberinden derlenmiştir.