Güncelleme Tarihi:
Turizm Bakanı Erkan Mumcu: Ülkücülükle başlayıp sinemayla renklenen kimlik
İstanbul Üniversitesi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmayla gündemin ilk sırasına taşınan Turizm Bakanı Erkan Mumcu, kabinenin en genç bakanı. Mumcu'yu, mezun olduğu üniversitede böylesine bir konuşma yapmaya iten neydi? Geride nasıl bir yaşamöyküsü vardı? Bu portreyi hazırlarken bu sorulara yanıt aradık.
Korkut Özal, oturduğu sıranın önünden geçmekte olan Mesut Yılmaz'a seslendi. ‘‘Bak bu çocuk ne yapmış!’’ Yılmaz, durakladı, onlara döndü yüzünü.
Seçimlerden önce sadece birkaç dakika gördüğü genç adamı tanımakta zorlandı. Özal, hatırlattı; ‘‘Isparta milletvekilimiz Erkan Mumcu. Bak neler hazırlamış!’’ Yılmaz, eğildi, Mumcu'nun önündeki kağıt tomarına baktı, şöyle bir inceledi; ‘‘Akşam bana konuta gel, konuşalım.’’
Mumcu'nun önündeki kağıtlar, milletvekili seçilip geldiği Ankara'daki sıkıntı dolu ilk günlerin eseriydi. TBMM'nin açılmasından sonra Başkan seçimine kadar geçen günleri, seçim sonuçlarını yorumlamakla geçirmişti. DİE'den sonuçları almış, bir bilgisayar programıyla çeşitli alternatifler üzerinde çalışmıştı.
Fakat o gün ANAP grup toplantı salonunda Korkut Özal'ın yanına oturması tam bir rastlantıydı. Genel Başkan Yılmaz'ın o an oradan geçmesi de rastlantıydı. Bu iki rastlantının, siyaset basamaklarını hızla tırmanmasına yol açacağını bilmiyordu. Mumcu, zaten ‘Konut’un neresi olduğunu da bilmiyordu; ‘‘Konut ev demekti ama o zaman Mesut Yılmaz neden ev dememişti?’’ Utanarak adresi sordu birilerine.
Akşam Yılmaz'ın konutuna girdiğinde ANAP'ın bütün ‘‘ağır topları’’ oradaydı. Mumcu da masanın bir ucuna ilişti. Herkes tek tek konuştuktan sonra Yılmaz ona döndü. ‘‘Sen ne düşünüyorsun?’’ Tüm başlar ona çevrildi. Mumcu, biraz daha ezildi olduğu yerde. Kısa bir sessizlikten sonra, sesi titreyerek konuşmaya başladı. Anlattı düşündüklerini. Aslında son günlerde dersini iyi çalışmıştı. Giderek güveni yerine geldi, sesi düzeldi.
Yılmaz, onu beğeniyle dinledi. Ödülünü de geciktirmedi; ‘‘Sen benim danışmanım olacaksın. Büroda bir odaya yerleş.’’
ÜLKÜCÜ GENÇLİK
Oysa daha birkaç ay öncesine kadar politikanın uzağındaydı. Gündemi izlemek dışında bir niyeti, hazırlığı yoktu. ANAP'a duyduğu sıcaklığın nedeni sadece ve sadece Turgut Özal hayranlığıydı.
Lise yıllarının ‘‘ülkücü’’ ve ‘‘haşarı’’ Erkan'ı geride kalmıştı artık. Isparta'daki Erkan ile İstanbul'daki Erkan birbirinden çok farklıydı. İstanbul'da büyümüş, olgunlaşmıştı.
Doğduğu, çocukluk günlerini geçirdiği Yalvaç'taki Erkan, 1980 öncesinin olaylı yıllarında lise öğrencisiydi. Siyasi çalkantıların dışında duramıyordu. Ülkücü gençlerle, Doğu ve Güneydoğu'dan gelen yatılı öğrenciler arasında çıkan kavgalarda o da saf tutuyordu. Ülkücüydü ama genç Erkan'ı en çok etkileyen Rus şair Mihail Lermontov'du. Ünlü romantik, esrik yazarın ‘‘Hançer’’ adlı şiir kitabındaki, ‘‘Bir Türk'ün yakınmaları’’, ruhunun derinliklerine silinmez izler bırakmıştı.
Lisede ilk tercihi Tire Endüstri Meslek Lisesi olmuş, fakat bir teknisyen olarak yaşayamayacağını kısa sürede farkedip, Yalvaç Atatürk Lisesi'ne geçmişti. Atatürk Lisesi'nde en büyük sorunu, öğretmenlerinin farklı siyasi görüşte olmasıydı. İkinci sınıfın sonunda Konya'ya nakil aldırdı. Son sınıfta yine Yalvaç'a, asıl okuluna döndü; oradan mezun oldu.
1980'de liseyi bitirdiğinde Türkiye yeni bir döneme girmişti. Yalvaç'ı geride bırakıp, İstanbul'a yelken açtı. İlk tercihini kazandı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Ders notları açısından değilse de derslere ilgisi ve yaklaşımı açısından parlak bir öğrenciydi. Prof. İlhan Özay, Ford Vakfı'ndan burs buldu ve hukuk eğitimini Harvard'da sürdürmesini önerdi.
Kabul etmedi, edemezdi. Bir değil birçok sorunla karşı karşıyaydı. İlki hazır giyim işine giren babasının ekonomik durumuydu. Erkan, ailenin en büyük oğlu olarak babasını bu yükten kurtarmak zorunda hissediyordu kendini.
KARISIYLA SETTE TANIŞTI
İkinci sorun, içinde büyüyen sinema aşkıydı. Fakültede okurken sinemaya yönelmiş, senaryolar, öyküler, bazı dergilere film eleştirileri yazmaya başlamıştı. Bir yandan da kameraman asistanlığı, yönetmen yardımcılığı gibi işlerle Yeşilçam'ın o renkli dünyasına sokulmuştu.
1985'te fakülteyi bitirdiğinde yönetmen yardımcısıydı. Lokman Kondakçı'nın sahibi olduğu Varlık Film'in kadrolu elemanıydı. Attila İlhan, Refik Erduran, Yücel Çakmaklı, Sinan Çetin gibi ünlü isimlerle birlikteydi.
Film setlerinde genellikle uyumlu bir insandı. Ama bir gün film setinde siniri tepesine çıktı ve başrol oyuncusu Kenan Kalav'ı setten kovdu. Necla Nazır da Kalav'ı destekledi. Birlikte ayrıldılar setten. Neyse ki tartışma sonradan tatlıya bağlandı.
Sinemanın en büyük armağanı, Işın ile tanışması oldu. 1987'de TRT'ye, İstanbul'un işgalini ve Süleyman Nazif'in ‘‘Karagün’’ başlıklı makalesinin işlendiği bir belgesel çekiyorlardı. Prodüksiyon amiri, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi öğrencisi Işın'ı ona emanet etti:
‘‘Erkancığım burada yamyam çok, bu kızı harcarlar, sen bununla ilgilen lütfen.’’
Erkan, sinema deneyimi olmayan genç kızla ilgilendi. O kadar yakından ilgilendi ki, ilk haftanın sonunda evlenme teklif etti, ikinci hafta sonunda söz kestiler; üçüncü hafta nişanlandılar. Ama dördüncü hafta evlenemediler. Çünkü Işın'ın babası, önce okulunu bitirmesini şart koşmuştu. Evlilik, 8 Haziran 1988'de gerçekleşebildi...
KONFEKSİYONCULUK
‘‘Karagün’’ son film çalışmasıydı. Sonra kısa dönem askerlik yaptı ve ardından baba mesleği olan kumaş ve konfeksiyon işine girdi. Bir süre sonra işler rayına girince sıkıldı. Amerika'ya gitti. Döndükten sonra kendisi kumaş üretmeye başladı. İyi para kazanıyor; gönlünce bir yaşam sürüyordu.
Yaşamını başka bir kanala akıtan olayı, 1995 seçimlerinden önce yaşadı. Yalvaç Belediye Başkanı Tekin Bayram'a telefon etti. Bayram'ın adı o günkü gazetelerde, Mesut Yılmaz'ın milletvekili adayı olmasını istediği belediye başkanları arasında geçiyordu:
- Hayırlı olsun. Nasıl yardımcı olabilirim?
- Ben adaylığı kabul etmedim. Seni aday gösterelim.
Bayram, başkanlığı bırakmayacağını söylemiş; Mesut Yılmaz'a, ‘‘Merak etme benim yerime iyi bir aday bulurum’’ sözünü vermişti. O nedenle yakından tanıdığı Mumcu'ya ısrar ediyordu.
Solcular yüzünden ülkücü liseye geçti
Dört kez lise değiştirdi.
Solcu öğretmenler yüzünden liseyi değiştirmek zorunda kaldı
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Hocasının eğitimini Harvard'da sürdürmesi önerisini kabul etmedi.
İçindeki sinema aşkı fakültede sürdü. Kameraman asistanlığı, yönetmen yardımcılığı gibi işlerle Yeşilçam'a girdi.
Bir gün film setinde siniri tepesine çıktı ve başrol oyuncusu Kenan Kalav'ı setten kovdu.
Sette eşi Işın'la tanıştı, ilk hafta evlenme teklif etti.
Canla başla çalıştı ve partisinin ilk Isparta milletvekili oldu. O günden itibaren yükselmeye devam ediyor.
Mecliste ilk sözü :
Abi ya bizi bunlar mı idare ediyor
Mumcu ile Bayram, Ankara'da buluştular. ‘‘Seni Meclis'e götüreyim, kulisi bir gör’’ dedi Bayram. Meclis'e gittiler. Mumcu, kuliste Bayram'dan ayrıldı. Bir süre kendi başına dolaştıktan sonra heyecanla döndü:
- Abi yahu, bizi bunlar mı idare ediyor?
- Senin gibiler politikaya girmediği için bunlar idare ediyor.
- Tamam o zaman ben giriyorum.
Bayram aldı onu ANAP'a götürdü. Yılmaz, Bayram önerdiği için Isparta'dan aday gösterdi. Aslında ANAP için Doğru Yol'un kalesi Isparta'dan milletvekili çıkarmak hayaldi. Anayasa Mahkemesi'nin, seçimlere bir hafta kala, yüzde 25'lik il barajlarını iptal etmesi Mumcu'yu rahatlattı. Canla başla çalıştı ve partisinin ilk Isparta milletvekili oldu.