Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2003 01:47
Biz, İstanbul'u önceki gün kana bulayan saldırıda kullanılan bombalı arabanın ilk örneğiyle bundan 98 yıl önce, 21 Temmuz 1905 günü tanışmıştık. Zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid'i öldürmek isteyen Ermeni teröristler bu iş için içinde 80 kiloluk bomba bulunan bir fayton kullanmışlar, Abdülhamid suikasttan kılpayıyla kurtulmuş ama patlamada 26 kişi can vermişti.
İstanbul'daki iki sinagogda önceki gün peş peşe patlayan bombalara sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada lánet okundu. Güvenlik yetkilileri bombaların binaların önüne otomobillerle getirildiğinin belirlendiğini açıklayınca, basın da saldırının ‘‘Türkiye'de bu şekilde yapılmış ilk terör eylemi olduğunu’’ ileri sürdü.
Ama bombalı araçlarla yapılan saldırıların Türkiye'de bir 'ilk' olduğunu zannedenler yanılıyorlardı, zira İstanbul benzer bir saldırıyı bundan 98 yıl önce de yaşamış, saldırıda 26 kişi hayatını kaybetmiş, üstelik bombanın hedefi zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid olunca, dünya gündeminde yine ilk sırayı almıştık.
Avrupalıların kışkırttığı Ermeniler, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra bağımsızlık hevesiyle kurdukları Taşnak ve Hınçak isimli komitelerin yönlendirmesiyle terörün her çeşidine başvuruyorlardı. 'En büyük düşman' olarak ilán ettikleri kişi, kendilerine karşı hiçbir taviz vermeyen İkinci Abdülhamid idi.
Sofya'da 1904 Ocak'ında yapılan Taşnak kongresinde, padişaha suikast yapılması ve İstanbul'daki özel ve resmi binaların havaya uçurulması kararlaştırıldı. İstanbul kan ve ateş içinde bırakılacak, Avrupa devletlerinin müdahalesi sağlanacak ve bu arada Ermeni devleti de hemen kurulacaktı.
Suikastı düzenlemekle görevlendirilen Ermeni komitacı Kendiryan ve Belçikalı kiralık katil Edward Jorris, İstanbul'a geldiler ve her cuma günü 'selámlık' yani namaz merasimi için saraydan çıkan Abdülhamid'in merasim sırasındaki hareketlerini defalarca izlediler.
Saldırı için en uygun zaman, padişahın Yıldız Camii'nden çıkış anıydı. Namazını kılan padişah camiden hemen ayrılmakta ve 1 dakika 42 saniyede arabasının yanına varmaktaydı.
Teröristler, suikastı yapacakları 21 Temmuz 1905 günü, Yıldız Camii'ne içinde 80 kiloluk saatli bomba bulunan ve titreşimi önlemesi için tekerleklerine lastik takılmış olan Viyana'dan satın alınmış bir atlı araba getirdiler. Bomba, camiden çıkan padişahın kendi arabasının yanına geleceği zamana göre ayarlanmıştı.
Namaz bitti ama Şeyhülislám Cemaleddin Efendi'nin Abdülhamid ile bir süre sohbet etmesi Ermenilerin planlarını altüst etti ve saatli bomba, padişah arabasının yanına gelmeden önce patladı. Hükümdar kurtulmuş ama havaya uçan arabanın yakınında bulunan 26 kişi ölmüş, 56 kişi yaralanmış, 20 kadar hayvan telef olmuş ve bombanın patladığı yerde 70 santimlik bir çukur açılmıştı. Ölenlerin dördü gazeteci, üçü de askerdi.
Hemen bir soruşturma komisyonu kuruldu ve Yıldız Yokuşu'nda bulunan bir lastik parçası ilk önemli ipucu oldu. Daha sonra parçalanan arabanın enkazı arasında '11123' numarası ve 'Neseldorfer' yazısı tespit edildi, arabanın Viyana'daki yapımcılarıyla temas kuruldu, derken birbiri ardına delillere ulaşıldı ve elebaşılardan Edward Jorris ile adamları hemen yakalandılar.
Mahkemeye çıkartılan Jorris idama mahkum oldu ama devreye İstanbul'daki Belçika Büyükelçisi girdi ve mahkumun cezasını Belçika'da çekmesi gerektiği iddiasıyla, kendilerine iadesini istedi.
Devletimiz o günlerde son derece güçsüzdü, Belçika'nın talebine bile karşı çıkamıyorduk ve neticede Jorris'i bırakmak zorunda kaldık. Ama Türkiye'yi 'bombalı araba' ile tanıştıran teröristi Belçika'ya iade etmedik, pasaportunu verip Avrupa'ya yolladık.