İlber ORTAYLI
Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2016 02:12
Batı henüz hangi dünyanın ve dengesizliğin üzerinde oturduğunun farkında değil. Ortadoğu’da ise mantıksız ve hayalperest talepler var.
TEKRARA lüzum yok; Ortadoğu insan tarihinde tarımın başladığı (ilk tahıl hasadı Anadolu topraklarında yapılmıştır), hayvancılığın bir devrim olarak köy yerleşimine dönüştüğü, gittikçe şehirlerin ortaya çıktığı, buna bağlı olarak zanaatların, bürokrasinin ve yazının kullanıma geçtiği bölgedir. 19’uncu yüzyılda beşeriyet çiviyazısını çözdü. Gene ondan biraz evvel de Champollion eliyle Mısır hiyeroglifleri çözüldü, fakat Aramca, Koptça, Asurca, İbranca ve tabii Yunanca ve Arapça, Pehlevice (eski Farsça) insanoğlunun ilkçağlardan ortaçağlara kullanageldiği dillerdi. Mezopotamya mitolojisini illa da Asurca veya Sümerce gibi eski dillerden öğrenmiş değiliz. Şirazlı Hafız’ın şiirleri, Firdevsî’nin Şehname’si, Tevrat gibi kaynaklar dahi bize o dünyanın mirasını, mitolojisini, inançlarını her zaman vermiştir.
TÜRKLERİN İMPARATORLUĞU
Muhtevası bu derecede zengin bir tarih ve bu birbirine hem benzeyen hem çatışan kültürlerin yaratıcısı halklar hiç şüphesiz ki zaman zaman bir durgunluk, bir otium (bir sükûnet), zaman zaman da bir kavga ve harp içinde yaşamışlardır. Eski Mısır İmparatorluğu ve kanlı bir şekilde de olsa Asur Krallığı’nın yarattığı kısa sükûnet devri Ahameniş İranı’nın Mısır’dan Hind’e kadar coğrafyada yarattığı barış, İskender’in Helenistik devri, bilhassa Roma İmparatorluğu’nun asırlarca sürdürdüğü Pax Romana (Roma Barışı) buna örnektir. Bizans döneminin karışıklığı Emeviler ve Abbasiler’le sona erdi. Ardından gene bir kaotik dönem geçildi. Roma barışından sonra dört asır süren (15-19’uncu asırlar) uzun barış Türklerin imparatorluğu dönemine aittir.
DAĞIN İHTİYARI NASIL DİZE GELDİ
11’inci asırda Selçukiler iki terörist ve tahripkâr sistemle çarpışmak zorunda kaldılar. Tuhaf bir sosyalizm yaratan Karatiler ile Bahreyn merkezliydiler, bugünkü IŞİD’e benzeyen klasik savaşçılıklarıyla Kâbe’yi bile ele geçirip tahrip ettiler ve Nizamülmülk sayesinde Selçuklular tarafından bertaraf edilebildiler. Hemen ardından Mısır Fatımi Şiiliği’nden doğan, gelişen ve bütün Ortadoğu ve İran’ı şoke eden yönetici zümrelere tertiplenen suikastlarla toplum hayatının altüst olduğu Haşhaşin hareketi Hasan Sabbah’ın Kazvin civarındaki Alamut Kalesi’ndeki merkez üssünden İran’ın siyasi hayatını felç etti. Avrupalıların ‘Dağın İhtiyarı’ dedikleri, misyoner rahiplerin korkusu hale gelen Haşhaşilik ancak 13’üncü asırda İran Moğolları yani İlhanlılar tarafından kanlı biçimde bastırıldı.
Avusturya veliahtı Franz Ferdinand’ıh öldürülmesi I. Dünya Savaşı ile sonuçlanmıştı.HAŞHAŞİ TERÖRÜ VE SONRASIHaşhaşi terörünün tarihi bakımından Ortadoğulu muasır suikastçılara benzeyen yönleri vardır; militanların elde edilişi, yetiştirilişi, göz boyama teknikleri, beyin yıkama usulleri ona çağrışım yapar. Yalnız bütün 19’uncu yüzyıl boyunca ortalığı kasıp kavuran Rusya’daki Narodnaya Volga (halkçılık) hareketinin suikastları, Sultan Abdülhamid’e yönelen bombalı suikast, Avusturya’nın iyi niyetli, güzel ve Macar halkının gözdesi, talihsiz imparatoriçe Elisabeth’i (Sisi) durduk yerde rastgele seçimle bıçaklayan suikastçı şüphesiz ki böyle bir geleneğe bağlı değildi. Balkanlar’daki milliyetçi suikastlar ise sadece ve sadece Sırplarla sınırlı kalmıştır. Avusturya veliahtı Franz Ferdinand’ı Saraybosna’da karısıyla birlikte katledenlerin ardından 1920’lerde Sırp Kralı Alexander’i Paris’te vuranlar Balkanlar’ın komitacı dünyası ve kültürünün ürünüdür. Mesela Rusya’da şık bir hanım üstelik de aristokrat sınıfın üyesi ziyaret için geldiği Dahiliye Nazırı Plehve’yi temizliyor. Çar’a dilekçe veren bir Ermeni komitacısı Zaptiye Nazırı’nın dikkatiyle anında yakalanıyor, önce Nazır tarafından kolu kırılıyor ve akşama da sözde yargılanıp asılıyor. Komitacının dilekçeyi ekselanslarına sol eliyle uzatıp sağ elini saklaması Nazır’ın dikkatini çekmişti.
BÖLGE HEP KAYNIYORSözü uzatmaya lüzum yok; 1908 İhtilali Makedonya dağlarında başladı. Eniştesi olan Garnizon Komutanı Nâzım Bey’e suikast yapma kararını Enver vermişti. Hoş, ayaklanma zaten Şemsi Paşa’nın katliyle başladı. Balkanlar zaten kaynıyordu. Ortadoğu’da ise Arap-Yahudi gerilimi çoktan başlamasına rağmen, henüz silahların konuştuğunu söylemek mümkün değildi. Ortadoğu’nun karışıklığı 1920’leri, 1930’ları bekledi.
Siyonizm modern bir milliyetçiliktir. Yeryüzü Yahudiliğinin küçük bir kısmını kendine bend etmişti. Silahlı örgütlenme başladığı zaman karşı taraf da harekete geçti, İkinci Harp’ten sonra Alman kökenli Protestan fundamentalizmine bağlı propaganda faaliyetleri Ortadoğu’yu da sardı. Ama bizim neslin çok iyi hatırlayacağı üzere 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı’ndan sonra Filistinliler birkaç yıl içinde silahlı örgütlenmeye gittiler.
İLBER HOCA ÖNERİYOR: Ortadoğu tarihini okumak isteyenlere en başta Bernard Lewis’in Ortadoğu ve yakın zamanda Türkçeye çevrilen James L. Gelvin’in Modern Ortadoğu Tarihi (1453-2015) kitaplarını tavsiye ederim.HAYALPEREST TALEPLEROrtadoğu fakir ve bu kıta üretim yapamayan kitlelerin yurdu. Ciddi olarak nüfus artışını planlayan tek büyük ülke İran. Henüz o ülkenin de üretim problemleri var. İran ve
Türkiye’nin dışında Ortadoğu ülkelerinin çok azı sınırsız gaz ve petrolden para devşiren veya hiçbir şey yapamayan bir azınlık ve fakir kalabalıkların diyarı. Batı henüz hangi dünyanın ve dengesizliğin üzerinde oturduğunun farkında değil. Ortadoğu’da ise mantıksız ve hayalperest talepler var.
Teröre karşı Türkiye’nin yavan üsluptan uzak, bilgili, düşünceli, olur olmaz her şeye karışmayan ve mutlak bir infiratçılığa düşmeyen politikalar gütmesi gerektiği açık. Büyük iddia sahibi çapsız kadroların ülkemizi terörden uzak tutmayacağı açık. Aynı şekilde partizanlıkla insanların yarısını idareden soğutmamak, emniyet-ordu ve adliye gibi tarihi kurumları gözden çıkarmak veya zedelemek bu çözüme yardımcı olmayacaktır.
SEYRETMEK Mİ İŞBİRLİĞİ Mİ?AVRUPA 11 Eylül’de ABD’yi uzaktan seyretti. Her ne kadar geneldeki Avrupalı tutumu ABD’deki en muhafazakâr eyaletler ve zümrelerinkine yakın da olsa uzaktaki gümbürtü fazla rahatsız etmez. İngiltere’deki IRA terörü Britanya halkı tarafından soğukkanlılıkla hükümetin meseleyi çözmesine terk edildi. IRA’nın ne olduğu belli. Talepleri belli, zamanla uzlaşmanın gelmesi bekleniyordu. Fransa ve Belçika’daki terörü tertipleyenlerin ise hedefinin pazarlığa gelecek tarafı yok. Anlaşılan o ki pazarlığa gelmeden önce geniş bir işbirliği anlayışı da yok. Belçika son terörde bir de Türkiye’nin bu olayı önceden ihbar ettiği haberiyle çalkalanıyor. Durum açık; terörün karşısında insanlar ya birleşirler yahut da herkes herkesin başına geleni sadece seyreder ve bir an gelir ki kendi kapısı çoktan omuzlanmıştır.
ADİL DOĞANÇAY SERGİSİ NEDEN ÖNEMLİ?ÇARŞAMBA akşamı Akaretler’deki ANTİK AŞ’de asker ressamlarımız arasında seçkin yeri olan merhum Adil Doğançay’ın natürmort ve peyzaj tabloları sergilendi. İlginç olan durum; koleksiyonun hepsinin halen ailenin elinde olması, bu pek nadirdir. Türk empresyonist resminin en değerli temsilcilerinden Adil Doğançay bir ressamlar hanedanının öncüsü sayılmaktadır. Serginin güzel bir kataloğu basıldı, teşhir de güzel; lakin güzel olmayan serginin çok kısa tutulması. Yine de bu kısa teşhir için galeriye yani Artam’lara ve ressamın ailesine teşekkür etmek gerekir.