İktidar ve muhalefet Şebi Arus gecesinde buluştu

Güncelleme Tarihi:

İktidar ve muhalefet Şebi Arus gecesinde buluştu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2008 22:18

MEVLANA, ölümünün 735'nci yıldönümünde, Konya'da düzenlenen Şebi Arus gecesiyle anıldı. Geceye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı.

Haberin Devamı

ŞEBİ ARUS GECESİNDEN KARELER - FOTO GALERİ

Geceye katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim gönlümüz de, kucağımız da geniştir, gel diyorum” dedi.
Mevlana Kültür Merkezi'ndeki törenene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Dubai Emiri Muhammed Bin Raşid El Maktum'un oğlu, Kültür Meclisi Başkanı Prens Şeyh Macid Bin Muhammed Bin Raşid El Maktum, MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, Konya Milletvekilleri ve yaklaşık 3 bin yerli ve yabancı ziyaretçi katıldı.

Mevlana Kültür Merkezi'nde polis, çok geniş güvenlik önlemleri aldı. Vatandaşlar, üstleri aranarak ve x-ray cihazından geçirilerek salona alındı. Konya genelinde yaşanan voltaj düşüklüğü nedeniyle, tören başlamadan önce salondaki jenaratörün devreye girişini kontrol için kısa süreli elektrik kesintileri uygulandı.

Erdoğan, Mevlana Kültür Merkezi'ne gelmeden önce, programın yapılacağı salon, eğitimli polis köpeği tarafından bombaya karşı arandı. Salona ilk olarak CHP lideri Deniz Baykal geldi. Baykal, protokoldeki yerini aldıktan yaklaşık 5 dakika sonra da, Erdoğan Kültür Merkezi'ne geldi. Erdoğan, Baykal ile tokalaştıktan sonra protokoldeki yerine oturdu. Başbakan ile Baykal'ın arasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay oturdu. Gazeteciler, Başbakan Erdoğan'a Kılıçdaroğlu ve Gökçek'in Tv'deki tartışma programını sordu. Başbakan, ‘Halk izliyor yeter’ dedi. Aynı soru sorulan Baykal ise, “Burada olduğum için seyredemiyorum. Kayıt ettiriyorum. Telefonla da blilgi alıyorum” diye cevap verdi.

Vali Osman Aydın ve Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek'in selamlama konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Ertuğrul Günay, “Bir insan için, fani için, vefaatından 735 yıl geçtikten sonra çoğalan bir coşkuyla, sevgiyle ve saygıyla anılmak ne büyük bir bahtiyarlıktır. Celalettin Rumi, bugün hala insanlığın ihtiyacı olan barış duygusunun yolunu aydınlatıyor. 800 yıl öncesinden bugün ihtiyacımız olan duyguları aydınlatıyor” dedi.

Günay'ın ardından konuşmasını yapan CHP lideri Deniz Baykal da, “Dünyaya kendimizi ve İslamiyeti Mevlana'nın penceresinden sunabilmenin yolunu bulmalıyız” dedi.

‘İSLAM'I, MEVLANA'NIN PENCERESİNDEN SUNABİLMELİYİZ’

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“735 yıldır sönmeden yanan Mevlana ateşinin etrafında, bu akşam Konya’da bir kez daha birlikte olmanın kıvancını yaşıyorum. Anadolu insanın manevi dünyasını duygu ve düşüncelerini oluşturup biçimlendiren köklü bir kültür geleneği vardır. Bu geleneğin çıkış noktasında Mevlana, Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre ile olgunlaşan 13'ncü yüzyıl Anadolu aydınlanması yer alır.
İslamiyeti, terörle karalamak isteyenler, karşılarında en sağlam dayanak olarak Mevlana'nın sevgi ve hoşörü temelindeki tasavvufi ve hümanist İslam anlayışıyla karşılaşırlar. Mevlana, ölümünden 735 yıl sonra bugün evrenselmiş bir büyük insandır. 13'ncü yüzyılda yaşamıştı, ama o yüzyıla sığmamıştır. Konya'da yaşamıştır ama, Konya'ya sığmamıştır. Bizim yaşadığımız islamiyet, Usame Bin Ladin'leri değil, Mevlana'yı, Hacı Bektaşi Veli'yi yetiştiren İslamiyet olmuştur. Tüm dünyanya kendimizi ve İslamiyet'i Mevlana'nın penceresinden sunabilmenin bir yolunu mutlaka bulmalıyız” dedi.

Baykal'ın konuşmasından sonra, izleyicilerin alkışları arasında kürsüye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise sevgi ve hoşgörü çağrısı yaptı. Erdoğan, şunları söyledi:
“Konya'dan tüm insanlığa barışa, sevgiye, hoşgörüye davet eden Mevlana, ‘Gel ne olursan ol yine gel’ diye asırları aşan bir çağrı yapmıştır. Bu topraklar, yüzyıllar boyunca, onun bu davetiyle bereketlendi. Biz de bugün buradan Mevlana’nın ebedi aleme hicretinden tam 735 yıl sonra aynı çağrıyı yapmanın, tüm dünyaya aynı mesajı haykırmanın heyecanını mutluluğunu yaşıyoruz. ’Gel ne olursan ol yine gel’ diyoruz. Gel, kusurları örtmede gece gibi olalım, gel, hiddet ve asabiyette ölü gibi olalım, gel diyoruz. Gel, şefkat ve merhamette güneş gibi olalım, gel diyoruz. Gel, tevazu ve alçak gönülülükte toprak gibi olalım, gel diyoruz.

Gel, hoşgörülükte deniz gibi olalım. Gel, ya olduğumuz gibi görünelim, ya göründüğümüz gibi olalım gel, diyoruz. Bizim her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız mesaj bu mefkuredir. Bu sözler, kaynağını barış dini olan İslam'dan almaktadır. Mevlana, ‘Canım bedenimde olduktan sonra, kuranın kuluyum.

Birisi sözlerimden bundan başka söz naklederse, o nakleden de bezmişim ben’ diye Kuran'a ve peygambere bağlılığını apaçık ifade ediyor. 3 büyük dinin mensupları bu anlayışın hakim olduğu çograflamızda özgürce ibadetlerini gerçekleştirdi. Camiler, kiliseler, havralar bu anlayışla inşaa edilen şehirlerimizde barış içinde bir arada yaşadılar. Bu çoğrafyada hiç bir semavi dinin temsilcisi karikatürize edilmedi, tahkir görmedi, alaya alınmadı.

Yanlış yapanlar, toplumdan destek bulmadı, barınamadı, dışlandı. Sevgi, her zaman düşmanlığa galip geldi. Merhamet, her zaman öfkeye üstün geldi. Tüm bunlar, Mevlana ve onun gibi sevgiyi barışı, adaleti öne çıkaran alimlerimizin klavuzluğunda ortaya çıktı. Her gün yeni bir gerilimin ortaya atıldığı günümüz dünyasında, bu coğrafyada filizlenen insanlık sevgisi, tüm dünya için umut taşıyor. İnsanları dinlerinden dolayı ötekileştirenler, farkılıları zenginlik olarak görenleri yok göremezler.

Bugün, islamı terörle birlikte gören anlayışı, Mevlana'yı okumaya, anlamaya çağırıyoruz. Mevalana'yı anlama çabası, aynı zamanda bizim sivil haritamızı, gönül haritamasızı anlama çabası olacaktır. Mevlana, bizim medeniyetimizin ruh köklerini sulayan en büyük pınarlardandır. Aydınlık bir gelecek kurma, geçmişi iyi anlamaktan geçiyor. Her milletin buna riyaret eden bir milli sözü, atasözü mevcuttur. Nasıl ki, Avrupalılar ilerlemek için kendi geçmişine, Shakespeare'e, Goethe'ye, Platon'a, Mozart'a uzanıyorsa, biz de ilerlemek için kendi geçmişimize, Fuzuli'ye, Itri'ye, Yunus Emre'ye, Mevlana'ya uzanıyoruz. Başka bir dünyaya, kör ve sağır kalarak, başka kültürlere sırtımızı dönerek, farklı kültür ve medeniyler arasında köprü sağlamayı inşaa etmemiz mümkün değildir.

Birbirimizi tanımadan, doğru anlayamayız. Kişi, tanımadığının düşmanıdır. Birbirimizi tanımadan sevemeyiz. Aramıza duvarlar örerek, dünya barışını inşaa etmemiz mümkün değildir. Mevlana, ‘insan, insanın aynasıdır’ derken, Goethe, aynı şekilde ’İnsan, kendini yanlızca insanda tanır.’ diyerek aynı hassasiyeti, aynı yüksek düşünceyi dile getiriyor. Unutmayalım ki, insanların, kültürlerin birbirine yakınlaşmasını sağlayan sevgidir. Nefret ve kin, gözleri kör eder. Mevlana, ’Sevgiden acılıklar tatlılaşır. Sevgiden bakırlar, altın kesilir. Sevgiden tortulu, bulalık sular arı, duru haline gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden ölüler, dirilir. Sevgiden padişahlar, kul olur.’ diyor. Mevlana'nın öğretisinin, hiçbir yerinde şiddetten, kinden eser bulamazsın. Yoksullara merhamet, tüm dünyaya için adalet arzusu, insanlar için sevgi temennisi verdır.”

‘DÜNYAYI TANKLARLA ŞEKİLLENDİRMEYE ÇALIŞANLAR, KANDAN BAŞKA BİRŞEY KAZANDIRMADI’

Erdoğan, konuşmasında, şiddete dayalı anlayışların medeniyetler ve kültürler arasında derin fay hatları oluşturduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, “Günümüz dünyasını tanklarla şekilendirmeye çalışanların, insanlığa kandan başka bir şey kazandırmadığını gördük, izledik.
Güce ve şiddete dayalı anlayışlar, medeniylerler ve kültürler arasında derin fay hatları oluşturuyor. İnsanlığın bir kısmına bolluk ve refah sunarken, çoğunluğu yoksul bırakıyor. Gelir adaletsizğine sebep oluyor. İnsanları kamplaşmalara, dünyayı kutuplaşmalara iten anlayışların, insanlığı tehlikeli bir noktaya sürüklediğine hep birlikte şahit oliyoruz. Kendisinden başkasına hayat hakkı tanımayan anlayışlar, değişmek ve sevgi süzgeçinden geçerek, kendilerini yenilemek zorundadır. Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, İspanya ile Medeniyetler İtifakı'nı bunun için kurduk ve çalıştırıyoruz. Artık, yeni şeyler söylemek lazım diyerek, harekete geçmeli ve insanlığın kurtuluşu için çaba hracamalıyız. Çünkü, ‘Dün, dünde kaldı cancağızım’. Dünya bililyor ki, Mevlana evrensel bir şahsiyettir. Bir pergel gibi bir ayağı Konya'da, diğer ayağı 72 milleti dolaşıyor” dedi.

‘SİYASETÇİ, EVRENSEL BARIŞ ÇAĞIRLARINI GERÇEKLEŞTİRMELİDİR”

Erdoğan, evrensel barış mesajlarını günümüz siyasetçcilerinin en kısazamanda gerçekleştirmesi gerektiğini de belirtti. Erodğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aslında, bugün de onun ölüm yıldönümü değil, ikinci doğum yıldönümüdür. Zira Mevlana, ölümü yeniden doğuş olarak kabul ediyordu. İşin aslı da odur. Vefaatından evvel, ’Cenazemi görünce, ’ayrılık ayrılık deme’ sana ölüm görülür. Aslında, doğmaktır o.’ buyurmuştur. Hakkın rahmetine erdiği günü vuslat günü addetmiştir. Kendi deyişiyle ‘Şebi Arus’tur, düğün gecesidir. Aradan geçen yüzyıllara rağmen Mevlana'nın sözlerinin değerinde en küçük bir eskime ve eksilme olmadı. Ne mutlu ki bize, bu hikmet pınrarından içmeye, beslenmeye devam ediyoruz. Bu topraklar, hala onun sevgi, merhamet, hoşgörü feslefesiyle ayakta durmaya devam ediyor. Belh’de doğdu mevlana. Afganistan'da. Ve o doğduğu evi de restorasyonunu yapmak bize nasip oldu.

Onun restorasyonunu yapıyoruz. Orayada o mühür, Mevlana ile vurulmuş olacak. Geçlerimiz iyi bilsinki, bu değerlere sahip çıkmak, bu eşsiz hazineleri muhafaza etmek, bizim için değil, tüm insalık için önem taşıyor. Batının hümanizim diye sıraladığı değerler yelpazesi, Anadolu’ya bin yıldır hakim olmuştur. ‘İnsanı yaşat ki, devlet yasaşın’ sözü yüzyıllar önce bu topraklarda Şeyh Edebali ile dile geldi. ‘Yaradılanı, yaradan ötürü severiz’ sözü, bin yıldır dilden dile aktarılmaktadır. İşte, Pir Sultan Abdal, o da Mevlana gibi ‘gel’ diyenlerden. ‘Gelin canlar bir olalım.’ diyor. Yunus Emre, ‘Gelin tanış olalım’ diyor. Hacı Bektaşi Veli, ’Gelin bir olalım, diri olalım’ diyor. Aşık Veysel, ‘Gelin birlik kavmine girelim’ diyor. Bu çağırılar, dostluğa davettir. Evrensel barış mesajıdır. Bugünün siyasetçileri olarak bize düşen görev, bu evrensel barış çağrılarını en kısa zamanda gerçekletirmektir.

ERDOĞAN'DAN GEL MESAJI

Başbakan Erdoğan, konuşmasını Mevlana gibi, insanlığa ‘Gel’ mesajı vererek sonlandırdı. Erdoğan, ‘Ben de buradan tüm insanlığa diyorum ki. ‘hepimizi kuşatan aynı gökkubbedir gel’ diyorum. ‘Hepimizi ısıtan, aydınlatan aynı güneştir gel’ diyorum. Hepimizi ıslatan aynı yağmurdur gel diyorum. Hepimizi doğuran aynı topraktır gel diyorum. Bizim gönlümüzde, kucağımızda geniştir gel diyorum’ dedi.

SEMA GÖSTERİSİ YAPILDI

Protokol konuşmalarının ardından, İstanbul Tarihi Türk Müziği topluluğu sahne aldı. Topluluğun Genel Sanat Yönetmeni ve Solisti Ahmet Özhan, tasavvuf musikisinden örnekler sundu. Daha sonra semazenler sahneye çıkarak sema gösterilerini sundu.

Haberin Devamı

KORUMA ENGELİNE TAKILDI

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Konya’da Mevlana’nın ölümünün 735’inci yıldönümü nedeniyle düzenlenen Şeb-i Arus törenlerine katıldı. Mevlana Kültür Merkezi’nde başlayan törende, İstanbul Türk Tasavvuf Topluluğu Genel Yönetmeni ve Solisti Ahmet Özhan’ın tasavvuf müziği konserinden sonra, programa 10 dakika ara verildi. Başbakan Erdoğan, Mevlana’nın 22’nci kuşaktan torunu Esin Çelebi ile sohbet etti.

Ardınan VİP salonuna gitmek istedi. Bu sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a görüşmek istediği öne sürelen bir kişi, koruma engeline takıldı. Korumaların, vatandaşı tartalayarak uzaklaştırmaya çalışması dikkat çekti. Başbakan Erdoğan'ın korumaları henüz ismi belirlenemeyen kişiyi dha sonra salondan dışarı çıkardı.

Haberin Devamı

BAŞBAKAN ERDOĞAN’A, BAYKAL SUYU

Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenlerde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve protokol üyeleri ile basın mensuplarına ‘Baykal’ markalı su dağıtılması dikkat çekti. Başbakan Erdoğan’da, dağıtalan suyu kadehe doldurarak içti. Şeb-i Arus töreninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Konya Türk Tassavvuf Müziği Topluluğu, Sema Ayini gerçekleştidi. Başbakan Erdoğan’ın sema ayini sırasında sık sık gözlerini kapatarak dinlendirdiği gözlendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!