Güncelleme Tarihi:
“Deniz her şeydir. Yerkürenin onda yedisini kapsar. Nefes kesici ve hayat vericidir. İnsanın, asla yalnız olmadığı muazzam bir çöl yeridir; insan ellerinde yaratılışın dokusunu algılar... Doğa okyanus içinde üç temel krallıkla kendini gösterir: mineraller, bitkiler ve hayvanlar. Okyanus, doğanın geniş rezervuarıdır.” Böyle yazıyor Jules Verne, Denizler Altında 20.000 Fersah kitabında. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yücel de işte bu krallıkları araştırıyor. 2007’den beri en derine dalan Türk bilim insanı unvanına sahip. Türkiye’nin önde gelen derin deniz araştırmacılarından. 10 yıldır, denizlerin fonksiyonunu doğru sürdürmesinde rol oynayan demir nanoparçacıklarını inceliyor. Bunlar, iklim değişikliğini etkilediğinden dünyanın geleceği için çok önemli. Yücel, 20 Nisan’da tamamlanan araştırma seferine beşinci kez katıldı. 80 milyon dolarlık ‘Alvin’ denizaltısıyla 2 bin 500 metreye indi. Yücel, benzerine Jules Verne romanlarında rastlayabileceğiniz araştırmasını Hürriyet’e anlattı.
Proje nasıl ortaya çıktı?
ODTÜ kimya mühendisliğini bitirdim. Ancak deniz bilimine hep yakın hissediyordum. Lisansüstü çalışmalarımı biyojeokimya alanında ABD’de sürdürdüm. Bu bilim alanı kimya, biyoloji ve jeolojiyi bir araya getiriyor. 2007’de ABD’li birçok üniversitenin işbirliğiyle bu projeyi başlattık. Çekirdek kadroda ben de varım. 20 Mart’ta başlayan son seferde Pasifik Okyanusu’nda bize en yakın kara Meksika’ya yaklaşık 1.000 kilometre mesafede 8 Alvin denizaltı personeli, 19 bilim insanıyla birlikte çalıştık. Bir ay süren seferin maliyeti 1 milyon doları aştı.
başka bir gezegene seyahat etmek gibi
Neyi araştırıyorsunuz?
Volkanik derin deniz alanlarında oluşan ve daha sonra okyanusun içine pompalanan demir nanoparçacıklar üzerinde araştırmalar yapıyorum. Bunlar vücuttaki vitaminler gibi çalışıyor. Karbondioksit emilimi sağlayarak denizlerin fonksiyonlarını doğru sürdürmelerinde rol oynuyor. Emilim düzeyiyse iklim değişikliğiyle bağlantılı. Yani bunda bir dengesizlik olduğunda iklimimizi etkiliyor. Bu nedenle çalışmalar dünyanın geleceği açısından büyük önem taşıyor. 2011’de elde ettiğimiz bulgularla yazdığımız makale saygın ‘Nature Geoscience’ dergisinde de yayımlandı. Son seferimizde sadece siyah bacaların değil, kayaların arasından sızan daha düşük sıcaklıktaki suların da demir kaynağı olduğunu bulduk. Yani okyanusa karışan demir miktarı tahminimizin çok ötesinde. Ancak daha fazla demir dünyayı ıstır mı, soğutur mu, bunun için şimdilik bir şey söyleyemiyoruz.
m Denizin 2 bin 500 metre altına dalmak nasıl bir tecrübeydi?
Öncelikle denizaltına bineceğiniz gün çok heyecanlanıyorsunuz. Çoğunluk bunu mercanların çevrenizde rengarenk parladığı normal bir dalış olarak düşünüyor. Başta en ilginç şey ışığın kayboluşu. Havanın normalden çok daha hızlı karardığını hayal edin. Okyanusların ortalama derinliği 4 bin metre ve bunun sadece 200 metresine ışık ulaşabiliyor. Kalan 3 bin 800 metre zifiri karanlık. Belli derinlikten sonra yakamozlar, canlılardan yayılan parlak ışıklar görülüyor. Basınç değişiminin denizaltı yüzeyinde neden olduğu farklı sesler, alışık olmayan biri için korkutucu. Basınca karşı koymak için denizaltı çok sert bir metal olan titanyumdan üretiliyor. Son teknoloji. Maliyeti ise yaklaşık 80 milyon dolar ve kaynak ABD hükümetinden. İçeriye bir pilotla iki araştırmacı sığabiliyor. Alvin gemiye bağlı değil. Tüm kontrol, pilotunuzda. 2 bin 500 metreye inmek bir saat sürüyor.
Sizi nasıl bir dünya karşıladı?
Hâlâ keşfedilmemiş bir dünya. Benimle projeye katılan öğrencim Batuhan nadir karşılaşılan bir dumbo ahtapotu gördü. Ne yazık ki fener balığıyla karşılaşmadık. Araç ışığı sadece 4-5 metre ötenizi aydınlatıyor. Dibe varınca farklı bir gezegenin yüzeyindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Zemin volkanik camla dolu. Bunlar değişik formlarda vadi, kemer ve şekiller oluşturuyor. Ayrıca sıcak su bacaları ve tüp solucanları da bu dünya dışı zeminde sıralanıyor. Tarifi zor bir manzara. Başka bir gezegene yapılacak ilk ziyarete en yakın tecrübe bu olsa gerek.
Fiziksel açıdan zorlandınız mı?
Kötü bir şey hissetmedim. Ancak bazı araştırmacılar denizaltının içindeki karbondioksit miktarı biraz fazla olabildiği için baş ağrısı yaşıyor. Ayrıca kapalı alanda durma korkusu olan bazı bilim insanları binemedi.
ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI
Aralıktan beri ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü müdür yardımcısıyım. Dünya bizi yakından takip ediyor. Araştırma ekibindeki tüm bilim insanları Türkiye’de daha fazla çalışmak istiyor. Özellikle Akdeniz ve Karadeniz’i merak ediyorlar. Türkiye’de son yıllarda deniz bilimlerine karşı ciddi bir ilgi oluştu. Durum, umut verici. Birçok yeni bilim insanı yetişti, dikkat çekici araştırmalar yapıyorlar. Ancak fiziki kapasitenin gelişmesi gerek. Hükümetin destekleriyle önemli adımlar da atılıyor. Dönerken yanımda derin denizden sıcak su bacaları ve tüp solucan örnekleri getirdim. Buradaki tez ve araştırmalara bu şekilde destek vermeye çalışıyorum. Ayrıca tüp solucanlar konusunda diğer disiplinlerdeki arkadaşlarımla çalışma yapmaya hazırlanıyoruz.
TOPLADIĞIMIZ ÖRNEKLER TÜM DÜNYADA KULLANILIYOR
Alvin’in özel geliştirilen kollarıyla örnekler topladık. Gördüğünüz her şey işinize yarasın yaramasın belgelemek durumundasınız. Çünkü bunlar veritabanına kaydediliyor ve dünyanın dört bir yanında araştırmacılar tarafından kullanılıyor.