İkinci soru, öldürüldü mü?

Güncelleme Tarihi:

İkinci soru, öldürüldü mü
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 1999 00:00

Haberin Devamı

Otopsi sonucu: Zehir bulunamadı ama ölüm sebebi de belli değil.

Doktor neden kayıp?

Ömer Akın hakkında ölüm raporunu veren, Dr. Hayrettin Akan'ın arkadaşı konumundaki doktor, neden ortalıktan kayboldu? Nerede? Neden ortaya çıkıp ifade vermiyor?

Ömer Akın, ölümünden bir gün sonra, 9 Ağustos 1996'da gömülürken Berrin Hanım ‘‘lohusayım’’ diyerek, kocasının cenazesine katılmadı. Aynı günün akşamı, başsağlığına gitmek isteyen yakınları, eve geldiklerinde kimseyi bulamadılar. Ömer Bey'in kardeşlerini arayarak, ‘‘Ölü evi kapalı olur mu? Niye evde kimse yok?’’ diye sordular. Berrin Hanım'ın evde olduğunu zanneden kardeşler, sonradan Marmaris'e annesinin yanına gittiğini öğrendiklerinde şaşırdılar...

Ne var ki, Berrin Akın, cenazeden birkaç gün sonra Marmaris'ten döner dönmez hemen veraset ilamı işlemlerine başladı.

Büyük ağabey Önder Akın, ‘‘Berrin,lohusayım dedi,cenazeye gelmedi ama veraset ilamı işlemlerini kendi yapıyor. Hálá lohusa, niçin avukatlarından birine vekálet vermiyor?’’ diyerek, gösterdi tepkisini.

YÜKLÜCE PARA TRANSFERİ

Kardeşlerden Umran Akın, Berrin Akın'ın, ölen ağabeyinin banka hesabından usulsüz yoldan zimmetine para geçirdiğinden şüphelendi ve mahkemeye başvurdu.

Çünkü, Ömer Akın'ın ölüm tarihi 8 Ağustos 96 idi. 19 Ağustos 96'da kendisi ve eşi adına müşterek bir hesap açabilmesi biyoloji kurallarına aykırı olurdu. Ama kayıtlarda öyle görünüyordu.

Berrin Hanım, imkansızı gerçekleştirmiş ve on bir gün önce ölmüş kocasıyla birlikte müşterek hesap açtırmıştı. Üstelik yine aynı gün bu hesaptan, hem kızı hem de kendisi adına açtırdığı başka bir banka hesabına yüklüce para transferi yaptırmayı da başarmıştı.

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, yaptığı incelemede Umran Akın'ın şikayetini haklı buldu ve banka yetkilileri hakkında yasal işlem yapılmasını istedi. Mahkeme daha sonra bu olay için bilirkişi incelemesi talep etti. Bilirkişi raporuna göre ortada usulsüz hiçbir şey yoktu. Bu rapor sayesinde takipsizlik kararı alındı. Davacı, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, kararı temyize gitti ama hálá sonuç alınamadı.

SAGLIĞINA DİKKAT EDERDİ

Ömer Bey'in hiçbir hastalığı yokken, ani ölümünün yarattığı şok dalgası hafifledikten sonra, aile arasında tartışmalar başladı.

Durup dururken kapı gibi adam nasıl olmuştu da gidivermişti?

Öyle ya, sağlığına çok dikkat ederdi. Balı Erzurum'dan, tereyağı Trabzon'dan, tavuk eti ve yumurtaları da kendi çiftliğinden gelirdi.

Ömer Akın'ın ikinci eski eşi otopsi yapılmasına taraftardı. Ailenin büyüğü Önder Akın, önce otopsiye kesinlikle karşı çıktı. Fakat daha sonra ömür boyu şüpheyle yaşamaktansa kardeşine otopsi yapılmasını kabul etti.

Aile kararıyla, Hülya Sezen, Ömer Akın'ın sabık eşi ‘‘Eski kocamın ölümü şüphelidir’’ iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun altında büyük ağabey Önder Akın'ın da imzası vardı.

ESKİ LAFLAR HATIRLANIYOR

Geçen zaman içinde, eskiler hatırlandıkça, eski hizmetçi Bedia Hanım'ın ‘‘Bu kadın, bu adamı zehirleyerek öldürecek, dikkat edin!’’ lafları düştü akıllarına. Hayıflandılar, ‘‘Neden o zaman kadını ciddiye almamışlardı ki!’’

Hafızasını zorlayanlar arasında, Ömer Bey'in günün neredeyse on beş saatini birlikte geçirdiği, yakın arkadaşı, avukatı Nihat Erdem de vardı ve Ömer Bey'in kendisine ‘‘bu kadın benim kahveme galiba bir şeyler koyuyor’’ dediğini hatırladı.

Kuşkular üstüste birikti. Ve küçük kardeş Umran Akın da ‘‘Ömer Akın, eczacı eşi Berrin Akın tarafından zehirlenmiştir’’ iddiasıyla ikinci bir suç duyurusu yaptı.

Otopsi için, Ömer Akın'ın mezarı açıldığında, ceset su içinde bulundu. Ağustos ayında, üstelik yağmur da yağmamasına rağmen niye cesedin su baskınına uğradığını kimse anlayamadı. Ayrıca cesette, ölüm ve otopsi tarihleri arasındaki zaman farkına uygun düşmeyen, normalin üzerinde bir çürüme oranı tesbit edilmişti.

İzmir Adli Tıp Kurumu'nun otopsi sonucunda vardığı kanaat da kafa karıştırıcıydı: ‘‘Yapılan adli tahkikat, dış muayene, otopsi bulguları ile toksikolojik analizlere göre iç organ parçalarının toksikolojik analizlerinde aranan toksik (zehir) maddelerden hiçbiri bulunamayan, ileri derecede çürüme nedeniyle iç organ parçaları üzerinde histopatolojik incelemesi yapılamayan Ömer Akın'ın, ölüm sebebinin tesbit edilemediğini, bu hususun daha ziyade adli tahkikatla aydınlatılmasının uygun olacağını bildirir kanaat raporudur.’’

Yani: Zehir bulunamadı ama ölüm sebebi de belli değil.

ŞAŞIRTAN İFADE DEĞİŞİKLİĞİ

Gömlek Kralı Ömer Akın davasının geldiği noktada, Dr. Hayrettin Bey, Berrin Hanım'la birlikte tasarlayarak adam öldürmekten yargılanmaya başlayınca İfade değiştirdi.

Önceleri ısrarla Ömer Akın'a kısırlık tedavisi uyguladığını, Berrin Akın'ın suni döllenme yoluyla hamile kaldığını, aralarında herhangi bir ilişki olmadığını tekrarlarken... Birdenbire...

Berrin Hanım'la ilişkisini doğruladı. Çocuğun kendisinden olduğunu itiraf etti. Çocuğun tüp bebek değil, Berrin Hanım'la bizzat sevişerek yaptıkları bir bebek olduğunu iddia etmeye başladı.

Hiç kimse, Hayrettin Bey'in neden aniden ifade değiştirdiğini anlayamadı. Kimi, Hayrettin Bey'in Berrin Hanım'dan artık para alamadığı için ifade değiştirdiğini, kimi de korktuğu için gerçekleri anlatmak zorunda kaldığını söyledi.

VİCDAN AZABI

Kendisi tavır değişikliğini vicdan azabına bağlıyordu: ‘‘Böyle bir durumda bana zampara, ama sevdiğim kadına orospu derlerdi. Ona bu lafın söylenmemesi için önceleri sustum. En önemlisi, ben 25 yıllık kadın doğum doktoruyum. 25 yıl binlerce bebeğe hayat verdim, onları dünyaya getirttim. Bunca yıl dünyaya canlı kazandıran bir kişinin bu dünyadan bir canlıyı yok etmesi ile yargılanmasının ne demek olduğunu anlayamazsınız. O yüzden artık doğruları söylemeye karar verdim.Bu iddia çok ağırdı, kaldıramazdım.’’

Açıklama, kimleri ikna etti, kimleri etmedi, bilinmiyor ama, bu ifade değişikliğinden sonra her şey başladığı noktaya döndü.

Artık Berrin Hanım bu davada yalnız başınaydı. Ve beklendiği gibi, hem doktorla ilişkini hem de bebeğin Hayrettin Akan'dan olduğu yolundaki iddiaları kesinlikle reddetti. Doktoru yalancılıkla suçladı.

İLGİNÇ SAVUNMA

Berrin Hanım'ın bu iddia karşısındaki savunması dikkat çekiciydi: ‘‘Ben suni döllenme yoluyla hamile kaldım. Doktor Bey, kocamın spermi yerine kendi spermini koymuşsa onu bilemem. Böyle birşey yapmışsa da insanlık suçu işlemiştir’’ diyordu.

İşte o zaman, Dr. Hayrettin Akan, ortalığa çıktı. Berrin Hanım'la aralarında aşk ve cinsellik ilişkisi bulunduğunu, üstelik Ömer Akın'ın nüfusuna kayıtlı çocuğun da kendisine ait olduğunu kanıtlayabilmek için her fırsatı kullanmaya başladı.

Mesela, Berrin Hanım'a, Emine Akın doğduktan bir gün sonra, doğum hediyesi olarak aldığı, tektaş pırlanta yüzüğün tüm ayrıntılarının kayıtlı olduğu faturayı delil olarak gösterdi. Berrin Hanım, daha sonra çıkacağı bir televizyon programında bu yüzüğü takınca, Hayrettin Bey de kameramanı uyararak yüzüğü çekmesini istedi.

SAKLANAN YORGAN

Berrin Hanım, eşinin gömüldüğü gün Marmaris'e annesinin yanına gittiğini söylemişti. Hayrettin Bey, Berrin Hanım'ın o gece annesinin yanında değil, onunla birlikte Kuşadası İmbat Otel'de aynı odada kaldığını belgeledi.

Ayrıca muayenehanede kaldığı günlerde, Berrin Hanım'la birlikte oldukları zamanlarda üstlerine örttükleri yorgana Berrin Hanım'ın adet kanı bulaşmış. Hayrettin Bey, bu yorganı saklamış ama henüz ortaya çıkarmamış. Sebebini şöyle açıklıyor: ‘‘Daha fazla rezillik istemiyorum. Böyle çirkin şeyleri, henüz kanıt olarak mahkemeye sunmadım ama beni bunu yapmaya mecbur etmesin. Artık kabul etsin.’’

DNA RAPORU POZİTİF

Hayrettin Bey, babalığının tıbbi raporlarla da teyit edilmesini istedi. İstanbul Adli Tıp Enstitüsü'nde DNA testi yaptırarak, Emine'nin yüzde 99.97 ihtimalle babası olabileceğini kanıtladı. Ancak Berrin Hanım'ın avukatı Yavuz Ulusu, Medeni Kanun'a göre, evlilik dışındaki üçüncü bir kişinin ‘‘babalık’’ iddiasında bulunamayacağını söyleyerek Hayrettin Bey'in DNA raporuna itiraz etti ve bu iddiaya verecekleri cevap için süre istedi. Geçtiğimiz günlerde görülen, Gömlek Kralı Ömer Akın, neshebin reddi davasındaki son gelişme de buydu. Ama bu davanın kısa sürede bitmesi asla beklenmemeli çünkü bu davada netliğe kavuşturulması gereken daha çok ayrıntı var...

DAVA İlERLERKEN...

Bu arada , Berrin Hanım, daha önce Ömer Akın'ın şirketinde genel müdürlük yapan Hüseyin Özdilek ile, Dr. Hayrettin Akan da yine Ömer Bey'in hanındaki bir işyerinde çalışan, Seher Sonat'la evlendiler.

Ömer Akın'ın ölümünden bu güne kadar Berrin Akın hakkında, ‘‘Tereke, Mirastan Mahrumiyet, Veraset İlamı, Neshep Reddi ve Dr. Hayrettin Akan ile birlikte tasarlayarak adam öldürme’’ iddialarıyla açılan davaların ne zaman biteceği ve nasıl sonuçlanacağı da şimdilik meçhul...

‘‘Cıss’’ Sorular

Ceset neden su içinde?

Otopsi sırasında çürüme neden normalden fazla bulundu?

Araştırılmayan zehir var mı?

Ek bir arştırmaya gerek var mı?

Berrin Akın neden ifade değiştirdi? İlk ifadesinde ‘‘kahvaltımızı yaptıktan sonra Ömer fenalaştı’’ diyor. Otopsi'de ‘‘mide boştu’’ raporu veriliyor. İkinci ifadesinde ise, ‘‘Bakıcı kadın ekmek getirmiş bir parça ondan yemiş. Ben duştaydım’’ diyor. Birlikte kahvaltı yaptılar mı, yapmadılar mı?

Hamilelik normal mi?

Berrin Akın,‘‘ 94 senesinde eşimle birlikteliğimizden hamile kaldım’’ diyor. Eğer öyleyse neden 96'daki hamileliğinde suni döllenme yöntemi kullanılıyor?

Gerçekten vicdan azabı mı?

Hayrettin Akan, önce reddettiği çocuğu, sonra neden sahiplendi?

Spermler karışmış olabilir mi?

Gerçekten de Berrin Akın'ın iddia ettiği gibi suni döllenme sırasında, Dr. Hayrettin Akan, sperm karışıklığına yol açmış olabilir mi? Tesbiti mümkün mü?



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!