İki tarafa da çalıştım

Güncelleme Tarihi:

İki tarafa da çalıştım
Oluşturulma Tarihi: Ocak 15, 2004 01:47

15 yıl ABD'de hapis yatan ve Türkiye'ye iade edilen casus Hüseyin Yıldırım, hayatın kendisini casusluğa yönlendirdiğini belirtti. Yıldırım "Tehlikeyi severim" dedi.

Yıldırım, ‘‘ABD ordu istihbaratında 8 yıl çalışırken, gizli olarak da Doğu Almanya'nın ajanlığını yaptım. Tehlikeyi severim’’ dedi. Yıldırım, biri rütbeli iki kadınla ilişkisi olduğunu da söyledi.

Amerika'nın en etkili gazetelerinden Los Angeles Times, 26 Mart 1997'de o sırada California'nın en güvenlikli cezaevi olan Lompoc'da yatan müebbet hapis hükümlüsü Türk casus Hüseyin Yıldırım'ı ‘‘O soğuk savaş yıllarının en zarar verici, en ağır tahribata yol açan ve en tehlikeli casuslarından biriydi-He was one of the most effective, damaging, dangerous spies in the History of the Cold War’’ sözleriyle anlatıyordu...

Berlin'de ‘Şeytan Dağı’ olarak bilinen Amerikan dinleme üssünde otomobil tamir ustası olarak çalışırken, Doğu Alman Gizli Servisi STASSI hesabına yıllarca ‘Blitz-Yıldırım’ kod ismiyle casusluk yapan Türk ajan, son olarak götürüldüğü Louisiana'daki Pollack Cezaevi'nde ömür tüketiyordu. Soğuk savaş döneminin son mahkûmu olan Yıldırım, 15 yıldır ölümü beklediği Amerikan zindanlarından Türk Dışişleri ve Adalet bakanlıklarının ısrarlı çabalarıyla kurtulup vatanına döndü. Alman ve Rus televizyonları ‘En tehlikeli casus’ ile röportaj yapmak için yarışırken, Yıldırım, yurda dönüş mücadelesinde yanında olan ARENA'nın sorularını, Suadiye'deki evinde yanıtladı. İşte 2 çocuk, 4 torun sahibi müthiş casus Hüseyin Yıldırım'la söyleşimiz...

KELEPÇEYİ TÜRKLER ÇIKARDI

Gerçekten de Soğuk Savaş tarihinin en tehlikeli casuslarından biri miydiniz? Eğer böyleyse nasıl oldu da serbest kalabildiniz?

Türk hükümeti, benim savaş esiri sayılmam gerektiğini savunarak Cenevre Konvansiyonu uyarınca serbest bırakılmamı istedi. İkili anlaşmalar çerçevesinde bir çözüme gidilmesi için uğraş verildi. Türk Dışişleri ve Adalet bakanlıkları bunda çok muvaffak oldular. Yazışmalar sonucunda Adalet bakanlığımız kazandı. Bu benim için rüya gibiydi. Cezaevinden havaalanına çok sıkı tedbirler altında getirildim. 5-6 tane Amerikan polisi nezaretinde Türk uçağına kadar getirdiler. Ellerimde kelepçe ve ayaklarımda da zincir vardı. Beni öylece uçağa bindirmek istediler. Ama Türk İnterpolü'nün yetkilileri, ‘‘Bu uçak bizim uçağımız, burası artık Türk toprakları sayılır’’ diyerek, kelepçeyi ve zincirleri söküp uçağa bindirdiler.

KADINLARLA MECBURİ İLİŞKİ

Eşiniz ve çocuklarınıza kavuştuğunuzda ne hissettiniz. Eşinizden onu bıraktığınız için özür dilediniz mi ?

Daha evvel özür diledim. Kendisi beni affetti.

Affetti mi gerçekten?

Evet benim yaptığım hatalar mesleğin gereği olarak yaşanmış şeyler. Diğer kadınlarla oluşan ilişkilerde meslekle ilgili olan şeyler.

Yani eşimi hiçbir zaman aldatmadım, sadece casusluk mesleğinin gereği bazı kadınlarla zorunlu beraber oldum mu dediniz?

Başka bir şey değildir. Mesleğim icabı o. Bazı kadınlarla irtibat kuruldu. Bunlardan iki kadın başroldeydi. İkisi de Amerikalı. Birincisi ordu mensubu. Rütbeli kadın. Öteki de rütbesiz. Çok uzun hikayedir. Benim isteğimden ziyade hayatın beni sevk ettiği bir yöndü casusluk.

Peki hoş kadınlar mıydı?

Vallahi bana göre bütün kadınlar hoştur.

DOĞU ALMANYA ŞANSSIZLIĞI

Pişmanlık duyuyor musunuz?

Yok. Herkesin mesleği var. Benim isteğimden ziyade hayatın beni sevk ettiği bir yöndü casusluk. ABD ordu istihbaratında 8 sene süreyle çalıştım. Gizli olarak da karşı tarafın, yani Doğu Almanya'nın ajanıydım.Oyunun bir parçasıydım. Buradaki en büyük amaç, Doğu Almanya'nın dünya haritasından silinmesi meselesiydi. Ve bunu Amerika sonuçta başardı. Doğu Almanya'yı dünya haritasından sildi. Amerika'yı bir numaralı güç haline getirmek için Varşova Paktı yok edildi. Eğer Doğu Almanya mevcut olsaydı bu kadar hapiste kalmazdım. Birkaç ayda çıkardım. Çünkü benim hakkımda karar verilir verilmez ABD ile temasa geçildi. Casusların değişme programı kapsamında kurtuluyordum. Fakat şanssızlığa bakın 1-1.5 ay sonra Doğu Almanya silindi.

TEHLİKE ATLATMAYI SEVERİM

Çok sevdiniz mi bu mesleği?

Sevmekten ziyade çok tehlikelerle karşı karşıya geldim. Azrail'le yüz yüze geldiğim çok olmuştur. Tehlikeyi ve tehlike atlatmayı seviyorum.

Türkiye'ye dönüş yolculuğunda gözünüzü uyku tuttu mu?

Bir dakika bile uyumadım heyecandan. Kolay mı hürriyet. Eğer yanımdakiler ‘yürüyelim görmesinler’ demeseydi, vatan toprağını öpecektim.

Tanımakta zorlandınız mı İstanbul'u

Evet evet tanımakta zorluk çektim, daha da öğrenmiş değilim. İstanbul çok değişmiş. Yeni binalar yapılmış. Pek çok semtlere yeni yollar yapılmış

Türk’ü komünist yapmak kolay değil

Milyonlarca dolar verseler. Türkiye aleyhine çalıştırabilirler miydi?

Asla... Ben yaptığımız centilmenlik anlaşmasında Türkiye aleyhine bir şey olursa gider bunu Türkiye'nin lehine çeviririm dedim ve peşin pazarlık yaptım. Komünistlik istemem dedim. Çünkü benim inancıma göre bir Türk'ü komünist yapmak kolay değil.

Anılarınızı yazmayı düşünüyormusunuz.

Evet oğlum ısrar ediyor bir kitap yaz diye. Ama şu anda hürriyetime kavuşmanın heyecanı içindeyim.

Eski casusluk arkadaşlarınızı yani meslektaşlarınınzı aradınız mı ya da onlar sizi aradılar mı ?

Onlar beni çok seven insanlar. İnşallah görüşeceğiz'

Çok özlediğiniz Türk yemekleri var mıydı cezaevi yıllarında ?

Türk yemeklerini özledim. Çünkü Türkler ağzının tadını bilen insanlar. Ben yemek ayrımı yapmam, ağır yağlı şeyler olmamak şartıyla her şeyi severim. Hanım da Türk adetlerini değiştirmez.

Peki, eşinizle ilk olarak neler konuştunuz?

Eşim çok heyecanlıydı. Fazla konuşamadık. Tatlı hatıraları konuştuk. Mazideki karanlık şeyleri bırakalım. İçinde bulunduğumuz zaman ve geleceğe ait şeyleri konuşalım dedim.

Namaz kılıp benden ve Allah’tan özür diledi

Uzun yıllar sonra eşinize kavuştunuz. Eşiniz yaptığı bütün işlerin casusluk mesleği gereği olduğunu kadınlarla kurduğu ilişkilerin o çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Siz yıllarca eşinizin yolunu beklediniz. Peki, affettiniz mi eşinizi?

O, bana 1986'da bir mektup yazdı. O mektubu da açıklayayım. Tanrı huzurunda namaz kılarak benden ve Allah'tan özür dilediğini söylediği için kendisini affettim. İlk karşılaştığımda çok heyecanlıydım, çok misafir vardı evde, kardeşlerim... Daha yoldan telefon etmişti bana , ordan daha fena oldum birden, tabii anlayamadım sesini, ‘Ben Hüseyin Yıldırım’ dedi. Kiminle görüşüyorum, ‘Hüseyin Yıldırım, biz yoldayız...’, tabii ben daha telefonda fena oldum.

Burada da geldiklerinde kayınbiraderim, karısı işte daha birçok kişiler vardı. Orada da bir fenalık geçirdim, kapıda hiç anlayamadım yani heyecanımı. O günden bugüne kadar da inanın geç vakitlere kadar arayan dostlarımız, Ankara'dan, İzmir'den kardeşlerim yani, hiç eksik olmadı, hep böyle bir şey içindeyim. Devamlı telaş içindeyim ne yaptığımı biliyorum, ne yaptığımı hiç yani böyle her tarafı kendimde değilim daha doğrusu. Daha doğrusu sevinç sarhoşuyum.

Ruslar film çekti Hollywood sırada

Hüseyin Yıldırım'ın macerası anlatmakla bitmeyecek kadar uzun. Bunlarla ilgili ABD'de bir İngilizce kitap yazılmış. Gerisini Yıldırım şöyle anlatıyor:

‘‘Ayrıca Almanya'da bir başka kitap yayınlandı. Bir de avukatım James Nicholson bir kitap yazıyor. O da bitmek üzere. Rusça bir film çekilmişti. Bir Alman televizyon firması da bir film yaptı. Herhalde yakında gösterilecek. Hollywood'tan Warner Bross benimle ilgilendi ama naklim dolayısıyla menajerimle irtibatı kaybettim. Geceyarısı Expresi Türkiye'yi ve Türkleri çok kötü tanıtmış. Onu görenlerde kötü intiba bırakmış. Eğer benimle ilgili film çevrilirse bu kötü izlenimi silecek bir çalışma olsun isterim. En büyük arzum memleketimizin ve insanlarımızın daha iyi tanıtılması.’’

Casus ABD basınında

Amerika, Berlin'deki dinleme üsslerindeki sırları Doğu Bloku'na aktaran Hüseyin Yıldırım'ın varlığını öğrendiğinde şok geçirdi. Amerikan gazeteleri Yıldırım'ı manşetlerine taşıdı. Ülkenin en etkili gazetelerinden Los Angeles Times ise o sırada California'nın en güvenlikli cezaevi olan Lompoc'da yatan Yıldırım'ı okurlarına ‘‘O en tehlikeli casus’’ diyerek aktardı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!