Osmanlılara göre Batılı, Avrupalılara göre Doğuluydular. Batı Avrupa'dan yola çıkıp Levant'a yani Doğu'ya yerleşmişlerdi. Bu yüzden onlara Doğulu anlamında Levanten adı takıldı. Genellikle İtalyan, Fransız ve İngiliz kökenli, kozmopolit bir tüccar sınıfıydılar. Birçok dil biliyorlardı: Günlük hayatta kullanılan Rumca, okullarda öğrenilen İtalyanca veya Fransızca, özel ders alıp söktükleri İngilizce ve yaşadıkları ülkenin dili Türkçe. Esas işleri ticaret ve sanayicilikti. Ama içlerinde sanatla, zanaatla, mimariyle uğraşanlar da vardı. Osmanlı Devleti'nin onlara verdiği ticari ayrıcalıklar (kapitülasyonlar) sayesinde iki yüzyıl boyunca gül gibi geçinip, kum gibi para kazandılar. Lozan Anlaşması'ndan sonra ayrıcalıkları ellerinden alınan Levantenlerin büyük bölümü ülkelerine geri döndü. Ama içlerinde kuşaklar boyu yaşadıkları ana- vatanları Türkiye'de kalmayı tercih edenler de vardı. Aradan 80 yıl geçti. Levantenlerin sayıları hızla azalıyor. Son Levantenler İstanbul Pangaltı, İzmir Alsancak, Bornova ve Buca'da kendi hallerinde yaşıyor. Oysa onları kendi hallerine bırakmamak gerekiyor. Yaşlılara tanık oldukları tarihi, gençlere dedelerinden, büyükannelerinden dinlediklerini anlattırmak, kayda geçirmek gerekiyor. Biz de anlamak ve anlattırmak için yola çıktık. İstanbul Pangaltı'da başlayan yolculuğumuz İzmir Alsancak'ta cumbalı Levanten konaklarının önünde son buldu.19. yüzyılın Levanten semti Pangaltı'da Levantenlerden geriye kalan tek şey semtin ismi. Bu konuda da iki rivayet var. Birincisi, Pangaldi adında İtalyan uyruklu bir Levanten burada bir gazino açtı ve Pangaldi Gazinosu semte adını verdi. İkincisi, bir İtalyan Levanten bahçe içinde ‘‘Pane e Galeti’’ adında bir pastane açtı. Yaptığı kek ve pastalarla ünlenen pastanenin ismi zamanla Pangaltı'ya dönüştü ve semtin adı oldu. LEVANTENLER HAKKINDA İLK DOKTORA TEZİPangaltı röportajlarımıza ‘‘Pangaltı: 19. Yüzyılın Levanten Semti’’ adlı kitabın yazarı Rinaldo Marmara ile başlıyoruz. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün desteğiyle basılan bu kitabı Levantenlerden geriye bir belge kalması için yazan Rinaldo Marmara, 15 yıldır Fransa'da yaşıyor. Pangaltı'da doğan, evlenip Fransa'ya yerleşen Marmara, Paul Valery Montpellier III Üniversitesi'nde çalışıyor. Ocak 2003'te üniversiteye sunduğu Levantenler hakkındaki 800 sayfalık doktora tezinin bu alandaki ilk çalışma olduğunu söylüyor. Fransa'da 'Türk dostu' ilan edilen ve birkaç gazeteye bu başlıkla
haber olan Rinaldo Marmara'nın çalışması Fransa'da kitap olarak basılacak.Sahip olduğu şövalyelik nişanı ve bildiği 5 yabancı dil sayesinde Vatikan'ın Propaganda Fide Tarihsel Arşivleri, kilise ve mezarlık arşivleri ve Yunan adaları arşivlerine girerek araştırma yapan Rinaldo Marmara, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Latin topluluğunu ikiye ayırıyor. Kapitülasyonlardan faydalanan yabancı uyruklu Latinler (Levantenler) ve Osmanlı Latinler. OSMANLI DEVLETİ AB'Yİ O ZAMANLAR KURMUŞTURinaldo Marmara bu iki grubun gelişimi ve aralarındaki farkı şöyle anlatıyor: ‘10. asırdan itibaren deniz kenarındaki İtalyan sakinleri -Amalfiler, Venedikliler, Cenovalılar, Pisalılar- iki kıtanın kesiştiği yerde bulunan İstanbul'a akın etmeye başladılar. Mayıs 1082'de İmparator 1. Alexis Comnen tarafından Venediklilere Konstantinapolis'in bir mahallesi verilmesi İtalyan kolonilerin doğum belgesidir. O zamanlar Konstantinopolis'in Latin topluluğu, Haliç'in sağ kıyısında, Bizans surları çevresinde, limanın yakınlarında Bahçekapı, Balıkpazarı Kapısı ve Zindankapısı arasına yerleşmiştir. Bizans İmparatorluğu'nun Latin topluluğu, Türklerin 1453'te Konstantinopolis'i fethetmeleriyle yok olmuştur. II. Mehmet'in Galata'nın Cenovalı kolonisine verdiği 1 Haziran 1453 tarihli ferman, Latin reayası denilen Osmanlı Latin Topluluğu'nun menşeinde bulunmaktadır. Ferman Galatalı Cenovalalıların kişisel haraç ve cizye ödemelerini şart koşmuştur. Haraca tabi tutulan Cenovalılar gayrimüslim kullar ya da reayalar olmuşlardır. Böylece Osmanlı-Latinler oluşmuştur.’Rinaldo Marmara'ya göre Osmanlı-Latinleri ile Levantenler işte bu noktada ayrılıyor. Levanten diye 1839 Tanzimat Fermanı'nın getirdiği ayrıcalıklardan yararlanarak altın bir çağ yaşayan yabancı uyruklu Latinlere deniyor. Bu dönemde kiliseler kuruluyor, her türlü işle uğraşılıyor, 1867'den sonra mülk edinebiliyorlar. Cumhuriyetten sonra ise Levantenler için gerileme devri başlıyor. Marmara bu süreci şöyle anlatıyor:‘Ayrıcalıklardan o kadar çok faydalandılar ki, Cumhuriyet geldikten sonra bu böyle devam edemezdi. Lozan Antlaşması’yla kapitülasyonlar kaldırıldı. Türk hükümeti birkaç yeni kanun çıkarttı. Yabancılar her işi yapamamaya başladı. Bir tek ticaretle uğraşabiliyorlardı. Çırak, kapıcı, memur, doktor ve mühendis olamıyorlardı. Geriye doğru bir göç başladı. Geriye kalanlardan parası olanlar ticaret, parası olmayanlar aracılık yaptı.’ Osmanlı İmparatorluğu'nun Levantenlere büyük bir hoşgörüyle yaklaştığını anlatan Marmara tezini şöyle noktalıyor: ‘‘O zamanların Osmanlı İmparatorluğu bugün kurulmak istenen Avrupa'nın bir ufak bir örneğiydi. Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar birlikte yaşıyorlardı. O zamanlar Osmanlı'da Ortak Pazar zaten kurulmuştu. Avrupa Birliği, Türkiye'yi AB'ye almanın kararını verirken bu önemli faktörü unutmamalı.’TEZ’DEN RAKAMLAR Altın çağlarında 820 din adamı 60 tane hizmet binası vardı. Bugün 94 din adamı, 30 kadar hizmet binası kaldı. Senede 800 çocuk vaftiz oluyordu. Bugün yılda 20 çocuk vaftiz oluyor. Altın çağda yılda 500 cenaze kalkardı. Bugün yılda 50 cenaze kalkıyor. ALESSANDRO PANNUTIİstanbul’daki İtalyan kültürü yaşıyorAlessandro Pannuti 1998'den beri İstanbul'da yaşıyor.
Galatasaray Lisesi'nde Ä°talyanca bölümünü kurmuÅŸ. Halen Özel BeyoÄŸlu Lisesi'nde öğretmen. Fransa doÄŸumlu. Annesi Fransız, babası Ä°talyan. Ä°lk ve orta öğrenimini Ä°talya'da, lise öğrenimini Ä°ngiltere'de tamamlamış. Ä°talya Trieste Ãœniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü'nden mezun olmuÅŸ. Sorbonne Ãœniversitesi Ä°talyan Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde, '20. yy.'da Ä°stanbul'daki Ä°talyan Levantenler' baÅŸlıklı doktora tezine ise 2000 yılında baÅŸlamış. Tezi için 70 kiÅŸiyle yüz yüze görüşmeler yapıp, Slvio Messir, Giovanni Scagnomillo gibi Levanten yazarların eserlerini incelemiÅŸ.‘‘Sorbonne'daki hocam Jean-Charles Vegliante, ki kendisi dünyadaki göçmen Ä°talyan cemaatleri konusunda uzmandır, bana Ä°stanbul'daki Levanten cemaatinden söz etti. Giovanni Scognamillo'yu aradım. Ona göre bu iÅŸin bir an önce yapılması gerekiyordu çünkü Levantenler bitmek üzereydi. Amacım Ä°stanbul'daki Ä°talyan Levantenlerin, Ä°talyan dilini ve kültürünü sürdürdüğünü ispatlamak. Yüzlerce yıldır burada yaÅŸayan cemaat bitmek üzere. Çünkü gençler, yurtdışına yerleÅŸmeyi seçmiÅŸ. Son kuÅŸak olarak, çoÄŸunluÄŸunu 65 yaşın üstünün oluÅŸturduÄŸu bir grup kalmış. Gerçekten olaÄŸanüstü olan durum, Ä°talyanların sayılarının giderek azalmasına raÄŸmen asimile olmayıp, toplumla entegrasyona girmemeleri. Bu durum da cemaatin, bugüne kadar sürdürdüğü dil ve kültürle beraber yok olması sonucunu getiriyor.’İZMÄ°RLÄ° TÃœRK, Ä°ZMÄ°RLÄ° LEVANTENLERÄ° YAZDIÄ°lk belediye ve bankayı Levantenler kurdu‘Kendimi eski Ä°zmir'de hayal ediyorum. Fransız profesör Gaston Deschamps, Ä°ngiliz konsolos Paul Rycaut, Belçikalı sanayici Charles Verbeke, Ä°talyan tüccar Giorgio Corsini ve Avusturyalı Ä°tfaiye müdürü Paul Greskowich yüzlerce kez gözlerimin önünden geçiyor. Bu hayallere daldığım kısa süre içinde, Ä°zmirli bir Rum kimliÄŸine bürünüyorum. Punta'nın arka sokaklarındaki iki katlı evimden çıkıp, dar sokaklardan Kordon'a ulaşıyorum. Kordon her zamanki gibi kalabalık. Yol boyunca, herkesi 'bonsoir, buono sera, kalispera, iyi akÅŸamlar' diyerek selamlıyorum. Bir randevum nedeniyle, beÅŸ dakika içinde Cafe Kraemer'de bulunmam gerektiÄŸinden, yanımdan geçen atlı tramvaya biniyorum. Tramvay Ä°zmir Tiyatrosu, Alhambra Birahanesi, Sporting Clup, Cafe de Paris, Avcılar Kulübü'nün önünden geçtikten sonra, Cafe Kraemer'in önünde duruyor. TelaÅŸlı bir ÅŸekilde tramvaydan iniyorum. Avusturyalı garson, Cafe Kreamer'in kapısında beni güleryüzle karşılıyor. Ä°talyan misafirimle birlikte garsonun porselen bardakta sunduÄŸu nefis 'Procop' birasını yudumluyoruz. Ä°zmir'in o muhteÅŸem günbatımını kaçırmamak için, burada fazla kalmıyoruz. AkÅŸam yemeÄŸini yiyeceÄŸimiz Sporting Club'ın yolunu tutuyoruz. GüneÅŸ, Karşıyaka'nın arkasından batarken ortalığı kıpkızıl bir renk kaplıyor. Bir taraftan bu muhteÅŸem manzarayı seyrederken, bir taraftan da yemeÄŸimizi yiyip, ÅŸarabımızı yudumluyoruz. Yemekten Sonra Bella Vista'daki Nea Skene Tiyatrosu'nda güzel bir Ä°talyan operası izliyoruz.’İzmirli iÅŸadamı, Ege Genç Ä°ÅŸadamları DerneÄŸi kurucu baÅŸkanı Bülent Åženocak, Levant'ın Yıldızı Ä°zmir adlı kitabına bu cümlelerle baÅŸlıyor. Åženocak'a göre Ä°zmir'in azınlık tarihi 1620'de Sakız Adası'ndan konsolosların Ä°zmir'e gelmesiyle baÅŸlıyor:‘‘Bugün sayıları 100'lerle ifade edilecek kadar azalan Ä°zmirli Levantenlerin Ä°zmir'e sayısız katkısı oldu’ diyen Åženocak şöyle devam ediyor:‘‘İzmir'de ilk belediye Levantenlerin ve azınlıkların bir araya gelmesiyle oluÅŸtu. Ä°zmir'deki ilk bankayı da Levantenler kurdu. (Ä°zmir Bankası- 1847) Madenlerin büyük bir kısmını Levantenler iÅŸletti. Levantenler Ä°zmir'de kalsaydı ÅŸehir çok farklı olurdu. Avrupa BirliÄŸi'ne girme yolunda çok büyük mesafeler kaydedebilirdik. Onlar bizlere uygar yaÅŸamayı, çaÄŸdaÅŸ olmayı öğrettiler. Levantenler gittiÄŸi zaman insanlar uzun süre elbisesini diktirecek terzi, ayakkabısını tamir ettirecek ayakkabıcı bulamadı.’’ PANGALTI LEVANTENLERÄ°M. GIUDICI KAYA - M. GRAZIA BOYMANTürkiye’de kendimizi hiç eksik hissetmedikOnlar iki kardeÅŸ. Rinaldo Marmara'nın kuzeni oluyorlar. Türkiye'de doÄŸmuÅŸlar. ‘Dedemiz Ä°talya'dan Türkiye'ye 1862'de gelmiÅŸ. Ticaret yapmak için. Çok baÅŸarılı olmuÅŸ. Hep Pangaltı'da oturmuÅŸ. Mülk edinebilme kanunundan sonra Pangaltı'dan ev almışlar. Biz hálá o evin yerinde yaptırılan apartmanda oturuyoruz. Hani caddede Arçelik'le YataÅŸ var ya, iÅŸte o apartman.Arçelik ve YataÅŸ bizim kiracımız. Çalışmıyoruz, kiralar yetiyor.’ Mirella ve Maria yaÅŸamlarını bir çırpıda böyle özetliyorlar. Mirella bir Türk'le evli. Maria ise eÅŸ olarak kendi gibi bir Levanten'i seçmiÅŸ. Ä°ki kız kardeÅŸ Türkiye'yi çok seviyorlar. ‘Biz Fransa'ya da, Yunanistan'a da gittik. Orada yabancılara kötü davranıyorlar. Biz Türkiye'de kendimizi hiç eksik hissetmedik’ diyorlar.ANNAMARIA GENOVESIDolmabahçe Sarayı’nın kartonpiyerlerini dedem yapmış Dedem Ä°stanbul'a 1862'de 22 yaşındayken gelmiÅŸ. Kartonpiyer ustasıymış. Türkiye'ye kartonpiyeri getirmiÅŸ ve zaten Dolmabahçe Sarayı'nın kartonpiyerini de o yapmış. Ailemiz dedemin mesleÄŸi sayesinde para kazanmış. 1935'te yabancılara bazı meslekler yasaklandı. Kartonpiyer ustası sanat işçisi sayıldığı için benim dedem Ä°stanbul'da kaldı, 1914'te Türkiye'de öldü. Ben de Levantenlerin tarihini çok merak ediyorum. Benim kızıma anlatacağım bir ÅŸeyler olmalı. Ama bu konuda yazılmış çok az kitap var. Rinaldo Marmara'nın tezi tarihimize ışık tuttu.MELEK MARISA ELAGÖZ ALTARASÄ°lk akıl hastanesini büyük dedem kurmuÅŸÄ°lk olarak Venedik'ten büyükdedem gelmiÅŸ. DoktormuÅŸ. Akıl doktoru. Osmanlı padiÅŸahını tedavi etmek için çağırılmış. Hangi padiÅŸah olduÄŸundan emin deÄŸilim. O zamanlar ilk akıl hastanesini de benim büyükdedem kurmuÅŸ. Dedem ise mimarmış. Güzelbahçe hastanesi benim dedemin eviydi. Kendi yapmış o evi. San Antonio Kilisesi'ni de o yapmış. Ä°smi Julio Monceri. Venedik'te öldü. Onun hayatında her ÅŸey toz pembe deÄŸilmiÅŸ. Din ayrımı yüzünden zor günler geçirmiÅŸ. Bana gavur bile dediler, derdi. Gavur Allah'a inanmayandır. Benim oÄŸlum asker. Yanlışlıkla kayıt formunu bana gösterdiler. Ãœzerinde sakıncalı gayrimüslim, yazıyordu. Bu ne demek?En ünlü BeyoÄŸlu Levanteni / GIOVANNI SCOGNAMILLOLevantenler tarih oluyorSinema üzerine yazdığı yazı ve kitaplarla tanınan, 'Bir Levanten'in BeyoÄŸlu Anıları' adlı kitabın yazarı Giovanni Scognamillo, 18. yüzyılda Ä°stanbul'a göç edip yerleÅŸen bir Ä°talyan ailenin üçüncü kuÅŸak üyesi. Büyükbabası 19. yy'da Napoli'den Ä°stanbul'a göç etmiÅŸ bir aşçı. ‘‘Levantenler Türkiye'de Ä°stanbul, Ä°skenderun ve Ä°zmir'de yaÅŸadı. Bunların büyük bir kısmı Ä°talyan idi. Ä°talyanların dışında Fransız, Ä°ngiliz ve Almanlar da vardı. Levantenler artık tarih oluyor. Yeni kuÅŸaklar Türkiye'de kalmaktansa babalarının, atalarının memleketine dönüyor. Benim iki çocuÄŸum var, her ikisi de Türkiye dışında yaşıyor’ diyen Giovanni Scognamillo'ya hiç Ä°stanbul'dan ayrılmayı düşündünüz mü? diye soruyoruz. ‘Ayrılmak ihtiyacını zaman zaman duymadım deÄŸil. Ama insan bütün hayatını bir yerde geçiriyorsa, oraya entegre olur. Bazen ben diÄŸer Levantenlere saldırıyorum, iÅŸte 'Ben entegre oldum siz olamadınız' diye, onlar da bozuluyorlar tabii. 6-7 Eylül olayları olduÄŸunda Ä°stiklal Caddesi'ndeydim. Bu hadiselerden etkilendim, ama Türkiye'de böyle olaylar oluyor diye Ä°stanbul'dan kaçmak gibi bir düşüncem olmadı. Çünkü bu olaylar direkt olarak beni ve diÄŸer Levantenleri etkilemedi.’ Türkçe, Ä°talyanca, Fransızca, Yunanca, Ä°ngilizce, Ä°spanyolca bilen 74 yaşındaki Giovanni Scognamillo'nun yalnızca Ä°talyan pasaportu var. Ä°ZMÄ°R LEVANTENLERÄ°ALEX BALTAZZIÄ°zmir köftede Ä°talyan etkisiAlex Baltazzi, 1936'da Ä°zmir'de doÄŸmuÅŸ. DoÄŸar doÄŸmaz Ä°kinci Dünya Savaşı çıktığı için 10 yaşına kadar Atina'da yaÅŸamış. Åžimdi Ä°zmir'de turizmle ilgileniyor. Karavan Turizm adında 8-9 ÅŸubeli bir turizm ÅŸirketi var. Türk-Ä°talyan Kültür ve Dostluk DerneÄŸi BaÅŸkanı ve Ege Seyahat Acenteleri DerneÄŸi BaÅŸkanı olan Alex Baltazzi aile tarihini şöyle anlatıyor: ‘‘Ailem Venedik'ten 1746 yılında gelmiÅŸ. Büyük dedemin 11 çocuÄŸu varmış. Ailemin bir kısmı Ä°stanbul'a gitmiÅŸ. Banka ve finans ile ilgilenmiÅŸler. Ä°stanbul'a ilk bankayı kurmuÅŸlar. Ä°zmir'de de bir kısmı finansla bir kısmı ihracatla ilgilenmiÅŸ. Ä°zmir'de kalanlar çok geniÅŸ toprak sahibi olmuÅŸlar. 1847'de de Ä°zmir Bankası'nı kurmuÅŸlar. Defalarca Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'na kredi vermiÅŸler. Osmanlı gerileme döneminde kredileri ödeyememiÅŸ. Ailenin bir kısmı ekonomik sıkıntıya girip, Avusturya'ya göç etmiÅŸ.’’ Alex Baltazzi Levanten ailelerin eskiden içlerine kapanık yaÅŸadığını söylüyor. Fakat Levanten nüfus azaldıkça bu içe kapanıklık ortadan kalkmış. ‘‘Ben hep Alsancak'ta oturdum. Ve çok rahat yaÅŸadım. Ben Ä°talyanım. Ama Türkiye'de yaşıyorum. Türkiye'yi Ä°talya kadar seviyorum. Arada bir farklılık görmüyorum’ diyen Alex Baltazzi Levantenlerin Ä°zmir'i çok etkilediÄŸini söylüyor. Ve minik bir örnek veriyor: ‘Biliyor musunuz, o çok meÅŸhur Ä°zmir köfte, Ä°talyan yemeklerindeki soslardan etkilenerek ortaya çıkmıştır.’ MAURIZIO PENETTÄ° - ELVIO PENETTIBirçok Ä°zmirliden daha Ä°zmirliyizOnlar iki kuzen. Büyükdedelerinin babası Ä°zmir'e Napoli'den gelmiÅŸ. Ä°zmir'de deniz levazımat iÅŸleri yapmış. Maurizio ve Elvio, Penetti ailesinin beÅŸinci nesil üyeleri. ‘Biz birçok Ä°zmirliden daha çok Ä°zmirliyiz’ diyorlar. Babalarından ve dedelerinden duydukları eski günleri şöyle anlatıyorlar: ‘‘İlk zamanlar Levantenlerde yerel toplumla kaynaÅŸmama eÄŸilimi varmış. Ä°htiyaç da yokmuÅŸ. Çünkü nüfusun yüzde 90'ı gayrimüslimmiÅŸ. Eskiden Levanten aileler hep birbirleriyle evlenirlerdi. Yeni yeni Levantenler Türklerle, Türkler Levantenlerle evlenmeye baÅŸladı. Levantenlerin birçoÄŸu çift pasaportlu. Biz hálá geçmedik, geçemedik. Geçmemizin bizim için avantajları var. Çünkü mesela yabancı olduÄŸun zaman deniz kıyısından ev alamıyorsun. Memur olmak için çalışma izni almak gerekiyor. Bürokraside zorluklar çıkıyor. 3 günde yapılabilecek bir iÅŸ 3 ay sürebiliyor.’ Maurizio ve Elvio Penetti Türkiye'de olmaktan mutlular. Arada bir ‘Bu ne biçim memleket, iki yılda bir kriz oluyor’ diyorlar ama Türkler ne kadar yakınıyorlarsa onlar da o kadar yakınıyor. Penetti ailesi hep sanayicilikle uÄŸraÅŸmış: ‘‘Dedemiz ilk dizel motoru kuran ve inÅŸa eden kiÅŸi. Dedelerimizin o zamanlar yaptıkları, bugün Afrika'nın ıssız ormanlarına gidip, üretim yapmak gibi bir ÅŸey.’ MARIKA CORSINITSK ve sokak çocukları için çalışıyorÄ°zmir ve Levanten deyince akla ilk gelen isimlerden biri Marika Corsini. Çünkü o tam anlamıyla bir iyilik meleÄŸi. Telefonu hiç susmuyor. Ä°ÅŸ isteyen, çocuÄŸunu ameliyat ettirecek, evini badana yaptıracak parayı bulamayan herkes onu arıyor. 76 yaşındaki Marika Corsini Türkçe, Ä°talyanca, Fransıza, Ä°ngilizce, Rumca, Ä°spanyolca olmak üzere altı yabancı dil biliyor. 50 yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı, Ä°zmir Hastaneleri'ne Yardım DerneÄŸi ve Sokak Çocukları DerneÄŸi gibi kurumlarda çalışıyor. ‘‘Ben Türk ailelerin içinde büyüdüm. Bütün reis-i cumhurlara çok yakındım. Özellikle Kenan Evren'le ve Kaya Erdem'le... Ailem Ä°talya'dan, Cenova'dan ve Romanya'dan gelmiÅŸ. Ben gelenleri hiç tanımadım. Çünkü büyük dedem bile Ä°zmir'de doÄŸmuÅŸ. Ä°lk gelenler benzincilikle uÄŸraşırlarmış. 1937'de Bayraklı'daki gaz depolarımız yandı ve 27 çalışanla beraber babam da öldü. Ben bankacıyım. 18 yıl bankacılık yaptım. MesleÄŸim gereÄŸi benim çok muhitim var. Bankacılıktan ayrıldıktan sonra vakıflarda ve derneklerde çalıştım. Hiçbir zaman Ä°talya'ya dönmeyi düşünmedim. Ä°zmir'de çok mutluyum. Kocamı 1992'de kaybettim. O da Ä°talyan Levanten'di. Ä°talyan baÅŸbakanı iki ülke arasında kurduÄŸu iliÅŸkiden dolayı şövalye unvanı verdi.’’ELI FILIDISMüthiÅŸ bir zenginlik duyuyorumBaba tarafım Macar anne tarafım Yunanlı. Babaannemin babası tren yollarının ilk yıllarında tren yolu ÅŸefi olarak çalışmış. Annem Ä°kinci Dünya savaşı sırasında Türkiye'ye yerleÅŸen Yunanlılardan. Politik nedenlerle eskiden bizler kendi içimize kapalı yaÅŸardık. Ama çok çabuk açıldık. Çünkü bizim Giritli komÅŸularımız vardı ve bizlere çok benzerlerdi. Çok güzel dostlukların içinde büyüdük. Bana ne hissettiÄŸimi sorarsanız müthiÅŸ bir zenginlik duyuyorum. Ben Ä°zmir'de bir Ä°talyan Levantenle evlendim. Çocuklarım çok güzel büyüdüler. Ä°zmir'i çok seviyorlar. Onlara yurtdışında okumaları için çok ısrar ettim. Bana 'Biz Ä°zmir dışında yapamayız. Sen olmasan Ä°zmir'de yardımımıza koÅŸacak bir sürü insan var, sokaklar dost kaynıyor' diyorlar. Ben ressamım, sergiler açıyorum, resim dersleri veriyorum. 7 yıldır Alsancak'ta eski bir Levanten konağında oturuyorum. Burası hem atölyem hem evim. Binanın mal sahibi Ä°zmir'in en önemli Levanten ailelerinden Arkas Denizcilik'in sahibi Lucien Arkas. Lucien Arkas bu evde doÄŸup büyümüş. Ben hemen hemen her gün bu evde onların nasıl vakit geçirdiÄŸini düşünüyorum. Her yer tarih kokuyor, çok mutluyum.Â
button