Güncelleme Tarihi:
COVID-19’un Türkiye’de ilk görüldüğü 11 Mart gününden itibaren sağlık personeli için hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Tüm gün çalışan, evlerine gidip sevdiklerine sarılamayan sağlık çalışanları, virüs kapıp iyileştikten sonra bile hemen görev yerlerine dönerek hasta tedavi etmeyi sürdürdü.
SAĞLIK ORDUSU
COVID-19’lu hastaların tedavisinin sürdüğü en önemli merkezlerden biri de başkentteki Bilkent Şehir Hastanesi. Bu dev hastane ilk kez kapılarını Hürriyet’e açtı. Ankara Şehir Hastanesi’nde 4 bini doktor 11 bin sağlık personeli görev yapıyor. Burada koronavirüslü hastalar için pandemi kuleleri oluşturuldu. Salgın nedeniyle personelin birçoğu eğitilerek bu kulelerdeki COVID-19’lu hastaların kaldığı yoğun bakımlarda ve belirlenen pandemi servislerinde görev almaya başladı. Tüm yükü paylaşmaya çalışan sağlık çalışanları, görev süreleri dolduktan sonra, pandemi bölümünün en alt katında yer alan bölümlerde duş alıp, hastane kıyafetlerini yine buradaki çamaşırhanelerde yıkatıp, kurutup bir gün sonraya hazırlanıyorlar.
PANDEMİ KURULU
Bu zorlu süreci Şehir Hastaneleri’nde yoğun bakım uzmanı olan, aynı zamanda Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Sema Kultufan Turan, Hürriyet’e anlattı: “11 Mart’ta İstanbul’da çıkan ilk vakanın ardından, 18 Mart’ta da Ankara’da hastanemize başvurular oldu. Bulguları olan kişiler, yoğun bakımcılar ve enfeksiyon uzmanları tarafından birlikte görüldü. PCR pozitifliği dışında klinik semptomları olan, tomografi bulguları da bulunan hastalar, COVID-19 için izole edilen kulelerde takip edilmeye başlandı. Yoğun bakım alanlarını negatif basınçlı odalar haline getirdik. (Damlacıkların da olduğu havanın koridordan yukarı doğru hepa filtreye doğru gitmesini sağlayan sistem. Böylece virüs yere düşmeden ortadan kaldırılmış oluyor.) Yoğun bakım yatak ve servis sayısını artırdık. COVID-19 dışı hiçbir hastanın da mağdur olmaması için çalıştık. Çalışma listeleri hazırlandı. Hastane pandemi kurulları kuruldu, bu kurul hastanemize özel kararlar aldı. İlk günler tüm yatakların dolu olduğu yoğun bakımlarda şimdi sadece 126 hastamız yatıyor. Onları da iyileştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Hasta yatış hızı 10 gündür iyice düştü.
TÜRK TİPİ TEDAVİ
Hakkında bu kadar az şey bilinen bir hastalıkla ilgili, bugün geldiğimiz noktada hekimlerin başarısını göz ardı etmemek gerekir. Filyasyonun da çok önemli katkısı oldu. İlaçları erken dönemde kullanmak, onları yüzüstü yatırarak tedavi etmek yoğun bakıma yatışı azalttı. Yoğun bakımdaki hastalarda da yüksek akımlı oksijen tedavisi çok işe yaradı. Dünyadan farklılığımız bu yönde, yani Türk tipi tedavi uygulamamız. Biz yurtdışından farklı olarak da her hastayı tedavi ettik.”
GİRİŞTE İKİ KADEMELİ KAPILAR
Yoğun bakım ünitesinin giriş kapısı da bulaş riskine karşın iki kademeli olarak açılıyor. Üniteye girmek isteyenler öncelikle ilk kademede yer alan kapıdan geçerek ikinci kapının olduğu bölgede bekliyor. İlk kademedeki kapının kapanmasıyla beraber oluşturulan negatif basınçla birlikte ikinci kapı açılarak üniteye giriş sağlanıyor.
‘SEFERBERLİK HALİ GİBİYDİ’
Pandemi kulelerinde yoğun bakım uzmanı olarak görev yapan ve aynı zamanda bilim kurulu üyesi olan Doç. Dr. Sema Kultufan Turan, ilk günden bu yana seferberlik ilan ettiklerini söyledi: “Motivasyonumuzu çok yüksek tuttuk. Konuşarak, birbirimizi anlayarak, destekleyerek, yorulduğunu hissettiğimizde çalışanlara ara verdirerek, karşılıklı iyi niyetle bu sürecin üstesinden geldik. Ben buna bir seferberlik dönemi diyorum. Herkes sadece işine odaklandı. Ankara’da Türkiye’nin bir örneği gibi. Virüs kapanların yüzde 80’i semptom göstermeden hastalığı geçiriyor. Yüzde 20’sinde semptom görülüyor, servislerde tedavi süreci başlıyor ancak yüzde 5’i yoğun bakımlarda ağır bir dönemden geçiyor. Toplumumuzda hiper tansiyon ve diyabetli hasta sayısı fazla. Bu nedenle onların yoğun bakım ihtiyacı daha çok oldu. Hastaların iyileşme sonuçlarına baktığımızda şehir hastanelerinin çok iyi durumda olduğunu söyleyebilirim.”
‘ÇAMAŞIRLARIMIZ BİLE BURADA YIKANIYOR’
Hastanenin yoğun bakım sorumlusu Prof. Dr. Seval İzdeş, ilk günlerde çok uykusuz kaldıklarını söyledi: “Evlerimize zor gittik ama artık her şey yoluna girdi. Ailemiz, bizim için korktu ancak bu korku da artık yerini rahatlamaya bıraktı. Elbette çok tedbirli çalışıyoruz. İçeride eskiden yaptığımız hiçbir şeyi yapmıyoruz. Örneğin bütün zamanımız yoğun bakımda geçtiği için koridorunda çay ya da kahve içerdik. Şimdi bırakın çay içmeyi maskemizi, bonemizi asla çıkarmıyoruz. Pandemi bölümünün en altında hazırlanan yerlerde duş alıp, kıyafetlerimizi yıkatıyoruz.”
TEK KİŞİLİK YOĞUN BAKIM ODALARI