İki kızlarını kaybettiler şimdi ikiz kızları var

Güncelleme Tarihi:

İki kızlarını kaybettiler şimdi ikiz kızları var
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2002 22:35

Yeni evli Duygu Karakış (25), eşi inşaat mühendisi Cem Karakış (31), 3 aylık kızları Buse ve ablasını ziyarete giden Derya Potoğlu (23) Değirmendere'de öldü.

Bir anda iki kızını, torununu ve damadını yitiren 47 yaşındaki Remziye ve 50 yaşındaki Hayri Potoğlu bugün yeni doğan ikiz kız bebekleriyle yeni bir hayatın eşiğindeler.

17 Ağustos'tan sonra Eskişehir'e yerleşen astsubay emeklisi Hayri ve eşi Remziye Potoğlu yitirdikleri evlatlarının yerine bebek istediler... Ve ikiz kızları oldu! Şimdi 9 aylık ikizlere önce depremde ölen ablaları Duygu ve Derya'nın isimlerini koymak istediler. Ancak uzmanların uyarısıyla bu karardan vazgeçtiler, Dilek ve Dilem isimlerini verdiler. Hayri Potoğlu, ‘‘Uzmanlarla görüştükten sonra bu kararımızdan vazgeçtik’’ diyor: ‘‘Çünkü ölen ablalarının isimlerini koymamız ileri yaşlarda ikizlerimizi olumsuz yönde etkileyebilirdi. Biz de ikiz kız bebeklere Dilek ve Dilem adını koyduk. Göbek adı olarak Derya ve Duygu'yu seçtik.’’

EVİ YENİ ALMIŞLARDI

Yeni bir hayata rağmen, geçmiş unutulmuş değil. Hayri Potoğlu, nişanlı olan küçük kızı Derya'nın deprem gecesi ablası Duygu'nun Değirmendere'nin Yüzbaşılar semtindeki evinde misafir kaldığını anlatırken, gözlerinin dolmasını engelleyemiyor.

‘‘Sevdiklerimizin cesedini 6 gün süren çabalarımız sonucunda kendi imkanlarımızla çıkardık. Ben ve eşim deprem sırasında İzmit'teki evimizdeydik. Onları deprem değil binayı çürük yapanlar öldürdü. Kızlarımın öldüğü apartman dairesini bir ay önce satın almıştık. Evi satanlar bize 'Değirmendere'de deprem olsa her yer yıkılır bu bina yıkılmaz' demişlerdi. Sanki beton yerine toprak, demir yerine tel kullanarak yapmışlar. Üç yıl geçti, suçlular cezalandırılmadı. Hiçbir ceza almayan suçlular anne babaların yüreğini yakıyor. Davalar devam ediyor, suçlular rahat rahat sokakta geziyor. İnsanların canına kıyanların cezalandırılmasını istiyorum. Suçlular cezalandırılmadığı süre depremzedelerin acısı hiç bitmez.’’

Remziye Potoğlu ise ikizlerin kendisini ve eşini yeniden yaşama bağladığını anlatıyor:

‘‘İki çocuğumuz vardı, kaybettik. Çocuğumuzun olmasını çok istiyorduk. Önce evlat edinmeyi düşündük. Ama sonra hamile kalıp yeniden doğum yapmaya karar verdim. Görüştüğümüz doktorlar ileri yaşlarda çocuk sahibi olmanın riskli olduğunu söyledi. Ama tüm riski göze aldık. Hamile kaldıktan sonra ikiz çocuk dünyaya getireceğimi öğrendim. Daha sonraki aylarda doktorumuz bize iki kızımızın dünyaya geleceğini söyledi. Öyle sevindik ki.’

Havva Hanım Ali'nin sevgisini Betül'e verdi

Evin enkazında kucağındaki 1.5 yaşındaki oğlu Ali'yle 10 saat kalan Havva Günay, oğlunun ölümünü hala kabul edemiyor.

O depreme oğlu Ali ve kızı Banu (10) ile evinde yakalandı. Su tesisatçısı eşi Hasan Günay Esenköy'de bir inşaatta çalışıyordu. O gece kızını odasında yatıran genç kadın, oğlunu yanına alarak uyudu. Sarsıntıyla uyanınca oğlunu kucakladı ve enkazın altında kalakaldı. Ali'nin şahdamarı kesilmişti. Annesi bir yandan oğluna ninni söylerken, bir yandan da ağlayan Banu'ya ‘‘Uyumaya çalış kızım’’ diyordu. Öğle saatlerine önce kızı kurtarıldı, sonra kendisi ışığı gördü. Havva Günay'ın kangren tehlikesi bulunan sol bacağı doktorların müdahalesi sonucu kesilmekten kurtuldu. Yürümekte güçlük çeken Havva Günay, belki erkek olur da Ali adını veririm diyerek bir çocuk daha dünyaya getirdi. Bir kızı olan Havva Günay, şimdi Ali'nin sevgisini Betül'e verdi.

Nail KAHRAMAN-Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA,(DHA)

Hasta bebeklerinin tedavisi onları hayata bağlayan tek neden

Depremde evleri hasar gören yeni evli Öznur ve Ersin Çetin çifti ikinci bir felaketi işten çıkarılarak yaşadılar. Bolu Karaçayır Prefabrik Konutları'na taşındılar. ‘‘Evlenirken geleceğe yönelik umutlarımız vardı. Depremde tüm mutluluklarımız enkaz altında kaldı.’’ Bu zor günlerde yüzlerini güldüren yeni doğan bebekleri Yağmur. Ama sevinçleri uzun sürmedi, Yağmur'un karaciğer hastası olduğunu öğrendiklerinde yeni bir deprem yaşadılar. Şimdi Ersin Çetin'in bir işi var. Kazandığı parayla ancak bebeklerinin bakımını karşılıyorlar. Bu da mutlu olmaları için yeterli değil. Eğer iki yıl içinde Yağmur'a karaciğer nakli yapılmazsa bebekleri ölecek. İşte Yağmur'un bu durumu Çetin çiftini hayata bağlayan en büyük neden. ‘Bebeğimizin tedavisi için umutla çalışıyoruz’ diyorlar.

Özgür CANSU- Özden ELÇİ/ BOLU, (DHA)

Annesini yaşatan Selen

Şerife Bulca, 40 yaşında. Eşini, oğlunu ve kızını kaybetti. Şu anda 3 yaşındaki en küçük kızı Selen'le İzmit-Gölcük yolu üzerindeki Yeniköy Prefabrikleri'nde yaşıyor. Çöken binada kiracı olduğu için kalıcı konut hakkı yok. 85 milyon liralık dul maaşıyla geçiniyor. Ölen çocuklarının, eşinin fotoğraflarını gösteriyor. Deprem sırasında 2.5 aylık olan Selen fotoğrafları görünce ‘‘Baba-ağabey-abla’’ diyor. Sonra ekliyor: Yok.

‘Eşim Hasan Bulca'yla 29 yaşındayken evlendim. Mutluluğu geç buldum yani. Önce oğlum Aykut dünyaya geldi, ardından Bahar. Selen en küçük çocuğum. İzmit-Gölcük yolunda Mehmet Tali Sitesi'nin birinci katında oturuyorduk. Cumartesi günü 8 yaşındaki oğlum Aykut sünnet olacaktı. İçim kıpır kıpır. Perde ve örtüleri yıkadım. Ütü, temizlik. Büyük bir heyecanla geç saatte yattım. Uyuyamıyordum. İçimdeki sıkıntıyı sıcağa bağladım. Aklıma sünnet geldi. Oğlumun odasına gidip yüzünü okşadım.

KIZININ ÖLÜSÜ DİRİSİ YOK

Sonra bir gürültü koptu. Ama ne gürültü! Bir şey göremiyorum. Başım yığınların arasına sıkışmış. Bağırmak istiyorum, sesim çıkmıyor. Sonunda kuvvetimi toplayıp seslendim: Hasaaaan! Cevap çıkmadı. Aykut'un sesini duymak istedim. Ama ondan da cevap yoktu. Sonra Bahar'a seslendim. Yine cevap yoktu. Sonra yanıbaşımdan bir ağlama sesi geldi. Elimi sesin geldiği yöne doğru uzatıp ağlayan Selen'i yanıma çektim.

Sürekli ağlayan kızımla enkaz altında kaç saat kaldık bilmiyorum. Beton yığınlarının arasında bir delik açıldı. Işık gözümü kamaştırdı. Sanki mezardan çıkıyorduk. Üç genç gördüm. Önce kızımı aldılar. Sonra da beni. Eşimi ve diğer çocuklarımı sordum. Onları da çıkardıklarını söylediler. Oysa hala enkazın altındalarmış. Beni ve kızımı İstanbul'a hastaneye götürdüler. Bir hafta sonra taburcu olduk. Evime koştum. Eşim ve oğlum Aykut'un cesetlerinin çıkarılışını gördüm. Kızım Bahar'ın ne ölüsünü, ne dirisini gören olmuş.’

Mustafa BAĞDİKEN/ KOCAELİ, (DHA)

Müteahhitle mücadele azmini yeni doğan oğlundan alıyor

Öğretmen Mehmet Emin Bekman ve eşi Ayhan Bekman depremde iki yetişkin çocuklarını ve akrabalarını kaybetti. Şimdi depremden sonra doğan 1.5 yaşındaki oğulları Mehmet Ali'yle teselli bulmaya çalışıyorlar. Kaybettiklerinin üzüntüsü, Mehmet Emin Bekman'ı mücadeleye de sevketmiş: ‘‘Kızım okumayı çok istediği İstanbul Üniversitesi'ni kazandığını bile öğrenemedi. Eğer o binalar sağlam yapılmış olsaydı bunca insan ölmeyecekti. Evimizi yapan müteahhit ve Yalova Belediyesi'ni mahkemeye verdim. Üç yıldır davaların sonuçlanmasını bekliyorum.’’

Tuna ÇAM- Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA,(DHA)

Yalova Fatih Caddesi'ndeki 6 katlı binanın 4'üncü katında oturan Bekman Ailesi, 16 Ağustos akşamına keyif içinde başlamıştı. Akrabaları İhsan Tan, eşi Sevdeğer Tan ile çocukları misafirliğe gelmişti. Yatıya kalmaları için güçlükle ikna ettiği misafirlerini uyutan öğretmen Mehmet Emin Bekman (44) faciaya odasında sigara içerken yakalandı:

‘‘İhsanlar'la uzun süre görüşmemiştim. O gün bize geldiler. Hasret giderip, sohbet ettik. Bizde kalmaları için ısrar ettik. Gece herkes yatağına yattı. Ben daha yatmamıştım ki ev sallanmaya başladı. Eşimi uyandırıp, çocukların odasına gitmek istedim ama artık çok geçti.’’

Deprem gecesini bütün ayrıntılarıyla hatırlıyor Bekman; kaybettiği canları sıralamaya başlayınca kelimeler boğazında düğümleniyor: Kızı Birsen (18) oğlu Ahmet Kadir (15), arkadaşı İhsan Tan, arkadaşının eşi Sevdeğer Tan ve onların çocukları Meral, Nilay, Seda...

Enkaz yığınları arasında umutla eşi Ayhan Bekman'a (38) uzanmaya çalışmış: ‘‘Üzerime gardırop devrilmişti. Bir anda ortalık savaş alanına dönmüştü. Moloz yığınlarının arasından eşimi görebiliyordum. Hiç kımıldamadan yatıyordu. Elimle dokunmaya çalıştım ancak üzerimdeki ağırlıktan kurtulamıyordum. Beni duyması için bağırıyordum, hiç sesini çıkarmıyordu. Güçlükle gardırobun altından çıkıp, yanına kadar süründüm. Nefes aldığını anlayınca dünyalar benim oldu. Onun yaşadığını görünce çocuklarımın ve misafirlerimizin de yaşadığına inanmaya çalıştım. Geceyi molozların arasında eşime sarılarak geçirdim. Bulunduğumuz bölüm çok karanlıktı. İniltiler duyuyordum. Daha sonra ise iş makinalarının sesleri geldi kulağıma. Bulunduğumuz yerde arama yapan kurtarma ekiplerinin açtığı delikten gün ışığını görebiliyordum. Beni çıkarmak istediler ancak ben önce eşimin çıkarılması için direttim.’’

Enkazdan çıktıktan sonra çocuklarına kavuşabilmek umuduyla molozları eliyle kazmış Mehmet Emin Bekman. Ama cansız bedenler bir bir çıkarıldığında, ‘‘keşke biz de ölseydik’’ demiş.

Bekman çifti şimdi, depremden sonra doğan oğullarıyla teselli oluyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!