Güncelleme Tarihi:
İddianamede “polislerin silah kullanma şartları ve meşru müdafaa hükümlerinin oluştuğu, araca mermi isabet sayısının 23 olduğu nazara alındığında orantılı hareket sınırını, dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı hareketleri ile aştıkları” iddia edildi. “Sınır aşımının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş olup olmadığının mahkemece tartışılması gerektiği” belirtilerek, beraata kapı aralandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Gazi Mahallesi Kent Ormanı’nda yasadışı DHKP/C tarafından 2016-2017 yıllarında çok sayıda olay gerçekleştirildiği, polislerle çatıştıkları ve silah eğitim verildiği ileri sürüldü. Bölgede o akşam yüzleri poşulu, ellerine silah bulunan üç kişinin iki vatandaşa propaganda yaptıkları ihbarı üzerine polisin olay yerine gittiği ifade edildi.
Yol çevirmesi sırasında polis noktasına yaklaşan aracın duraksadığı, şüpheli polis E.E.’nin “Silah” diyerek arkadaşlarına bağırdığı, sürücünün aniden gaza bastığı iddia edildi. Aracın ilkin şüpheli polis K.A.’ya ve zırhlı araca çarptığı, ardından kaldırıma çıkıp uzaklaştığı belirtildi. Bunun üzerine polislerin önce havaya, sonra araca ateş ettikleri ifade edildi. Araçtaki gençlerden Oğuzhan Erkul ve Barış Kerem’in öldüğü, Demirhan Erkul ve Ramazan Altürk’ün yaralandığı, Birkan Yükel’in ise yara almadan kurtulduğu kaydedildi.
'DURDURMAK İÇİN ARACA ATEŞ EDİLDİ'
Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’na göre (PVSK) polisin aracın kaçması karşısında yakalama için silah kullanma yetkisine ve şartlarına sahip olduğu, meşru müdafaa hükümlerinin oluştuğu ileri sürüldü. Buna karşın, toplam 35 kovanın tespit edildiği, araca 23 kurşunun isabet ettiği vurgulanarak, “Savunma sırasında orantının aşıldığı” anlatıldı. Şüpheli polislerin 5-7 metrelik mesafeden ateş ettiği, mesafenin 30 metreye çıktığı ve atışların tamamının aracın üst bölgesine yapılmadığı savunularak, “Ölüm sonucunu istemedikleri, ancak sonucun öngörülebilir olduğu, şüphelilerin eğitim ve becerilerine güvenerek ölüm sonucunun gerçekleşmeyeceği düşüncesiyle durdurmak amacıyla araca ateş ettikleri” ifade edildi.
Dört polisin kanun hükmünü yerine getirdikleri ve meşru savunma durumunda oldukları, ancak orantılı hareket sınırını, dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı hareketleri ile aştıkları iddia edildi. İddianamede, “Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş olup olmadığının mahkemece tartışılması gerektiği” belirtildi.
Avukat Meral Hanbayat, gençlerin araçlarında uzun namlulu silah değil bağlama bulunduğunu, yol çevirme noktasında durduklarını, polislerin meşru müdafada olmalarını gerektiren hiçbir şartın oluşmadığını söyledi. Buna rağmen araçta bulunan iki gencin hayati bölgeleri hedef alınarak öldürüldüğünü, bir gencin ise ağır yaralandığını belirten Hanbayat, “Savcılık nasıl cezasızlık kararı verilebileceğine ilişkin adeta mahkeme seçenekler sunmuş. Bu tutum, kamu görevlilerini korumaya yöneliktir” dedi. Polislerin olay gün kasten öldürme suçundan adli kontrol kararı ile serbest bırakıldığını ifade eden Hanbayat, “Ne değişti de bilinçli taksire ölüme sebebiyet vermekten dava açmaya geçildi, anlamak mümkün değil” şeklinde konuştu.