Güncelleme Tarihi:
ÇİFTÇİ AİLENİN TEK ÇOCUĞU
Kimdir Pervin Ergun?
Pervin Horasan Ergun. 53 yaşındayım. Aydın’ın Kuyucak ilçesinde doğdum. Evin tek çocuğuyum. Ailem çiftçilikle meşgul. Babam rahmetli oldu, annem Aydın’da yaşamaya devam ediyor. Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunuyum. Halk bilimi profesörüyüm. Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümü Toplumsal Uygulamalar Anabilim Dalı Başkanı’yım. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde derslere girdim.
Nasıl tanıştınız?
Pervin Ergun: Üniversitede ben birinci sınıftayken, beyefendi Fen Edebiyat Fakültesi’nde son sınıftaydı. Uzun süre normal arkadaşlık yaptık, ben son sınıfa geldiğimde evlenme teklifi etti.
Metin Ergun: Galiba ben tanıştım (Gülüyor). Son sınıfta, yeni gelen öğrencilerle tanışılır. Ben de gidip kendimi tanıttım. Kantinde tanışmıştık, ‘Bir çay ısmarlayayım’ gibi oldu. Ben Muğlalıyım, Pervin Aydın’lı. Hemşehrilik de vardı. Ege yakınlığı sağlayıp, adım adım ilerledik.
Mezun olduğumda Pervin Hanım ile henüz arkadaştık. Arkadaşlığımız devam ederken Pervin’in okuduğu fakültede, Eğitim Fakültesi’nde asistan oldum. Bir nevi hocası oldum. Orada biraz daha ilerledi herhalde. 26 Kasım 1987’de arkadaşlık teklifi ettim. Romantik değilimdir. Teklif cümlelerini unuttum (Gülüyor). Biz unuttuk diyelim de bize özel kalsın. Asistan, öğrenci arkadaşlığı durumu doğru olmaz dedik ve söz yüzüklerimizi taktık ama nasıl? Fakültede, sınıfta... Bölüm hocalarımız vardı. Doktora hocam o zamanki bölüm başkanımız rahmetli Prof. Dr. Şerif Aktaş hocamız taktı yüzüklerimizi, organizasyon da kendisine aitti.
İSTEMEDE HER İKİMİZ DE YOKTUK
Peki aileler..
Pervin Ergun: Metin arkadaşlık teklif ettikten kısa süre sonra yarıyıl tatili oldu ve memlekete döndük. Mesele ciddiye binmişti zaten, ailelerimiz tanıştı. Şubat tatili kısıtlı, Erzurum’a dönmemiz gerekli, dersler başlayacak. Böyle olunca babam, ‘Kendi aranızda takın yüzüklerinizi’ dedi. Önce aileler tanıştı, daha sonra biz fakültede yüzüklerimizi taktık. Daha sonra ise yine biz Erzurum’dayken, mart ayı gibiydi Metin’in ailesi beni, ben yokken annem ile babamdan istediler. Kız isteme merasiminde ne ben vardım ne de Metin vardı. Mezun olduktan hemen sonra tayinim Hasanoğlan’a çıktı. Babaannem de ‘Ben gidemem yanında. Evlendirelim’ deyince kış düğünü yaptık. 89 Şubat’ta evlendik. O sırada Metin, Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde asistandı. Düğünün ardından eş durumundan Konya’ya gittim. 10 yıl Konya’da yaşadık.
BÜYÜDÜKLERİ ANLARI YAŞAYAMADIM
Siyasetle birlikte hayatınızda neler değişti?
Pervin Ergun: Metin çalışmayı çok sever. Akademideyken de çok çalışır, sürekli yurtdışında, Sibirya’da Türk dünyasında olurdu. Dönüşüm döneminde gittiği Sovyetler Birliği’nde altı ay kadar kalmıştı. Telefonla görüşmek mümkün değildi, hayatından endişe ediyorduk. Böyle zor günlerin ardından siyaset başladı. Evin ve çocukların da bütün yükünü üzerime almıştım zannediyorum ki, Metin dışarda daha rahat çalışabildi. Bir ev nasıl geçindirilir bilirdim. Tarlada, bahçede çalışıyor, traktörle çifte sürüyordum.
Metin Ergun: Çocukları Pervin Hanım büyüttü. Benim hemen hemen hiçbir katkım olmadı. Aslında biraz da içimde özlem kaldı. Biraz İlteriş’i tanıdım, küçüklüğü doktora dönemime geldiği için. Sıkıntılı bir dönemdi ama 24 saat beraberdik. İstemihan’ı hiç tanımadım desem yeridir. Büyüdüğü anı yaşayamadım. İnşallah torunlar olur da o özlemi orada gideririz.
ESKİDEN KAHVALTIDA ŞİİR VARDI
Okulda nasıl bir hocasınız, zor mudur derslerinizden geçmek?
Pervin Ergun: Bırakırım... Eşitlik olsun isterim. Ödev veriyoruz şimdilerde öğrencilere. Herkese farklı bir ödev veriyorum ki birbirlerinden almasınlar. Yoksa tek ödev veriliyor. Ben herkes için ayrı ödev hazırlıyorum ve ödevlerin eşdeğer olması için çalışıyorum. Herkes hak ettiği kadarını yapsın. Zor bir hoca olduğum söyleniyor ama erişilebilir bir hocayım da aynı zamanda. Öğrenciler arasında, benim için; ‘Erişilebilir, çalışılırsa geçilir, yapılır, çalışmadan geçilmez, kitap okumadan geçilmez, alana çıkmadan geçilmez, alan araştırması yapılmadan geçilmez’ gibi konuşmalar oluyormuş. Bölümün de annesiyimdir. Arkadaşlarımdan söyleyenler oluyor.
HİÇ MUTFAĞA GİRMEDİM
Mutfakla aranız nasıl?
Metin Ergun: Evlendiğimizde 63 kiloydum şimdi görüyorsunuz. Sanırım cevap iki görüntü arasındaki farklarda saklı. Pervin Hanım güzel yemek yapar. Yemek kültürlerimiz de çok benzer. Ben yiyorum. Hiç yapmadım, mutfağa hiç girmedim.
Pervin Ergun: Kahvaltı bile hazırlamaz Metin Bey ama pazar kahvaltısı hazırlanırken ve kahvaltı esnasında şiir okurdu eskiden, artık o da kalmadı. Ortak, uzun vadeli kahvaltılarımız yok. Hafta sonlarında Muğla’ya gidiyor.
Özel şiirler mi?
Metin Ergun: Ayrım yapmayız, o günkü ruh halimize bağlı. Kitaplıktan bir şiir kitabı seçip yüksek sesle okumaya başlardım. Her ikimizde edebiyat dünyasıyla ilgili olduğumuz için şairi tanır, sembolleri nasıl kullanmış onlara bakardık. Şiir okumayı çok becerebildiğimi söyleyemem.
HAYALİMİZ ÇİFTÇİLİK
Ergun ailesinin bir emeklilik hayali var mı?
Pervin Ergun: Dağ bayır gezmeyi seviyoruz. Kamp yapmayı seviyorum ben ama Metin Bey pek hoşlanmıyor.
Metin Ergun: Hayalimiz, çiftçilik. Memlekette, küçük bir hobi bahçemiz var, aileden kalma, orada kendi zeytinimizi, domatesimizi, biberimizi, limonlarımızı yetiştirmek istiyoruz. Zeytin ağacının dibinde kitap okumak gibi hayallerimiz var. Toprağı çok seviyorum ben. Topraktan kopamıyorum. Siyasetin stresini dağlara giderek, ağaçları tanıyarak, belki bulabilirsek artık kalmadı da kuşları tanıyarak geçirmeyi severim.
Dağ köyünde doğdum ben, yörük hayatı yaşadım. Elektrik, yol, araba yok. Dağ köyünde annesinin okuması yazması olmayan, babası ilkokul üçüncü sınıfa kadar okumuş bir ailenin çocuğuyum. Dağda büyüdüm, kara lastik giydim, çobanlık yaptım. Hayvanları bir yere bırakırsın birkaç saat, okula gidersin; üç sınıf, beş sınıf bir arada olurdu. Yokluğun ne olduğunu bilmiyorduk, var olduğunu düşünüyorduk. Şimdi bakınca aslında yokluk içinde olduğumuzu anlıyoruz. Siyasetçi kimliğimizin hiçbir önemi yok esas olan şudur; ben bir dağın başında doğmuş köy çocuğu olarak Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birinde akademisyendim, profesördüm. Cumhuriyet buydu. Cumhuriyet’e çok şey borçluyum.
O GÜN KARDA KAYIP DÜŞTÜ
Erzurum’a dair hatırladığınız en güzel anınızı sorsam...
Pervin Ergun: Ayakta kalmaya çalışıyorduk, buzun üstünde. Birimiz Aydınlı, diğerimiz Muğlalı; tahmin edersiniz ki alışkın olduğumuz zemin şartları değil(gülüyor). Karın altında romantik yürüyüşler yapardık. Hemen her adım başında kestaneciler vardı, fenerleri yanardı. Kestane kokusu eşliğinde şehirden kampuse yürürdük.
Metin Ergun: Soğuğu da sevdik, karsız Erzurum olur mu? Ege’den çıktık, Erzurum’da kader bizi birbirimize kavuşturdu. Benim unutamadığım bir anıdır; Pervin hanıma arkadaşlık teklif ettiğim gün. Çıktık okuldan yürüyoruz birlikte. Pervin Hanım buzda düştü. Hemen tuttum kaldırdım. Düşe kalka yürümeyi öğrendik ama.
HAYATIMIZ KİTAP
ERGUN ailesinin evinin her köşesinde kitap yığınlarıyla karşılaşıyorsunuz. Koridorda iç içe bölmelerden oluşan devasa büyüklükte bir kitaplık var. Bir kapağı açıyorsunuz, oradan bir diğer bölmeye ulaşıyorsunuz, oradan ise sürgülü katı çekip bir başka dünyaya açılıyorsunuz. “Dünyamız kitap” diyor Metin Ergun bizleri çalışma odasına davet ederken. Çalışma odasına sığmayan kutularca kitabın arasından geçip yine kitaplarla dolu bir odaya giriyoruz. Evdeki kitaplar tuvalette bir rafa kadar uzanıyor.