İftarda zenginlerin evinden dalkavuk eksik olmazdı

Güncelleme Tarihi:

İftarda zenginlerin evinden dalkavuk eksik olmazdı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2008 21:53

Bugün, "Menfaati için bir zengine veya devlet kapısında yüksek mevki sahiplerine yardakçılıkta bulunan kişi" anlamında kullanılan dalkavuk sözü, Tanzimat’tan önceki dönemde farklı bir sınıf için kullanılıyordu. Bunlar kibarları ve zenginleri, onların meclisindekileri eğlendirmek için ücretli çalışan, bir esnaf sınıfıydı.

Reşad Ekrem Koçu, bunlara neden ’dalkavuk’ dendiğini, şöyle anlatıyor:"Tanzimat’tan önce başa ya küláh, ya kavuk giyilirdi. Küláhı, küláhın çeşidini ayak takımı ile esnaf ve asker ocaklarında efrad giyerdi. Küláhın üzerine, işlerinin mesleklerinin işareti olarak beyaz tülbent yahut renkli, çember sararlardı; bazı gençlerle, bilhassa asker dal küláh olurdu, yani külahlarını, üzerlerine herhangi bir şey sarmadan giyerlerdi. Kavuk ise tüccarın, memurun, kibarın ricalin, ulemánın serpuşu idi. İşleri, meslekleri başkalarını eğlendirmek olan dalkavuk esnafına zelil (hor görülen) adamlar kabul edilmişti ve onlara serpuş olarak ayak takımının, esnafın ve askerin serpuşu olan küláh giydirme imkánı bulunamamıştı. Toplum içinde kolayca derhal seçilmeleri için de "dalkavuk" olmaları yani kavuklarına hiçbir şey sarmamaları emrolundu. Bu suretle kendileri de alámet-i farikaları olan serpuşlarına nispetle ’dalkavuk’ adını aldılar."Topkapı sarayı müzesinde bulunan ve Sultan Birinci Mahmud devrine ait, kime hitap ettiği olmayan bir dilekçe, bir dalkavuk esnafının kaleminden çıkmıştır ve meslekleri hakkında günümüzde bize bilgi vermektedir. Bu dilekçede, şunlar yazılıdır: "Her sene Ramazan-ı Şerif geldiğinde ıstanbul’da, davetli, davetsiz iftarlara gideriz. Ulemánın, ricálin, devletin vesair büyüklerin, mevki sahiplerinin sofralarında çeşitli yemekler, türlü türlü reçeller, süzme aşûreler, tavuk göğüsleri. Elmaspáreler, helvalar, kaymaklı baklavalar, hoşaflar yer ve içeriz, üstüne göbek tütünü ve kahve ile ikram görürüz. Lákin içimizde bazı terbiyesizler bulunup, edebe uymayan hareket ve tavırlarıyla velinimetimiz efendimizi gücendirmekte, zararı da hepimize dokunmaktadır. Dalkavukluk sağlam bir nizama bağlanmazsa cümlemizin açlıktan öleceği aşikárdır. (...) İçimizden uygunsuzların tart edilmesini, tavır ve hareketleri hepimizin makbulü olan Şákir Ağa’nın cümlemize kahya tayin olunmasının buyurulmasını niyaz ederiz. İmza: Dalkavuk kulları" Bu dilekçeyi okuyan kişi altına şu notu düşmüştür: "Dalkavuklar, kibar rical huzuruna girdiklerinde etek öperler. Oturacakları yer trabzan yanındaki küçük minderdir. Vazifeleri, hane sahibi olan zatın mizaç ve tabiatine uygun şekilde konuşmak, zikri müstekreh tábirlerden ve küfürlerden gayet sakınmaktır. Hane sahibi ne söylerse, fevkálede yardakçılıkla tasdik edecekler ve asla buna karşı söz söylemeyeceklerdir. Verilen ihsanı gizlice alacaklardır." Bu dilekçeye eklenen dalkavuk tarifesinde bazı maddeler şöyleydi: Dalkavuğun burnuna fiske vurma (fiske başına) 20 para.Yüzünü tokatlama (tokat başına) 30 para.Ellerini ayaklarını domuz topu bağlama 40 para.Elinde beş, on kıl kalmak ve dişlerini leylek gibi çatırdatmak şartıyla sakal zelzelesi yapmak 60 para.Merdivenden aşağı yuvarlama 180 para.Eyerinin bir tarafından üzengi bulunmayan haşarı bir ata bindirip seyretmek 300 para.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!