Güncelleme Tarihi:
1996'da öldürülen Ömer Lütfü Topal'ın Ankara'daki işlerini takip eden Aliye Kara, reddettiği polis ifadesini neden imzaladığı sorusuna, ‘‘O koşullarda kim olsa, altına imza atardı. Siz olsanız, siz de aynı şeyi yapardınız’’ diyor. Kara ayrıca, ‘‘Hiç duymadığım isimler töhmet altında kaldı. Onun için size konuşuyorum’’ açıklamasını yapıyor.
Aliye Kara, ‘‘Polisler evime gelip beni götürdüler. Hayatımda ilk defa böyle bir olay başıma geliyordu’’ diye söze giriyor.
Tarih, 23 Kasım Pazartesi'dir.
Emniyet görevlileri, 1996 yılında öldürülen ‘Kumarhaneler Kralı’ Ömer Lütfü Topal'ın Ankara'da bürokrasi ile işlerini takip eden Aliye Kara'yı o gece İstanbul'a götürürler.
Aliye Kara'nın varış noktası, İstanbul Emniyeti'dir. Burada tam üç gece geçirdikten sonra ifade metnini imzalayıp serbest kalır.
Aliye Kara, kamuoyuna yansıyan ifade metninin altında kendi imzasının bulunduğunu bugün de yadsımıyor; ancak, ifadenin içeriğine itiraz ediyor:
‘‘İfadem baskı altında alındı. Daha doğrusu, hazırlanan metni imzaladım. Hatta bazı şeyleri baskı altında kendi el yazımla yazmam istendi.
Kara, Emniyet'teki sorgulamayı şöyle anlatıyor:
‘‘Bana gözlerim kapalı olarak, daha önce basında yer alan ya da daha önce gözaltına alınan insanların ifadelerinden alınan, hiç duymadığım isimdeki insanlar hakkında bir takım sorular soruldu.’’
Kara'ya haklarında soru yöneltilerek, bilgi vermesi istenen kişiler arasında Turizm Bakanlığı bürokratlarının yanısıra, bazı önemli siyasi şahsiyetler de vardır.
Bunların başında, CHP'li eski Turizm Bakanı, Tekirdağ Milletvekili İrfan Gürpınar geliyor. Gürpınar'ı DYP'li eski bakanlardan Adana Milletvekili Halit Dağlı ve ANAP'lı eski Turizm Bakanlarından Ankara Milletvekili İlhan Aküzüm izliyor.
Bir diğer isim, eski Turizm Müsteşarı ve SHP'nin 1994 seçiminde Ankara Belediye Başkan adayı olan, şimdiki ODTÜ kamu yönetimi bölümü öğretim üyelerinden Dr. Korel Göymen.
Kara, ‘‘Sorgulamada ismi geçen insanların bir kısmını ben hayatımda görmedim, tanımıyorum. Korel Göymen'le hiç karşılaşmadım bile’’ diyor.
DYP ve CHP'lilerin araştırılması, bazı kaşların kalkmasına yol açabilir. Ancak, Başbakan Mesut Yılmaz'ın genel başkanı olduğu ANAP'tan da bir milletvekilinin, İlhan Aküzüm'ün isminin sorgulamaya konu olması, polisin herhangi bir parti ayırımı gözetmediğini açıkça gösteriyor.
Peki, Kara kendisine ait olmadığını söylediği bu metne neden imza attı?
Kara'nın yanıtı şu oluyor:
‘‘Hayatımda ilk kez böyle bir durumla karşılaştım. Benim içinde bulunduğu durumu, karşı karşıya olduğum koşulları tahmin edebilirsiniz. Üçüncü günün sonunda benim için tek bir amaç vardı, dışarı çıkmak. Önüme ne getirseler, imza atardım. Bunlar okutulmadan, o günkü psikolojiyle imzaladığım ifadelerdir. İmzayı atıp dışarı çıktım. Benim yerimde siz olsaydınız siz de aynı şeyi yapardınız.’’
Kara, daha sonra DGM Savcılığı'na verdiği ifadede, emniyetteki ifadesinin bir bölümünü düzelttiğini anlatıyor.
Ardından ekliyor: ‘‘Zaten konu yargıya da intikal etti. Mahkeme aşamasında da gerekli savunmamı yapıp, bunları düzelteceğim.’’
Peki, Aliye Kara neden bize bu açıklamayı yapma gereğini duydu?
‘‘Çünkü’’ diyor Aliye Kara: ‘‘Bazı insanlar benim imzaladığım bu metin yüzünden töhmet altında kaldılar. Onlara karşı kendimi suçlu hissediyorum.’’
Sonuçta, Türk kamuoyuna Aliye Kara'nın imzasını taşıyan iki farklı ifade yansımış bulunuyor. Biri emniyetteki ifadesi, ikincisi ise yukarıda okuduğunuz açıklamaları.
Hangisinin gerçek olduğu herhalde önümüzdeki günlerde şekillenecektir.