Güncelleme Tarihi:
Özel bir kanalda katıldığı programda bugün imzalanan Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşmasıyla ve gündemdeki konuları değerlendiren Bağış, anlaşmanın 30 yıllık mücadelenin neticesinde yaşandığını belirterek, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin Türkiye'ye vize uygulamasının 1980 darbesinin yanlış kararları ve çarpık zihniyetinin eseri olduğunu vurguladı. Türkiye vatandaşlarının halihazırda 70 ülkeye vizesiz seyahat edebildiğini, 3,5 yıl içerisinde rakamın 100'ün üzerine çıkacağını dile getiren Bağış, 3,5 yıllık sürenin artabileceğini veya azalabileceğini, bunun ise tarafların karşılıklı olarak mesuliyetlerini yerine getirmesiyle alakalı olduğunu ifade etti. Bağış, sivil bir sınır güvenliğinin kurulması gerektiğine dikkati çekerek, Türkiye'nin sınırlarını koruma görevinin askeri birimlerden alınarak İçişleri Bakanlığına bağlı aynı polis, emniyet teşkilatı gibi ayrı bir sınır güvenliğinden uzmanlaşan bir kadroya geçilmesi gerektiğini anlattı.
“En uzun sınıra sahip olunan Suriye iç savaş sarmalında. İnsani nedenler ve genetik akrabalıklar nedeniyle 500 bine aşkın Suriyeli burada hayata tutunma şanşı verdi. Türkiye, geçmişte Iraklı Kürtlere yaptı. Türkiye böyle hayati evsahipliği yapıyor. Suriyelilerden kimileri de başka ülkelere gitmek için ölüme yolculuğa çıkıyor. Suriyeli sığınmacılar da AB için kaygı oluşturacak mı? Bu anlaşmayla beraber onların durumunda farkılık olur mu olmaz mı?” sorusuna ise Bağış, Türkiye, BM Mülteciler Teşkilatı ve mültecilerle ilgili uluslararası hukuk bakımından kendi doğusundan gelen insanları mülteci olarak kabul etmeme hakkını koruduğunu hatırlattı.
Bakan Bağış, konuşmasında şunları kaydetti:
“Suriye'den gelen kardeşlerimize biz hiç 'mülteci' demedik, o yüzden 'misafir veya konuk' dedik, hep komşu komşunun külüne muhtaçtır dedik. Irak'tan gelen kardeşlerimize yaptığımız yaklaşımlar insanı bir şekilde bu hassasiyeti gösterdik. Ümit ediyoruz ki Suriye eninde sonunda huzura kavuşur, kendi demokrasisini inşa eder ve bu kardeşlerimiz gider orada kendi demokrasilerinin inşasında önemli katkı sağlayabilir. Biz özellikle Ege'de sahillerimizi koruma adına sahil güvenlik teşkilatımızı güçlendirdik.
Türkiye'den deniz yoluyla Yunanistan'a gitmeye çalışanların sayısından oldukça bir azalma oldu. Yunan yetkililerle de hummalı bir çalışma içerisindeyiz ama şu da bir gerçek. 500 binin üzerinde Suriyeli kardeşlerimiz Türkiye'de. Biz yine de bu yolda 2 milyar doların üzerinde kaynak ayırdık. Sadece 26 kamp kurduk. Şu anda küresel insanı değerleri ulusal çıkarlarının üzerinde tutan ender ülkelerden bir tanesiyiz. Biz sadece ulusal çıkarlar bazında hareket etseydik, tamamen artı, eksi hesabı yapsaydık, belki Mısır, Suriye, Filistin politikamız da farklı olabilirdi ama biz 'önce insan' dedik.”
İSTİFA KARARI ÜZDÜ
AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'ün istifasıyla ilgili olarak da Bağış, “Hakan ile bir konuşmak isterdim. Bilmiyorum ama enteresan geldi ama İdris Bal ile Hakan Şükür'ü aynı kefeye koymak doğru olmaz. İdris Bal, Disiplin Kuruluna sevk edilmişti. Kendi istifa etmesi büyük ihtimalle partiden ihraç edilmesi öncesi bir manevra olarak değerlendirmiştim. Hakan ile ilgili bugüne kadar bir şey yok. Sayın Başbakan da kendisine çok kıymet vermiştir, birçok milletvekiline göstermediği teveccühü, muhabbeti ona göstermiştir. Şaşırdım, üzüldüm. Parti içerisinde birçok kişiye gösterilmeyen hukuk, teveccüh, ilgi kendisine gösterilmiştir. O yüzden şaşırdım. Kendisiyle konuştuktan sonra daha kapsamlı değerlendirme yapmayı tercih ederim” şeklinde yanıtladı.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, Diyarbakır KCK davasında tutuklu yargılanan Bağımsız Van Milletvekili Kemal Aktaş ve BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak ile Şırnak KCK davasında tutuklu yargılanan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın tahliye talebinin reddedilmesiyle ilgili ise Bağış, kapsamlı bir değerlendirme yapacak kadar henüz üzerinde düşünmeye fırsatının olmadığını kaydetti. Bağış, “Ama mantıken Anayasa Mahkemesi madem ki bireysel başvuru hakkı geliştirilmiş. Ona başvuran, CHP milletvekili Mustafa Balbay'ın başvurusunun gerekçeli kararında seçilmiş olmasını bir tahliye sebebi olarak görmüş, diğer milletvekilleri için aynı sebebi görmemesini aslında hukukçu olmadığım halde mantığımı da zorluyor” dedi.
“Neden Türkiye'de tutuklu milletvekilleri var” intibasının yaratıldığını söyleyen Bağış, “Türkiye'de milletvekillerinden tutuklanan yok. Tutuklu olan bazı kişilerin bazı muhalefet partilerimiz seçilebilecek yerlerden listelere koyarak onlara milletvekilliği dokunulmazlığı kazandırma çabası var. Milletvekili seçildikten sonra herhangi bir şekilde tutuklanan ben hatırlamıyorum. Yıllarca dokunulmazlığa karşı olduğunu söyleyen Türkiye'nin ana muhalefet partisi, son seçimlerde birçok tutukluya dokunulmazlık zırhı kazandırmak için onları seçilebilecekleri yüzde 100 garanti olan yerlerden CHP milletvekili olarak göstermiştir. Aynı hatayı MHP'de yapmıştır. BDP zaten bunu gelenek haline getirmişti. Bu da Türkiye'nin imajına zarar veriyor. Balbay'ın çıkmış olmasını Türkiye'nin dış imajı açısından olumlu görüyorum. Sayın Balbay eğer tahliye edilebilmişse o da AK Parti iktidarının CHP'ye rağmen halkımızın desteğiyle getirdiği Anayasa değişiklik paketi içerisindeki bireysel başvuru hakkından yararlanmasına vesile olduğu için olmuştur” şeklinde konuştu.