İddialar asılsız

Güncelleme Tarihi:

İddialar asılsız
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2013 00:06

Dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır. Hiçbir şekilde mahkeme heyetine, ‘Genelkurmay, Balyoz darbe planı yapıldığına dair seminer kayıtları içeren bir CD, yazı veya benzeri herhangi bir belge göndermemiştir.

Haberin Devamı

GENELKURMAY Başkanlığı’ndan dün yapılan açıklamanın ardından  Hürriyet’e konuşan askeri yetkililer, “Genelkurmay, hiçbir şekilde mahkeme heyetine, ‘Genelkurmay’da Balyoz darbe planı yapıldığına dair seminer kayıtları içeren bir CD, yazı veya benzeri herhangi bir belge göndermemiştir. Balyoz darbe planı iddialarıyla da ilgili Genelkurmay’da CD, yazı veya ‘asıl’ olarak nitelendirilebilecek herhangi başka bir belge yoktur. Dolayısıyla sanık durumunda olan kişilerin avukatları tarafından bu konuda söylenenler doğrudur” dediler.



GENELKURMAY: PLANLAR BİZDE YOK

Basında, “Balyoz Davası olarak bilinen davanın tüm delillerinin asıllarının Genelkurmay Başkanlığı’nda bulunduğu ve sanıkların, sahte olduğunu iddia ettikleri belgelerin orijinallerinin Genelkurmay Başkanlığınca mahkemeye gönderildiği’ yönünde haberlerin yer aldığı anımsatılan Genelkurmay açıklamasında ise şöyle denildi:

“Davanın soruşturma aşamasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Genelkurmay Başkanlığı’nın 22 Şubat 2010 tarihli yazısı ile, 1’nci Ordu Komutanlığı’nda yapılan Plan Semineri’nin ‘Balyoz Güvenlik Harekât Planı’ adlı bir bölümünün veya ekinin mevcut olmadığı; ayrıca, ‘Oraj’ ve ‘Suga’ isimli eylem planlarının ise bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında ise ‘Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığınca mahkememize bildirilmiştir’ ibaresine yer verilmiştir. Bu ibareden yola çıkılarak, dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay’ca mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır.”

KARARDA NE DENİLİYOR?

Mahkeme gerekçeli kararında, şöyle deniliyor: “Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkememize bildirilmiştir. Teslim edilen yazılı belgeler ile asıllarının Genelkurmay Başkanlığı tarafından askeri birimlerde asıllarının bulunduğu belirtilen, taranmış belgelerin dijitaller içerisinde yer alması, delillerin doğruluğu konusunda sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek mahkememizde tam bir kanaat oluşturmuştur.”

Haberin Devamı

O belgelerin tamamı sahteydi

Haberin Devamı

AVUKAT Celal Ülgen: “Belgelerin asıllarının Genelkurmay Başkanlığı’nda olmasına imkan yok. Bu konuya ilişkin elimde yazı vardı. Genelkurmay Başkanlığı’nın Şubat 2010’da savcılığa gönderdiği bir yazı var. Bu yazıda ‘Oraj, Suga ve Balyoz Harekat Planı gibi belgelere kayıtlarımız da rastlanmamıştır’ deniyor. 19 CD vardı. 16 CD’nin belgelerinin olabileceğini biz her yerde söyledik. Onlar plan semineri belgeleri idi. Ancak 11 No’lu CD’nin içindeki belgelerin hiç birinin Genelkurmay’da olması mümkün değildi. Çünkü tamamı sahteydi. 16 No’lu ve 17 No’lu CD’ler de bazı belgeler sahteydi bunlarında Genelkurmay’da olması mümkün değil. Bu konuda Genelkurmay’ın açıklama yapması çok önemlidir.”

Haberin Devamı

Balyoz tepkisi

Dedikoduyla kanaatla hayatları karartıyorlar

BALYOZ davasında 20 yıl hapis cezasına çarptırılan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, mahkemenin gerekçeli kararını Hürriyet’e değerlendirdi, şunları söyledi:

KOMEDİ METNİ

“Taraf Gazetesi’ne kamuoyu oluşturmak amacıyla belge servis edildiği zaman, ‘Çetin Doğan darbe yapabilmek için kalbini kuvvetlendirdi’ demişlerdi. Şimdi ise mahkeme tam tersini söylüyor. Ben hukukçuların tam tersini düşünüyorum. Hiçbir vahim yan yok bu kararda. Önce müebbet sonra, 20 seneye varan indirimli cezalar veren bir mahkeme gerekçeli kararında da mutlaka iftiralar atacak ve bir şeyler söyleyecekti zaten. ‘Onlar darbeye kalkışmadılar ama biz 20 sene verdik’ diyecek halleri yoktu. Aslında bu gerekçeli karar lehimize oldu. Çünkü hiçbir somut veriye dayanmayan, dedikodular üzerine kurulmuş, kanaatlere dayanan bir gerekçeli karar. Bana göre Ergenekon’dan tutun tüm askerlere karşı açılan davalar kanaatlere göre açılmış davalar.

Madem 20 sene ceza verecek kadar mahkeme heyeti, kesin kanaate vardı niçin o zaman bir bilirkişi heyeti ile herkesin
önünde bunu ispatlama yoluna gitmedi. Elleri güçlenirdi. Sonra burada bir çelişki daha var. Ameliyat oldu darbeden vazgeçti. Peki o zaman Çetin ameliyat olduktan sonra da devam eden bir takım sahte dijital yazılımlar var. O nasıl oluyor? Hakikaten milleti güldürmek için yazılmış komedi metni gibi bir şey bu.

ELİMİZ GÜÇLENDİ

Bizim elimiz güçlendi. Çünkü ya sahte CD yaptıkları gibi bir de sahte bilirkişi kurdursalardı, buradan olmadık bir rapor çıkartsalardı ve buna dayanarak bunun üzerine inşa etselerdi bu gerekçeli kararı, bir de bunu temizlemek için uğraşacaktık. Kanaatle iş olur mu? Hukuk adamısın sen. 20 sene bir adamın hayatını kanaatle nasıl karartırsın? Benim karşıma somut gerekçeler koyacaksın. Bu CD’lerin sahte olduğunu ortaya koyan bilirkişi heyetlerinin hiçbirini kabul etmediler. Aksine ‘sanıkların lehine ifade vererek yalan beyanda bulunmuşlardır bu bilirkişiler’ gibi şeyler var gerekçeli kararda. Böyle bir şey olabilir mi? Ben gerçek bilirkişiye inanmayacağım ama ‘disk’ sözünü bile ifade edemeyip, ‘diks’ diyen hakimin ya da mahkeme salonunda uyuyan bir savcının kanaatine göre yazılan iddianameyi kabul edeceğim, öyle mi?”

BEDDUA ALIYORLAR

Yargıtay’ın aynı doğrultuda bir karar vereceğine inanmıyorum. Bir yerden dönecek bu. Eşlerimiz oralarda çürüyor. Bunun hesabını ne zaman, nasıl verecekler bilmiyorum. Bu kadar insanın bedduası var. Ben artık bu ülkede hukuki adalete inanmıyorum. Allah’ın adaletine inanıyorum. Allah bir şekilde doğru düzgün adamları çıkaracak karşımıza diye düşünüyorum.”

Haberin Devamı

İçi boş bir yalan rüzgârı
BALYOZ davasında 18’er yıl hapis cezasına mahkum edilen Orgeneral Bilgin Balanlı, Korgeneral Turgut Atman, Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Koramiral Deniz Cora, Koramiral A. Can Erenoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tümgeneral Halil Helvacıoğlu mahkemenin gerekçeli kararı için “İçi boş bir yalan rüzgarı” değerlendirmesi yaptılar. Tutuklu general ve amiraller yaptıkları açıklamada şunları ifade etti: “Mahkeme imzasız, yalan ve iftira ürünü dijital verileri delil kabul ederek karar vermiştir. Delil diye sunulan sahte dijital veriler mahkeme huzurunda hiç tartışılmamış ve değerlendirilmemiştir. Mahkeme bilirkişiye gitmekten ısrarla kaçınmıştır. Dijital verilerin Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen belgelerle aynı olduğu ve asıllarının Genelkurmay Başkanlığı’nda olduğu iddiası gerçek dışıdır. Devlet kurumlarına sızdığı değerlendirilen bir çete tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde ‘Balyoz’ adıyla oluşturulmuş bir darbe çalışması olduğu izlenimi yaratmak amacıyla kurgulanmış sahte dijital veriler arasına, işbirlikçileri aracılığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden çalışan bir takım imzalı resmi belgeler de katılarak sahtekarlığa gerçekmiş görüntüsü verilmeye çalışılmıştır.”

Cinayet
ERGENEKON davasının tutuklu sanıklarından, İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof Dr. Fatih Hilmioğlu’na destek vermek için birçok sivil toplum kuruluşunun üyeleri dün Taksim Hill Otel’de bir araya geldi. Toplantıda söz alan Ankara Baro Başkanı Metin Feyzioğlu, “Hukuk barındırmayan bir süreçle ilgili hukuki yorum yapmak istemiyorum” dedi. Hilmioğlu’nun cezaevindeyken 22 yaşındaki oğlu Emir’i trafik kazasına kurban verdiğini hatırlatan Feyzioğlu, şunları söyledi: “Cezaevindeyken oğlunu kaybetti. Ceza alsa bile bundan daha büyük ne acı olabilir ki? Ölüm cezası verseler ne olur? Haberi, kendi gibi zindanda olan diğer arkadaşlarından öğrendi. Evladını gömdüğü gün evinde eşine sarılma hakkından mahrum etmeye hakkınız var mı?” Sanatçılar Girişimi Adına Ataol Behramoğlu’nun mesajını okuyan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner de, “Sayın Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun canına kasteden bu cinayet, Silivri’de yurtseverleri yok etmeye yönelik cinayetlerden sadece bir tanesidir. Asıl suçluların Silivri’de yargılananlar değil yargılayanlar ve arkalarındaki güçler olduğunu haykırıyoruz” dedi.  Seyit ERÇİÇEK / İSTANBUL

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!