Güncelleme Tarihi:
1958-61 arasında askeri ataşelikte görev yapan Amerikalı 'Fred Paşa'dan 40 yıl sonra 27 Mayıs yorumu
ELİNDEKİ yer fıstığını, evinin bahçesinde, İstanbul'da yolda bulup getirdiği bir ayağı sakat kedisiyle birlikte koşuşan sincapa uzatırken yaşamın renklerinden büyük bir zevk aldığını gösteriyor. Dudaklarından ‘‘Türkiye'nin aşığıyım ben’’ sözcükleri dökülüyor.
Çalışma Odası'nda bir asker olduğunu gösteren çok fazla bir şey yok. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in imzalı bir fotoğrafı baş köşede. 1921'de iflas eden ‘‘Tramways & Electiricite of Constantinople’’ Şirketi'nin 10 hissesi ve Başkan Roosevelt tarafından deniz piyadesi subayı oluşunu belgeleyen duyuruyu çerçeveletmiş. Kitaplığını antika bir tüfek ve fotoğraflar süslüyor. ‘‘Iwo Jima Anıtı'nda simgelenen askerlerden biri de benim’’ diyor gururla.
Fred Haynes, 1958-61 arasında Ankara'da askeri ataşelikte Yarbay rütbesiyle görev yaptı. ‘‘O dönemde politikamız SSCB'nin çevresini müttefik güçlerle kuşatmaktı. Türkiye o zaman da önemliydi şimdi de’’ diyor. Bir an duraklıyor ve koltuğuna yavaşça otururken ‘‘Menderes ve Zorlu ve Polatkan asılmamalıydı’’ diye ekliyor.
Atatürk'ün askeri danışmanlarından birinin Çankaya'daki evinde oturmuş. ‘‘Ankara'da yollar çok kötüydü o yıllarda, kaldırım yoktu’’ diyor. ABD Büyükelçiliği'ne yürüyerek gittiğini ve özellikle sonbahar aylarında TBMM'ye yürümeyi tercih eden Başbakan Adnan Menderes ile birlikte sabah yürüyüşlerini hatırlıyor.
Amiral Fahri Korutürk ile Ankara Palas'ta limonata içerek sohbetlerini ve Gelibolu'dan söz etmelerini anımsıyor ve Türk Genelkurmayı ile mükemmel bir ilişki içinde olduklarını söylüyor. Başbakan Adnan Menderes'in, askerlerin kaygıları konusunda hassas olmadığının altını çiziyor, ‘‘Başbakan'ın ikna gücü çok yüksekti. Brooklyn Köprüsü'nü bile satabilirdi. Ama, askerlere çok fazla önem vermedi. Türk Ordusu'nun endişelerini hiç dikkate almadı’’ saptamasını yapıyor.
MENDERES'İ UYARMAK İSTEDİK
Fred Paşa'ya göre, 1960'ın başında müdahalenin geleceği belliydi. DP iktidarı gazete kapatmaya başlamıştı. CHP'nin ve özellikle Ordu'nun çok saygı duyduğu ve bir kahraman olarak gördüğü İsmet İnönü'nün üzerine gidiliyordu ve baskı yapılıyordu. Enflasyon artmıştı ve halkın bazı kesimleri, aydınlar ve öğrenciler DP'ye çok tepki gösteriyordu.
‘‘İnönü'nün taşlanması, treninin durdurulması, DP'nin, Menderes'in Londra'da geçirdiği uçak kazasını, Allah'ın bir lütfu olarak atlattığı şeklinde yansıtmaya çalışması yanlıştı. Ordu bunlardan rahatsızlık duyuyordu. Barışçı kitle gösterileri başlamıştı, toplumda tansiyon yükseliyordu.’’
Haynes, askerler olarak dönemin ABD Büyükelçisi Flecher Warren'a, ‘‘Ordu rahatsız. Bir müdahale olabilir. Menderes'i uyaralım. Anti-demokratik uygulamalara son versin, ekonomik reformlara, halkın refahına öncelik versin, baskıcı politikalarını değiştirsin’’ önerisiyle gittiklerini söyledi. Fred Paşa, ‘‘Büyükelçi, Latin Amerika'daki tecrübelerinden dolayı, genelde askere antipati duyardı. Büyükelçi Warren bize inanmadı. Darbe olacağına inanmadı’’ dedi.
TANK SESİYLE UYANANLAR ARADI
Haynes, ''Türk toplumunda askerin farklı bir yeri vardır. Halk askeri çok sever, ona tapar'' diyor ve ihtilal sabahına dönüyor.
‘‘Çok erken bir saatti. Bir yardımcım aradı. Tank ve silah sesleriyle uyanmış ve darbe yapıldığını bildirdi. Öndeki pencereleri açtım, hiçbir ses duymadım. Arka cephedeki pencereleri açmamı istedi. Açtım, evet, silah sesleri geliyordu. Sabah üç-dört gibiydi herhalde, gün doğmamıştı. Sivil giysilerimle hemen arka yollardan elçiliğe gittim.’’
Fred Paşa, ABD Büyükelçiliği'ne sabah ilk kez MBK üyesi Albay Sami Küçük'ün gittiğini, ‘‘Ordu yönetime el koydu, endişelenmenize hiç gerek yok’’ mesajını verdiğini söyledi. Haynes, ''Albay silahlı gelmişti ve az sonra da korunmamız için elçiliği bir süvari birliği çevreledi. Büyükelçi bundan hiç hoşnut olmamıştı'' dedi.
TÜRKEŞ PARA İSTEDİ
Haynes, saat 09:00 gibi MBK Başkanı Cemal Gürsel'in isteği üzerine görüşme yapmak için başbakanlığa gittiklerini söyledi. ‘‘İstek Gürsel'den geldi. Başka hiçbir yabancıyla görüşmemişlerdi. Ben ve Büyükelçi MBK Başkanı'nı görmeye gittik’’ diye konuştu.
Fred Paşa, Albay Alparslan Türkeş tarafından karşılandıklarını söyledi. Haynes, Türkeş'in, Ordu'dan dört bin subayı emekliye ayıracaklarını ve yeterli miktarda paraya gerek duyduklarını söylediğini kaydetti. Haynes, ''Türkeş, sonra para talebinde bulunduklarını inkar etti. Ama istedi. Ve bu para onlara verildi. Hiçbir resmi kayıtta yer almıyor. Paranın hangi kalemden aktarıldığı belli değil. Ama cömert bir para yardımını kesinlikle verdik. Görüşmeden sonra Büyükelçi Washington'u aradı ve resmen para istedi. Para verildi ve subaylar emekliye sevk edildi'' dedi.
MBK Başkanı Cemal Gürsel ile görüşme dörtlü gerçekleşti.
Cemal Gürsel, ABD ile müttefik olunduğunu söyledi ve Ankara'nın Amerikan politikasının kesinlikle değişmeyeceğinin güvencesini verdi. Aynı görüşmede, ABD Büyükelçisi, süvarilerin elçilik çevresinden çekilmesini istedi. Öğleden sonra süvari birliği çekildi.
TÜRK HALKI MEMNUN OLMUŞTU
Fred Paşa, Türkiye radyolarından 27 Mayıs sabahı 05.25'te TSK adına okunan ikinci bildirideki şu ifadeleri hatırlattı: ‘‘Demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek için TSK memleketin idaresini ele almıştır.’’
Haynes, Gürsel'in, yaptıkları görüşmede, ‘‘Halk güçlük içinde, DP iktidarı demokrasiye karşı hareket ediyor. Demokrasiyi kötüye kullandı. Çok kısa sürede bir grup profesör yeni bir anayasa hazırlayacak’’ dediğini de söyledi.
Aynı gün sıkıyönetim kaldırılmıştı. Yarbay Fred Haynes yine sivil giysileriyle Kızılay ve Ulus'u dolduran halkın arasına karıştı.
‘‘Halk öylesine sevinçliydi ki. Bir asker olarak beni çok etkiledi. Hiç böyle bir şey görmemiştim. Kan dökülmemişti ve kitleler darbeden oldukça memnundu. Marşlar okunuyor, Ordu'yu destekleyen sloganlar atılıyordu. Görkemli ve gerçek bir halk coşkusuydu bu sergilenen. İnanamamıştım.’’
ASMAYIN MESAJI VERDİK
Haynes, ihtilalin ardından MBK üyeleriyle defalarca görüştüklerini söyledi ve ‘‘Büyükelçi, Menderes ve Yassıada'ya götürülenlerin asılmasından kaygı duyuyordu. Gürsel'e, kansız oldu, böyle ve barışçı devam edin mesajı ilettik. Kan dökülmesini istemiyorduk’’ dedi.
Ancak, Fred Paşa'ya göre, MBK içinde ve Albay Türkeş'in de aralarında yer aldığı bir grup idamdan yanaydı. Onlara göre, idamlar, Ordu'nun yönetime el koymasının geçerli nedenlerini daha da güçlendirecekti. DP'nin, gerçekten halka karşı hareket ettiği, idam cezalarıyla, topluma daha etkili bir biçimde gösterilecekti. Ve, kan dökülmesini isteyen bu grup ağır bastı, dediği oldu.
DİNLETEMEDİK, ASTILAR
Duygusallaşan Fred Paşa, ''Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamı çok büyük hataydı. Çok çabaladık, bir türlü dinletemedik. Kaygı duymayın dediler, astılar. Onları asmamalıydılar'' dedi.
Haynes'e göre, Türkiye'ye o dönemde verilen Amerikan yardımında da yanlışlık yapıldı. Askeri ihtiyaçlara öncelik verildi ve ekonomi alanında yeterince yardımcı olunmadı.
‘‘Darbeden önce Başbakan Menderes'i ciddi olarak uyarmalıydık. Uyarsak ne olurdu sonuç bilemiyorum. Ama biz uyarmalıydık...’’
Yıllarca Türkiye'nin Amerikalı Dostları Derneği'nin (AFOT) Başkanı olarak çalışan Fred Paşa'ya göre, TSK'ya yönelik ve bugüne dek uzanan ‘‘Ordu siyasete bulaşıyor’’ yolundaki eleştirilerin kökeni ve nedeni 40 yıl öncesine ve 27 Mayıs'ın idamlara uzanıyor.
GELECEK İYİ OLACAK
Fred Paşa, gözlerini önce kitaplığındaki antika tüfeğe dikti, sonra Süleyman Demirel'in imzalı portresine baktı bir süre ve şöyle dedi:
‘‘Türk Ordusu çok büyüktür ve çok güçlüdür. Ama, idamlar, ne yazık ki, uluslararası arenada Türk Ordusu'nun siyasetle derinden ilgilendiği izlenimi yarattı. Bu izlenim hala var. Başbakan Adnan Menderes'in ismi daha sonra bir havaalanına verildi, mezarlığı değiştirildi. Zorlu'nun ismi Dışişleri'nde bir salona verildi. 12 Eylül darbesinden sonra, siyasi parti liderlerine kötü davranılmaması bence bu nedenledir. Bütün bunlar, askerlerin ve sivillerin 27 Mayıs'ın idamlarını telafi etme çabasıydı bence... Son dönemde de, Türkiye demokraside önemli ve cesaret verici adımlar attı. Gelecek mutlaka daha iyi olacak Türkiye için ...’’
79 yaşında Amerikalı bir Tümgeneral emeklisi. İkinci Dünya Savaşı, Kore ve Vietnam'ı fiilen yaşamış ve ABD'nin Batı Pasifik ordularına komutanlık yapmış. Fred Haynes ya da namı diğer ‘‘Fred Paşa.’’ 1958-61 arasında Ankara'da askeri ataşelikte Yarbay rütbesiyle görev yaptı. Fred Paşa ile 27 Mayıs ihtilali öncesini ve sonrasını konuştuk.
Büyükelçi, Menderes ve Yassıada'ya götürülenlerin asılmasından kaygı duyuyordu. Gürsel'e, kansız oldu, böyle ve barışçı devam edin mesajı ilettik. Kan dökülmesini istemiyorduk. Ancak, MBK içinde ve Albay Türkeş'in de aralarında yer aldığı bir grup idamdan yanaydı. Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamı çok büyük hataydı. Çok çabaladık, bir türlü dinletemedik. Kaygı duymayın dediler, astılar. Onları asmamalıydılar.
Türk Ordusu çok büyüktür ve çok güçlüdür. Ama, idamlar, ne yazık ki, uluslararası arenada Türk Ordusu'nun siyasetle derinden ilgilendiği izlenimi yarattı. Bu izlenim hala var. 12 Eylül darbesinden sonra, siyasi parti liderlerine kötü davranılmaması bence bu nedenledir. Son dönemde de, Türkiye demokraside önemli ve cesaret verici adımlar attı. Gelecek mutlaka daha iyi olacak Türkiye için.