Güncelleme Tarihi:
Annan Planı, federal hükümet ve oluşturucu devletlerin statüsü ile birbirleriyle olan ilişkisini İsviçre modelindeki federal devlet-kanton ilişkisini esas alarak düzenliyor. Plan, oluşturucu devletlere sınırlı alanda dış ilişki kurma hakkı tanırken de Belçika modelinden esinleniyor.
Planda federal devlet ve oluşturucu devletlerin statüsü şu şekilde tanımlanıyor:
 Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, federal hükümet ile biri ‘‘Kıbrıs Rum Devleti’’ diğeri ise ‘‘Kıbrıs Türk Devleti’’ olan iki EŞİT oluşturucu devletten oluşan, feshedilemez bir ortaklık yapısı bulunan bağımsız bir devlettir.
ULUSLARARASI EGEMENLÄ°K TEK
 Kıbrıs'ın tek bir uluslararası kimliği ve egemenliği vardır ve BM üyesidir. Kıbrıs, anayasası uyarınca hukukun üstünlüğü, demokrasi, temsili cumhuriyet hükümeti, siyasi eşitlik, iki bölgelilik ve oluşturucu devletlerin EŞİT STATÜSÜ temel ilkeleri çerçevesinde yapılandırılır.
 Federal hükümet, Kıbrıs'ın uluslararası alanda ve AB'de tek sesle konuşmasını ve hareket etmesini, bir AB ülkesi olarak yükümlülüklerini yerine getirmesini, bütünlüğünü, sınırlarını, kaynaklarını ve tarihi mirasını korumasını sağlayan anayasada belirtilen yetkilerini egemence kullanır.
Oluşturucu devletler eşit statüdedir. Anayasanın koyduğu sınırlar çerçevesinde ve anayasanın federal hükümete verdiği tüm yetkilerden arta kalan yetkileri EGEMENCE kullanarak kendi anayasaları altında kendilerini özgürce yapılandırırlar.
3. ÃœLKELERLE TÄ°CARÄ° Ä°LÄ°ÅžKÄ°
Annan Planı'nın girişindeki temel hükümler faslında, oluşturucu devletlere Belçika modeli çerçevesinde üçüncü ülkelerle ticari ve kültürel ilişki kurma hakkı tanınıyor. Anayasada ise bu ilişkilerin hangi kurallara göre yürütüleceği düzenleniyor. Buna göre, oluşturucu devletler ticari ve kültürel konularda Kıbrıs'ın diplomatik misyonlarına akredite olacak yetkili temsilciler atayabiliyorlar.
Ancak, oluşturucu devletlerin, yabancı hükümetlerle siyasi temaslarını federal hükümetin Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yapmaları zorunluluğu getiriliyor. Üçüncü bir ülkeyle anlaşma müzakere edilirken, Federal Dışişleri Bakanlığı'nı bilgilendirme şartı var.
Aynı devletten 3 dönem üst üste başkan seçilemiyor
Başkaknlık Konseyi'ne üyelerine eşit statü veriliyor. Her üye, bir departmanın başkanlığını yapıyor. Dışişleri ve Avrupa Birliği ilişkileri ile ilgili departmanların başkanları, yani bakanları aynı oluşturucu devletten olamıyor. Başkanlık ve başkan yardımcılığı makamları, konsey üyeleri arasında her on ayda bir rotasyona tabi. Aynı oluşturucu devletten, birbirini izleyen iki dönemden daha fazla başkan seçilemiyor. Başkanın yokluğunda kendisine başkan yardımcısı vekálet ediyor. Başkan ve yardımcısı, konseyde belirleyici oy hakkına veya başka şekilde artırılan yetkilere sahip olamaz. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk on yıl içinde oluşturucu devletlerin yürütme organlarının başkanları da konseyin toplantılarına oy hakkı olmadan katılmaya ‘‘davet ediliyorlar’’, on yıl sonunda ise bu katılım düzenli bir hale getiriliyor.
TÃœRKLERÄ°N VETO YETKÄ°SÄ° BOÅžLUKTA
Sadece Senato’da eşitlik
Yasama yetkisi, ‘‘Senato’’ ve ‘‘Temsilciler Meclisi’’ olmak üzere iki meclisten oluşan federal parlamento tarafından kullanılacak. Her meclisin 48 üyesi bulunuyor. Alt Meclis'te Rumlar'ın sayısal (36/12) üstünlüğü var. Ancak bu üstünlük Senato kanadında getirilen sayısal eşitlikle (24/24) dengeleniyor.
Meclislerden birinin başkanı Kuzey'den olursa, diğeri Güney'deki devletten geliyor. Her birinde başkan yardımcıları diğer devletten oluyor.
Türk tarafı açısından bu bölümün sakıncası, senatodaki dengenin ‘‘iki toplum’’ arasında değil, ‘‘iki oluşturucu devlet’’ arasında kurulmuş olması. Çünkü, plana göre, 15 yıllık geçiş dönemi içinde kuzeye yerleşecek Rumlar siyasal haklarını kazanıp senatör seçilebilecekler. Bu durumda orta vadede Üst Meclis'teki sayısal eşitlik Rumlar lehine bozulabilir.
Türk tarafı, bu nedenle müzakerelerde seçme ve seçilme haklarının iki oluşturucu devlet arasında değil, ‘‘iki toplumluluk’’ esas alınarak tanımlanmasını, yani Kuzey'deki devletten çıkacak 24 senatörün tümünün de Kıbrıslı Türkler arasından seçilmesini istiyor.
Parlamento kararları, her iki meclisin basit çoğunluk onayına bağlı. Buradaki kritik ayrıntı, karar kabulü için ‘‘her oluşturucu devletten gelen senatörlerin ayrı ayrı dörtte birinin oylamaya katılması ve oy kullanması’’ koşulunun getirilmiş olması. Özel konulara ilişkin nitelikli oylamalarda ise ‘‘her oluşturucu devletten katılan senatörlerin beşte iki özel çoğunluğu’’ aranıyor.
Bu maddeye göre, bir yasanın basit çoğunlukla geçebilmesi için senatodaki 24 Türk üyeden 6'sının karara katılması yeterli oluyor. Türk tarafı, veto yetkisini güçlendirmek için bu oranın yükseltilmesini istiyor. Çünkü, Kıbrıslı Türk senatörlerin kendi aralarında anlaşmazlığa düşmeleri halinde çoğunluktan farklı düşünen 6 Türk üye rahatlıkla kararın Rumların istediği şekilde geçmesini sağlayabilir.
Benzer bir sıkıntı 2 üyenin Kuzey'den, 4 üyenin Güney'den geldiÄŸi BaÅŸkanlık Konseyi'nde yaÅŸanıyor. Konsey, diÄŸer oluÅŸturucu devletten bir temsilcinin katılması koÅŸuluyla basit çoÄŸunlukla karar alabiliyor. Yani, bir Türk üye Rumlarla birlikte oy kullandığı takdirde karar çıkabiliyor.  Â
Türk tarafı, karar alınabilmesi için her iki Türk üyenin de ortak oy kullanmaları koşulunun getirilmesini istiyor.
Ayrıca, Başkanlık Konseyi üyeleri senatörler arasından ‘‘nitelikli oylama’’ yöntemiyle seçiliyor; dolayısıyla Rum senatörler Türk üyeler için de oy kullanabiliyorlar. Konseyin Türk üyelerinin yalnızca Türk senatörler tarafından seçilmesi, Ankara'nın bir başka hassas talebi.
Karpaz’a özel statü verilecek
Annan Planı, kuzeyde Karpaz bölgesindeki eski Rum köylerine dönecek olan Rumlar ile toprak ayarlamalarından sonra Rum bölgesi içinde kalacak olan Türk köylerindeki Türkler için özel haklar getiriyor. Plan, bu kategoriye giren Kıbrıslı Türkler ve Rumların ‘‘yaşadıkları oluşturucu devlette kendi kültürel, dini ve eğitim alanlarında idare ve oluşturucu devlet yasama organında temsil edilme hakkına sahip olduklarını ve köyleriyle ilgili planlama ve kadastro konularında kendilerine danışılacağını’’ belirtiyor. Böylelikle bu köylerde yaşayan Türk ve Rumlara bir anlamda bulundukları oluşturucu devlet içinde belli ölçülerde özerklik tanınıyor.