Güncelleme Tarihi:
Ala, TRT'de katıldığı bir programda soruları yanıtlayıp gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin dünyada ekonomik gelişmelerin yavaşladığı, sıkıntıların arttığı bir dönemde dört dörtlük bir büyüme sağladığını belirten Ala, “Arkasından bu saldırılar, bu olaylar. Bu o kadar senkronize ki, o kadar ardı ardına hesaplanmış bir biçimde yürütülüyor ki analist olmaya gerek yok. Yapılanlar ortada” dedi.
Türkiye'nin tarihinde ilk defa AK Parti hükümetleri döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla yolsuzlukla mücadele stratejisini kabul ve deklare ettiğini belirten Ala, şöyle devam etti:
“Çünkü 90'lı yıllarda hepimiz yaşadık. Sistematik yolsuzluk vardı. 40-50 milyar dolar, bankalar gitti. Terör üzerinden nemalananlar Türkiye'ye gayrisafi milli hasılanın yarısından fazla bir maliyet yüklediler ve bu maliyetlerden alabileceklerini aldılar. Kurumlar tarumar oldu. Düşünün, Merkez Bankası karar alacak, bundan önce bankanın başkanı kendi parasını dolara çeviriyor. Böyle ahlaki, hukuksal, sefil bir durum yaşadık. Bunun üzerine AK Parti hükumeti geldi ve bir daha buna dönülmesin diye ciddi önleyici tedbirleri alarak yoluna devam etti.”
"Sorun ciddi"
Devlet içindeki yapının insanların zihninde olduğu kadar büyük bir mekanizma, büyük bir yapıya, devlete kafa tutacak büyüklüğe sahip olmadığını, böyle bir şeye de fırsat verilemeyeceğini aktaran Ala, “Seçimlere yönelik Türkiye istikrara yürürken 2 yıllık çalışma başlatılıyor. O çalışmanın sonunda artık siyasete dizayn vermek, siyasete yön vermek için tam seçim takvimi başlar başlamaz mesele gündeme getiriliyor ve hareket başlıyor. Fotoğraflar çekilmiş, bir takım dosyalar hazırlanmış, bir takım insanların girişleri çıkışları kayıt altına alınmış.
Son derece basit bir soru soruyorum, bunun kayıt dışı bir suç olduğunu düşünüyorlar, o memurlar neden o anda el koymuyor? Onların görevi bu. Bir suçu örtbas edebilir mi? Bir suçu geciktirebilir mi suç üstü yaptığı halde o memur? Zaten bizim stratejimiz var. Sana görev vermişiz. Biz rüşvet önlensin diye, yolsuzluk önlensin diye Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk stratejik belgeyi yayınlayan bir hükümet. Bu hükümet böyle bir hükümet. Ama dönüyor o kılıf üzerinden onu hazırlıyor, zamanlamasını da ayarlıyor seçim üzeri seçimlere dizayn vermek için, seçimleri istediği gibi yönlendirmek için piyasaya sürüyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Hükümet sadece şöyle bakmıyor, kurallara uygun olması gerekmez. Ahlaken sorun varsa hükümet orada tavrını koymuştur. Sayın Başbakan, bu konularda en hassas insandır. Ama siz bir tuzak kurarsanız, bunu da en hassas olduğu yerden... Çünkü AK Parti'nin en iddialı olduğu konudur. 3 Y diyor Sayın Başbakan, öyle mi? En hassas olduğu yerden vurmaya çalışıyor. Halbuki kendi tuzağına kendisi de düşmüş. Neden zamanında müdahale etmiyorsun kardeşim, almıyorsun onu? Neyi bekliyorsun, neyi organize ediyorsun? Yani organize suç olsun diye kendisi organize ediyor. Böyle bir yapı olabilir mi?
Aynı kapatma davasında dosya açıp içine ne varsa, zaten siyasetin söylemesi gereken şeyleri de içine doldurup bakın 'Sen bunu söyledin onun için bu suç.' Hükümet, 'Kardeşim ben onu söylemek için seçildim zaten diyor.' Meydanlarda söylediğini suç delili diye oraya koyuyor.
Şimdi öyle bir hale geldi ki, iş yapmayı suç diye tanımlayan bir örgütle karşı karşıyayız. 100 milyar dolarlık yolsuzluk dosyası. Türkiye'nin geçen yıl yatırımı 40 milyar dolar. Türkiye'deki yatırımların tamamı belediyeler dahil 40 milyar dolar. Bizim yolsuzlukla, rüşvetle, yanlışlıkla ne işimiz olabilir? Biz Türkiye'yi başından beri demokratik standartlarını yükseltmek, ekonomik yönden geliştirmek, sosyal sorunlarını çözmek için yüzlerce proje yaptık. Bakın Marmaray, dünyanın en önemli projelerinden biri. 'Efendim büfe yeri orada mıymış da burada mıymış? Bu, saldırının ne kadar sefil ve ufuksuz olduğunu da gösterir.”
Etiler Polis Okulu
Etiler Polis Okuluna ilişkin iddialara da cevap veren Bakan Ala, okulun bir şirkete peşkeş çekildiği iddiasının külliyen yalan olduğunu bildirdi.
Ala, şöyle dedi:
“Eskiden yalanın da iftiranın da bir iftirası vardı. Demek ki o kadar can havliyle saldırıyorlar ki AK Parti'ye, bu sefer böyle bir yöntem seçiyorlar.
Külliyen yalan ve iftira. Bir kere böyle bir devir, bir şirkete verilme yok. Yapılan şey şu; Emniyet Genel Müdürlüğü, İdris Naim Şahin döneminde başlamış. Bizim hükumetimizin bir projesi var. Diyoruz ki şehir içindeki devlet yapılarını ekonomiye kazandıralım, devlet arazilerini, hazinenin arazilerini. Mesela İstanbul Etiler'de polis okulunun olmasına ne gerek var. Polis okulu daha dışarıda olsa güzel değil mi? Kime vermişiz, Büyükşehir Belediyesine. Büyükşehir Belediyesi almış, orayı değerlendirecek. Daha onda. Karşılığında protokol yapılıyor. Şu anda orası Büyükşehir Belediyesinde. Belediye kendi şirketine dahi vermiş değil. Nasıl oluyor da bu kadar açık yalan söylenebiliyor? Nasıl bir iştir bu?
Bunu da terör organizasyonu diye yazıyor. Ben yıllarca bölgede görev yaptım ve Türkiye'de bu konuları en iyi bilenlerden biriyim. Ben çok terör tanımlaması, nitelendirmesi gördüm ama bu kadarını ilk defa görüyorum. Bu bir rezalettir, böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün değil.
Etiler Polis Okulu verilmiş Büyükşehir'e. Denmiş ki, karşılığında bizim ihtiyacımız var. Her şeyi bütçeden yapmamıza gerek yok, kendi elinizdeki varlıkları değerlendirirsin. Genel olarak lojman yapmaya karşıyız ama güvenlik birimlerimizin ihtiyacı oluyor, bunlara yapalım. Doğu ve Güneydoğu'da öğretmenlerimize, sağlık personelimize lojmanlar yapıyoruz. Çünkü bunlar zor şartlar altında görev yapıyor. İstanbul'da polise 327 lojman alınmış. Mardin'de bin öğrenci kapasiteli polis okulu yapılacak. İstanbul merkezde polis okulu arsası temini, Hakkari Yüksekova'da 700 dairelik polis lojmanı, Mardin'de emniyet müdürlüğü binası yapılacak, yine polis lojmanı yapılacak. Nusaybin'de 100 dairelik polis lojmanı, Kızıltepe'de 100 dairelik polis lojmanı, Ardahan'da polisevi, Eskişehir'de 12 dairelik polis lojmanı, Bayburt'ta polis okulu ve 500 kişilik yurt binası, Tokat'ta emniyet müdürlüğü, Turhal, Niksar ve Almus'ta emniyet müdürlüğü, Tunceli Ovacık'ta polis lojmanı, Erzurum Uzundere'de ilçe emniyet amirliği.
Yani bunun karşılığında Büyükşehir bize yapacak. Ekonomik değer üretmedir bu. Başka yere değil, Büyükşehir Belediyesine veriliyor. Büyükşehir Belediyesi de bunları yapacak, protokol imzalanmış, son protokol de daha imzalanmamış. Karşılığında alınanlar bunlar. Ne tutuyorsa. Kamudan kamuya olduğu için Bakanlık zaman zaman daha fazlasını talep ediyor. Büyükşehir de nasılsa polisimiz için yapılacak şeyler diye biraz daha fazlasını veriyor. Olan biten bu."
Buradaki hedefi iyi görmek gerektiğini belirten Ala, “Yolsuzluk, hırsızlık, üç kağıtçılık, nüfusu kötüye kullanma, bu bizim literatürümüzde bunun meselası bile yoktur. Pirüpak şekilde bu ülkeyi yönetmeye çalışıyoruz. Ama biz kimsenin suç işlemeyeceğini garanti etmiyoruz topluma, edenin cezasını veririz diyoruz. Bakın 11 yıllık uygulamalara, yüzlerce örneğini görürsünüz. Bakın soruşturmalara, şu belediye bu partiden, bu belediye şu partiden diye bakılmamıştır. Ama sen burada en iddialı olduğumuz alanda ki bir şey de bulamamışlar. Biriktirip, biriktirip bunun üzerinden bir siyasi proje üret öyle mi?” dedi.
Ala, operasyonun maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu belirterek, “Nasıl ki o zaman bu işi tezgahlayanlar dolar almışlardı. Şimdi ben soruyorum, doları kim aldı? Ben bir şey söylüyorsam sadece şüpheyle değil. Bu tezgahın kazançlıları kimler? Bu nasıl bir ihanettir, bu nasıl bir yanlışlıktır? Bu bilgiler önceden sızdırılıyor, veriliyor ve kim ne alıyor?” diye konuştu.
"Bu tip yapıları kim olursa olsun ortaya çıkarır ve gereğini yaparız"
Güney'deki bir ilde, devlet içindeki bir çetenin, hakim kararıyla başta vali olmak üzere emniyet müdürü ve bazı hakimler ile tüm partilerin tamamını dinlediğini belirten Bakan Ala, bunun seçimde kullanılmak üzere yapıldığını belirterek, "Biz şunu garanti ederiz, bu tip yapıları kim olursa olsun ortaya çıkarır ve gereğini yaparız" dedi.
Ala, bu tür kayıt dışı organizasyonların sadece AK Parti'ye değil, siyasetin bütününe kastetmek, siyasetin bütününü dizayn etmek üzere harekete geçtiklerini belirterek, buna izin verilemeyeceğini söyledi. Ala, "Siyaseti dizayn edecekler sandıktır, halktır. Buna yapılan müdahale en ağır müdahaledir" diye konuştu.
İçişleri Bakanı Ala, "Emniyetteki atamaları bununla mı gerekçelendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, "Böyle bir yapıda seyredelim mi? Getirdiğimiz de bu memleketin evladı. Başka bir yerden mi getiriyoruz?" dedi.
Ala, şöyle devam etti:
"Suç üstü yakaladığı halde ona orada müdahale etmeyip siyasete tuzak kuran orada mı kalacaktı? Bu kadar basit. Böyle bir tuzak kuruluyor ve o kişiler orada kalacak, görevini ihmal ediyor, suç işliyor.
En üsten aşağıya dinliyorsunuz, onların haberi yok ,fakat bütün gazetelerin, bütün medyanın nasıl oluyorsa bu dosyalardan haberi oluyor. Kimse kanunların, kuralların üstünde değildir. Herkes kanunlara uymak zorundadır. En başta da o yargı çevresi uymak zorundadır.
Türkiye bu standart düşüklüğüyle yoluna devam edemez. Bu kadar büyük geleneği, ekonomisi, sosyal sermayesi olan bir milletiz biz. Sanki bir yanlış varmış da biz savunuyormuşuz gibi bir algı oluşturmak için bunları iç içe geçiriyorlar. Bir siyasi operasyonu bir şeyin arkasına gizlemek. Hangimiz yolsuzluk dendiğinde tüylerimiz diken diken olmaz. Biz bunun için varız. Ahlaken rüşvet, yolsuzluk, bir yanlışlık varsa inanılmaz rahatsız oluyoruz, oluruz; bunu bütün toplum biliyor. Bırakın diğer mekanizmaların işlemesini."
Organizasyonun hedefi
Operasyonun bütün bir siyaseti hedef aldığını belirten Ala, "Bir siyasi organizasyona mesela AK Parti'ye yönelik bir şey yaptığınız zaman bir başkasıyla da ittifaka girebiliyor olmanız lazım. Sadece yıpratmak hedef olmaz. Birini de siz aynı anda iş başına getirmek için çalışıyorsunuz demektir. Organizasyonun bir hedef de bu" dedi.
Kurum olarak bu saldırıyı bütüne yapılmış gibi değerlendirip siyasetin kendini doğru konumlandırması gerektiğini belirten Ala, bu tür kayıt dışı müdahalelerin kimseye faydasının olmayacağını söyledi.
Türkiye'nin AK Parti ile çok daha büyük badireleri aştığını bildiren Ala, bu sürecin de aşılacağını aktardı.
Türkiye'yi alaşağı etmenin başka yolunu bulamayanların farklı yöntemler denediğini belirten Bakan Ala, "Nasıl ki siyasi söylemi suç haline dönüştürmüştü parti kapatmada, şimdi de hükumete saldırıda biz iş yapmayı suç haline dönüştürelim. Kirli bir propagandayla bunu topluma anlatalım, hadise bu. Ama bu tutmaz, biz neler gördük" dedi.
Türkiye'nin bu fırsatı kullanması gerektiğini ifade eden Ala, "Halka karşı sorumlu olanlara bilgi verilmeden bir yapı oluşuyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye bütün kapasitesiyle halkın istediği düzeni inşa edecek. Türkiye'nin kurumlarını ve kurallarını daha demokratikleştirecek ve siyasete hesap verecek, böyle gizli saklı işleri önleyecek tedbirler kesinlikle alınacak. Türkiye'ye böyle ağır maliyetler ödettirebilecek defoları olan bir yapıyla devam edebilir miyiz?" dedi.
Halka doğrudan ya da dolaylı olarak hesap vermeyen tüm yapıların antidemokratik olduğunu belirten Bakan Ala, şöyle devam etti:
"Gelişmiş demokrasilerde standart budur. Ya seçilmişler aracılığıyla halka hesap verecek, ya da doğrudan hesap verecek. Jüri sistemi nedir gelişmiş ülkelerde? Meslek dışı hakimlik ya da yönetimde halkın doğrudan seçmesi, halkın orada var olması, meclisleriyle var olması, sürekli katılması. Yani bir kere seçtim sonra da bıraktım ne haliniz varsa görün demeyerek sürekli katılımcı demokrasiyi inşa etmiş olmaları.
Yargı sistemine rica ediyorum alsınlar gelişmiş ülkelerde gelişmeyi sağlayan yapılar nasıl inşa edilmiş, nasıl kurgulanmış?
Yargının siyasete müdahalesi normal birşey midir? Demokratik mantıkla kabul edilebilir bir şey midir? Siyasal alanda laf etmesi, müdahale etmesi bu olabilecek bir şey değildir. Siyaset adil bir yönetim ve daha kalkınmış bir Türkiye inşa etmek için oy alıyor. Bir yerde bir sorun varsa vatandaşın adresi neresidir? Çözüm talep edeceği yer siyasettir.
Yargıya müdahale ediyor. Sanki yargı hiç yanlış yapmamış. Her şeyi doğru yapmış, siyaset de durup dururken oraya müdahale etmiş. O yapıdaki antidemokratik düzenlemeleri ve kurguyu bir tarafa bırakıyorum. O yapıyı Türkiye'de kurumların o yapılarını darbe düzenleri demokratik bir biçimde mi inşa etti? İnşa etti de biz bozuyoruz öyle mi? Böyle bir şey yok ki.
Siyaset sorun çözme yeridir. Öyle az gelişmiş bir sistemin daha önce kodlanmış az gelişmiş sorunlarıyla biz yolumuza devam edemeyiz. Sistemimizi geliştireceğiz, böyle daha önceki sistemin ürettiği itirazlarla da yolumuza devam edemeyiz. Biz kendi dilimizi oluşturacağız."