Güncelleme Tarihi:
İnsanlar savaş
“Hıh, saçma..” diyenlerinizi duyar gibiyim. “Biz zaten savaşı sevmiyoruz ki..” diyenlerinizi, “Savaşı kim sever ki?..” diyenlerinizi… Hülasa hepinizi duyar gibiyim. Ama siz, “zabaha çe” TV önündeki pineklemelerinizle benim sesimi duyacak gibi değilsiniz. Önünüze bir gaddar medya dayatması. İzle, diyor, izliyorsunuz. 1789 yılında Dr. Joseph Guillotin tarafından bulunan giyotin ile kaf
Peki ne yapalım, diyenleriniz olabilir. Beyninin 15 trilyonu aşkın sinir hücresinde sağ kalan birkaç nöronu ile moron olmaktan kurtulabilmiş insan soyu olabilir. Ve bu umutla ve bir umutla bu yazıyı yazıyorum. İçinde bir sır olduğu muhakkak. Savaşı durduracak bir sır. “Onu zaten demin söylediydin…” demeyin no’lur.Sırrı söyledim, ama henüz açıklamadım.
SAVAŞLARI SEVMEYİN
Savaşları sevmezseniz, savaş durur. Emin olun, durur. Yemin ederim durur. Hem de öyle bir durur ki. Ama yapmanız gereken şeyler var. Siz hiç (magnezyum hazinesi olmasına rağmen) pırasayı sevmediği halde, onu yiyen birini gördünüz mü? Kendi kızımdan biliyorum. Bizim hatırımıza ve şifa niyetine ağzın
İÇİNİZDEKİ SAVAŞLARI DURDURUN
Savaşı önlemek sizin elinizde. Am
Beyninizin yapmalısın dediğini akıl mihenginiz, enine boyuna tartıyor, ya da enine boyuna tartamıyor ve sonund
İçinizdeki savaşları durdurun. Zira içinizdeki savaşları durdurmadan, dışınızdaki hiçbir savaşa yetmeyecek gücünüz.
EVLER İŞGAL ALTINDA
Ve evinizdeki savaşı durdurun. No’lur. Hemen, şimdi, şu anda. Evlerinizdeki savaşı derhal durdurun. Bab
Sormaz mısınız, hem de seslice? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demez misiniz? Madem savaş
Ya kendi evlerimizdeki savaşlar?.. Kan davalı aşiret reisleri gibi, evin içinde hem de ortalık yerinde fidan gibi oğlanlar, sülün gibi kızlar çatır çatır vuruluyor. Kadınlık onuru, erkeklik haysiyeti ayaklar altında. Magand
Kimyasal saldıra uğrayıp da mevzilerinde yığılıp kalmış askerlere döndük. Ya da üzerine ölü toprağı serpilmiş gariplere. Demokrasi isteyen babalarımızın evde estirdiği terör, derebeylik zamanını bile mumla aratır oldu. Siz ondan sonra hangi demokrasiden, hangi barıştan söz edebilirsiniz?
İŞYERLERİİŞGAL ALTINDA
İş yerlerimizde de durum pek farklı değil. Sermayedar, yönetim kuruluna, onlar da idarecilere karşı savaş ilan etmiş durumda. Çalışanlar içeride çalışıyor ama içeriden çıkan elemanların şirket kapısındaki geçişleri, 80 günlük terör krizinden kurtulmuş rehinelerin kendilerini binanın dışına atmalarından pek farklı değil.
İşyerleri… O güzelim çalışma mekanları… İçeri girmek için bin bir yolu denediğimiz, aracılar koyduğumuz, hamili kartlar bulduğumuz iş yerleri. O güzelim çalışma mekanları. Noo’luyorsa oluyor, içeri girince büyük ve acımasız bir savaşın içinde buluyoruz kendimizi.
Üretenler tüketenlere, çalışanlar yönetime, satıcılar müşterilere ilan-ı harb etmiş durumda. Bir de üretenlerin üretenlere acımasız kapitalist saldırıları var. Büyük balığın küçük balığı yok ettiği bir savaş. O da işin cabası.
Bütün bu savaşların orta yerinde, siperden kalkıp “ben savaş istemiyorum” demek, ya da “ben savaşı sevmiyorum” demek ne kadar mantıklı acaba? Savaşı sevmiyorsan, cephede işin ne? Savaşı sevmiyorsan, çalışma arkadaşlarını kıtır kıtır doğramak niye? Kariyerlerinin önüne siper kazmak niye? Hayallerinin içine edip, kendilerini gerçekleştirme arzularını yanan petrol kuyusuna çevirmek niye? İş yerinde katliam yapıp, mikrofon uzatıldığında “ben savaş
SEVMEYİN YETER
Yalan değil bunca dil dökmem, değil mi? Umarım artık hemfikiriz. Savaşı sevmiyorsak, sevmeyeceğiz. Savaşı sevmiyorsak, savaşmayacağız. Savaşı sevmiyorsak, durduracağız.
Aksi takdirde içimizde, evimizde ve işimizdeki savaşları durdurmadan, dışımızda hiçbir savaşa, ne artı ne eksi bir önlem getirebileceğimize inanmıyorum.
Gelin bir iyilik yapın dünyamıza. Sevmiyorsanız, sevmiyoruz deyin. Ama adam gibi deyin. Aksi takdirde, insanlık namına ve insanlık adına insanlığı yok eden hayasızlardan pek bir farkımız kalmayacak.
Hadi ne duruyorsunuz? Barışmay
Anladınız sanırım. Ve artık ne yapacağınızı biliyorsunuz.
Eee. Ne duruyorsunuz?
Münir Arıkan
Düşünce Öğretmeni - NLP Trainer