Güncelleme Tarihi:
Ve bir de pek tabi, insanlık tarihinin çağlar ötesinden insana dıştan bakan görüşlerin yanında, onun kendi içindeki çağları yaşamasın
BEN ÖZGÜR(MÜY)ÜM (?)
“Ben özgürüm” reklamlarındaki özgür kızımız Nil Karaibrahimgil, toplum
Tabi özgür kızımızın cep telefonu görüşmelerine para yetiştiremeyen anne babaların, özgür kızlarının hürriyetlerine getirdiği kısıtlamalar, bazen böyle bir özgürlük macerasının başlaması ile de noktalanabiliyor. Evdeki hürriyetlerin bittiği aşamada, dışardaki özgürlük macerası başlıyor sa
DÜŞÜNCE Mİ BİZİ ÖZGÜR KILAN?
Hür olmak insanı hayvanlardan ayıran en önemli unsurdur. Bilim insanları, insan-hayvan ayırımında, insanın öğrenme unsurunu ön planda tutuyorlar. Ama şimdi birkaç genetik oynama ve azimli bir çaba ile bazı şeyleri hayvanlara öğretebiliyorsun. Demek ki, öğrenmek insanı hayvandan ayıran en önemli özellik değil. Öğrenen hayvanların olduğunu biliyoruz.
Peki ya düşünmek? Öyle ya, bön bön trene bakarken “sarı kız”ın aklından ne geçtiğini bilen var mı? Ya da adına insan denilen sözüm ona akıllı mahlukların aksine, avına saldırırken “Aptal Puma Sendromu”na yakalanmayan pumaların o sürek avının ortasında ne düşündüğünü bilen var mı? Pumalar akıllı mahluklardır. Ve bir pumanın, bir tavşanl
İşin ahlaki yanına, (insan demeye dilimin varmadığı örneklere dalarak) hiç girmeyeceğim. Kendi hemcinsine tecavüz ederek öldüren, o bir anlık zevki uğrun
Yani düşünce bizi hayvandan ayırıyorsa, hayvanların bile yapamadığı mendeburlukları kendi hemcinslerine reva gören insancıklara düşünen bir hayvan bile demek, en azından düşüncesi ile hiçbir düşüncenin hürriyetini kısıtlamayan hayvanlar
AKLIMIZA NE DEMELİ?
Peki akıl? Hür olduğumuzu belirleyen şey öğrenmemiz vedüşünmemiz değil ise, akıl insanı hayvandan ayıran bir özellik olabilir mi? Bunu anlamak için aklın tanımın
En azından deli olduğu ve bir müddet sonra öleceği kesinleşen hemcinsleri kesip, dellenmiş etleri piyasaya sürmüyorlar. Kendini akıllı zanneden et pazarlamacısı vicdansızlardan sıra gelmiyor belki de...
Hastalığı ve doğuracağı afetleri bile bile, etleri piyasaya süren, bile bile satan ve yine kendi hemcinslerinin ölümüne bile bile seyirci kalan, adına “insan” denen acayip bir mahluk oluyor yine. Adına ticaret mi, girişim mi ne dedikleri bir girişimci ruh ile, insan insanı kazıklıyor, hasta ediyor, süründürüyor ve öldürüyor. Şimdi akıl bunun neresinde?
Üstelik akıl bir süreç işi. Bebeklerin beyni var ama aklı yok. Olsun. Ben akılsız beyinleri seviyorum daha çok. Onların o hesapsız beyinlerini seviyorum. İçi bir sürü önyargı ile doldurulmamış, insanın yaşamak için bir diğer insanı öldürmesinden başk
BEN “İÇGÜDÜSEL” ÖZGÜRÜM!
Peki nedir içgüdüsel özgürlük? Bebeklerin özgürlüğü olarak belirttiğim, içgüdüsel özgürlüğün en temel özellikleri şunlardır: Bebekler, insan olduklarının farkında değildir. Belki de böyle olduğu için (ki bu insanlık alemi için bir lütuftur) en masum ve sevimli hallerini o dönemde yaşarlar.
Büyüyüp insan olduğunu fark eden hemcinsleri, onun doyurulmaz, gem vurulmaz arzu ve istekleri olduğunu da öğrenir çaresiz. Ve yaşamak için yok etmeyi. Adı insandır, ama o düşman der, Iraklı der, Amerikalı der, Y
Bebeklerin bir başka özellikleri, hürriyetlerinin farkında olmamaları. Yani hürriyetlerini içgüdüsel olarak yaşarlar. Oyuncakla oynarlar. Ve bütün oyuncaklarla oynama hürriyetlerinin olduğu zehabın
Ağlama hürriyeti vardır, onların. Susma hürriyeti, heceleme, emekleme, düşe kalka yürüme ya da yürüyememe hürriyetleri vardır. Ve bu hürriyetlerinin farkında olmadıkları için, bebeklik dönemini can yakmadan, insan ırkının en masum dönemi olarak geçirirler. Genetik klonlama yerine, bir gen bombası ile bütün insanlığın genlerini üç yaşındaki bir bebeğin gen yapısına dönüştürmeyi ne kadar da isterdim. Amerikalı bebeklerin, Iraklı bebeklerle aynı evde büyüdükleri bir dünya. Amerika’da Irak’ın, Irak’ta Amerika’nın yaşandığı bir dünya. Evet, evet böyle bir bomb
Bebekler, risklerin farkında değillerdir. Daha doğrusu, gördükleri sanrılarla, burnunun ucundaki nükleer silahların doğuracağı riskleri görmezden gelip, düşünen bir adamın doğurabileceği risklerle şizofren bir hayat süren büyükleri gibi değillerdir. Riskleri görseler de, yaşarlar. Yürümek isterler. Düşecekleri bellidir. Ama yürürler ve düşerler. Düşme riskini ortadan kaldırmayı düşünmezler. Babalarından istedikleri çikolatanın akşam kendilerine getirilmeme riskini ortadan kaldırmak için, Buşizm etkisinde kalıp, babalarını değiştirme senaryosu kuramazlar. Ya da ben özgürüm reklamı seyredip Kapadokya’da bir Tarkan buluşması için evi terketmezler.
Onların özgürlüğü, içgüdüsel bir hürriyettir. Şimdi bazı bilim adamlarının çıkıp, içgüdüsel hürriyetin sadece ve sadece hayvanlarda olduğunu, adına insan denilen bu öğrenen ve düşünen akıllı varlıkların bilinçli bir hürriyete sahip olduklarını söyleyeceklerini bile bile yazdım bu yazıyı.
Kendi egoist dürtüleri uğruna en yakınından en uzağın
Ben böyle zihniyetin…
Haa, unutmadan, ondan sonra da orta yere çıkıp, ben özgürüm, ben insanım, ben, ben, ben muhabbetleri yapmayalım artık. Zir
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbesti. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu.
Ben özgürmüşüm... Hadi ya!
Münir Arıkan
Düşünce Öğretmeni - NLP Trainer