Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2010 00:00
SELMAN el- Farisi, bir Mecusi olarak büyüdü; lakabından da anlaşılacağı gibi İranlıdır, İsfahan’dan olduğu belirtilir. En güçlü rivayete göre, ilk gençliğinde çiftliklerinin yakınındaki bir kilisede tanıştığı kişilerin etkisiyle Hıristiyan oldu. Babasının tepkisi üzerine evden kaçtı, Hıristiyan tüccarlarla Şam’a gitti. Ardından aralarında Anadolu kentlerinin de olduğu pek çok yerde aldığı eğitimle Hıristiyan teoloji konusunda yetkinleşti.
Afyon’dan ayrıldığı söylenir
Yanında bulunduğu bir rahibin, “Arap diyarında Hz. İsa’nın ardından gelen yeni bir peygamber var” sözleri üzerine son olarak bulunduğu Ammuriye’den ayrıldı. Ki el- Farisi’nin ayrıldığı Ammuriye’nin, bugün Afyonkarahisar yakınlarındaki antik yerleşim yeri Amorium olduğuna inanılır.
Yahudi bir ailenin kölesi
Yolda karşılaştığı bir tüccar kafilesi tarafından köleleştirildi; iddialara göre ondan fazla kişiye alınıp satıldı. Son olarak Medine eşrafından Yahudi kökenli bir ailenin kölesi oldu. Kısa bir süre sonra da Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret etti. Hz. Muhammed’in peygamberliğine yönelik şüphesi kalmayınca, Hicret’in birinci yılında Müslüman oldu. Hicretin 5’inci yılında, Hz. Ali’nin yazdığı bir anlaşma metni sonucunda, köleliğini yaptığı kişiden özgürlüğünü aldı.
Hendekleri kazdırdı
Özgürlüğünün ardından Mescid-i Nebî içindeki Suffa’ya yerleşti. Mekkelilerin Medine’ye gerçekleştirdikleri Mart 627 tarihli seferdeki rolüyle öne çıktı; Hendek Savaşı’na isim olan hendeklerin kazılmasını sağladı. Taif Kuşatması sırasında ise “Saldırı Kuleleri ve Mancınık” sistemini orduya getirdi.
Eski dinine dair
Aralarında, En’am Suresinin 52’inci, Kehf Suresi’nin 28’inci, Nahl Suresi’nin 103’üncü, Kasas Suresi’nin 52-54’üncü, Rad Suresi’nin 43’üncü ayetlerinin de bulunduğu bazı ayetleri El- Farisi ve O’nun özelliklerini taşıyanlar hakkında indirildiği belirtilir. İniş nedenleri arasında “Kimilerinin, el-Farisi’yi etnik kökeni, Mecusi- Hıristiyan geçmişi, köleliği nedeniyle aşağılaması” ve “Müslüman olmayan bazı kişilerin Kuran-ı Kerim’i Hz. Muhammed’e aralarında Selman el-Farisi’nin de olduğu bazı isimlerin öğrettiği” iddiaları vardır.
Emrindekilerden daha fakir
Selman el-Farisi, Hz. Osman döneminde, 654 yılında vefat etmiştir; yaklaşık 80 yaşında olduğu vurgulanır. Hakkındaki bazı rivayetler, Selman el Farisi’nin İslami yaşamıyla ilgili önemli bilgiler içerir. Bazı kaynaklarda “Medain’de valiyken, emri altındaki insanların en fakiri gibi yaşadığı; giyinişinden vali olduğunun anlaşılmadığı” savunulur.
Ne zaman kral olunur
Ünlü İslam Tarihçisi Taberi’ye göre de Hz. Ömer, kendisinin “Halife mi, yoksa kral mı” olduğunu Selman el-Farisi’ye sorar; Selman, Müslümanların topraklarından az veya çok haraç alır, sonra onu biriktirirse halife değil, kral olacağı karşılığını verir.
Berberlerin piri
İlmi birikimine yönelik Hz. Muhammed, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin methiyelerine sahip olan el- Farisi, Hz. Muhammed döneminde fetva verme hakkı olan az sayıdaki sahabe arasında yer aldı. Bildiği diller nedeniyle, zaman zaman Hz. Muhammed’in tercümanlığını da yaptı; Hz. Muhammed’i tıraş ettiği için, berberlerin piri olarak kabul edildi.
Selman el-Farisi’yle ilgili bir ayet
ARALARINDA Razi ve Zehebi’nin de olduğu bazı önemli İslam tarihçilerinin metinlerine göre Ra’d Suresi’nin 43’üncü “İnkâr edenler; ‘Sen peygamber değilsin’ diyorlar. De ki, Benimle sizin aranızda, şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap bilgisi olanlar yeter” ayetinde “Yanında kitap bilgisi bulunanlar” olarak kastedilenden biri de Selman el-Farisi’dir.
Ramazan Sözlüğü
TASAVVUF: Sözlükte “yün giymek, saf olmak” anlamına gelir. Tasavvufun pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: “Kötü huyları terk edip güzel huylar edinmektir”, “Hakk ile birlikte ve O’nun huzurunda olma hâlidir”, “tasavvuf, baştan başa edebtir”, “nefisten fânî, Hak ile bâkî olmaktır”, “Hakk’ın seni sende öldürmesi ve kendisiyle diriltmesidir”, “temiz bir kalp, pâk bir gönül sahibi olmaktır”, “herkesin yükünü çekmek, kimseye yük olmamaktır”, “kimseden incinmemek, kimseyi incitmemektir.” Tasavvufu her sûfi içinde bulunduğu hâle göre tanımlamıştır. Şöyle tanımlamak mümkündür: “Kişiye Allah’ı görürmüşcesine ibâdet etme hazzına erişmesinin yolunu gösteren ilim.” Tasaavvufu bir hayat tarzı olarak benimseyen kimselere de sûfi veya mutasavvıf denir. (Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Kavramlar Sözlüğü)
Bin gecenin en hayırlısı
MÜBAREK Kadir Gecesi, pazar günü kutlanacak. Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanan genelgeyle bazı camiler sabaha kadar ibadete açık olacak. Ankara’da Kocatepe, Başyazıcıoğlu, Aşti, Etlik Hicret, Samiefendi camilerinin de aralarında bulunduğu 43 cami; İstanbul’da Bezmi Alem Valide Sultan, Eyüp Sultan, Fatih, Hırka-i Şerif, Süleymaniye, Beyazıt, Sultanahmet, Çilehane, Ayazma camilerinin de aralarında bulunduğu 143 cami; İzmir’de ise Eyüp Sabri, Sancak, Alaçatı Memiş Ağa, Şadırvanaltı Çeşme Hacı Mehmet Ağa, Urla Çeşmealtı, Vilayet ve Taşköprü camilerinin de aralarında bulunduğu 55 camide sabaha ibadet yapılabilecek.
Son cuma avlulara sığmadı
RAMAZAN ayının son cuma namazında, Türkiye’deki tüm camilerde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, yarın akşama denk gelen 1400’üncü Kadir Gecesi nedeniyle hazırladığı “Kuran ve Kadir Gecesi” konulu hutbe okundu. Hutbede, Kuran’ın indirilişinin 1400’üncü yılı etkinleri için hazırlanan tanıtım CD’sinin metninden alıntılar da yapıldı. Birçok camide cemaat avlu dışına taştı.
NİHAT HATİPOĞLU: Soralım öğrenelim
1. Okuyacağımız tefsirde neler olmalı? Nelere dikkat etmeliyiz? SELVİGÜL AYVAZ / ANKARA
Tefsir; Kuran-ı Kerim’in ayetlerinin açıklaması ve yorumu demektir. Tarih boyunca yazılan tefsirler yoğunlaşma konularına göre dil tefsiri, fıkhi tefsirler, sosyolojik tefsirler gibi kısımlara ayrılır. Ayrıca yöntem olarak da ayetin ayetle tefsiri, ayetlerin hadislerle tefsiri gibi bölümlere ayrılır. Tabii benim bu aktardığım sadece örneklemedir. Bu konuda tefsir usulüne bakılabilir.
Bazı tefsirler ise karma bir yol takip ederler. Yani ayetleri tefsir ederken, ayetlerin iniş sebebini, bu ayetlerin açıklaması ile ilgili gelen hadisleri, ayetlerde geçen kapalı kelimelerin açıklamasını, ayetten çıkan fıkhi sonuçları, bu ayetlerin sosyolojik açılımlarını birleştirip yazarlar. Bu noktada şahsi yorumlarını ön plana çıkarıp ifade ettiğim noktaları göz ardı edenlerin yazdıkları ise itibara ve ciddiye alınmaz. Bu hususta yazılan tefsirler yeterli midir? Evet demek mümkün değildir. Zira ayetlerle ilgili bilimsel verilerin de ele alınması ve bu tefsirlerde anlaşılır ve akıcı bir dil kullanılması şarttır. Bu cevabımızda bu kadarla yetinelim ama daha sonra bu konuyu detaylıca ele alalım. Bu arada tefsir ile meali yaklaşık, birebir tercümeyi karıştırmamak lazımdır.
2. Ramazan ayından sonra tutulan şevval orucunu nasıl tutacağız? SERKAN İNCE / KIRŞEHİR
Şevval orucu sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.) “Kim ramazandan sonra altı gün oruç tutarsa bütün yılı oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurmuştur. Bu orucu birbiri ardınca tutmak yerine bir aya yaymak, pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha uygun olur. Şevval orucuna başlayacak kişi Ramazan Bayramı’nın birinci gününden sonraki günlerde oruca başlayabilir. Birinci gün oruç haramdır.